The Strange Library

The Strange Library

Haruki Murakami

İngilizceye çeviren: Ted Goosen Harvill Secker

“Tuhaf Kütüphane’nin genç anlatıcısı okuldan eve dönerken Osmanlı İmparatorluğu’nda vergilerin nasıl toplandığını merak etmeye başlıyor. Bu konuda bir kitapları olup olmadığını görmek için mahalledeki kütüphaneye giriyor.

Yaptığı ilk hata bu.

Tuhaf bir yaşlı adam tarafından kütüphanenin altındaki labirentte bulunan özel bir ‘okuma odası’na götürüldüğünde, harikulâde halka çörekler yapan bir koyun adam ve elleriyle konuşabilen bir kızla birlikte bu odaya hapsolduğunu anlıyor. Annesinin akşam yemeği vaktinde niye hâlâ eve dönmedi diye meraklanacağı kesin ve yaşlı adamın da küçük erkek çocukların beyinlerini yemeyi sevdiği anlaşılıyor.

Buradan nasıl kaçacak?”

Haruki Murakami’nin Japonya’da 2008’de yayımlanan, İngilizcesi 2014’ün son aylarında piyasaya çıkan, Türkçeye ise henüz çevrilmeyen küçük kitabı Strange Libraryyi (Tuhaf Kütüphane) açar açmaz, daha iç kapak ve künye sayfasına bile gelmeden önce bu not karşılıyor bizi.

İç ve dış görünümüyle kütüphaneden ödünç alınmış bir kitap izlenimi yaratan, kütüphane dışına her çıkarıldığında üzerine yeni bir damga vurulmuş gibi görünen, kapağında kitabın sicil kartının konması için bir cep bulunan Tuhaf Kütüphane belli ki aynı zamanda bir sanat objesi olarak tasarlanmış. Baştan sona illüstrasyonlarla bezenmiş bu Britanya baskısının tasarımında Suzanne Dean’in imzası var. [Kitabın, ünlü grafik sanatçısı Chip Kidd’in elinden çıkma Amerikan baskısı ise daha bile oyuncaklı ama tamamen farklı bir iç tasarıma sahip.]

Murakami’nin çocuklar için bir novella olarak kaleme aldığı Tuhaf Kütüphane, yukarıdaki nottan da anlaşılabileceği üzere, yazarın fantazmalarını seven yetişkin okurların hiç yadırgamayacakları, hatta bazı romanlarından hatırlayacakları karakter ve motiflerle dolu bir metin.

Gerçekliği alabildiğine esneten Murakami âlemine alışıksanız, o âlem size pekâlâ gerçek görünüyorsa, Murakami’yi okurken yazarın hayalgücünün ne kadar geniş olduğu değil de, Borges’in dediği gibi “gerçekliğin her zaman sizin beklentilerinize uymayabileceği” düşüncesi ağır basıyorsa zihninizde, Tuhaf Kütüphane’yi çok seveceksiniz.

Öte yandan, seksen sayfayı bile bulmayan bu masalsı anlatı Murakami’yi daha önce okumamış olan her yaştan okurlar için de mükemmel bir başlangıç olabilir.

Tuhaf yaşlı adamın bir “hapishane hücresi” olduğunu peşinen söyleyerek onu soktuğu okuma odasında ayağından zincirle bir gülleye bağlanmış halde tutsak düşen küçük okurun başına daha neler gelecektir? Yaşlı adam, kütüphanede bulduğu üç kitabı bir ay içinde baştan sona ezberlerse serbest kalabileceğini söyler ona. Çocuk, Osmanlı Vergi Sistemi, Bir Osmanlı Vergi Tahsildarının Güncesi, Vergi İsyanları ve Bu İsyanların Osmanlı-Türk İmparatorluğunda Bastırılması adlarını taşıyan bu üç hacimli kitabı nasıl ezberlesin?

Kaldı ki koyun adama göre, ezberlese bile kurtuluş şansı yoktur; küçük okura, üç kitabı ezberledikten sonra yaşlı adamın kafatasını testereyle keseceğini, beynini çıkarıp yiyeceğini anlatır. Peki ama niye? “Çünkü bilgiyle dolu bir beyin pek lezizdir de ondan…”

Çaresiz, korku içinde okumaya koyulur çocuk. İlk olarak Bir Osmanlı Vergi Tahsildarının Güncesi’ni açar:

“Kitap klasik Türkçeyle yazılmıştı ama tuhaf biçimde anlamakta hiç zorlanmadım. Üstelik her sayfa kelime kelime hafızama kazınıyordu okurken. Bilmediğim bir sebepten ötürü, beynim okuduğum her şeyi içine alıyordu. Sayfaları çevirdikçe, belinde palasıyla İstanbul sokaklarında dolaşıp vergi toplayan Türk vergi tahsildarı İbn Armut Hasır oldum.”

Daha fazla anlatmaya ne hacet! Gerisi masal içinde masal, hayal içinde hakikat, sihirli aynasında bizi bize gösteren bildiğiniz Murakami. (K24)