21 Kasım 2017

Yağmurdan kaçarken, doluya yakalanmak

Erdoğan, Putin’in dolmuşuna binmiş, Türkiye’yi meçhule doğru götürüyor...

NATO’nun Norveç’te düzenlenen tatbikatında Atatürk ve Erdoğan’ın düşman hedefler arasında gösterilmesi elbette bir skandaldır...

Buna da haklı olarak en sert tepki gösterildi, özürler ardı ardına geldi, bunun sorumlusu Türk kökenli subay da ordudan atıldı...

Ancak, bu olaydan sonra ortaya çıkan tablo çok düşündürücü...

NATO’dan çıkalım, üyeliği gözden geçirelim talepleri yükseliyor...

Dış politika fevri ve ani çıkışlarla yürütülmez...

Unuttuk galiba...

Bir hatırlayalım...

Çok değil 5 yıl önce, 2012 yılında, Suriye’den gelecek olası kimyasal füze saldırısına karşı NATO’nun Patriot füze sistemini talep etmedik mi?

NATO da Türkiye’yi korumak için Suriye sınırına Patriot sistemini gönderme kararı almadı mı?  Almanya, Hollanda ve ABD tarafından bataryalar ve askeri personel gönderilmedi mi?

O zaman buna şiddetle karşı çıkan kimdi?

Rusya...

Ancak, NATO Rusya’yı dinlemedi...

O dönemki açıklamalara bir bakın...

Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle: “Türkiye’yi desteklemek tabi ve zorunlu.”

Hollanda Dışişleri Bakanı Frans Timmermans: “Suriye sınırı NATO sınırıdır. NATO, sınırlarını korumakla yükümlüdür.”

Yani, bugün aramızın en kötü olduğu ülkelerin başında yer alan Almanya ve Hollanda’dan söz ediyoruz...

Türkiye’nin NATO’dan benzer bir talebi 1991 yılında Körfez Savaşı sırasında olmuştu. Saddam Hüseyin’in tehditlerine karşı Güneydoğu’da konuşlandırılmak üzere NATO’dan Çevik Kuvvet’i istemiştik...

 

NATO da olumlu cevap vermiş, ABD, İngiliz ve Fransız askeri kuvvetlerinden oluşan Çevik Kuvvet’i Irak sınırına yerleştirmişti...

Şimdi en büyük müttefikimiz Rusya...

Geçmişi unuttuk galiba...

1996 yılında Türkiye’nin şiddetle karşı çıkmasına rağmen, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi’ne S-300 füzeleri satan aynı Rusya değil miydi?

Kıbrıs Rum tarafına yerleştirilmek için alınan bu füzeler, Türkiye’nin tepkisi, ABD ve İngiltere’nin desteği sayesinde Girit’e kaydırılmamış mıydı?

Halen Suriye’de Esad’ın en büyük koruyucu hamisi Rusya değil mi?

Kilis’e Suriye tarafından bombalar atılırken, Rus uçaklarından çekindiğimiz için bir hava harekatı yapabildik mi?

Dış politika bu kadar keskin zikzakları kaldırmaz...

Soğukkanlılığımızı yitirerek, atılan adımların sonuçlarını en ince ayrıntısına kadar hesaplamadan yapacağımız hamleler telafisi güç sonuçlar doğurur...

Türkiye, Batı’dan koptukça, Putine’e daha bağımlı, eli mahkum hale gelecektir...

Putin’in amacı da bu zaten, Türkiye’nin Batı ile bağlarının kopması...

Erdoğan, Putin’in dolmuşuna binmiş, Türkiye’yi meçhule doğru götürüyor...

Biz de Erdoğan’ın dolmuşuna mı binelim?

Yazarın Diğer Yazıları

Delors asla "AB, Hristiyan kulübüdür" demedi; peki, bu haksız algı neden üstüne yapıştı kaldı?

Avrupa Birliği'nin oluşumunda büyük pay sahibi olan Jacques Delors, Türkiye'de maalesef "Batı ve Hristiyan klübü"nün sözcüsü olarak tanıtıldı, yansıtıldı. Kendi kulüpçülüklerini sürdürmek için Avrupa'dan medet umanların yazdıklarının aksine, "Türkiye'ye tavır almak, AB'yi Hristiyan kulübüne dönüştürme riski taşır" demişti

Türkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi

Erdoğan, Fatih Portakal üzerinden tüm muhalefete gözdağı veriyor...

Erdoğan'a nasıl hakaret etmişim?

Soylu'nun “Sahtekar, düzenbaz, alçak” ifadelerini AİHM kantarında tartan savcılar “Eleştiri hakkı” derken, Erdoğan şikayetçi olunca eleştiri içeren cümleleri hakaret sayıyor...