"Yabancı düşmanlığına doğru giden bir yoldayız"

Philippe Sands, East West Street adlı kitabıyla Baillie Gifford Ödülü'ne değer görüldü. Sands: Bireyler zor zamanlarda bir farklılık yaratabiliyor ve hatta zorluklar karşısında bir iz bırakmanın yolu olabiliyor

17 Kasım 2016 17:02

Dünyanın önde gelen insan hakları avukatlarından Philippe Sands, East West Street adlı kitabıyla Baillie Gifford Ödülü’ne layık görüldü. Geçtiğimiz yıl Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan yazar Svetlana Aleksiyeviç’in de kısa listesinde yer aldığı Baillie Gifford Ödülü, 1999 yılından bu yana tüm dünyada İngilizce olarak yazılmış en iyi kurmaca dışı kitaba veriliyor. Yahudi Soykırımı ve bu süreçte yaşanan insanlık suçlarını anlattığı East West Street adlı kitabıyla ödüle layık görülen Sands, 30 bin euro para ödülünün de sahibi oldu.

East West Street, Philippe SandsPhilippe Sands, Türkiye’deki okurların da yakından tanıdığı bir isim. Nürnberg’ten Lahey’e ve Hukuksuz Dünya adlı iki kitabıyla bilinen Sands, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkede yaşanan insan hakları ihlalleri üzerine çalışmalar yapıyor. Uzun yıllardır Londra Üniversitesi’nde ders de veren Sands, geçtiğimiz yıl Bağımsız Gazetecilik Platformu P24 ile K24'ün birlikte düzenlediği "Kıraathane" etkinlikleri dizisinin ilki olan İyiliğin ve Kötülüğün Şarkısı gösterisi için İstanbul’a gelmiş ve izleyenlere Deniz Türkali ile aynı sahneyi paylaştıkları unutulmaz bir gece yaşatmıştı. Yazara, Baillie Gifford Ödülü’nü kazandıran East West Street kitabında yer alan İyiliğin ve Kötülüğün Şarkısı metni Mayıs ayında yayımlanan kitabın bir parçası olmadan önce Türkiye’deki izleyicilerle buluşmuştu. Etkinlik öncesi Tayfun Ertan ile yaptığı söyleşide yazar, East West Street’in en güçlü metinlerinden biri olan İyiliğin ve Kötülüğün Şarkısı’nın ortaya çıkma hikâyesini şu sözlerle dile getirmişti:

“Bundan altı, yedi yıl önce, Ukrayna’nın batısındaki Lviv kentindeki bir üniversiteden, üzerinde çalıştığım insanlığa karşı suçlar ve soykırım gibi konularda konferans vermek için davet aldım. Dedem 1904 yılında bu kentte doğmuş ama o zamanlardan hiç söz etmezdi; ben de dedesinin nerede doğduğunu görmek isteyen bir torun merakıyla Lviv’e gittim. Bu gezide birkaç keşif yaptım. Gördüm ki, hem “soykırım” sözcüğünü türeten kişi, hem de “insanlığa karşı suçlar”ı devletler hukukuna sokan kişi, beni davet eden üniversitede okumuşlardı ve üniversitenin bundan haberi yoktu. Lemkin ve Lauterpacht adlarındaki bu iki kişi hakkında araştırmalar yaparken bir üçüncü kişiyle karşılaştım. Adı Hans Frank’tı, Hitler’in avukatıydı, 1942 yılının Ağustos’unda bu kente gelmiş, birkaç hafta içinde o kentteki Yahudilerin ve pek çok Polonyalının katledilmelerini düzenlemişti. İşte İyiliğin ve Kötülüğün Şarkısı, bu üç adam hakkında; Hitler’in avukatı Hans Frank, soykırım sözcüğünü türeten Raphael Lemkin ve Hersch Lauterpacht.”

Londra’da düzenlenen ödül töreninde yaptığı konuşmada Philippe Sands, 30 bin euro tutarındaki para ödülünü kısa listede de yer alan yakın arkadaşı, Türkçede Bir Kayboluşun Anatomisi adlı kitabıyla tanınan, Libyalı yazar Hisham Matar ile paylaşacağını ve paranın tamamını birlikte seçecekleri bir mülteci yardım kuruluşuna bağışlayacaklarını açıkladı.

Philippe Sands ve Hisham Matar, geçtiğimiz günlerde The Guardian için bir araya gelerek insan hakları, vatandaşlık ve kimlik politikaları üzerine yaptıkları söyleşide “yabancı düşmanlığına doğru giden bir yoldayız ve biri buna dur demeli” diyerek tüm dünyada yükselen yabancı düşmanlığı ve mülteci krizine dikkat çektiler. Man Booker Ödüllü Hisham Matar, tüm dünyayı giderek daha da etkisi altına alan milliyetçilik duygusunun ne kadar tehlikeli boyutlara varabileceğini, “kamusal alandaki söylemlerimiz ve seçimlerimiz bizim iyiliğimizi canlı ve hoşgörümüzü ayık tutmamızı sağlamanın bir yolu. Dili bu yüzden önemsiyorum. Maalesef bugün ABD’de yaşananlar, kaç kişinin milliyetçilik için bir sebep aramadığını ve kanıların düşüncelerden daha önemli olabildiğini gösteriyor” sözleriyle açıkladı.

Tören sırasında bir konuşma yapan Financial Times editörü ve Baillie Gifford Ödülü jürisi Jonathan Derbyshire, kitabın “Avrupa tarihindeki kişisel ve kamusal hikâyelerin çatışmasını ele alma şekli” dolayısıyla ödüle layık görüldüğünü açıklarken, kitabın öne çıkan üç özelliğinin, “ölçü, tutku ve sanatsal bakış açısı” olduğunu da belirtti. Derbyshire aynı zamanda kısa listeye kalan diğer kitaplar için de, “Kısa listedeki tüm kitapların kendilerine özgü olağanüstü özellikleri vardı ancak bu kitapta ısrarcı olduk. Seçimimizden dolayı oldukça mutluyuz” sözlerini kullandı.

Sands, dünyadaki birçok ülkede şu an yaşananların Lviv’in 1940’lardaki durumundan çok da farklı olmadığını belirttiği etkileyici konuşmasında East West Street kitabında yer alan hikâyeler için “çok üzücüydü ve hâlâ güncel” dedi.

Yazar, zor zamanlarda kişisel çabaların ne kadar önemli olduğunu belirten konuşmasında bugün dünyanın her yerinde adaletsizlik karşısında ses çıkarmanın yaratacağı farka dikkat çekti: “Bireyler zor zamanlarda bir farklılık yaratabiliyor ve hatta zorluklar karşısında bir iz bırakmanın yolu olabiliyor. Fikirler bugün bu ülkede hükümetin baskısı altında, bir sonraki hükümetle birlikte Amerika Birleşik Devletleri’nde de baskı altında olacak ve bu kitap da faydalı bir hatırlatıcı olacak.”