Hayatla ölüm, kaderle irade, medeniyetle barbarlık

Bilge Kan

Bilge Kan

FLANNERY O'CONNOR

Çeviren: Emre Ağanoğlu Everest Yayınları

‘’Ağır işitenlere seslenirken bağırırsınız, neredeyse kör olanlar için de büyük ve şaşırtıcı şekiller çizersiniz.’’

Nasıl yazdığı kadar niye öyle yazdığını da anlatan bu sözüyle yazar, okurları mı küçümsüyordu sadece yoksa tatlı bir uyuşukluk içinde tuttuğu okurunu asla sarsmayan, ürkütmeyen, yerinden sıçratmayan bir edebiyat mıydı asıl burun kıvırdığı? 

Cevabın pek önemi yok aslında. Flannery O’Connor (1925- 1964) yine kendi ifadesiyle ‘’evle kümes arasında’’ geçtiği için biyografi yazarlarının hiçbir zaman ilgisini çekmeyeceğini düşündüğü, hepi topu otuz dokuz yıl süren bir hayatın içinden ürettiği sıradışı karakterler ve sahnelerle ağır işiten, bulanık gören, uyuşup kalmış okur diye bir şey pek bırakmadı zira kendi evreninde; O’Connor’ın hikâyelerini okuyup da hiç sarsılmamış bir okur varsa eğer, bir anomalidir.

İlk kitabı ve ömrünün yeteceği iki romandan biri olan Bilge Kan (Wise Blood) yayımlandığında yirmi yedi yaşındaydı O’Connor. Pek de hacimli olmayan bu kitabı yazması beş yılını aldı. Kitabı bitirmesine yakın, babasını öldüren, kendi ölümüne de sebebiyet verecek olan lupus hastalığına yakalandı, ağır bir kortizon tedavisine başladı.

Karakterlerinin kaderini çizerken, kendisini kötürümlüğe ve körlüğe sürüklediğini bildiği hastalıktan ve ilaçlardan etkilendiğini de yazacaktı daha sonra. Ama karakterlerini ve onların başına gelen olayları ‘’grotesk’’ olarak niteleyen eleştirmenlere cevabı da hazırdı hep:

‘’Güney’den gelen her şey kuzeyli okur tarafından ‘grotesk’ diye nitelendirilecektir elbette; ama eğer hakikaten grotesk ise, bu kez ‘gerçekçi’ diye tanımlanacaktır.’’

Amerikan Güneyinin edebiyata kazandırdığı en özgün seslerden biri olan O’Connor, bugün daha ziyade ‘’Güney Gotiği’’ diye anılan edebi türün baş isimlerinden, Bilge Kan da bu türün başyapıtlarından sayılıyor.

İsa’sız bir kiliseyi, dogmasız bir dini vaaz eden Hazel Motes’un 1930’lar Amerikasında yaşadıklarını anlatan Bilge Kan, bize gitmemiz gereken yolu gösteren o sezgisel güçle, kanımızda içkin o bilgelikle karşı konulmaz bir inanma ihtiyacı arasında, iman ve teslimiyet arasında, hayatla ölüm, kaderle irade, medeniyetle barbarlık arasında incecik bir çizgi çizerek ilerliyor. Bu çizgiyi izlerseniz, zihninizin retinasına bir ömür boyu yerleşecek sahnelerle, asla unutamayacağınız karakterlerle karşılaşacaksınız. Sarsılacaksınız. (K24)