Bir Defter, birkaç mektup... *

Şair, tiyatrocu, denemeci, romancı ve dost Melih Cevdet Anday... K24, şairin yakın dostu Talat Sait Halman'a yazdığı mektubu ilk kez yayınlıyor

Türk edebiyatının şüphesiz en üretken isimlerinden biri olan Melih Cevdet Anday hakkında biyografik çalışmaların azlığı dikkat çekici. Kapsamlı bir biyografisi henüz yazılmadı, kişisel evrakından çok az şey okurla bulaşabildi. 2008’de yayımlanan Bir Defterden adlı günlüğünden sonra, kendisiyle yapılan söyleşiler de Dakika Atlamadan adıyla bugünlerde yayımlanıyor.

Melih Cevdet Anday’ın yaşamının çok kısa bir bölümüne tanıklık eden Bir Defterden onun şair, tiyatrocu, romancı ve denemeci kimliğine dair çok şey anlatmasının yanında, sanatın niteliği ve işlevi üzerine düşüncelerini de içeriyor. Toplumun aydınlanmasında sanatın yerinin ne olduğunu, aydın duruşunun nasıl olması gerektiğini denemelerinde sık sık dile getiren Anday, Bir Defterden’de  kişisel sıkıntılarını, üzüntülerini, kızgınlıklarını, hastalıklarını, korkularını ve bunaltılarını da açıklıkla anlatmaktan çekinmemiş, okurunun karşısına deyim yerindeyse soyunarak çıkmaktan korkmamıştır. Öte yandan yine bu defter dönemin şiirine, şairlerine ve genel olarak sanata ve edebiyata bakışını anlamak açısından da önemli ipuçları barındırmaktadır.

Talat Sait Halman, Necati Cumalı, Oktay Akbal, Aziz Nesin ve daha pek çok edebiyatçıya dair okumalarını ve düşüncelerini paylaşan Melih Cevdet, 1974’te Teknenin Ölümü için bir tebrik mektubu gönderen Bülent Ecevit’e özel bir yer ayırmış, bu mektuptan birkaç yıl sonra onun hakkındaki görüşlerini dile getirerek, onun şairliğiyle yeteri kadar ilgilenemediğinden yakınmıştır:

“[1976 Eylül] Bülent Ecevit şiir kitabını yollamış,[2] ‘Değerli ozan Melih Cevdet Anday’a sevgiyle’ diye yazıyor. Onun şiirlerinin çoğunu ve şiir hakkında yazdıklarının tümünü okumuştum. Ama yine de okudum. Toplu olarak okuduğum için de memnunum, daha berrak bir kanı edindim. Bülent Ecevit, yalnızca şiirle uğraşan birçok ozandan  daha iyi bir ozan. Hele şiir üstüne yazdıkları, ozanlarımızın çoğunun anlayışını ve bilgisini aşar. Şiir yazmaya vakit bulsa, daha iyilerini yazacak, yazabilir sanıyorum.”[3]

“[1976 Ekim] Bülent Ecevit’in şiir kitabı için yazı yazmak istiyorum. Onun bir politikacı olması beni buna zorluyor. Ama aynı neden bir yandan da alıkoyuyor beni yazmaktan. Biraz daha anlamaya çalışayım ne düşündüğümü. Bülent Ecevit politikacı olmasaydı, onun şiir kitabı üstüne belki yazar, belki yazmazdım. [...] Diyeceğim, Bülent Ecevit, tanınan ve sevilen politikacı kişiliği yanında ozanlığı nasıl yürütüyor, nasıl yürütmüş, nereye varmış? Bunlar hiç savsaklanacak sorular değil. Ama sevilen bir politikacı olduğu için onun kitabını ele almış olmamın çok yanlış bir yorumu da olağandışı değil. En iyisi, yazmaya başlamak. Doğru yol çalışırken  bulunur.”[4]

“[1976 Ekim] Yine Ecevit üzerine: Onun ozan olmasında beni düşündüren şeyin ne olduğunu buldum: Genellikle politika, sanata karşıdır, çünkü birinci yönetmek ister, ikinciyse, bilinçli olmasa bile, yönetime karşı gelir, sıradan çıkar, sürüyü bozar. Ecevit’in şiirlerini bu açıdan bir daha  okuyacağım.”[5]

4 Eylül 1977’de ise Bülent Ecevit’ten gelen bir mektup için şunları yazar:

“Bugün Ecevit’in mektubuna cevap yazdım. Benim ‘Bir Ozan’ başlıklı yazım üzerine, bana partinin programını, bir de Kokteyl Parti[6]çevirisini göndermişti. Mektubunda, yönetim-sanat ilişkisi ya da çalışması sorununa programda nasıl çareler gösterdiklerini yazıyordu. Onu yanıtladım. Karışık bir konu. Ama Ecevit’in ilgisi çok hoşuma gitti. Ona da yazdım bunu, ‘bunca politik işleriniz arasında dikkat edip de’ diye başladım. Çok ilginç gerçekten. Belki sanatı daha çok seviyor.”[7]

 

Talat Sait Halman, Melih Cevdet’in şiirlerini İngilizceye çevirirken yazdığı mektuplarda şiir çevirisinin ne denli zor bir uğraş olduğunu ortaya koymaktadır. Melih Cevdet günlüğünün 7 Ekim 1977 tarihli sayfasındaHalman’dan gelen mektup üzerine bu zorlu uğraşın bir parçası olduğunu anlatır:

“Talat Sait Halman, Ankara’da bir Amerikalı ozanla [Brian] Swann ile birlikte benim şiirlerimi İngilizceye çeviriyor. Birkaç yıl önce New York’ta bir şiir kitabım yayımlanmıştı.[8] Şimdi bir yenisi çıkacak.[9] Hem bu seferki sanırım daha kalınca olacak. Halman bana yolladığı bir mektubunda, ‘Troya Önünde Atlar’ şiirimin bazı dizeleri, parçaları üzerine açıklamalar istemişti. Yanıtlarken güçlük çektim. Bir şiirin açıklanamayacağını bir daha düşündürdü bu bana, ama ne yapacağız ki, benden açıklama bekleyen bir çevirmen, o dizelerin İngilizcelerini bulmak zorundaydı, Türkçe metni anlamadan yapamazdı bu işi. Gerçekte çeviri, bir şiirin başka dilde yeniden yazmak demek olduğuna göre, ister istemez bir açıklama isteği taşıyacaktır. Yoksa çeviriyi de kabul etmememiz gerekir. Ben Talat Sait Halman’ın sorduğu dizeler için ‘onların ne demek olduğunu ben de bilmiyorum’ deseydim, adamcağız ne yapacaktı? Eli kolu bağlı kalacaktı. İster istemez ‘şunu şunu demek istedim’ biçiminde bir açıklama yapacağız. Ama ben işin güçlüğünü anlayınca konuyu başka bir yandan ele aldım, esin (ilham) üzerine yazmaya başladım. Aklımda kaldığına göre şöyle dedim: Esini reddediyoruz, onun yerine ‘çalışma’yı koyuyoruz, ki doğrudur. Böylece ‘tanrısal iş’ ve romantiklik ortadan kalkıyor. Onun yerini beynin bir konu üzerinde yoğunlaşması alıyor. Çok iyi hatırlıyorum ki, şiirin benden açıklaması istemiş bulduklarını (sözgelişi III. bölümde ikinci parça)[10] yazarken aklım öylesine hızlı çalışmaya başlamış, sözcükler öylesine hızla üşüşmüşlerdi ki aralarındaki bağıntıyı kontrol etmeye fırsat, zaman kalmamıştı, ya da ben böyle bir kontrole heves duymamış, o anda kaleme kağıda geçirmekle daha iyi edeceğime karar vermiştim. Ama ne olmuştu, “aklın çalışması” dediğimiz süreç tıpkı eskilerin “tanrısal iş” dedikleri şeyin durumuna benzemişti. Evet, o sırada ben bereketli bir esinin etkisi altındayım, benim yerime sanki başkası konuşuyordu ve bu yüzden olacak, mantıksal, mısrada uygun söz sıralaması bozulmuştu. Çünkü benim yerime konuşan bu dünyalı değildi, dilinin mantığı başka biri onun. Gerçekte bir ozanın aradığı, ama yapmacık olarak, taklit olarak, kendini aldatarak değil de, gerçekten yaratmak istediği böyle bir dildi elbet. Kimi dizelerde virgül kullanmaktan da kaçındım. Sözgelişi ‘Ah beklesin bekleyecek olan alın bekler’ dizesindeki sözcüklerden herhangi birinden sonra konulacak bir virgül, anlamı, benim savunmayacağım bir biçimde darlaştıracaktı.

‘Beklesin’ sözü, daha önceki dizenin sonunda bulunan ‘kan bıçak’ için mi söylenmişti, yoksa ‘bekleyecek olan alın’ için mi? Dahası var, ‘bekleyecek olan beklesin’ ayrı, ‘alın bekler’ ayrı mı? Bunlara karışmak istemedim. Durumu Talat Sait Halman’a böyle açıkladım işte. Kendisi nasıl isterse öyle yapmasını söyledim.”

Talat Sait Halman’la dostlukları yıllar içinde pekişmiş, sık sık bir araya gelmeye çalışmış ve birbirlerine uzun yıllar boyunca yazmışlardır. İlk kez burada yayımlanan 20 Haziran 1978 tarihli mektup birlikte çalışmaktan duydukları mutluluğu da yansıtmaktadır:

Bir Defterden Melih Cevdet’i 100. yaşında yakından tanımak isteyenler için eşsiz bir okuma deneyimi sunuyor.

Bu yıl içinde Melih Cevdet’in 1940’larda Şevket Rado’ya yazdığı mektuplar[11] gibi anı, söyleşi, mektup vb. metinlerin yayımlanması Melih Cevdet Anday’ın hayatına ışık tutacak ve biyografisinin yazılması yolunda bir adım olacaktır umudundayım.[12]

 

 

K24 olarak, bizimle bu mektupları paylaşan yazarımız Sevengül Sönmez'e teşekkür ederiz...
[1]*Yazıda kullanılan bütün mektuplar Yapı Kredi Kültür Sanat Merkezi Sermet Çifter Kütüphanesi’nde bulunan Melih Cevdet Anday Arşivi’nden alınmıştır.
[2] Bülent Ecevit, Şiirler, Ajans Türk Matbaacılık, Ankara 1976
[3]Melih Cevdet Anday, Bir Defterden, Everest Yayınları, İstanbul Şubat 2008, s.7
[4]Melih Cevdet Anday, Bir Defterden, Everest Yayınları, İstanbul Şubat 2008, s.17
[5] Melih Cevdet Anday, Bir Defterden, Everest Yayınları, İstanbul Şubat 2008, s.18
[6] T.S. Eliot, Kokteyl Parti, (Çev. Bülent Ecevit), Bilgi Yayınları, Ankara Ağustos 1975
[7] Melih Cevdet Anday, Bir Defterden, Everest Yayınları, İstanbul Şubat 2008, s.48
[8]On theNomadSea:Poems, (Çev.Talat Sait Halman-Nermin Menemencioğlu), Geronimo Books, New York 1974
[9]Rainone step away: Poems, (Çev. Talat Sait Halman-BrianSwann), Selection Washington, Charioteer Pres, 1980
[10]Beklesin gizemli suda bekleyen kamış
   Ve ayın kuru eteğinden bakan göz kuşu
   Kent kurulmadan taşı kör eden kar bıçak,
   Ah beklesin bekleyecek olan alın bekler
   Tut gelgitin ucundan derim tutar ve bekler.
   Sürer gider su, toprak, usun arsız otu,
   Atlı karınca, örtüler, tapınak ve merdiven
   Sürer ölümsüz mutluluk, iç sıkıntısı,
   Bekleriz bize verilmiş olanı yaşayarak.
[11] Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Şevket Rado’ya Mektuplar, (Haz. Emin Nedret İşli), YKY, Ocak 2002
[12] Melih Cevdet’in Akan Zaman Duran Zaman, Everest Yayınları Eylül 2009, adıyla yayımlanan anıları da böyle bir çalışma için önemli bir kaynak niteliğindendir. 
Yazının ana fotoğrafında Melih Cevdet Anday yakın dostu Necati Cumalı ile birlikte...