Ostap Bender’in yolculuğu

Altın Buzağı

Altın Buzağı

İLYA İLF / YEVGENİ PETROV

Çeviri: Mehmet Özgül İletişim Yayınları

İlf ve Petrov, Sovyet rejimini ve onun gerçeklerini görmeden kabullenen “yeni insan”ı mizahi bir dille eleştirerek ciddiyetten uzak olduğu ileri sürülen, fakat tersine ciddi meseleleri barındıran hikâyeler ile Rus edebiyatının unutulmayacak karakterlerinden biri haline gelen Ostap Bender'i ölümsüzleştiriyor...

BÜŞRA BAKAN

Yaşamak zorunda bırakıldığımız gerçeklerden uzaklaşmak için başvurabileceğimiz türlü yollar vardır. Kurgu, hiç kuşkusuz ki, bizi bunaltan gerçeklikten uzaklaştıran bu yollardan. Kimimiz bir kitabın sayfalarını ardı ardına çevirerek kendini dış dünyadan soyutlamaya çalışır, kimimiz de o sayfaları yazarak gerçekliği kırıp farklı bir resim sunmaya çabalar. İlya İlf ve Yevgeni Petrov kendileri ve okurları için buna benzer bir çaba içerisinde olan yazarlardan…

Aslında On İki Sandalye ve onun devamı niteliğinde olan Altın Buzağı adlı iki satirik romanla onların yapmaya çalıştıkları şey, farklı bir dünya kurgulayıp hâlihazırda sunulandan uzaklaşmak değil de, yaşanılanlar içerisinde görünmeyenlere kendilerine has üsluplarıyla işaret ederek onları birer eğlence hâline getirmek. İlf ve Petrov, Sovyet rejimini ve onun gerçeklerini görmeden kabullenen “yeni insan”ı mizahi bir dille eleştirerek ciddiyetten uzak olduğu ileri sürülen, fakat tersine ciddi meseleleri barındıran iki eser ortaya çıkarmış. Onların kimilerince eleştiriye kimilerince övgüye tâbi tutulmasının nedeni işte tam da burada: dönemlerinin en ciddi meselelerini mizahla harmanlamaları. Elden geldiğince eğlendirici bir roman yazma arzuları Altın Buzağı ile gerçekleşmiş.

İletişim Yayınları tarafından yayına hazırlanan Altın Buzağı'da içinde bulunduğu gerçeklikten uzaklaşmak isteyen bir başka karakter ile baş başayız: Ostap Bender. On İki Sandalye’deki macera dolu hazine avcılığında okurun zihnine kazınan Ostap Bender’in, Altın Buzağı ile Rus edebiyatının unutulmayacak karakterlerinden biri hâline geldiğini söyleyebiliriz. Tabii, İlf ve Petrov, Ostap Bender’in yanı sıra daha birçok karakteri ustaca işleyerek onları birer tip hâline dönüştürüyor.

Bender’in bu seferki macerasındaki hedefi Koreyko ve hedefine ulaşmak için kurduğu Alageyik Ekibi’nin üyeleri Panikovski, Balaganov ve Kozleviç. Ostap Bender bizlerle daha ilk sayfalardan arzusunu paylaşıyor: yeni sistemin onun için iyice yaşanılmaz hâle getirdiği ülkesinden ayrılıp Rio de Janeiro’ya gitmek. Ostap, bu hayali için gerekli olan bir milyon rubleyi, görünürde orta halli bir memur, gerçekte ise kapitalizmle ortaya çıkmayı saatli bir bomba gibi bekleyen gizli bir milyoner olan Koreyko’dan elde etmeyi kafasına koyar ve kendisini komutanı ilan ettiği Alageyik Ekibi’nin hareketli dolandırıcılık macerası başlamış olur. Bir dolandırıcı çeteden ne beklenirse onu karşılar bu ekip, hatta başında Ostap Bender’in olduğunu düşünürsek daha fazlasını diyebiliriz. Fakat Ostap Bender, sanılacağı gibi sıradan bir dolandırıcı değildir; tam da bu yüzden daha fazlasını verir okuruna. O, standartları ve etik değerleri olan bir dolandırıcıdır aynı zamanda, durumları kendi lehine çevirmekten geri kalmaz asla, ama bunu yaparken de oyunu kendi koyduğu kurallara göre oynar. Koreyko’nun izini sürmek için gidilen yollar, şehirler; kurulan düzmeceler... Ostap Bender, bütün bu oyunu adım adım ciddiyet ve büyük bir keyifle sürdürür; sanki ulaşacağı bir milyon değil de, ona ulaştıracak bu kovalamaca daha değerlidir…

Altın Buzağı’da yazarlar, hızla akıp giden macera dolu olayları yalın ama aynı zamanda canlı ve eğlenceli bir dille aktararak keyifli bir okuma sağlıyor okur için. Romanın karakterleri ve onların başlarından geçen olaylar kadar, yazarların romana işledikleri mizah ile harmanlanmış eleştirileri ve görüşleri de okur için romanı sürükleyici kılıyor. Bunun arkasında yatan neden de kuşkusuz üslubun başarısı. İlf ve Petrov, fikirlerini olay örgüsünün ve karakterlerin içine ustalıkla yediriyor. Böylelikle anlatının akışını kıran, fikirlerin “mesaj verme kaygısı”nı hissettirecek kadar ortada olduğu bir romanın aksine, okuru daha da romana bağlayan, olayları pekiştiren ve karakterleri güçlendiren gözlemlere sahip bir satirik roman karşımıza çıkıyor; değişen Rusya’nın bütün gerçekliği içinde, çıktığı yolculukla kendi gerçeğini oluşturmaya çalışan Ostap Bender’in hikâyesi de kendine has üslubu ile ölümsüzleşiyor.