Gündem

YSK'nın ret kararına muhalif kalan tek üye Topaktaş: Bu tartışmanın hiç bitmeyeceği sürece girilmiştir

"Sahtecilik sandıkta denetlenemez"

28 Nisan 2017 10:53

YSK, referandumun kesin sonuçlarını ve CHP’nin referandumun iptali için yaptığı başvuruyu reddetme gerekçesini açıkladı. YSK’nin gerekçesine, referandumun iptal edilmesi gerektiği yönünde oy kulllanan YSK üyesi Cengiz Topaktaş’ın muhalefet şerhi ile ilgili, "Ülkemiz çıkan sonucun doğru olduğuna inanan ve inanmayan kesimler olarak ikiye bölünmüştür. Bu tartışmanın hiç bitmeyeceği gelecek kuşaklara da yansıyacak bir sürece girilmiştir” dedi.

Cumhuriyet'te yer alan habere göre, YSK’nin kararı nedeniyle mühürsüz oyların sayımının imkansız hale geldiğini ifade eden Topaktaş, “Ülkemiz çıkan sonucun doğru olduğuna inanan ve inanmayan kesimler olarak ikiye bölünmüştür. Bu tartışmanın hiç bitmeyeceği gelecek kuşaklara da yansıyacak bir sürece girilmiştir” dedi. 10 üyenin ret görüşüne katılmayan Topaktaş 12 sayfalık bir karşı oy yazısında şu çarpıcı tespitler ile seçimlerin iptal edilmesi gerektiğini bildirdi.

Kanun koyucu gibi davrandı: 560 sayılı kararımızdaki hatalı yönlerden en başta geleni kanun koyucu gibi hareket etmemiz olmuştur. Bu kurallar, dışarıdan oy pusulası ve zarf getirilmesini, dolayısıyla hile yapılmasını önlemek amacıyla getirilmiştir. Oy verme hakkını Anayasa ile güvence altına alan kanun koyucunun, 298 sayılı yasanın 98 ve 101. maddelerindeki düzenlemeyi yapmak suretiyle vatandaşının oy hakkını elinden aldığını söylememiz mümkün değildir. Kanun koyucunun bunu düşünmediğini veya düşünemediğini söyleyemeyiz. Kurulumuzun yerindelik denetimi yapması da mümkün değildir. Bu itibarla 298 sayılı yasanın 98 ve 101. maddeleri Anayasaya aykırı olmadığına ve böyle iddiada bulunmadığımıza göre uygulanması zorunludur.

Sahtecilik sandıkta denetlenemez: Sandık görevlilerinin sahtecilik konusunda özel bir eğitimleri olmadığı için, bu denetimi yapmaları onlardan beklenemez. Oyların seri bir şekilde sayılması gerektiği düşünüldüğünde de bu denetimin yapılmasının pek mümkün olmadığı görülecektir. Mühürsüz zarflar ve oy pusulalarının, YSK tarafından gönderildiğinde şüphe bulunmadığının tespitini sandık görevlilerine yaptırmaya çalışmak, sandık başlarında gereksiz tartışmalara neden olabileceği gibi, ancak bir soruşturma ile ispatlanabilecek sahtecilik veya hile iddiasının, bu yükün altından kalkamayacak olan kişilere verilmesi doğru olmayacaktır.

Tartışmalı hale geldi: Kurulumuz ilk defa bir seçimin devamı sırasında böyle bir karara imza atmıştır. Bu kararın 298 sayılı yasanın 98 ve 101. maddelerine ve 14/02/2017 tarihli 135/I sayılı genelgemize aykırı olması, seçmenlerin oy haklarını korumaya matuf olan bu kararı, kamuoyunda tartışmalı hale getirmiştir.

Toplum ikiye bölündü: Sandıklardaki sayım işlemleri kurulumuzun bu kararına göre yapılmış, dolayısıyla mühürsüz zarflar ve oy pusulalarının miktarının tespiti imkânsız hale gelmiştir. Gerek siyasi partilerce, gerekse Kurulumuzca, gerçekte ne kadar mühürsüz zarf ve oy pusulası olduğu bilinmemektedir. Kamuoyuna bu 2.5 milyon oy olduğu şeklinde yansımıştır. Yeniden sayımın kamuoyunda oluşturulan şüpheyi ortadan kaldırmaya yetmeyeceği gözetildiğinde, artık 2.5 milyon mühürsüz zarf ve mühürsüz oy pusulası olduğunu ya da olmadığını tartışmak anlamsız hale gelmiştir. Ülkemiz çıkan sonucun doğru olduğuna inanan ve inanmayan kesimler olarak ikiye bölünmüştür.

YSK taraflı yayıncılığın önünü açtı: 298 sayılı Kanunun 149/A maddesindeki düzenlemeye baktığımızda, bu Kanunun 55/A maddesine ve kurulca belirlenen esaslara aykırı olarak yayın yapılması halinde, cezai müeyyideler getirdiği görülmektedir. Bu müeyyideyi uygulamak yerine, uygulanamaz olduğuna karar verilmesi, propaganda açısından eşit olmayan şartlarda halkoylamasına gidilmesi sonucunu doğurmuştur. Kurulumuzun bu kararı ile radyo televizyonlarda kendi görüşleri dışında görüşlere yer vermeyen yayınların önü açılmıştır.

Farklı görüşler eşit temsil edilmedi: Sivil toplum kuruluşlarının gerektiği gibi propaganda yapma haklarını kullanamamaları, seçim kanunlarında yapılan değişikliklerin bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanamayacağı kuralının gözardı edilmesi sonucu, radyo ve televizyon kanallarının sadece kendi görüşlerine yer vermeleri ile değişikliğin halka anlatılmasında farklı görüşlerin eşit temsil edilmemesi ve 560 sayılı kararımızın yarattığı sonuç gözetildiğinde, Anayasamızın 67 ve 79. maddelerinin ihlal edildiği, bu nedenlerle seçimlerin iptali yolundaki başvurunun kabulüne karar verilmesi gerektiğini düşünüyorum.