Açıklanabilir sebep yoksa reddediyoruz

Boy

Boy

WYSTKE VESTEEG

Çeviri: Erhan Gürer Kahve Yayınları

"Bir nedeni olmalı..."

ÖZGE UYSAL

Wystke Vesteeg’in Hollanda’da yayımlandığında büyük beğeni toplayan, Libris Literary Prize’a aday gösterilen ve BNG Bank Edebiyat Ödülü’ne değer görülen kitabı Boy, Kahve Yayınları tarafından okuyucuların beğenisine sunuldu. Vesteeg romanında eşiyle evlat edindikleri “Boy” isimli çocuğun çocukluktan ergenliğe geçiş sürecinde, 14 yaşında, intihar edişini ve bu intiharın izdüşümlerini bizlerle paylaşıyor.

Mark ve eşi çocuk sahibi olamayacaklarını öğrendikten bir süre sonra bir çocuk evlat edinmek üzerine düşünmeye başlıyor. Bu sürecin sonunda Mark evlatlık bir çocuğa babalık yapabileceği konusunda şüphe duymazken eşinin kaygılarının her daim devam ettiğini görüyoruz. Anne olmanın daha kaygı verici olmasının çeşitli nedenleri olabilir. Tahminimce endişenin temelindeki neden, çocuğun başına kötü bir şey geldiğinde (ölüm, kaçırılma, tecavüz gibi) yahut çocuk istenmeyen davranışları ve alışkanlıkları olan bir birey olduğunda ilk suçlanan kişinin anne olması. İyi bir ebeveyn olmak sadece annenin göreviymiş, babanın çocuğun hayatı üzerinde büyük sorumlulukları yokmuş algısı, çocuk evlat edinmeden önce kadının daha detaylı ve endişeli bir düşünme süreci yaşamasına neden oluyor.

Kaygı ve hesaplaşma

Roman boyunca annenin ismiyle karşılaşmıyor olmamız varoluşsal sancılarını tamamlayamamış bir anneyle karşı karşıya olduğumuzu düşündürüyor. Toplumsal cinsiyetimizin getirdiği rollere layık olamama kaygısı, özellikle de rolleri en baştan belirlenmiş olan kadınlar için, yetersiz olma kaygısını da beraberinde getiriyor. Romanı okurken zaman zaman “anne olma” durumunun yarattığı gelgitlerle karşılaşsak da yine de romanın konuyu derinlemesine ele aldığını söylemek yanlış olur.

Vesteeg’in romanında evlatlık aldıkları oğulları Boy'un intihar edişiyle dağılan bir aile; bu intiharın sebebini, intihardaki payının ne olduğunu düşünen, annelik durumunu sorgulayan bir kadının monologlarını okuyoruz. Anne, ölüm nedeninin peşinden gittiği bu yolculukta oğlunu tanıyor. Okur bir annenin oğluyla bir yabancı olarak geçirdiği 14 yılla hesaplaşmasına eşlik ediyor.

Açıklanabilir sebep yoksa reddediyoruz

Kitaptaki sürükleyiciliği sağlayan “Bir nedeni olmalı!” sorusunun cevabını bulma arzumuz. “Boy”un annesi kitap boyunca akla yatkın, acısını biraz daha hafifletebilecek ve “gerçek” bir suçlunun ortaya çıkmasını sağlayacak bir neden bulmaya çalışıyor. İnsan türü olarak kolektif bilinçaltımızda “kötü” kategorisine ilişkin ortak bir anlam topluluğu olduğunu tahmin ediyorum. Yaşanan kötü olayları, romanda “Boy”un intihar etmesi gibi, tatsız anılarla, çocukken yaşanılan istismarla açıklamaya çalışıyoruz. İnsan türü olarak “açıklanabilir sebebi olmayan” durumları ve olayları reddeden bir zihin yapısına sahibiz.

Kitabın sürükleyiciliğini sağlayan “Bir nedeni olmalı!” ısrarı bana 2008 yılında yayımlanan Lionel Shriver’in kitabı Kevin Hakkında Konuşmalıyız’ı hatırlatıyor. Shriver’in kitabında Kevin isimli çocuğun babası ve kardeşini öldürmesine neden olan psikolojik süreci, çocukluğuyla ilgili anıları- olayları okuyoruz. “Kötülüğün doğuştan gelmediği çünkü yaratıcının hiç kimseyi kötü yaratmayacağı” yönündeki yaygın inanış, bizi açıklanabilir bir sebep aramaya yöneltiyor. Bu inanışın hepimizde oluşturduğu “çocuk” algısı da aşağı yukarı bu şekilde ortaya çıkıyor. Vesteeg’in kitabının sürükleyici olmasını sağlayan şey, tam da zihnimizdeki bu çocuk algısı. Çocukların kötü şeyler yapamayacağına olan inancımız bizi çocuğa bir başkasının zarar vermiş olması gerektiğiyle ilgili bir sonuca götürüyor.

Boy, okurken hayatla ilgili, kendimizle ilgili, rollerimizle ilgili birçok sorgulama yapmamızı sağlıyor. Psikolojik metinler okumayı tercih eden edebiyatseverler için kendi içimizi de görmemizi sağlayan, sarsıcı bir roman.