Bilinmeyan zamanlar ve coğrafyalar

Orada Bir Yerde

Orada Bir Yerde

ENGİN TÜRKGELDİ

Can Yayınları

Türkgeldi, kurduğu evrende; iddialı aforizmalardan, yüklemi çok uzakta cümlelerden ısrarla kaçınıyor, meramını olabildiğince sade ve vurucu bir şekilde anlatıyor; tıpkı “Peygamber” öyküsündeki, gerçekten inanmış mürit gibi.

ÜMİT AYKUT AKTAŞ

Orada Bir Yerde, Engin Türkgeldi’nin ilk matbu kitabı. Bunun altını çizmemin nedeni 2003’te altKitap’tan çıkan Gölgeler Ordusu adlı bir e-kitabının daha olması. Tıp doktoru olan Türkgeldi, Hayalet Gemi’nin Murat Gülsoy, Yücel Balku ve Yekta Kopan’lı efsane kadrosuyla başladığı öykü yolculuğuna Sarnıç Öykü, Öykülem, Karahindiba, Mürekkepbalığı gibi çeşitli dergilerde ve kolektif projelerde devam etti. Aynı zamanda altZine ve altKitap’da yayın kurulu üyesi.

Orada Bir Yerde, bilinmeyen bir zamanda, isimsiz karakterlerle, belirsiz bir coğrafyada geçiyor. Kitap tema bütünlüğü olan, birbiri içine geçmiş öykülerden oluşuyor. Kitaptaki kahramanlar; köleler, efendiler, saray soytarıları, hilkat garibeleri, ip cambazları, okuma yazması olmayan yaşlı bilgeler, cüceler, hükümdarlar, katiller ve cellatlar. Çoğunun adı yok. Kitapta Gafro ve Vera dışında sadece “Komutan Topal Zargos”un adı biraz fazla anılıyor, o da zaten fazla yaşamıyor. Kuzey Savaşı’nın hüküm sürdüğü çok geniş bir coğrafyada geçiyor hikâyeler; çöller, deniz kenarındaki yarlar, zeytinlikler, incir ağaçları, saatleri durmuş saat kuleleri, baykuş heykelleri, penceresiz koridorlar, nemli tüneller, hanlar ve saraylar gözümüzün önünden akıp gidiyor. Yolculuk boyunca mükellef cenaze sofralarına, bilinmeyen diyarların mutfaklarına, Pagan ritüellerine tanık olup, bizi terk etmeyen kokuları takip ediyoruz.

Türkgeldi, kurduğu evrende; iddialı aforizmalardan, yüklemi çok uzakta cümlelerden ısrarla kaçınıyor, meramını olabildiğince sade ve vurucu bir şekilde anlatıyor; tıpkı “Peygamber” öyküsündeki, gerçekten inanmış mürit gibi. Bu evrenin yaratıcısı, okuyucuya parmağını sallayarak öğütler vermeye çalışmıyor. Aslında önceki öykülere ipuçları serpiştirildiği halde şaşkınlığa uğradığımız sürpriz, vurucu finallerin tuzağına düşüyoruz yine de. Acele edilmemiş, olgunlaştırılmış metinlerle karşı karşıyayız. Tematik bütünlüğün korunması için ilk dönem öykülerinin hiçbirine yer verilmemiş bu kitapta.

Yeni yayımlanan pek çok ikinci, üçüncü öykü kitabında, dil işçiliği, dile yaslanılması takdir edilesi olsa da, hikâyenin, karanlık bir odaya kilitlenip yola salt dil üzerinden devam edilmesi çok da hazzettiğim bir yol değil doğrusu. Orada Bir Yerde’de dilden çok hikâyeye kaptırıyoruz kendimizi, deve derisinden mataralar bizi susatıyor, diş budaktan asalara dokunuyoruz, köle pazarlarında diş kontrolü yapıyoruz, sürümüzü, hayvanlarımızı terk ediyoruz, bunaltıcı sıcakta terleyen alnımızı, ensemizi silip keten giysileri tenimizde hissediyoruz… Kendimi zaman zaman Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi’nde, J. Barnes’in 10,5 Bölümde Dünya Tarihi’nde zaman zaman da Kafka’nın Dava’sında, Edgar Allan Poe’nun Morgue Sokağı Cinayetleri’nde bulduğumu söyleyebilirim rahatlıkla. Fantastik edebiyatla polisiye edebiyat arasında gidip gelen pek çok öykü kitapta öne çıkıyor. Su gibi akıp giden hikâyeler: Saat Kulesinin Gölgesinde, Mükemmel Bir Gülüş, Cüceler Sarayı, Yemek, İlk Görüşte Ölüm... Özellikle de “Cüceler Sarayı”, sürpriz finali ve gerçekçi diyaloglarıyla en iyi öykü kanımca.

Birkaç öykü hariç çoğu hikâye birinci tekil şahıs ağzından anlatılmış, bu hikâyeleri daha gerçekçi kılıyor. Hikâye anlatıcıları, kahramanları arasında hiç kadın yok, olmasını arzu ederdim. İkinci husus da zor anlatılabilecek bir öykü olan “Endülüs Köpeği”nde ritim sorunu olduğunu düşünüyorum. Bazı tekrarlar var ve ilginç bir kurgu çatısı olmasına rağmen sonlara doğru sarkmalar oluşmuş ama bu Orada Bir Yerde’nin zihnimizde bıraktığı harika ahenge engel olmuyor. Bu arada yayınevlerinin başının etini iyice yemiş olmalıyız ki arka arkaya çok şık kitap kapakları basıldı ve bu kitap da onlardan biri.

Uzun bir aradan sonra heyecan duygumu kaybetmeden okuduğum bir ilk kitap oldu Orada Bir Yerde.