Venedik’te Ölüm ve Malte Laurids Brigge’nin Notları’nı kim çevirdi?

Necatigil’in çevirilerinden ikisi –Venedik’te Ölüm, Malte Laurids Brigge’nin Notları- günümüze kadar bu kitapları yayımlamış yayınevlerinin belirttiği gibi yalnızca “Necatigil’in çevirisiyle” mi yapıldı...

Behçet Necatigil, yapmış olduğu otuzu aşkın edebî eser çevirisi ile modern Avrupa edebiyatının Thomas Mann, Rainer Maria Rilke, Knut Hamsun, Heinrich Böll gibi modern klasiklerini Türkçeye kazandırmıştır. Necatigil’in edebî kişiliğinin sağladığı olumlu imajla günümüzde bu çeviriler yayınevleri tarafından Behçet Necatigil’in adı özellikle vurgulanarak piyasaya sürülüyor. Hatta kitap tanıtım ekleri ve konuyla ilgili internet sitelerinde dahi bu çevirilerin “Necatigil’in ustalıklı çevirisi” ile yapıldığı bilgisi büyük puntolarla öne çıkartılıyor. Bu etiketin, Necatigil’in orijinal dilden yapmadığı Miguel de Unamuno, Knut Hamsun gibi yazarların çevirilerinde de kullanılıyor olması ise birtakım pazarlama unsurlarının kitap çevirileri konusunda da ne kadar öne çıktığını gösteriyor.[1] Çünkü bilindiği üzere Necatigil, Avrupa edebiyatının eserlerini Almanca üzerinden çeviriyordu.

Tüm bunlardan hareketle bu yazıda, Necatigil’in yaptığı çevirilerden ikisinin -Venedik’te Ölüm, Malte Laurids Brigge’nin Notları- günümüze kadar bu kitapları yayımlamış yayınevlerinin belirttiği gibi yalnızca “Necatigil’in çevirisiyle” olup olmadığı üzerinde durulacaktır.

Milli Eğitim Bakanlığı’ndan bir mektup

II. Dünya Savaşı’nın arifesinde faşizmin doruk noktasına ulaştığı ve beraberinde Musevî düşmanlığını getirdiği sırada, Avusturya da ister istemez kapılarını Hitler’e açarak, meşhur “Anschluss”unu, ilhakını yaşar. 1937’de Viyana Üniversitesi’nde doktora eğitimini tamamlamış genç bir bilim adamı olan Andreas Tietze, kendisiyle aynı durumda olan birçok başka bilim insanı gibi, 1933’te başlayan üniversite reformu ve ardı sıra yabancı bilim insanlarının Türkiye’ye davet edilmesini de bir açık kapı görerek, çözümü Türkiye’ye gelmekte bulur. Tietze, ilhakın olduğu yıl, bir kayıkla Tuna Nehri üzerinden İstanbul’a gelir ve uzun yıllar İstanbul Üniversitesi’nde Almanca ve İngilizce okutmanı olarak çalışmaya başlar.[2]

Tietze’nin Türkiye’deki kültür ortamının önemli simalarıyla tanışması da bu yıllara rastlar: Yaşar Kemal, Oktay Akbal, Mualla Eyüboğlu Anhegger, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Macit Gökberk, Fahir İz, Vedat Günyol vs. Böyle bir tanıdıklar ağı içerisinde Behçet Gönül de daha Necatigil soyadını almadan önce Tietze ile tanışmış ve samimiyet kurmuştu. Bu ilişkinin tanığı olarak günümüze kalan ve 1943-1953 yılları arasında Behçet Necatigil tarafından Andreas Tietze’ye yazılmış bu mektuplardan, iki arkadaşın ailecek görüştüklerini, birbiriyle ilişkili insanlardan oluşan bir kültür atmosferinde vakit geçirdiklerini, birbirlerine edebiyat, kültür, tarih ve çeviri üzerine sorular sorduklarını görüyoruz. Örneğin Necatigil, 1943 yılında İzmir’den gönderdiği bir mektupta Knut Hamsun’dan yapmakta olduğu bir çevirideki “müşkül” kısımları Tietze’ye sorarak, ondan kendisini “tenvir” etmesini istiyor. Bundan beş yıl sonra iki arkadaş Rainer Maria Rilke’nin Malte Laurids Brigge’nin Notları adlı eserini MEB’in talebiyle çevirip yayımlıyorlar. Aradan geçen üç yılda mektuplar, görüşmeler devam ediyor. 1951’de Andreas Tietze’ye Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’ndan, muhtemelen bir eşi de Behçet Necatigil’e gönderilmiş olan bir mektup geliyor. 87 numaralı bu mektubun içeriği şöyle:[3]

Bakanlığımızca yayımlanmakta olan Klasikler serisinde çıkmak üzere Thomas Mann’ın Der Tod in Venedig adlı eserinin, Sayın Behçet Necatigil ile beraber sizlere tercüme ettirilmesi uygun görülmüştür.

Bu işi üzerinize almak isterseniz ilk 30 sayfayı çevirip aslile birlikte, incelenmek üzere göndermenizi, eserin tamamını da ne zaman bitirip teslim edebileceğinizi bildirmenizi rica eder, saygılarımı sunarım.

1952’de Thomas Mann’ın Venedik’te Ölüm kitabı Millî Eğitim Basımevi’nden Andreas Tietze ve Behçet Necatigil çevirisi olarak yayımlanıyor. Bu döneme ait üç mektupta çeviri ile ilgili olarak, önsözü kimin yazacağı, kitapların parasının Tietze’ye nasıl ulaştırılacağı vs. gibi, ufak detaylar mevzubahis ediliyor.[4]

Yukarıda da değinildiği gibi Necatigil’den Tietze’ye gelen son mektup 1953 tarihli ve bu mektup ikili arasındaki bir küskünlüğü Necatigil’in gidermek istediğini ve bu kırgınlığı nasıl tamir edebileceği meselesini konu ediniyor. 1958 yılında Andreas Tietze’nin Amerika’ya gitmesiyle ikili arasındaki ilişkinin seyrini takip etmemiz mümkün gözükmüyor. Çünkü Tietze bu tarihten itibaren önce Amerika’da, daha sonra ise vefat edeceği Avusturya’da yaşamaya başlıyor. Ancak ikilinin çevirmen olarak ortaklaşa yaptıkları bu iki işte de bazı değişiklikler olduğu görülüyor. Bu noktada, 1966’da Rilke’nin De Yayınevi tarafından yayımlanan Malte Laurids Brigge’nin Notları ve 1969’da Thomas Mann’ın Cem Yayınevi tarafından yayımlanan Venedik’te Ölüm adlı eserlerinde çevirmen olarak sadece Behçet Necatigil’in adının bulunması, büyük bir soru işareti oluşturuyor. Neden bu kitaplarda sadece Necatigil’in adı vardı? Necatigil kitapları baştan mı çevirmişti? Yoksa çeviriyi Tietze’nin çevirmen olarak adını eklemeye gerek görmeyecek kadar, bütünlüklü bir biçimde revize mi etmişti? İşte biz bu soruların cevabının peşinde, adı geçen iki kitabın, yayımlanmış tüm baskılarını göz önüne alarak kitapların iki çevirmen adıyla yayımlandığı ilk baskılarıyla bir karşılaştırma yaptık.

Bir tuhaf çeviri macerası

Türkçe’deki ilk yayımının 1948’de Tietze ve Necatigil çevirisiyle yapılmasının ardından Malte Laurids Brigge’nin Notları, De Yayınevi tarafından 1966’da yeniden yayımlanır. Ancak bu sefer, MEB yayınından farklı olarak, romanda çevirmen olarak sadece Behçet Necatigil’in adı vardır. Kitabın içinde önceki MEB çevirisine dair en ufak bir atıf bulunmaz; arka kapakta ise: “De Yayınevi bu yüce eseri Behçet Necatigil’in çevirisiyle genç kuşaklara sunarken mutluluk duyuyor” ifadesi yer alır. De Yayınevi’nin çevirisi, 1982-1998 arasında Adam Yayınları tarafından kullanılır. Adam Yayınları ile paralel olarak MEB 1989’da romanı yeniden yayımlar. Bu yayınların hiçbirinde kendilerinden önce yapılan yayınlara atıf bulunmaz ve hepsinde çevirmen olarak yalnızca Necatigil’in adı bulunur. 2006’da romanı yayımlamaya başlayan Can Yayınları’nda da durum bunun aynıdır: önceki baskılara dair hiçbir önbilgi bulunmadan, “Almanca aslından çeviren: Behçet Necatigil” ibaresi ile kitap piyasaya sürülür.

Venedik’te Ölüm’ün yayımlanma macerası da benzer bir yol izler. Tietze ve Necatigil, Thomas Mann’ın Venedik’te Ölüm’ünü MEB’in talebiyle 1952’de birlikte çevirirler. Ardından 1969 yılında, yani Necatigil’in ölümünden 10 yıl önce, Cem Yayınevi tarafından eserin yeni bir baskısı yapılır, bu baskıda ise yalnız Necatigil ismi yer alır. Rilke ve Mann’ın MEB’den yapılan orijinal çevirilerinden sonra, 1963’te De Yayınevi ve 1969’daki Cem Yayınevi’nin ilgili çevirileri Necatigil hâlâ hayattayken yapılmıştı. Eserlerin ilk MEB basımlarıyla arasındaki kırılma aslında 60’lı yıllardaki bu baskılar ile başlıyor ve bunlardan sonra yapılan Adam Yayınları ve Can Yayınları baskılarında da sürüyor. Çünkü, tıpkı Malte Laurids Brigge’nin Notları yayınında olduğu gibi Venedik’te Ölüm’ün günümüze kadar gelen baskılarının hiçbirinde de Necatigil’in bir yeniden çeviri yaptığına dair bir bilgilendirme bulunmuyor. Bir önsöz veya sunuş değilse de, en azından kapak, kapak-içi veya arka-kapak bilgisi üzerinden kitaplarda bir bilgi var mı diye bakıldığında da kitapları yayına hazırlayan hiçbir ismin böyle bir gereklilik görmediği anlaşılıyor. Bunun daha da ötesinde örneğin Cem Yayınevi baskısının arka kapağında Thomas Mann’dan bahsedildikten sonra şöyle bir cümle yer alıyor: “Venedik’te Ölüm onun en ünlü eserlerinden biridir, Behçet Necatigil’in Türkçesiyle dilimize kazandırılmıştır.” Bu alıntıdan anlaşılacağı gibi MEB baskısı sanki hiç yapılmamış ve eser ilk kez Necatigil tarafından yapılıyormuş gibi sunulur. Bu durum, belki sadece bir ihmalkârlık olarak görülebilirdi, ama en az üç kez üç farklı yayınevi tarafından tekrarlanmış bir ihmal oldukça düşündürücü bir ihmaldir.

Adam Yayınları, Rilke ve Mann çevirisinde aslında iç kapakta belirsiz kısa bir bilgi verir. Rilke’nin ilk MEB çevirisinin tarihi söz konusu edilmez, ancak 1966’daki De Yayınevi çevirisinin, yayınevi ve çevirmen bilgisi olmaksızın, yalnızca yayın yılı; Mann’ın ise ilk (MEB) ve ikinci (Cem Yayınları) basımının (yayınevleri ve çevirmenler söz konusu edilmeksizin) yılları yazılır ve ardından Adam Yayınları’ndaki ilk (1982) ve ikinci (1988) baskının tarihleri verilir. Karşı sayfaya da “Almanca’dan çeviren: Behçet Necatigil” yazılır. 2007’de Venedik’te Ölüm’ün basımını uzun yıllar sonra ilk kez yapan Can Yayınları için sorunun vahim bir biçimde daha da büyüdüğünü söyleyebiliriz. Adam Yayınları’nda çevirinin hiç değilse kendisinden önceki basımları ve yılları belirtilmişti. Can Yayınları’nın iç kapak bilgisine göre eserin bundan önce yalnızca orijinal basımları söz konusu olmuş gibidir: Daha önce 1913’te Berlin’de basıldığı, 1966-67’de Katia Mann basımının yapıldığı ve 2007’de Can Yayınları’ndan Türkçe basımının yapıldığını ifade eden kısa bilginin varlığı dışında, ne 1952 basımından ne 1969 basımından ne de 1982 basımından herhangi bir şekilde söz edilmemiştir. Üstelik kitapta bir bilgi yeniden vurgulanmaktadır: “Almanca aslından çeviren: Behçet Necatigil”. Arka kapak tanıtım yazısı ise şu vurgulu cümle ile sonlanır: “[B]u ölümsüz öyküyü, Behçet Necatigil’in çevirisiyle sunuyoruz.”

İki kitabın da basım yolculuğu bizi şu soruyu sormaya mecbur bırakıyor: Bu çeviriler gerçekten MEB’den sonraki yayınevlerinin belirttiği gibi sadece Necatigil’e mi ait, yoksa ortada bir başka sorun mu var?

Karşılatırmanın gösterdikleri

İşin aslını görmek için iki eserin tüm baskıları arasında bir karşılaştırma yaptık. Eserlerin tüm baskılarında tespit edilen farklar söz konusudur. İki eser de gerçekten MEB baskısının birebir kopyası değil. Ancak bu durumda birtakım sorular ve sorunlar ortaya çıkıyor. Eser tam bir yeniden basım değil, doğru, peki tam olarak bir yeniden çeviri mi? Eserin orijinalinin herhangi bir sayfası karşılaştırma örneği olarak alınıp Rilke için De, Adam, MEB ve Can yayınlarıyla, Mann için ise Cem, Adam ve Can yayınlarıyla karşılaştırması sırayla yapıldığında oldukça ilginç sonuçlar doğurduğu görülüyor. Çevirileri kapsamlıca karşılaştırmış olmamıza rağmen, burada yer darlığı sebebiyle yalnızca Venedik’te Ölüm’den bir örnek karşılaştırma göstermekle yetineceğiz. Bu karşılaştırmadaki farkları belli etmek için her yayınevi farklı bir imle vurgulanmıştır: Cem Yayınevi’nde yapılan değişiklikler italik, Adam Yayınevi’ndekiler kalın, Can Yayınları’ndakiler ise altı çizili olarak belirtilmiştir.

MEB:

Prusya kıralı Freidrich’in hayatı hakkında o berrak ve muhteşem mensur destanın yazarı; bir fikrin gölgesinde türlü türlü insan kaderlerini toplıyan o bol şahıslı “Maja” adlı roman halısını sürekli bir gayretle dokumuş bir sanatkâr; minnetle dolu bütün bir gençliğe en derin anlayışın ötesinde ahlak prensiplerine göre yaşama azmini mümkün kılan o “Bir sefil” başlıklı kuvvetli hikâyenin yaratıcısı; nihayet (bununla olgunluk çağının tekmil eserlerini kısaca işaret etmiş oluruz) nâzım kuvveti ve antitezli belâgati dolayısıyla birçok ciddi tenkidciler tarafından doğrudan doğruya Schiller’in naiv ve santimental edebiyat hakkındaki mütalâalariyle bir değerde tutulan, “Ruh ve sanat”a dair o hisli ilmî makalenin sahibi: Yani Gustav Aschenbach, Silezya eyaleti kasabalarından L. De, yüksekçe bir adliye memurunun oğlu olarak dünyaya gelmişti. (1952: 12)

Cem Yayınevi:

Prusya kıralı Freidrich’in hayatı üzerine o aydınlık ve güçlü düzyazı destanın yazarı; bir fikrin gölgesinde türlü türlü insan kaderlerini toplayan o bol şahıslı “Maja” adlı roman halısını sürekli bir çabayla dokumuş sabırlı sanatkâr; minnetle dolu bütün bir gençliğe en derin anlayışın ötesinde ahlak prensiplerine göre yaşama azmini mümkün kılan o “Bir sefil” başlıklı kuvvetli hikâyenin yaratıcısı; nihayet (bununla olgunluk çağının bütün eserlerini kısaca belirtmiş oluruz) düzenleyici kuvveti ve antitezli belâgati dolayısıyla birçok ciddi eleştirmeciler tarafından doğrudan doğruya Schiller’in saf ve hisli edebiyat üzerine görüşleriyle bir değerde tutulan, “Ruh ve sanat”a dair o coşkun ilmî makalenin sahibi: Yani Gustav Aschenbach, Silezya eyaleti kasabalarından L.’de, yüksekçe bir adliye memurunun oğlu olarak dünyaya gelmişti. (1969: 15)

Adam Yayınları:

Prusya Kralı Freidrich’in hayatı üzerine o aydınlık ve güçlü düzyazı destanın yazarı; bir fikrin gölgesinde türlü türlü insan kaderlerini toplayan o bol şahıslı “Maja” adlı roman halısını sürekli bir çabayla dokumuş sabırlı sanatçı; minnetle dolu bütün bir gençliğe en derin anlayışın ötesinde ahlak prensiplerine göre yaşama azmini mümkün kılan o “Bir sefil” başlıklı kuvvetli hikâyenin yaratıcısı; nihayet (bununla olgunluk çağının bütün eserlerini kısaca belirtmiş oluruz) düzenleyici kuvveti ve antitezli belâgati dolayısıyla birçok ciddi eleştirmeciler tarafından doğrudan doğruya Schiller’in saf ve hisli edebiyat üzerine görüşleriyle bir değerde tutulan, “Ruh ve sanat”a dair o coşkun makalenin sahibi: Yani Gustav Aschenbach, Silezya eyaleti kasabalarından L.’de, yüksekçe bir adliye memurunun oğlu olarak dünyaya gelmişti. (1982: 14)

Can Yayınları:

Prusya Kralı Freidrich’in hayatı üzerine o aydınlık ve güçlü düzyazı destanın yazarı; bir fikrin gölgesinde türlü türlü insan kaderlerini toplayan o bol şahıslı Maja adlı roman halısını sürekli bir çabayla dokumuş sabırlı sanatçı; minnetle dolu bütün bir gençliğe en derin anlayışın ötesinde ahlak prensiplerine göre yaşama azmini mümkün kılan o “Bir Sefil” başlıklı o kuvvetli hikâyenin yaratıcısı; nihayet (bununla olgunluk çağının bütün eserlerini kısaca belirtmiş oluyoruz) düzenleyici kuvveti ve antitezli belâgati dolayısıyla birçok ciddi eleştirmenler tarafından doğrudan doğruya Schiller’in saf ve hisli edebiyat üzerine görüşleriyle eşdeğerde tutulan, “Ruh ve Sanat”a dair o coşkun makalenin sahibi: Yani Gustav Aschenbach, Silezya eyaleti kasabalarından L.’de, yüksekçe bir adliye memurunun oğlu olarak dünyaya gelmişti. (2013: 20)

Her iki eserde de “Tietze – Necatigil” ortak çevirisinden farklılaşan yerler sayfa bazında yüzde 5 - yüzde13 arasında değişiklik gösteriyor. Bu durum, 60’lı yıllarda Tietze’nin adı olmadan yayımlanan çevirilerin, ilk versiyonlarından ortalama yüzde 9’luk bir farklılık göstermesi demektir. İki eserdeki baskı farklarının oranı ve içeriği düşünüldüğünde, bu değişikliklerin bir yeniden çeviriden ziyade, her biri bir öncekine göre düzenlenmiş gibi duran ve ilk ikisinde (Cem ve Adam) bir Türkçeleştirme / sadeleştirme ve zamanın kullanımına uyarlama eğilimi olduğu gözükmektedir: berrak > aydınlık, muhteşem > güçlü, mensur > düzyazı vb.

Burada bir yeniden çeviri söz konusu ediliyor ise, şu soruları sorabiliriz: Sadece keyfî seçmelerle yapılan Türkçeleştirmeler ve gramatik düzeydeki değişimler, bir eseri ne kadar yeniden çeviri yapar? Yeniden çeviri değilse Tietze adı sonraki çevirilerde neye göre ve niçin kaldırılmıştır? Bu durumun karar mercii yayıncılar mıdır? Daha da vahim olan Necatigil hayatta değilken Adam ve Can yayınlarında yapılan değişiklikler nasıl açıklanabilir? Cem Yayınevi çevirisi Necatigil’in bir yeniden çevirisi olsaydı dahi, Necatigil’in ölümünden sonra eseri basan Adam ve Can yayınlarında mevcut, dil düzeyindeki birbirinden farklı değişimler kimin kararıdır ve böyle bir müdahale yayınevi tarafından yapılıyorsa, ki öyle görünüyor, bu etik midir? Üstelik bu durumda, “Necatigil Türkçesi” veya “Necatigil çevirisi”nden tümüyle ve hakkıyla söz etmek ne kadar mümkündür?

Bunların da ötesinde 1989 yılında MEB’in yaptığı Malte Laurids Brigge’nin Notları’nda sadece Necatigil çevirmen olarak belirtilmesine rağmen, bu yayın, adeta bir art niyet ve özensiz yayıncılık anlayışını gösterircesine, 1948’te Tietze-Necatigil çevirisinin birebir aynısıdır.[5]

Tüm bunlar göz önüne alındığında, bu iki kitabın çevirisinin sadece Necatigil’e ait olduğunu iddia etmek mümkün gözükmüyor. Çünkü iki çeviride de Necatigil’in henüz hayattayken yaptığı değişiklikler onu sadece kendinin kılacak kadar kapsamlı ve derinlikli değil. Buna ilaveten, Necatigil’in ölümünün ardından yayınevlerinin kendi eklediği veya değiştirdiği kısımlar, kitabın eksi baskılarına dair neredeyse hiçbir bilgi verilmemesi gibi editoryal eksiklikleri nereye koyacağımız sorusu ise bir başka sorun olarak karşımızda duruyor.

 
[1] Geçerken belirtmekte fayda var: TRT 2 ekranlarında yayımlanan ve Hilmi Yavuz’un sunduğu Önce Şiir Vardı’nın Necatigil’le ilgili bölümünde Talat Sait Halman, doktora öğrencilerine verdiği bir derste Knut Hamsun’un Açlık romanını Necatigil çevirisinden okuduklarını ve öğrencilerin bu çeviride birçok kusur bulduğunu belirtiyor. Gerçi Ahmet Uğur Nalcıoğlu “Edebî Eserlerde Çeviri Sorunları” adlı makalesinde, bu yazıda da değinilecek olan, Rilke’nin Malte Laurids Brigge’nin Notları'nın çevrilen dile uygunluk açısından bazı sorunları olduğuna işaret etmiştir. (Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 7).
[2] Andreas Tietze’nin hayatıyla ilgili bilgiler Tietze’nin ailesine ve Mag. phil. Michael Egger’in Wissenschaftsemigration in die Türkei von 1937 bis 1958 am Beispiel der Lebensgeschichte des Turkologen Andreas Tietze (1914-2003) başlıklı yayımlanmamış doktora tezine dayanmaktadır.
[3] Bu ve alıntı yaptığımız diğer mektuplar, Andreas Tietze’nin kızı Filiz Tietze’nin izniyle kullanılmıştır. Mektuplardaki tüm imlâ özellikleri orijinaline uygun olarak aktarılmıştır.
[4] Necatigil’in, 17.12.51 tarihli mektubundan, Oktay Akbal’ın MEB klasikler serisi için Tietze ve Necatigil’den Thomas Mann’ın Büyülü Dağ’ını tercüme etmelerini istediğini öğreniyoruz:
Oktay Klâsikler listesinin yeniden incelendiğini, listeye yeni bazı eserlerin daha ilâve edildiğini de yazıyor. Bu arada Thomas Mann'ın Büyülü Dağ'ı da varmış. Oktay soruyor: Bu eseri de ikinize havale ettirelim mi? Bu hususta da bir cevap lütfetmeni beklerim. Evcek selâm ve sevgiler. 
B. Gönül”
[5] Tietze özelinde bu durumun bir başka örneği de, Kültür Bakanlığı tarafından 1993’te yayımlanan Türk Bilmeceleri (sonradan düzeltilen adıyla Türk Halkının Bilmeceleri) adlı kitapta görülebilir. Orijinalini İlhan Başgöz ve Andreas Tietze’nin 1973’te Amerika’da yayımladıkları bu kitap bilinmeyen sebeplerle 1993’te Tietze’nin adı çıkartılarak –hatta kitabın adı da değiştirilerek- basılmıştır. Bu hata 1999 yılında düzeltilmiş ve kitaba Tietze’nin adı yazar olarak eklenmiştir ve Başgöz bu ikinci basımda bu hatanın özellikle altını çizmiş ve epey bir fark olan 1999 basımında Tietze adının bu hata ve Tietze’nin emekleri gözetilerek eklendiğini vurgulamıştır.