Macbeth'i tanıyoruz, peki ya diğerleri?

Macbeth

Macbeth

JO NESBØ

Çeviri: Can Yapalak Doğan Kitap

Jo Nesbø, Shakespeare Yeniden serisi kapsamında, Macbeth oyununu, 1970’lerde İskoçya’nın arka sokaklarında geçen bir hikâye olarak yeniden kurguluyor. Nesbø’nun yorumunun öne çıkan özelliği ise, yan karakterleri ete kemiğe büründürmesi…

SELAY SARI

Hecate bir uyuşturucu baronu, Duncan şehrin emniyet müdürü, Lady (Macbeth) eski fahişe, yeni kumarhane patroniçesi, (Mac)Duff Narkotik Birimi’nin başı, Macbeth ise Özel Hârekat’ın. Dönem ‘70’ler, sahne İskoçya’nın adı belirsiz bir şehri. Başarılı olup olmadığı tartışılır bir uyuşturucu sevkiyatı baskınıyla ateşlenecek olaylar, şehrin çehresini tamamen değiştirecek.

1917 yılında Virginia Woolf ve eşi Leonard Woolf tarafından küçük bir yayınevi olarak kurulmuş, şimdilerde dünya yayıncılık devi Penguin Random House’un bir alt kolu olarak hayatına devam eden Hogarth’ın “Shakespeare Yeniden” serisi, Norveçli polisiye yazarı Jo Nesbø’nün aynı ismi taşıyan Macbeth uyarlamasıyla devam ediyor. Roman, Can Yapalak’ın İngilizceden çevirisiyle Türkçe okurla buluştu.  

Shakespeare’in oyununda Macbeth ve Leydi Macbeth, iktidara ulaşmak ve onu ellerinde tutmak için verdikleri mücadele, yani gücün büyüsü ve girdabı içinde gerçeklik algılarını yitirirken, Nesbø, Macbeth ve Lady’nin kademe kademe delirişini, geçmişlerindeki olaylara ve her şeyi gören, her şeyi bilen suç imparatoru Hecate’nin eliyle dağıtılan, “çay” ve “güç” adını verdiği uyuşturucularla anlamlandırmaya çalışıyor. Hecate her ne kadar bir noktada Macbeth’i asıl ele geçirenin bir zamanlar müptelası olduğu ve temizlendiği hâlde geri döndüğü uyuşturucu “güç” değil de gerçek güç olduğunun altını çizse de, çiftin gördüğü sanrıların büyük kısmının uyuşturucu kaynaklı olması, onların trajedisinin gücünü biraz zayıflatıyor diyebiliriz.

Belki de bu nedenle romanın asıl çekici yönü, Macbeth ailesinin yükseliş ve çöküş hikâyesinin ön plana çıktığı kaynak eserde çok derinleşmeyen yan karakterlerin kanlı canlı bireyler olarak yeniden yaratılması. Bu noktada aslan payını Macbeth’in en büyük düşmanı Macduff, ya da romandaki adıyla Duff alıyor. Nesbø’nün Macbeth’in yetimhane yılları ve daha sonra Polis Koleji’nde en yakın arkadaşı, zamanla yolları ayrılsa da bir nevi kader ortağı olarak kurguladığı Duff, bencil ve kariyer bağımlısı bir dedektif olarak başladığı romanı bir anti-kahraman olarak tamamlıyor. Duff’ın Macbeth’le son yüzleşmesine hazırlanırken söylediği cümleler, iki dost-düşmanın konumlanmalarına ışık tutuyor: “Macbeth gücünü aşktan alırken, ben kıskançlık ve nefretten alıyorum. Onun merhamet gösterdiği yerde ben öldürüyorum." Normalde kötü adamın itirafları olarak düşünülebilecek bu ifade, Nesbø’nun yazımında, kendini doğru teşhis edebilen bir adamın vicdanının altını çiziyor.

Nesbø’nun yorumuyla tabiri caizse şahlanan başka bir karakter de Lennox. Orijinal oyunda uzun süre Macbeth’in yanında kalan ama ona verdiği destekten rahatsızlık duyan bir İskoç beyi olan Lennox, roman Macbeth’te iyilik ve kötülüğün arasındaki gri bölgede at koşturuyor ve birçok kilit noktada başrole çıkıyor. Yine, oyunda çok küçük bir rolü olan İskoç soylusu Caithness, teşkilat içinde bir yasak aşka taraf olan Adlî Tıp memuru kimliğiyle romanın Lady ile birlikte en önemli iki kadın karakterinden biri.

Özetle, son 10 yılın edebiyat fenomeni “Kuzey Polisiyesi”nin altın çocuğu Jo Nesbø, yan karakterlerine normalde bu kadar özensiz davranmayan, ancak bu oyunda onları güç temasına feda eden Shakespeare’den farklı bir yöne giderek hiçbirinin sevilecek bir tarafı olmayan ama hepsi çekici bir karakterler galerisi yaratıyor ve romanın gerilim kısmını bu karakterlerin, Duff’ın, Caithness’ın, Lennox’un üzerine kurarak bir klasiğe taze (ama elbette çok karanlık) bir nefes üflüyor.