Flanöz: Uzun bir yürüyüş hikâyesi

Flanöz

Flanöz

LAUREN ELKIN

Çeviri: Doğacan Dilcun Doğan Nebula Kitap

Lauren Elkin, Flanöz'de Paris'ten Londra'ya, Venedik'ten Tokyo'ya şehrin sokaklarını adımlarken bize her bölümde tarihten başka yazarlar ve sanatçılar da eşlik ediyor. Elkin, geniş bibliyografya ve notlarla flanözün arka planına dair de tatmin edici bir kaynak meydana getirmiş. Fakat bu akademik arkaplana ve belli ki incelikli bir çalışmanın sonucu olan notlara rağmen yazarın otobiyografik unsurlarla donatılmış ve yer yer kurmacaya yaklaşan dili ve içeriği, kitabı kolayca okunur hâle getiriyor.

SEÇİL EPİK

 

“Tek başıma dışarı çıkabilmeye, Jardin des Tuileries’de bir bankta oturabilmeye ve özellikle de Lüksemburg’a gidip süslenmiş mağaza vitrinlerine bakmaya, kiliselere ve müzelere girip, akşamları eski sokaklarda serbestçe dolaşmaya hasretim. İmrendiğim şey bu. Bu özgürlüğe sahip olmadan büyük bir sanatçı olmak mümkün değil.”
-Jean Rhys

 

Sokaklarda tek başına yürümenin, özgürce evden çıkıp vitrinlere şöyle bir göz gezdirerek şehri kat etmenin, kalabalıkta kaybolarak sadece yürüyüşün ritmine kapılmanın “size uygun olmadığını” ilk ne zaman fark ettiniz? Cinsiyetli bir dünyada nerede, nasıl yürüyebileceğimizin sınırları da cinsiyetimizin sınırlarıyla şekillenir. Eğer doğumunuzda atanan cinsiyetiniz kadınsa, sizin için toplum tarafından belirlenen bu sınırları aşmak hiç de kolay değildir. 

İyi habere gelirsek, bu konuda yalnız değilsiniz. Kadınlar, translar ya da eşcinseller yüzlerce yıldır şehrin sokaklarında heteroseksüel erkekler kadar özgür bir şekilde yürümenin, aylaklık etmenin, sadece öylece şehri keşfetmenin yoksunluğunu çektikleri gibi bu imkânı elde etmek için mücadele de veriyorlar. Yukarıdaki alıntıda olduğu gibi bunu dert edinmiş ve çoğunlukça malûm olan bu yazılı olmayan -bazen yazılı da olabilen- kuralları değiştirmek için uğraşmış kadınlar sayesinde bugün yaşadığımız dünyada bir "flanöz" olmak hâlâ kolay olmamakla birlikte daha mümkün. 

Lauren Elkin’in Flanöz/ Şehirde Yürüyen Kadınlar kitabında bu uzun yürüyüşü, bu mücadeleyi kendi flanözlük deneyiminden yola çıkarak hem konunun tarihsel arkaplanını yansıtıyor hem de sanat ve edebiyat dünyasından örneklerle anlatıyor. "Kent gezgini" olarak tanımlayaileceğimiz flanör, kentin görünmez gözlemcisi, modern kentin en önemli figürlerinden biridir. Walter Benjamin'e göre, flanörün en önemli başarısı kentin kalabalağına girip varlığını unutturarak etrafı izlemektir. Flanör kentin hem parçasıdır hem de onun görünmez kâşifi. Sadece bu özellikler bile kelimenin Fransızcadaki dişili "flanöz"ü imkânsız kılar. Kadınlar isteseler de şehrin sokaklarını fark edilmeden kat etme imkânına sahip değildir. Sadece gözleyen bir göz olmak isteyen kadın sokağa adımını attığı andan itibaren gözlenen de olmak durumunda kalır.

Lauren Elkin, Flanöz'de bu kelimeyle bugünkü anlamıyla ilk kez hangi kaynaklarda karşılaşıyoruz, “kent içindeki erkek gezgini” tanımlayan Fransızca “flanör” kelimesinin dişili olan “flanöz” ne zamandan beri "kentin içindeki kadın gezgin" olarak kullanılıyor ve kadınlar “flanöz” olmak için ne gibi mücadeleler veriyor, sorularına doyurucu cevaplar veriyor. Şüphesiz, kitap sadece kişisel bir flanözlük deneyiminin değil, kıymetli bir araştırmanın da sonucunda ortaya çıkmış.

Paris'ten Londra'ya, Venedik'ten Tokyo'ya şehrin sokaklarını adımlarken bize her bölümde tarihten başka yazarlar ve sanatçılar da eşlik ediyor. Elkin, geniş bibliyografya ve notlarla flanözün tarihsel arkaplanına dair de tatmin edici bir kaynak meydana getirmiş. Fakat bu akademik arkaplana ve belli ki incelikli bir çalışmanın sonucu olan notlara rağmen, yazarın otobiyografik unsurlarla donatılmış ve yer yer kurmacaya yaklaşan anlatım tercihi, kitabı kolayca ve keyifle okunur hâle getiriyor. Elkin, "flanöz kimdir" sorusuyla birlikte özellikle 19'uncu yüzyıldan bugüne şehirlerin, kadınlar ve yaratıcılıkları üzerindeki etkisini, onların sanatına ve deneyimlerine de odaklanarak ele alıyor. Bu da, örneğin Virginia Woolf ve Londra'dan bahsettiği bölümü ele alalım, okura katmanlı bir okuma imkânı sunuyor. Anlatıcı yazar olarak Lauren Elkin'in şehirleri keşfetme deneyimini, Woolf'un günlüklerinden ya da notlarından alıntılarla şehirle kurduğu ilişkiyi ve şehirle ilişkisinin kurmaca metinlerine nasıl yansıdığını yan yana okuma imkânı buluyoruz. Elkin, söz konusu ettiği sanatçı/yazar ve onun sanatsal üretimini şehirde yürümenin olanakları üzerinden okuyoruz.

Elkin, New York’un yakınlarında bir banliyöde, Long Island'da doğuyor. Kendisinin bir kent içi gezgini olduğunu ilk kez üniversite eğitimi için gittiği New York, ardından yine eğitim için gittiği Paris’te keşfediyor. Yaptığı şeyin "flanözlük" olduğunu bilmiyor, kendisinden önce kaç kadının flanöz olmayı istediğini de. Ta ki bu konu üzerine düşünmeye ve araştırmaya başlayana kadar. Elkin, Flanöz’de kent içindeki gezginin hikâyesini kendi hayatı odağında ele alsa da kitap flanörlük ve flanözlük kavramları ile ilgili eşsiz bir kaynak. Baudelaire’den Balzac’a, Benjamin'den Joyce’a edebiyat tarihinin otoriteleri flanörlük hakkında ne söylemiş; kadın yazarlar, sanatçılar "flanöz" olabilmek için ne gibi mücadeleler vermiş, hepsini yürür gibi bir ritimle öğreniyorsunuz, bir taraftan şehirlerle olan ilişkinizi de sorgularken buluyorsunuz kendinizi.