Sonbahar hakkında her şey

Sonbahar

Sonbahar

ÖZCAN ALPER

Ve Yayınevi

"Sonbahar, bir filmin yaratım süreçlerinin en önemli duraklarına dair fikirler verdiği için önemli bir kaynak."

ŞENAY AYDEMİR

Özcan Alper’in 2008 yılında gösterime giren ilk filmi Sonbahar, birçok sinema otoritesi tarafından son yılların en iyi ‘ilk filmi’ olarak kabul ediliyor. Hatta bu iddiayı daha da ileriye taşıyanlar var. Evet, Sonbahar, Türkiye sinema tarihinin en iyi ilk filmlerinden birisi olarak kayıtlara geçti.

Bir filmi iyi yapan şeyler yalnızca sinema matematiğinin tutarlı olması değildir. Yani iyi bir senaryoya, sağlam bir ekibine, çarpıcı bir yönetmenlik ufkuna ve yetenekli oyunculara sahipseniz bu parçalar sizin iyi bir film yapmanıza yeterli olabilir. Eğer sinemanın bir matematiği varsa, yukarıdaki bileşenleri formülün doğru yerlerine koyduğunuzda, doğru sonucu da bulursunuz. Ama bir filmin bütün bu hesapları aşan, toplumun, hayatın sinir uçlarına dokunan özellikleri de olmalı. Filmleri iyi yapan şey, sinema bilgisi ve matematiğidir belki ama unutulmaz yapan şey ‘duygusu’dur.

Sonbahar’ı unutulmaz filmler arasına yerleştiren birçok neden var. Bunlardan ilki, yönetmeni Özcan Alper’in de dâhil olduğu devrimci bir kuşağın ruhunda açılan yaraları göstermedeki başarısı. Üniversiteye 90’lı yılların başında giden bu kuşak, 80 Darbesi’nin yaralarının tam olarak sarılamadığı bir dönemde, üstelik Kürt mücadelesinin de kazandığı ivme nedeniyle giderek ağırlaşan anti demokratik uygulamalar altında ‘devrim ve sosyalizm’ mücadelesinin parçası oldular. Ev baskınları, uzun gözaltılar, işkence ve devamında cezaevine konulmaya kadar uzanan bu zorlu mücadele içinde büyük kırılma anları vardı. Bunlardan birisi de açlık grevleriydi. Ölüm orucuna dönüşen açlık grevleri!

Sonbahar, üniversite yıllarında cezaevine düşen Hopalı Yusuf’un açlık grevinin ardından tükenmiş ciğerleriyle içeriden çıkıp memleketine gidiş öyküsünü anlatır. Tıpkı öleceğini anlayan bir filin mekânını seçmesi gibi Yusuf da son günlerini annesinin yanında, doğanın içinde geçirmek istemektedir.

Filmi büyüten ikinci özellik burada ortaya çıkar. Özcan Alper, Yusuf’un bedeninin günbegün tükenişiyle; sonbahara doğru yol alan doğanın ölümü arasında acımasız bir paralellik kurar. Film, Yusuf’un ölümüne giden yolculuğunu dramatize etmez, bunu sömürmez. Hatta son ana kadar seyircinin umudunu diri tutmaya çalışır. Ama öte yandan, doğanın ölümünü o kadar acımasızca gösterir ki, düşen her yaprak tanesinin Yusuf’un hayatından kopup gittiğini anlarsınız.

Bu tür önemli filmlerin, özellikle de sinemaya merak salan, bu alanda üretim yapmak için çabalayan genç kuşaklar için referans olduğu kesin. Özellikle de senaryoları yol gösterici olabiliyor. Ve Yayınevi, Özcan Alper’in Sonbahar’ıyla ilgili Kenan Yücel tarafından yayına hazırlanan bir kitabı okurlarıyla buluşturdu. Kitap, Özcan Alper imzası taşıyor. İlk bölümde, filmin senaryosunu bulabilirsiniz. Alper’in senaryosundaki ayrıntılar oldukça öğretici olabilir. Örneğin, hemen açılış sahnesinde apartman boşluğunda çırpınıp duran kuşların ayrıntılarıyla senaryoda yer alması ya da diyalogların altına düştüğü “Elka ile Yusuf’un birbirini fark etme planlarını unutma. Yusuf ile anneye daha farklı bir diyalog” gibi notların, filmde ne kadar görünür olup olmadığı, bir filmin yaratılış sürecine dair önemli ipuçları taşıyabilir. Aynı şekilde Alper’in kendi çiziminden bazı sahnelerin tasarımlarına da göz atabilirsiniz. Tabii, bu tür çalışmaların en önemli tarafı metin ile görüntü arasındaki uyumu ya da farklılıkları görebilme fırsatı sunması. Böylece, bir fikrin önce yazıya sonra da görüntüye dönüşümünün bütün ayrıntıları gözler önüne serilebilir. Öte yandan, film hakkında yazılanlar ve yönetmen ile yapılan söyleşileri de kitapta bulabilirsiniz.

Kitap, öncelikle sinema öğrencileri ve sinema yolculuğuna çıkmak üzere olanlar -hâlihazırda yola koyulanlar- için bir filmin yaratım süreçlerinin en önemli duraklarına dair fikirler verdiği için önemli bir kaynak. Sonbahar’ı sevenler için ise görüntü olarak hafızalarına kazıdıkları duygunun, kâğıt üzerinde nasıl yaratıldığına dair bulunmaz bir fırsat aynı zamanda.