İnsanoğlunun cinsiyetle bitmeyen imtihanı

Hadımların Dünyası

Hadımların Dünyası

OLIVIER DE MARLIAVE

Çeviri: Yasemin Kayacan Doğan Kitap

"Hadımların Dünyası’nı okuyun. İnsanoğlunun cinsiyetle, cinsellikle bitmeyen imtihanının önemli bir zaman aralığını aydınlatıyor çünkü."

PERİHAN ÖZCAN

Nadir Ağa 1950’lerde Göztepe tren istasyonunun arkasında büfe işletirmiş. Semte de adını o vermiş. Sarayın ailesiz, kimsesiz emekli hadımlarının kurduğu derneğe başkanlık etmiş. Bir ara bankada çalışmışlığı da varmış. Şöhretini II. Abdülhamid’in servetini ortaya çıkarmasına borçluymuş. Hadise şöyle gelişmiş. İttihatçılar 1909’da II. Abdülhamid’i devirince Yıldız Köşkü’nde hazine avına çıkılmış. İki seçeneği varmış Nadir Ağa’nın. Ya elleri ayakları bağlanıp Galata civarında ibret-i alem sallandırılacak ya da hazineyi teslim edecekmiş. İçinde kıymetli taşlar, külçeler, banknotlar, ecnebi bankalarda açılmış hesap defterleri bulunan çelik kasaları bulmaktan ziyade açabilmek mühimmiş. Çünkü hırsızları yere sermek için altlarına sabitlenmiş silahlar varmış. Verdiği bilgilere karşılık Nadir Ağa’nın canı bağışlanmış, kürek cezasıyla kurtulmuş.

Gani Ağa’ya saraya gelen Fransız mecmuaları makasla sansürleme görevi verilmiş, haremdekiler özgür kadınları görüp de özenmesinler diye. Fatma Sultan’ın hizmetindeki Muhterem Ağa dört dil konuşurmuş. Haşim Ağa sarayda “ahırda bulunan bir düzine atla bir dandy gibi” yaşar, “en değerli şaraplarla Avrupai yemek davetleri” verirmiş. Beşir Ağa doksan bir yaşında görevine devam ederken öldüğünde I. Mahmud kırk gün yas ilan etmiş.

Mehmed Reşad 22 Mayıs 1909’da haremi dağıtıp haremağalığını lağvedince özgür kalmış Osmanlı hadımları. Doktor Zambako Paşa’nın dediğine bakılırsa 1911’de iki bin kadar emekli hadım yaşarmış. Zengin hadımlar öteden beri evlenip ağırlıklı Çerkes çocukları mirasçıları yaparmış. Çoğu siyahi, bazısı Balkan kökenli hadımlar kendilerinden bahsetmemiş, eski defterleri açmamışlar.

Eski defterleri aralamaya çalışan Olivier de Marliave. Hadımların Dünyası  isimli kitabın yazarı. Çin’den Bizans’a Osmanlı’ya, Hindistan’dan Avrupa’ya hadımlığı ve hadımları anlattığı kitap bittiğinde şöyle dedim: Erkekliğiyle cihana hükmedebileceğine inanan insanın yanılgısı işte!

İdeal hizmetkâr yaratmak

Hadımların Dünyası’nı okurken açıkça görüyorsunuz ki coğrafyalar, inançlar, yöntemler farklı ama amaç bir: “İdeal hizmetkâr” yaratmak. Kral ya da padişahın tohumlarını ekmek için sarayına topladığı kadınlara erkek kuvvetiyle göz kulak olacak, ama kadın entrikalarına yenilecek erkekçe arzulardan yoksun bir itaatkâr.

Küçük yaşta ailelerinden koparılmış, ağır işkencelerden geçmiş insanlar hadımlar. Efendilerine karşı gelemezler, öldürülmeyip kovulsalar gidecek yerleri, sığınacak kimseleri yok. Bu yüzden çağlar boyunca hadımlar, iktidara en yakın kişiler arasında. En üst makamlarda görevlendiriliyorlar. Güvenilir, sadık ve fedakâr olmaktan başka seçenekleri yok. Büyük efendinin erotik münasebetlerini yönetmekten şehzade veya cariye boğmaya ne istenirse yapıyorlar.

Hadım ticaretinin merkezi Bugün Etiyopya dediğimiz Habeşistan ile Kahire. Kimi zaman ailelerin rızasıyla, kimi zaman zorla genellikle “güzel” çocuklar alınıp hadım ediliyor. Yoksul aileler çocuklarını verince ellerine biraz para geçiyor, bazı çocuklar sarayda hayatları kurtulacak diye kendilerini hadım olmaya ikna ediyorlar.

Batı’da erkek çocuklar “sanat için” budanıyor. Aziz Paulus’un “Kadınlar kilisede sussun” sözü, Avrupa’da kilise korolarına hadım yetiştirilmesiyle sonuçlanıyor. Hadım edilen çocuğun sesi değişmiyor çünkü. Erkeklik hormonu salgılamayan bedenin ses telleri de uzamıyor. Genç yaşta hadım edilmiş bir kişinin gırtlağını kesip incelemişler, normal gırtlağın üçte ikisi boyutlarında olduğunu görmüşler. Hadımların sırrı işte bu. Sesin tizliğini belirleyen gırtlak kasları. Hadımda ses telleri ağız boşluğuna yakın kalıyor ve iyi bir eğitimle ses iyice saflaşıyor. Böylece kadın sesinden farklı ama erkek sesinden de farklı, üstün bir ses elde ediliyor. 1922’de altmış dört yaşındayken ölen Alessandro Moreschi, Vatikan korosunda görev yapmış, ses kaydı da bulunan son hadım.

San Marco Meydanı’ndan bir anekdot ise son hadımların İtalya’da 1970’lerin başlarına kadar yaşadığını gösteriyor. Bunu Serge Gainsbourg ile Jane Birkin Venedik’te geçirdikleri balayıları sırasında öğreniyoruz. Aslında hiç evlenmeyen çift altınlarla, kırmızı kadifeyle süslü gondol Caterina Cornaro’yı kiralıyor. Kürekçiler gibi kırmızılara bürünmüş müzisyenler Gainsbourg’un ünlü şarkısını söylemeye başlıyor. Je t’aime, moi non plus’yü. Şarkıyı Jane Birkin’in sesiyle yorumlayan yaşlı şarkıcı hadım olduğunu itiraf ettikten sonra türünün son örneği olmakla övünüyor. Kitabın yazarı Marliave, bu durumun Gainsbourg’un İtalya’dan birçok kez “küçük hadımların ülkesi” olarak bahsetmesi sebebiyle bir meydan okuma olarak düşünülebileceğini söylüyor.

 

1970’lerde var oldukları bilinen Skoptzy tarikatı var bir de. Sovyetler Birliği topraklarında yaşıyorlar. Hindistan’da hadımların durumu biraz daha farklı. 1981’de hadım etmenin yasayla yasaklanmasına rağmen bu işlem törenlerle hâlâ yapılıyor ve ülkede “hicra” olarak isimlendirilen, kutsallık atfedilen kaç hadımın yaşadığı bilinmiyor. 1989’da Mekke’de onyedi, Medine’de on dokuz hadım yaşadığı biliniyor.

Hadım etme yöntemleri de detaylarıyla anlatılıyor Hadımların Dünyası’nda. Her coğrafyada farklı aletlerle farklı yöntemler kullanıldığı görülüyor. Bunları tekrar etmeyi yüreğim kaldırmıyor. Fakat itiraf edeyim, o çocuklar yerine hiç sevmediğim bir erkek figürü yerleştirip okudum bu bölümleri. Size de böyle yapmanızı tavsiye ederim.

Yazarı Olivier de Marliave, akademik tez hazırlar gibi bütün kaynaklarını sıralamış kitabın sonunda. Biraz tarihle ilgiliyseniz, Osmanlı tarihine meraklıysanız, Muhteşem Yüzyıl’ı kaçırmadan izlediyseniz Hadımların Dünyası’nı okuyun. İnsanoğlunun cinsiyetle, cinsellikle bitmeyen imtihanının önemli bir zaman aralığını aydınlatıyor çünkü.