Birden büyüyen çocukların hikâyesi: Bedel

Bedel

Bedel

ELLIOT ACKERMAN

April Yayıncılık Çev: Algan Sezgintüredi

Savaşın tek motivasyonu para ve para hüküm sürdükçe savaşlar da sürecek belli ki. Zira bu çocukların hiçbiri barış nedir bilmiyor. Sahi, barışı bilmeyen bir nesile barışı nasıl anlatabiliriz?

ECE KARAAĞAÇ

“Coğrafya kaderdir,” der İbn-i Haldun. Bu söz belki de en çok Ortadoğu için geçerlidir. Zira bu coğrafyanın çocukları kaderlerini kolay kolay aşamazlar. Onlar için tek çare kendilerinden önce gelenlerin kaderini sürdürmektir, onlar da öyle yaparlar. April Yayınları etiketiyle çıkan Bedel’in yazarı çocukluğunu İngiltere’de geçirmiş bir Amerikalı: Elliot Ackerman. Elliot Ackerman aynı zamanda Afganistan’da görev yapmış eski bir asker. Şimdilerde ise Türkiye’de yaşayan bir gazeteci. Sınırları aşan deneyimleri ise Bedel’de karşılığını bulmuş.

Bedel, Afgan kültüründe bir nevi intikam manasına geliyor. Sevdiğiniz birinin yok olup giden canına karşılık onu öldüreni de canından etmek… Bunun Türk kültüründeki karşılığı da kan davası malumumuz. Fakat Bedel bir intikam değil, dönüşüm hikâyesi; Aziz’in dönüşümünün hikâyesi. Aziz savaşın küçük yaşta hem öksüz hem yetim bıraktığı bir çocuk ve hayatta ailesi olarak anabildiği tek kişi de abisi Ali. Fakat Ali’yle Aziz’in kurdukları fukara hayat da savaştan nasibini alıyor. Gerisi ise başıboş bir kuzunun kurda yanaşmasının hikâyesi. Alınacak bedel savaşmak için temel motivasyon. Fakat savaşanların motivasyonlarının toplamı savaşın motivasyonunu yaratmıyor. Savaşın tek motivasyonu para ve para hüküm sürdükçe savaşlar da sürecek belli ki. Zira bu çocukların hiçbiri barış nedir bilmiyor. Savaşın içine doğan bir nesil savaştan besleniyor. Sahi, barışı bilmeyen bir nesile barışı nasıl anlatabiliriz?

Elliot Ackerman’ın gözlem yeteneği romanına da yansımış. Tümüyle Batı kültürü içinde büyümüş bir yazarın Ortadoğulu bir karakterin ağzından konuşurken bu denli güçlü bir özdeşlik kurabilmesi şaşırtıcı ve takdire şayan. Sadece Aziz de değil üstelik, bütün Afgan karakterler incelikle yaratılmış. Başta Aziz olmak üzere tüm karakterlerde okuru tatmin eden bir derinlik mevcut. Bütün bunlar içinde bir çeşit prototip olarak kalan tek karakterin de bir Amerikalı olması ironik doğrusu. Fakat bütün bunlar bir yana, romanın en kayda değer özelliği Aziz’in ince ince işlenmiş müthiş karakter değişimi. Küçük ve çaresiz bir çocuk olarak başladığı hikâyesinin sonunda Aziz başladığı yerden çok uzakta, bir mağdurdan bir faile dönüştüğü bir noktada bitiriyor Bedel’deki hikâyesini. Aziz’in faili olduğu konularsa tamamen başka bir öykünün konusu. Bedel almayıp zinciri kırma imkânı da varken savaş için yeni yeni bahaneler üretmek de insan ırkının çiğ doğasından kaynaklanıyor olsa gerek. Neticede kaderi sizinkine bağlı bir dolu insan var, güzel bahane!

Uzun lafın kısası Bedel bizim de aşina olduğumuz bir kültürel ortamda, üstelik tam da burnumuzun dibinde yaşanan bir savaşa tümüyle içeriden bir bakış açısı sunuyor. Şimdilerde Türkiye’de gazetecilik yaparken bir yandan da Suriye iç savaşıyla ilgili bir roman yazdığı söylenen Elliot Ackerman’ın yeni romanını merakla bekliyorum.