ALTYAZI SİNEMA DERGİSİ
Editörler: Senem Aytaç & Fırat Yücel
Altyazı dergisi ekibinin hazırladığı Dünya Sinema Sözlüğü okuyucuya ana akımın görmediğinin, kenarda köşede bırakılmışın "sinema tarihi"ne odaklanan bir anlatı sunuyor... Sözlük editörleri Senem Aytaç ve Fırat Yücel amaçlarına dair şunları aktarıyor: "Umarız ki bu sözlük size, sinemanın gelmişi, geçmişi ve geleceği arasındaki sınırları unutturacak; tarih yazımına bugüne kadar egemen olmuş beyaz, sömürgeci, heteroseksüel, eril sesten özgürleşen başka başka anlatılara kapı aralayacak."
Sinefil: Batı dillerinde cinema ve philia (sevgi) sözcüklerinden türetilen, cinephile'in Türkçe karşılığı olan terim. Sinema sevgisini ve onun derecelerini tanımlamak için farklı yazarlar farklı tanımlar önermiştir. Örneğin, bazı yazarlar kimi sinemaseverlerin saplantıya varan tutkusunu 'film manyaklığı' (cinemania) olarak adlandırırken, sinefili, sıradan seyirciden ayırt eden asıl faktörün onun eleştirel bilgisi olduğunu savunur. (Ahmet Gürata)
2015 yılında 150'inci sayısını kutlamak amacıyla özel sayı olarak Altyazı'nın Gayri Resmî ve Resimli Türkiye Sinema Sözlüğü'nü hazırlayan Altyazı dergisi şimdi daha büyük bir işe soyunarak ölçeği dünya sinemasına taşıdı. Altyazı'nın Gayri Resmî ve Resimli Dünya Sinema Sözlüğü isminden mütevellit dünya sinemasının kenarda köşede kalmış, ana akım yayınlar tarafından ilgi görmemiş veya dipnotlarda bırakılmış kişilerini, olaylarını ve olgularını bir araya getiriyor.
Altyazı ekibinden Senem Aytaç ve Fırat Yücel'in editörlüğünü yaptığı sözlüğe 50 yazar katkıda bulunuyor. Kapsayıcılık iddiası olmayan, yazarların perspektifine göre şekillenen ve alışıldık olanın dışına çıkan sözlük dünya sinemasındaki kabullenilmiş maddelerin dışına çıkmayı amaçlıyor. Yaz boyunca kitapçılarda ve bayilerde kalacak olan bu özel sayı okuyucuyu her an her yerde bulunabilecek bilgilerden çok ötekilerin sinemasına davet ediyor. Yani bir nevi, Ahmet Gürata'nın "Sinefil" başlıklı maddede tanımladığı film manyaklarının eleştirel bilgisine katkı koyacak alternatif bir kanal açıyor.
Peki, neler var bu gayri resmî sinema sözlüğünde? Kim bu geride bırakılan sinemacılar? Ya da dünya sinemasının görmek istemediği maddeler arasında neler var? Dünya Sinema Sözlüğü göçmen sinemasını tanımlayan "Aksanlı Sinema"dan Hollywood'un pek bilinmeyen aktörlerinden "Amerikan Yerlisi Oyuncular"a, Werner Herzog'un "Başıbozuk Film Okulu"ndan Osman Sembene'nin Batı'da ilk uzun metrajlı siyah filmi olarak bilinen Kara Kız filminin başkarakteri "Diouana"ya, CIA'in ABD'deki siyahi mücadeleye destek verdiği için hayatını kararttığı "Jean Seberg"den bir kavram olarak "Kadın Filmi"ne, film festivallerinin aslında ne kadar politikayla iç içe olduğunu ortaya koyan "Mussolini Kupası"ndan ABD'nin alt kültürünün öğelerini yansıtan "Paris Yanıyor"a kadar birçok madde dünya sinemasında öne çıkmamış öğeleri karşımıza getiriyor.
Belki de şu soruyu sorabiliriz. Gayri resmî sinema tarihi bize ne anlatır? Sinemanın gayri resmî tarihi sinema dışında neler söyler? Ya da daha büyük bir soruyla, bütün dünyanın gayri resmî tarihi yazıldığında nasıl bir tabloyla karşılaşırız? Sözlükte en çok ilgimi çeken maddelerden biri olan Berke Göl'ün kaleme aldığı "Pelikülün Irkçılığı"na bakalım. Bu maddede teknik bir mesele olarak geçiştirilebilecek bir olgunun aslında ne kadar da güçlü bir politik altyapısı olduğunu görüyoruz.
Renkli filmin kullanılmaya başlandığı 1940'lı yıllardan itibaren film materyallerinin renk duyarlılığı beyaz tenli insanlara göre ayarlanmıştır. İnsanın ten renginin çıplak gözle yansıtılması için referans alınan kartlar beyaz tenli insanlara göre hesaplanmış, Latin, melez ve siyahilerin "renklerini" doğru yansıtan kartların kullanılmaya başlanması 90'lı yılları bulmuş. Ancak ilginç olan şu ki, bu durumun sorgulanmaya başlaması politik görüşlerden değil tamamen ticarî sebeplerden. Farklı renklerdeki ev eşyalarının, sütlü çikolatayla bitter çikolatanın renklerinin nüanslarının belli olmamasından şikayet eden firmaların talepleri doğrultusunda düzeltmeler gerçekleştirilmiş. Göl'ün deyimiyle aktarırsak: "Diğer bir deyişle pelikülün ırkçılığının giderilmeye başlanması, ırkçılık karşıtı bir kazanım olmaktan ziyade, özünde kapitalist ekonominin ve reklam sektörünün gereksinimleri doğrultusunda şekilleniyor."
Sözlük editörleri Senem Aytaç ve Fırat Yücel amaçlarına dair şunları aktarıyor: "Umarız ki bu sözlük size, sinemanın gelmişi, geçmişi ve geleceği arasındaki sınırları unutturacak; tarih yazımına bugüne kadar egemen olmuş beyaz, sömürgeci, heteroseksüel, eril sesten özgürleşen başka başka anlatılara kapı aralayacak." Ana akımın dışına çıktığımızda görebileceğimiz örnekler sinemanın dünyayı anlamakta aslında ne kadar önemli bir araç olduğunu da ortaya koyuyor. Tabii ki, sadece önümüze sunulana değil, başka tarihlere de bakarak.
Altyazı ekibi Dünya Sinema Sözlüğü'nde sadece Türkiye'de değil dünya sinema yazınında da zor üretilebilecek bir işe soyunmuş. Umarız ki hem bu sözlük İngilizce'ye çevrilip dünyada da dolaşıma girer, hem de ekip Türkiye ve dünya sinemasının unutulmuş, geride bırakılmış maddelerine dair yeni sözlüklerle karşımıza gelir.