Çinko tabutlardan geriye kalan

Çinko Çocuklar

Çinko Çocuklar

SVETLANA ALEKSIYEVIÇ

Çeviri: Serdar Arıkan, Fatma Arıkan Kafka Kitap

Svetlana Aleksiyeviç'in Sovyetler Birliği'nin kırılma noktalarını temel alarak hazırladığı sözlü tarih çalışmasının Türkçede yayımlanan dördüncü kitabı Çinko Çocuklar serideki diğer kitaplar gibi konusu itibariyle okuması çok zor bir kitap. Başlayıp bırakmak, arada tekrar dönmeye çalışmak olası. 

KÜLTİGİN KAĞAN AKBULUT

İnsanlar bir yandan artık uzaya çıkıyorlar ama bin yıl önce birbirlerini nasıl öldürdülerse yine öyle öldürmeye devam ediyorlar... Kurşunla, bıçakla, taşla... Köylerde askerlerimizi tahta yabalar saplayarak öldürüyorlardı...

1979 yılında Brejnev'in emriyle Afganistan'a giren Sovyet askerleri 10 yıllık savaş sonunda Gorbaçov'un emriyle geri çekilir. 500 bin Sovyet askerinin yolunun geçtiği ve 15 bin askerin de öldüğü savaşta 1,5 milyon Afgan hayatını kaybeder. Sovyet ekonomisini zora sokan savaşın bittiği tarih, bir yandan Sovyetler'in çöküşünü de ateşler. Sovyet-Afgan Savaşı'na bugünden baktığımızdaysa Ortadoğu'nun güncel meselelerini tetikleyen bir hareket olduğunu görürüz. Savaş sadece Sovyetler'i ve Afganistan'ı etkilemez. ABD'nin Afgan mücahitleri destekleyerek başlattığı Yeşil Kuşak projesine ve ucu bugün IŞİD'e varan Radikal İslamcı akımlara kadar giden zincirin ilk halkasıdır bu savaş.

2015 yılı Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan Svetlana Aleksiyeviç'in Çinko Çocuklar kitabı Sovyet-Afgan Savaşı'nı birinci el tanıklıklardan ele alıyor. Stratejiler, savaş taktikleri ya da ideolojiler değil insanları konuşturuyor Aleksiyeviç, insanların sesiyle yolunu buluyor. Çinko tabutlar içinde gönderilen askerlerin çevresinde örüyor kitabı. Ancak kitap başlığına tezat oluşturacak şekilde çinko tabutlar içinde gelen çocukları değil, geride kalanları, sakat kalanları, delirerek dönenleri, tabut içinde dönmek isteyip dönemeyenleri, askerlerin ailelerini anlatıyor. Çinko Çocuklar, Afganistan işgalinin bedelini, gözleri erken kapananları, hayalleri gerçekleşmeyenleri anlatıyor.

Svetlana Aleksiyeviç'in Sovyetler Birliği'nin kırılma noktalarını temel alarak hazırladığı sözlü tarih çalışmasının Türkçede yayımlanan dördüncü kitabı Çinko Çocuklar. Daha önce II. Dünya Savaşı sırasında kadınların tanıklıklarını anlatan Kadın Yok Savaşın Yüzünde, Çernobil'in yıkımını anlatan Çernobil Duası ve Sovyetler'in çözülüş sürecini anlatan İkinci El Zaman kitaplarını okumuştuk. Gazetecilik, muhabirlik, sözlü tarih ve edebiyat arasındaki yollarda dolaşan yazarın oluşturduğu külliyat, bize Sovyetler'in 100 yıla yaklaşan tarihini parti belgeleriyle, televizyonlarla ya da Pravda'yla değil, ülke topraklarını karış karış dolaşarak biriktirdiği bant kayıtlarıyla anlatıyor.

Artık daha fazla savaş hakkında yazamam…”

Çinko Çocuklar serideki diğer kitaplar gibi konusu itibariyle okuması çok zor bir kitap. Başlayıp bırakmak, arada tekrar dönmeye çalışmak olası. Bazı bölümlerde anlatılanların attığı yumruk her okur için kolay değil. Ancak görüyoruz ki bu sadece okurun derdi değil. Aleksiyeviç not defterlerinden derleyerek yazdığı giriş bölümünde kendisinin de ne kadar zorlandığını açıklıyor. "Ben artık daha fazla savaş hakkında yazmak, 'yaşam felsefesi' yerine tekrar 'yok oluş felsefesi' içinde yaşamak, yok oluşun sonsuz tecrübelerini derlemek istemiyorum." Ve devamında basit bir çarpma sonucu burnu kanayan çocuğa, balıkçıların yakaladığı balıklara, ezilmiş solucanlara dahi bakamaz hâle geldiğini anlatıyor. "Ama hayır, istemiyorum... Artık daha fazla savaş hakkında yazamam..." diyor. Ancak tabii ki hem yaşananlar hem insanların sesi yazarı çağırıyor.

Çinko Çocuklar, biri 1801 yılında Hindistan'a girmesi emredilen Don Kazakları'yla Afganistan savaşının bilançosunu aktaran dümdüz yazılmış iki ayrı metnin alıntısıyla açılıyor. 200 yıla varan zaman diliminde bir ülkenin aldığı savaş kararları... Ancak Aleksiyeviç kitap boyunca bunları değil, savaş sırasında sesi duyulmayanları anlatıyor. "20. yüzyılın büyük savaşlarından ve kitlesel yıkımlarından sonra Afganistan savaşı gibi günümüzün (küçük) savaşları hakkında yazmak için daha farklı etik ve metafizik bakış açıları gerekli" diyor yazar. "Bir insan. Bir başkası için biricik olan. Devletin ona nasıl yaklaştığı değil, onun annesi, karısı, çocuğu için ne anlam ifade ettiği öne çıkmalı. Normal bakış açımızı nasıl geri kazanabileceğiz?"

"Ben ânın tarihini yazıyor ve kaydediyorum. Yaşayan seslerin, yaşayan kaderlerin tarihini. Tarihe mal olmadan önce onlar henüz birilerinin acısı, birilerinin çığlığı, birilerinin kurbanı veya işlediği suçken."

Savaşın yedinci yılında kitabı yazmaya karar veren Aleksiyeviç konuştuğu kişilerin uzun bir listesini veriyor kitapta. Üst rütbeli askerlerden erlere, hemşirelerden idari işler için savaşa gidenlere, askerlerin annelerinden eşlerine, daha fazla maaş almak için savaşa katılanlardan Sosyalist düşünceyi yaymak için gidenlere, Afganistan'a yönelik insanî yardım ve altyapı projelerine destek olmak için gittiğini düşünenlerden hiçbir şey bilmeden kendini yabancı ülke topraklarında bulanlara ve sadece macera aramak için askere yazılanlara kadar geniş bir kesimin önüne kasetini koyuyor yazar.

Savaşa katılanların düşünceleri ne olursa olsun sonuç yıkımdır. Sovyetler bir nevi Vietnam Sendromu içinde kendini bulmuş, insanlar savaşı sorgulamaya başlamıştır. Anayurt savunmasına katılanların hâlen saygı gördüğü dönemde Afganistan savaşından dönenlere "Afganlar" lakabı takılıp küçümsenmiştir. Sakat kalıp dilencilik yapanlar bile Afganistan gazisi olduğunu söylemeyip kazada yaralandığını söyleyerek daha fazla para toplamaktadır.

Bu nedenle Sovyet-Afgan Savaşı bir yandan da Sovyet idealinin çöküşünün ipuçlarını verir. Kitapta yer alan bir askerî tabip "İnsanlar hiç de öyle sinema filmlerindeki gibi ölmüyor. İnsanlar Stanislavski'nin gösterdiği gibi ölmüyorlar: Mermi kafasına geliyor, kollarını sallıyor ve düşüyor." Ve Çeliğe Su Verildi okuyarak büyüyen çocuklar Afganistan'da kaybolmuştur.

Çinko Çocuklar, Aleksiyeviç'in başının ağrımasına en çok sebep olan kitaplarından biri. Kitabın sonuna eklenen 80 sayfalık bölümde de kitap vesilesiyle yazara açılan davaya dair belgeler yer alıyor. "Hayatını Afganistan'da savaşırken kaybeden bir grup enternasyonalist askerin annesi tarafından" açılan davada katılımcıların bazıları yazarın söylediklerini değiştirdiğini, hatta söylemediği şeyleri eklediğini iddia eder. Ancak dava kayıtlarını, davacıların sözlerini okuduğumuzda kitabın, çinko çocukların hikâyelerinin devam ettiğini görürüz. Bir askerin annesi dava sırasında sarf ettiği sözlerde aslında durumu açık eder. "Sizden nefret ediyorum! Sizin o korkunç gerçeğiniz bana lazım değil!! Duyuyor musunuz?"

Son söz olarak kitaba adını veren kişilere gelelim, çinko çocuklara. Yazar kitabın sonundaki “Post Mortem” başlıklı bölümde mezar taşı yazılarını karşımıza getirerek çinko çocuklara son sözü veriyor. Etmiş olduğu yemine bağlı kalanlara, enternasyonalist görevini yerine getirirken hayatını kaybedenlere, bir kahraman gibi hayatını kaybedenlere...

Oleg Nikolayeviç Zilfigarov (1964-1984)

Askerlik yeminine sadık kalarak hayatını kaybetti.

Evladımız, kardeşimiz, arzuların yerine gelmedi,

Hayallerin gerçekleşmedi, gözlerin erkenden kapandı

Olegciğimiz,

Senden ayrı kalmanın acısı tarifsiz.

Annen, baban, kız ve erkek kardeşlerin.