Parçalar birleştirilirse Ferit Edgü bulunur mu?

Parçalar

Parçalar

DERLEYEN: BARAN GÜZEL

Dedalus Kitap

Çığlık, barındırdığı öyküler ve “parçalar”la Edgü’nün ve 1950 kuşağının temel yaklaşımlarını yansıtan bir kitap. Özellikle kitabın sonunda yer alan ve bu kitabın zeminini oluşturan “Parçalar” da böyle. Yola çıkılan bu kaynak, hikâyenin kabuğunu hâlâ kırabildiğini göstermesi bakımından dikkate değer. 

ABDULLAH EZİK

Haziran ayında Dedalus Kitap’tan çıkan Parçalar, Ferit Edgü’nün Çığlıkında yer alıp tamamlamadığını, başkaları tarafından değerlendirilebileceğini belirttiği metinlerinin dokuz farklı yazar tarafından yorumlanmasından oluşuyor. Kimi metinler devam ettirilip kimileri baştan kurgulanırken, Edgü’nün yazdıklarının yeni ellerde aldığı biçimler ortaya ilgi çekici bir proje koyuyor.

Kitabı hazırlayan Baran Güzel, “Önsöz”de bu projenin ortaya nasıl çıktığını anlatırken bu projeyle Ferit Edgü’ye olan sevgisini de göstermek istediğini belirtmiş. Buradan yola çıkarak “yapılan” bu proje, aynı zamanda kuşaklar arasında bir bağ ve metinlerin defalarca yorumlanabileceğine dair bir gösterge.

Güzel, 1950 kuşağı yazarlarının öyküyü “’ne’ sorusu kadar ‘nasıl’ı da düşünen bir noktaya taşıdı”1ğını söylerken bunun Türk öykücülüğü tarihinde yeni kırılmaları, yeni açılımları ve yönelişleri sağladığını belirtir. Küçüklüğünden beri kendisi için Edgü’nün ifade ettiği anlamı ortaya koyarken sevilen bir yazara nasıl vefa gösterisinde bulunulabileceğini de gösterir.

Türk öykücülüğü, Vüs’at O. Bener, Demir Özlü, Ferit Edgü, Orhan Duru, Leylâ Erbil, Adnan Özyalçıner, Bilge Karasu gibi isimlerin ellerinde artık bambaşka biçimsel formlar ve yeni bir sentaks kazanır. Parçalanmış, değiştirilmiş, geliştirilmiş konuları gündemlerine alan 1950 kuşağı öykücüleri yaşadıkları dönemi aşan bir hadise meydana getirirler. Jale Özata Dirlikyapan’ın Kabuğunu Kıran Hikâye2’de belirttiği gibi hiçlik, bunaltı/ bulantı, kötücülük, suç gibi kavramların öne çıktığı ve işlendiği bu dönem yeni açılımları beraberinde sürükler.3 Ferit Edgü de öykü ve romanlarıyla bu kuşağın önde gelen isimlerinden biridir.

Çığlık, barındırdığı öyküler ve “parçalar”la Edgü’nün ve 1950 kuşağının temel yaklaşımlarını yansıtan bir kitap. Özellikle kitabın sonunda yer alan ve bu kitabın zeminini oluşturan “Parçalar” da böyle. Yola çıkılan bu kaynak, hikâyenin kabuğunu hâlâ kırabildiğini göstermesi bakımından dikkate değer. Üstelik bu kırma işlemine yeni isimler, yaklaşımlar, arayışlar girer. Bu da peşinden söylenecek yeni sözleri sürükler.

Parçalar kitabını “yapan” 9 yazar şöyle: Okan Çil, Kerem Işık, Bahadır Cüneyt Yalçın, Hakan Bıçakçı, Pelin Buzluk, Emirhan Burak Aydın, Sedat Demir, Melida Tüzünoğlu ve Mevsim Yenice. Daha önce öyküleri çeşitli dergilerde yayımlanmış ve kitaplar yazmış bu isimler, ele aldıkları metinleri hem Edgü’yü göz önünde bulundurularak hem de kendi öykü anlayışları içinde onu yeniden şekillendirerek oluşturur. Ellili yıllardan 2000’lere kadar metinlerde nelerin değiştiği, algıların nasıl biçimlendiği gibi konular bu metinler üzerinden tekrar değerlendirilebilir.

Metinler arasında Edgü’nün öykü dünyasına oldukça yakın olanlar olmakla beraber “yazı”yı ondan başka noktalara taşıyanlar da mevcut. Bu da çeşitliliği sağlaması, başka perspektiflerin oluşturulması açısından önemli. Okan Çil, bu bakımdan ortaya koyduğu metinle biçim olarak diğer yazarlardan ayrılan isim. Yer yer absürde varan, bir sinema filmindeymiş hissi uyandıran (özellikle Onur Ünlü, belki Takeshi Kitano, J. Van Dormael...) metnin akışı da bu şekilde. Bir kısa film oluşturabilecek öykü, Çil’in kendi algısını ortaya koyuyor.

Edgü’nün öykü dünyasına paralel olarak metin kurmuş isimler arasında Hakan Bıçakçı, Pelin Buzluk, Melida Tüzünoğlu ve Mevsim Yenice ön plana çıkıyor. Tüzünoğlu, biçimsel olarak da Edgü’nün tarzını yeniden üretmiş gibi durmakta. Sedat Demir’in “Yargı” hikâyesiyse ondan yola çıkarak yeni bir zemin üzerinde kurulmuş.

Pelin Buzluk, “Teyzemin Sonu”nda Ferit Edgü’nün metnini yeniden inşa etmiş. Ancak bu yeni üretime bakıldığında ortaya çıkan metnin Buzluk’un öykü karakterini yansıttığı görülür. Herhangi bir Buzluk kitabına yerleştirilebilecek bir metin. Çıkış noktası olarak aldığı metni kendi yazma biçimi içinde şekillendirerek sunan Buzluk, yazarların içerik olarak birbirine yaklaştıkları hâllerde bile aslında ne kadar zengin, çoğul ve farklı şeyler sunabildiklerini göstermekte. Yer yer temel metnin genleştirildiği, onun düzenlendiği ve atmosferinin Buzluk’unkine yaklaştırıldığı hissediliyor.

“Yargı” metninde Sedat Demir, bir aile içi çatışmasını ele alırken bunu Türkiye’de birçok kahvehanede hâlihazırda yaşanabilecek, tanık olunabilecek ve okurunu yabancılaştırmayacak bir hâle getirerek yapar. Türkiye Gazetesi’nden onun verdiği takvime kadar uzayan, sürekli çay söylenen, “söz”ün elden ele dolaştırıldığı öykü, olay örgüsünü bu değerler üzerine kurar. Bir ailenin yükselişi ve çöküşü, bir araya gelip dağılışı, evveli ve âhiri söz konusu olurken yaşananlar, diyaloglarda, göndermelerde, anlatılan ânı aşan bir zaman diliminde okura sunulur.

Mevsim Yenice, “İkinci Yaşam”da halka halka Edgü’nün metnini genişletir. Üç kişinin gördüğü ve gör(e)mediği rüyalar üzerine kurulu öykü, bu karakterlerin işlenmesiyle gelişir. Onların hayat hikâyeleri, bu hikâyelerdeki boşluklar, rüya görmenin anlamı ve karşılığı üzerinden her şey akıp gider. Böylelikle gerçekler kadar gerçeğe yakın düşünceler, kurulan hayaller ve bunların rüyalara yansıması üzerine bir kurgu oluşur. Aynı zamanda geçmişi kuşatıp yansıtan bir hâl peyda olur.

Kitaptaki en kısa metin Hakan Bıçakcı’nın “Merdiven”i. Bununla beraber belki de Edgü’ye en yakın duranlardan. Sürekli inilip çıkılan merdivenler üzerinden sarmal bir şekilde oluşan, bazen okurun başını döndürebilecek bir metin. Okur merdivenleri tırmanan yaşlı adamla oradan inen gencin solumalarını duyumsayabilir. Hatta okuma temposuyla kendisi de nefes nefese kalabilir. Hemen ardından Bıçakcı’nın eserlerinde sıklıkla görülebilen karanlık ve bulanıklık kendini gösterir. Bu kısa metinde böylelikle birbirine eklemlenen iki yazar görülür.

“Beklenmeyen Konuk” öyküsünde Kerem Işık, oldukça sağlam temeller üzerine metni yerleştirir. Birçok yerde en ince detaya kadar inilip anlatının gerçekleştiği metin okura keyif verir.

Bahadır Cüneyt Yalçın ve Emirhan Burak Aydın da Ferit Edgü’den yola çıkarak metinlerini ortaya koyar. Yaklaşımları bakımından Edgü’yle örtüştükleri noktalar görülür.

Kitabın bütün olarak, Ferit Edgü’ye bir saygı duruşu olduğu söylenebilir. Aynı zamanda şu soru da sorulabilir: “Parçalar birleştirilirse Ferit Edgü bulunur mu, onunla karşılaşılır mı?” Bu sorunun cevabı şüphesiz tartışmaya açık ve farklı yorumları beraberinde getirebilir. Üstelik kaynağını Edgü’den almakla beraber dokuz farklı yazar söz konusudur. Bu yazarların her birinin de ayrı bir öykü evreni, izlediği farklı metinselleştirme süreçleri olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir. Yer yer Edgü’nün dünyasına yaklaşılmakla beraber tamamen onu yansıtan bir metin yok. Bu aslında yazarların kendi öykü dünyalarını kurmakla ne kadar ilişkili olduklarını gösteriyor. Edgü gibi bir yazardan yola çıkıldığında okurun iradesini koruyup bağımsız bir yazara dönüşmesi zor bir iş. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda bu kitapta Edgü’yü bulmaktan ziyade aynı “öz”e eğilmiş dokuz yazarla karşılaşılıyor.

Bir yazar için başka bir yazarın metninden yola çıkarak ve kendi öykü evrenine sâdık kalarak “yeni” bir metin üretmek oldukça güç olsa gerek. Zira bu konuda göz önünde bulundurulacak birçok husus var. Hem taklitten sakınmak, hem merkezde tutulan şeye (bu proje kapsamında Edgü’nün metinleri) dikkat etmek, hem de yazar olarak kendi bilincini yansıtmak, tüm bunlar birçok sorunu beraberinde getirir. Bu açıdan bakıldığında yazarların hem sınırlandırılmış olduklarını hem de buradan kendilerine göre bir açılım gerçekleştirebilecekleri söylenebilir. Dar alanda kısa paslaşmalar şeklinde iki sayfalık bir metnin, ele alınan kişi tarafından on beş sayfaya kadar genişletilebildiği de olmuş. Bu da işlenen metinlerin ne kadar farklı olanaklar sağlayabileceğini göstermesi bakımından dikkate değer.

Yeniden işlenen, ele alınan bir metnin sonucunun ne olduğu bir diğer farklı konu. Her yazar, kendi metnine geri döndüğünde, onunla karşılaştığında çeşitli değişiklikler yapma duygusuna kapılabilir. Bu metne bir başka yazar baktığındaysa kendi algısı içinde ondan başka bir şey çıkarabilir veya onda eksiltmelere, çoğaltmalara gidebilir. İşte Parçalar, böyle düşünüldüğünde Edgü için yazarların ne düşündüğünü veya onun işlediği konu, kendileri tarafından tasarlandığında ortaya ne çıkacağını öne çıkarır. Oluşan metinlerin kalemden kaleme değişimi onun yorumlanışının ve nasıl algılandığının bir başka göstergesi. Okurluk ve yazarlık serüvenlerinin kesiştiği bir sahne.

1 Baran Güzel (Hazırlayan), Parçalar, Dedalus Yayınları, İstanbul 2017, syf: 9.
2 Jale Özata Dirlikyapan, Kabuğunu Kıran Hikâye, Metis Yayınları, İstanbul 2017.
3 Mustafa Aldı, Jale Özata Dirlikyapan ile Söyleşi, Hece Öykü Dergisi, Sayı:40, Ağustos 2010.