Baybahanlı Nubar'ın öyküsü

Baybahanlı Nubar/ Karadeniz'den Bir Ermeni Yetimi

Baybahanlı Nubar/ Karadeniz'den Bir Ermeni Yetimi

HALİL ERHAN

İletişim Yayınları

Baybahanlı Nubar’ın öyküsü 1900’lü yılların henüz başındayken başlar. Birkaç aylık bir bebekken ailesiyle birlikte yaylaya giden Nubar, yaşanan olayların farkında bile değildir. Annesi, babası ve kardeşleri vahşice katledilen Nubar, annesinin üzerine bir örtü örtmesi ile katliamdan sağ olarak kurtulur. 

SONER SERT

Baybahanlı Nubar/ Karadeniz’den Bir Ermeni Yetimi isimli kitap, geçtiğimiz günlerde Halil Erhan imzasıyla çıktı. Erhan’ın, dedesi Nubar’ı anlattığı kitap, anı niteliği taşıyor. Kıvanç Koçak’ın editörlüğünde hazırlanan kitap, Ermeni Soykırımı öncesinde ve sonrasında yaşananlara odaklanırken, Nubar’ın yaşamını odağına alıyor.

Emekli eğitimci Halil Erhan Baybahanlı Nubar’da, dedesi Nubar’ın –Türk ve Müslümanlaştırılmış adıyla Kamil- yaşamöyküsünü kurmacayla harmanlayarak sunuyor. 1900’lü yılların henüz başındayken Karadeniz köylerinde, yaylalarında binlerce Ermeni ailesi yaşamaktadır. Öyle ki Ermeniler sosyal, kültürel ve ekonomik bağlamda yöre halkıyla ilişkileri gelişmiş ve bölgenin diğer azınlıklarına oranla yöreyle ve devletle daha sıcak bir ilişkiye sahip pozisyondadır. Ermeniler özellikle ekonomik olarak güçlüdür. Kışın ovalarda, yazın yaylalarda üretime devam ederler, çalışkandırlar.

İttihat ve Terakki Partisi’nin yönetimi ele geçirmesiyle başlayan süreç, Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü bölgelerin Türkleştirilmesi ile devam edecektir. Henüz İttihatçıların iktidarı öncesinde başlayan Hamidiye Alayları süreciyle birlikte periyodik olarak katledilen Ermeni halkı, İttihatçıların iktidarı ile soykırıma uğrayacak ve bölgede kalan bir kısım Ermeniler de –yöre halkının “merhametiyle”- Türkleştirme ve Müslümanlaştırma asimilasyonuyla hayatta kalabilecektir.

Baybahanlı Nubar’ın öyküsü 1900’lü yılların henüz başındayken başlar. Birkaç aylık bir bebekken ailesiyle birlikte yaylaya giden Nubar, yaşanan olayların farkında bile değildir. Annesi, babası ve kardeşleri vahşice katledilen Nubar, annesinin üzerine bir örtü örtmesi ile katliamdan sağ olarak kurtulur. Kılıçoğlu Halil isimli askerin, Nubar’ı fark etmesi ve gizlemesiyle başlayan süreç, Halil’in Nubar’ı köyde yaşayan bir aileyle “yeğenim” diyerek evlatlık vermesiyle devam eder. Kılıçoğlu Halil, bu “ihanet”inin bedelini canıyla öder ve Hamidiye Alayları tarafından öldürülür. Nubar ise seneler geçtikte palazlanır ve askere gidecek çağa gelir. Çok gönüllü olmasa da askere gider. Savaş dönemidir, ordu gergin ve serttir. Her ne kadar tekmil verdiğinde isminin Kamil olduğunu söylese de Ermenice isimli askerlerle aynı birlikte yer aldığını görür. Her ne kadar yetim olduğunu bilse de, bu durumun sebebini anlamaz ve onun gibi asker olan başka bir ere sorar. Er, isminin Kamil olmasının bir önemi olmadığını, kütüğünün Ermeni olduğunun kesin olarak bilindiğini söyler. Kamil ikna olmaz, Türk ve Müslüman olduğunu söyler ancak sonuç değişmez. Savaş yılları boyunca, Ermeni ustalar ile birlikte cephe arkasında ağır işlerde çalıştırılır. Ta ki bir gün karar verip kaçana kadar…

Nubar, askerden kaçtıktan sonra köyüne geri döner. Askerde öğrendiği duvar ustalığına köyünde devam eder. Yörede çalışkanlığı ve cesareti ile sevilir. Evlenir, çocukları ve torunları olur. Ermeni olduğunu, ilk karısı Kerime hariç kimse bilmez.

1977 yılında Nubar hayatını kaybeder. Nubar’ı ölümünden sonra çocukları ve torunları uğurlar. Nubar’ın ölümünün ardından torunlarının ve çocuklarının fikir ayrılığını şöyle dile getirir Halil Erhan, ki bu da ülkenin genel tavrı gibidir söz konusu bir Ermeni yetimi olduğunda: “Türk- İslam Sentezi’ne dayalı bitmez tükenmez resmî ideolojinin etkisi altında inanmak istemiyor dedelerinin bir Ermeni yetimi olduğuna. Birçoğuysa resmi ideolojinin kalın duvarlarını yıkmayı başararak Ermeni dedelerinin doğa sevgisini, hayvan sevgisini, insan sevgisini, hoşgörüsünü, can yakmama düsturunu kalplerinde, damarlarında, hücrelerinde her an hissederek yaşamlarını sürdürüyor…”