07 Ocak 2018

Paris’te iki farklı görüşme mi yapıldı acaba?

"Paris ziyareti Türk ve Fransız basınına taban tabana farklı yansıdı"

Brüksel

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Fransa’yı ziyareti iki ülkenin basınına o kadar birbirine zıt bir şekilde yansıdı ki, acaba iki farklı görüşme mi yapıldı diye kuşkuya kapılmamak elde değil!

Erdoğan Paris’e hareketinden önce Le Figaro gazetesine verdiği röportajda, Avrupa Birliği ile yeni bir dönemden bahsetti ve ilişkilerin geleceği açısından ümitli olduğunu söyledi.

Fransa ile Türkiye arasındaki tarihi dostluğa atıfta bulunduktan sonra, Fransa’nın Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecine destek vermeyi sürdüreceği beklentisini dile getirdi.

Hükümete yakın medya da Erdoğan’ın “Avrupa ile yeni dönem” sözlerini başlığa çıkardı doğal olarak.

Peki, bu ziyaretten AB ile ilişkiler bağlamında somut olarak çıkan sonuç ne oldu?

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ortak basın toplantısında son derece açık biçimde, “bu koşullarda üyelik sürecini unutun,  yerine imtiyazlı ortaklık verelim” dedi.

Macron Erdoğan’ın yanı başında aynen şunları söyledi:

“Türkiye ile aramızda bireysel özgürlükler ve hukuk devletine saygı konusunda görüş ayrılıkları var. Türkiye’de yaşanan son gelişmeler ve Türkiye’nin tercihleri AB sürecinde ilerlememize hiçbir şekilde izin vermiyor. Müzakerelerde yeni fasıllar açılabileceğinin mümkün olduğuna dair “ikiyüzlülük”ten çıkmak gerekir. Üyelik süreci yerine başka tür bir işbirliği ve ortaklığı düşünmeliyiz.”

Yani, Erdoğan beklediği desteği alamadı. Erdoğan’ın önüne, bayatlamış “imtiyazlı ortaklık formülü” konuldu.

Erdoğan da basın toplantısında tepkisini, “54 yıldır AB kapısında bekletiliyoruz, ne olur bizi alın diyecek halimiz yok” şeklinde gösterdi.

Bizim basında bazı gazeteler,  Macron’un “ikiyüzlülük” ifadesine dahiyane bir yorum getirdi:

“Macron, AB’yi iki yüzlülükle suçladı!”

Sanırsınız ki, Fransa AB’nin en önemli ve en güçlü üyelerinden biri değil ve “dışardan” AB’yi eleştiriyor. Ayrıca, AB içinde bugün yeni fasıllar açılabileceğine dair beklenti yaratan bir tek AB üyesi ülke zaten yok.

Tabii görüşme öncesi ve esnasında, Macron özellikle basın ve ifade özgürlüğü bağlamında yoğun baskı altındaydı. Uluslararası Af Örgütü, Liberation gazetesine tam sayfa ilan vererek, “Gazetecilerin ve insan hakları savunucularının terörist olmadığını, Türkiye’de hukuk devletine saygı gösterilmediğini” vurguladı ve Macron’un sert tavır almaya çağırdı. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü ve Paris Barosu avukatları da gösteriler düzenledi ve bunlar Fransız basınında geniş yer buldu.

Diğer gündem maddeleri olan Suriye, terörle mücadele ve mültecilere ilişkin başlıklarda iki ülkenin tutumlarında bir yakınlık olduğu, iki liderin açıklamalarında da ortaya çıktı.

Bir de tabii savunma füzeleri konusunda varılan anlaşma...

Erdoğan’ı Paris’e, “Avrupa ile yeni dönem” başlıklarıyla uğurlayan iktidara yakın medya “AB’ye rest” başlıklarıyla karşıladı.

Bir de, “Tarihi savunma anlaşması”, “Tarihi imza” manşetleriyle...

İki ülkenin basınında da farklı yer bulan bir haber daha vardı...

Ortak basın toplantısında Laurent Richard isimli bir Fransız gazetecinin Erdoğan’a, “Türkiye’den Suriye’ye silah yüklü tırlar” mevzusunu sorunca,aldığı, “Fetö ağzıyla konuşuyorsun. Karşınızda bunları yutacak birisi yok” şeklindeki cevap farklı yankı buldu.

Yandaş basında, “Fransız gazeteciye ayar”, “Erdoğan ağzının payını verdi”, “Tokat gibi cevap” başlıkları kullanılırken, Liberation gazetesi şu yorumu yaptı:

“Erdoğan, yeniden Erdoğan olmayı engelleyemedi yine. Ne kadar saklarsa saklasın, bir soru karşısında bir anda özüne döndü ve gerçek yüzünü gösterdi.”

Bir anda kendisi haber olan ve bazı Türk meslektaşları tarafından “ağzının payı verilen” Laurent Richard’ın Twitter üzerinden verdiği mesaj ise trajikomikti:

“Türk gazetecilerin artık soramadığı soruları sormaya çalıştım.”

Ama en ağır yazı Le Monde gazetesinde yer aldı. Erdoğan’ın adını otokrat ve diktatör liderler arasında sayan Le Monde, başyazısına “Macron’un otokratlara karşı açık sözlülüğü” başlığını kullandı.

Uluslararası alanda sayıları giderek artan otokratların, demokratik ülkelerin yöneticilerine ciddi bir sorun yaşattığını belirten gazete, “Diktatörlere nasıl davranmak gerekir?” sorusunu yöneltti.

Bu konudaki ilişkileri dondurmak, gözlerden uzak görüşmek gibi seçenekleri sıralayan Le Monde’a göre, “Bir de Macron yöntemi var. Otokrat, diktatör de olsa kimseyi dışlamadan herkesle görüşüyor ve ortak basın toplantılarında bütün eleştirileri onun yanında yüksek sesle getiriyor.”

Macron’un, Erdoğan’ın Paris’i ziyaretinde de aynı yöntemi uyguladığını, Erdoğan’ın yanında bireysel özgürlükler ve hukuk devletine ilişkin eleştirilerini açıkça dile getirdiğini vurgulayan Le Monde, “Macron’un Erdoğan’a üyelik süreci yerine ortaklık önerdiğini” yazdı.

Erdoğan, Paris dönüşü uçakta gazetecilerin bu konuya ilişkin sorusuna şu cevabı verdi:

“Ben onun tam olarak ne demek istediğini anlamak istemedim.”

Yazarın Diğer Yazıları

Delors asla "AB, Hristiyan kulübüdür" demedi; peki, bu haksız algı neden üstüne yapıştı kaldı?

Avrupa Birliği'nin oluşumunda büyük pay sahibi olan Jacques Delors, Türkiye'de maalesef "Batı ve Hristiyan klübü"nün sözcüsü olarak tanıtıldı, yansıtıldı. Kendi kulüpçülüklerini sürdürmek için Avrupa'dan medet umanların yazdıklarının aksine, "Türkiye'ye tavır almak, AB'yi Hristiyan kulübüne dönüştürme riski taşır" demişti

Türkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi

Erdoğan, Fatih Portakal üzerinden tüm muhalefete gözdağı veriyor...

Erdoğan'a nasıl hakaret etmişim?

Soylu'nun “Sahtekar, düzenbaz, alçak” ifadelerini AİHM kantarında tartan savcılar “Eleştiri hakkı” derken, Erdoğan şikayetçi olunca eleştiri içeren cümleleri hakaret sayıyor...