"Amerika her zaman ırkçı olmuştur"

Yeraltı Demiryolu romanıyla Pulitzer ve Amerikan Ulusal Kitap Ödülü dâhil olmak üzere birçok ödülün sahibi olan Colson Whitehead'le kitabı ve Amerika'da ırkçılığın tarihi ve bugünü üzerine konuştuk

09 Kasım 2017 14:32

1800’lerin başı, Amerika. Köleliğin en acımasız yılları. Pamuk tarlalarında çalışan, plantasyonlarda yüzlercesi bir arada en kötü koşullarda yaşayan siyah köleler için hayatın ne kadar zor olduğunu bugünkü konforlu yaşamlarımızdan hayal etmek bile güç.Yeraltı Demiryolu, bu plantasyonlardan birinde doğmuş ve hayatı boyunca buradan çıkmamış bir kadının, Cora’nın, kaçış hikâyesini merkeze alan, köleliğe dair tarihî gerçeklere dayanan bir roman. Kitaptaki her şey gerçekle son derece ilintili olsa da kitabı fantastik bir hikâyeye dönüştüren ise yeraltı demiryolu. 1800’lerde kölelerin yeraltı demiryolu adı verilen tünelleri kullanarak plantasyonlardan kaçtıkları biliniyor. Whitehead, birçok kişinin “yeraltı demiryolu”nu ilk duyduğunda, bu tünelleri gerçekten içinden trenlerin, lokomotiflerin geçtiği bir demiryolu olarak hayal etme eğiliminde olduğunu söylüyor. “Peki ya gerçekten eyaletleri birbirine bağlayan ve kölelerin kaçmasını sağlayan bir yeraltı demiryolu sistemi olsaydı” sorusundan yola çıkarak kuruyor hikâyesini.

Yeraltı Demiryolu, Colson Whitehead, Çev.: Begüm Kovulmaz, Siren YayınlarıRoman, aynı zamanda bir büyüme hikâyesi. Romanın kahramanı Cora, hikâyenin başından sonuna kadar yaşadığı her tehlikeyle başkalaşıyor ve giderek daha karmaşık, daha güçlü bir karaktere dönüşüyor. Yeraltı Demiryolu, bir köle hikâyesi, köle bir kadının hikâyesi, kanlı ve acımasız bir tarihin, Amerika’da köle olmanın hikâyesi.

ABD’li yazar Colson Whitehead’le Yeraltı Demiryolu üzerine konuştuk.

Bir söyleşinizde Yeraltı Demiryolu romanını yazmaya kitabınız yayımlanmadan 16 yıl önce karar verdiğinizi söylüyorsunuz. Bu sürenin ne kadarı roman üzerine çalışarak geçti? Bu kadar uzun süre, üzerine düşünmek hikâyeye nasıl etki etti?

Fikir 2000 yılında geldi ve işe koyulmaya 2014 yılında karar verdim. Hikâye kafamda gerilerde bir yerdeydi ve filizleniyordu. Eğer daha erken yazsaydım, bazı diğer kitaplarımı bitirmeden önce, bu kadar kısa ve öz, kontrollü olmayacaktı -eğer bir şeyi 20 yıl boyunca yapmaya devam ederseniz, umuyorum o işte daha iyi olursunuz, söz konusu şeyleri daha farklı yapmayı öğrenirsiniz.

Yeraltı Demiryolu tarihî gerçeklere dayanıyor ve kölelik döneminde Amerika’da bir siyah olmanın acımasız gerçeklerini ele alıyor. Kitap için nasıl bir araştırma süreciniz oldu?

Çoğunlukla birincil materyalleri kullandım -kölelerin kendi anlatılarını ve eski kölelerle yapılan sözlü tarih çalışmalarını. Tarih kitaplarında yer alamayacak - tahta ayakkabılar, köleler arasındaki etkileşim ve nasıl konuştukları hakkında -birçok küçük detay vardı.

Yeraltı Demiryolu, sadece bir kölelik hikâyesi değil, aynı zamanda çok güçlü bir kadının da hikâyesi. Cora’nın hikâye boyunca karakterindeki değişimi izlemek inanılmazdı. Neden bir kadın kahraman seçtiniz? Bunun sağladığı imkânlar ve kısıtlılıklar neler oldu?

Harriet Jacobs, ünlü köle hikâyesinde1 kadın bir köle olmanın açmazını çok zorlayıcı bir şekilde yazar -diğerlerinin cinsel tasarılarının öznesi olmak, çocuk doğurmaya zorlanmak, çünkü daha çok bebek, efendi için daha çok para anlamına gelmektedir. Bu keşfedilmeye değerdi.

Yeraltı Demiryolu’nun birçok katmanı var -bir aşamada bu bir kölenin mücadelesi, bir diğer aşamada üç jenerasyondan kadının zulüm dolu hikâyesi, ancak başka bir aşamada, sonunda da açığa çıktığı gibi, yürek parçalayıcı bir anne-kız ilişkisinin parçası. Özellikle üreme özgürlüğü konusuna odaklanan Güney Carolina bölümü, bana bunun aynı zamanda feminist bir metin olduğunu da düşündürdü- hikâyeyi yazarken aklınızda bir “kadın” romanı yazmak var mıydı?

Ben kitapları “erkek romanları” ya da “kadın romanları” şeklinde sınıflandırmıyorum, ama siz bunu feminist bir metin olarak görmek isterseniz bundan gurur duyarım.

Kaçak köleleri bulmak için 1800’lerin başında yayınlanan gerçek ilanları da kullanıyorsunuz kitapta. Bunları hikâyeye eklemek neden önemliydi?

Farklı insanların seslerini işlemeyi, onların dili nasıl kullandığını çözümlemeyi seviyorum ama insanların hayatlarından çok fazla şey yakalayan yoğun hikâyeler olan gerçek köle ilanlarındaki dille yarışacak bir şey yazamadım. Hayatın ufak detayları, kurmacayı canlı kılıyor.

James Baldwin, katıldığı bir televizyon programında “Bu ülkede zencilerin geleceği, kuşkusuz ülkenin geleceğiyle aynı oranda karanlık ya da aydınlıktır” der. Irkçılık bağlamında Amerika’nın geleceğini siz nasıl görüyorsunuz?

Amerika her zaman ırkçı olmuştur, şu anda da ırkçı, ve benim hayatım süresince de ırkçı olmaya devam edecek.

Yeraltı Demiryolu, 40’tan fazla dile çevrildi. Pulitzer ve Amerikan Ulusal Kitap Ödülü’yle birlikte birçok ödüle layık görüldü. Kölelik tarihiyle ilgili bir hikâyenin bu kadar çok insana ulaşmış olmasıyla ilgili nasıl hissediyorsunuz?

Yazarken bunu düşünmüyordum elbette ama zalim ve mazlum, egemen olanlar ve olunanlar arasındaki dinamik, insanlık tarihindeki en önemli güçtür. Bu yüzden farklı kültürler bu Amerika hikâyesinde kendi tarihlerini görebilirler.

Bir zombi hikâyesinden 80’lerde siyah bir çocuğun New York, Hamptons’ta geçen büyüme hikâyesine kadar oldukça eklektik bir yazın geçmişiniz var. Yeraltı Demiryolu, önceki işlerinizle nerede birleşiyor, bu romanda sizin için yeni olan neler var?

Farklı kitaplarda farklı şeyler yapmayı seviyorum -bir tür hikâyenin nasıl yazılacağını biliyorsanız, bunu neden tekrar edesiniz? Farklı türler hakkında neyi sevdiğimi, ne anlatmak istediğimi, hangi teamülleri baş aşağı etmek istediğimi anlamaya çalışmayı seviyorum.

Amerika’daki, Avrupa’daki ve hatta tüm dünyadaki güncel ırkçılık ve zenofobi atmosferi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Çocuklarım var, bu yüzden onların büyüdüğü dünyanın benimkinden daha iyi olacağına dair iyimser olmak zorundayım.

Romanda karakterlerden biri “Amerika bir yanılgı, hem de yanılgıların en büyüğü” diyor. Bu duyguyu paylaşıyor musunuz? Paylaşıyorsanız, ne ölçüde?

Hayır, ama tabii ki ülkenin kurucularının sahip olduğu bir Amerikan ideali var ve biz bunlara göre yaşamıyoruz.

Sıradaki çalışmanız ne hakkında olacak?

1960’lar Florida’sıyla ilgili bir roman üzerine çalışıyorum.

 

1 Incidents in the Life of a Slave Girl, Harriet Jackson, 1861