15 Temmuz Darbe Girişimi

Yeni Şafak yazarından köşe komşularının iddiasına tepki: Darbe sözünü kullanmak suç, vatana ihanet!

Gazetenin yayın yönetmeni ve iki yazarı darbe iddialarını gündeme getirmişti

07 Ocak 2017 18:04

Yeni Şafak yazarı Faruk Aksoy, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, köşe yazarlarından Yusuf Kaplan ve İsmail Kılıçarslan'ın da dile getirdiği, terör olaylarının artışı yeni bir darbe girişimine ortam hazırlama amaçlı olduğu iddialarına tepki gösterdi. Faruk Aksoy, "Terörün tırmanışını darbeye ortam hazırlığı olarak değerlendirenler var. Sakın ha, sakın!... Hiç kimse ama hiç kimse aklından böyle bir şeyi geçirmesin, hiç kimse tarih önünde hesap veremeyeceği işlere kalkışmasın. Bu memlekette 'darbe' sözcüğünü kullanmak suçtur, yasaktır, vatana ihanettir" dedi.

Faruk Aksoy'un Yeni Şafak'ta yayımlanan yazısı şöyle:

Terörün tırmanışını darbeye ortam hazırlığı olarak değerlendirenler var.

Sakın ha, sakın!...

Hiç kimse ama hiç kimse aklından böyle bir şeyi geçirmesin, hiç kimse tarih önünde hesap veremeyeceği işlere kalkışmasın.

Bu memlekette “darbe” sözcüğünü kullanmak suçtur, yasaktır, vatana ihanettir.



15 Temmuz'dan sonra FETÖ'ye ait bazı kaynaklar, esas darbeyi Ulusalcı/Kemalistlerin yapacağını iddia ettiler.

Milletin iradesine karşı FETÖ/CIA ortaklığında tertiplenen 15 Temmuz'un başarısız olmasıyla böyle bir söylentinin dolaşıma sokulduğunu düşündük, öyle inandık, hala da bir söylenti olmasını temenni ediyoruz.

Anayasal düzeni koruma adına devletin içindeki bazı birimlerin kendilerine vazife çıkararak ana omurgayı yani milleti hiçe sayarak darbeye teşebbüs etmeleri Türkiye için çok gerilerde kalmış köhne bir yöntemdir.

Onurlu milletimizin başını eğmeye kimsenin hakkı yoktur, onurlu milletimizin iradesiyle oynamaya kimsenin hakkı yoktur, onurlu milletimizin şerefini beş paralık etmeye kimsenin hakkı yoktur!



Meclisimiz, yeni sistemi tartışıyor, ordumuz Suriye'de operasyon yapıyor, devlet bütün kurumlarıyla devlet olma işlevini yürütüyor.

Terör hepimizin canını yakıyor, hepimizin evlatlarına kastediyor, yiğitlerimiz toprağa düşüyor, ciğerlerimiz parçalanıyor, her patlama taş olup yüreklerimize oturuyor.

Devlet, bütün meşruiyetini kullanarak, bütün gücünü ortaya koyarak milletin huzuru için elinden geleni yapıyor.



Olanları, yaşananları tek tek analiz ediyoruz, her eylemin sebebini, amacını biliyoruz.

Türkiye üzerine dışarıdan yüklenen terör dalgasıyla içeriden yürütülen operasyonların sistematik bir şekilde aynı merkeze hizmet ettiğini görüyoruz.

Devlet ve millet, kahramanlık destanı yazarken bazı karanlık odalarda, “Fırsat bu fırsat, FETÖ'den dolayı epey zayıfladılar, siyasi muhalefetin de desteğiyle altın vuruşu yapabiliriz” hesapları yapılıyorsa, bilsinler ki bu dünyayı başlarına yıkarız!

Anadan yardan, çoluktan çocuktan geçeriz, haberleri olsun!

Biz milletiz, elimizde bir kalem, dilimizde bir kelam var diye, lafı eğip bükmeyiz. İrademiz, düşüncemiz, idarecilerimiz zordaysa, saldırı altındaysa, bunu vatan görevi kabul ederiz ve gerekeni yaparız.



Türkiye'nin bütün mahremlerine el uzatıldı, Türkiye'nin bütün sırları ifşa edildi, Türkiye, işgal edilmeye hazır hale getirildi.

FETÖ'ye nasıl “Dur” dediysek ötekilere de, “Dur” demeyi biliriz!...

Milletin iradesinin üstünde bir irade tanımayız, millet kime mührü verdiyse, kimi görevlendirdiyse, Süleyman odur, biz buna inanırız, bize yakışan budur.



Büyük Türk Milleti, beyini otağını, evini bucağını, sinsi oyunlara karşı tam 1500 senedir muhafaza ediyor.

15 Temmuz alçakları, uçaklarımızı semalarımıza kaldırdıklarında, İncirlik Üssü'nden destek aldılar.

Havada ikmal yapıldı, savaş uçakları saatlerce havada kaldı, o şer yuvasında toplantı üstüne toplantı yapıldı, milletimize kara kaftanlar biçildi.

Bunları parçaladık, paramparça ettik, göğüs göğüse çarpıştık, bayrağımızı indirmedik, memleketimizi namerde teslim etmedik.

Eğer o karanlık mecralarda, başka ilişkiler gelişiyorsa, yeni ortaklıklar kuruluyorsa, ki Amerika'nın her ülkede en az üç çeşit haini vardır, herkese yazık olur fakat sonunda zafer de inananların olur.



Kemalist dokunun yoklandığını, iktidara ve Cumhurbaşkanı'na karşı harekete geçirilmeye çalışıldığını izliyoruz.

Bir kere daha bu hataya düşülmesin, kimse Cumhuriyet'in kuruluş ilkeleriyle sorun yaşamıyor, kimsenin kimseyle derdi yok, plan başka yerlerde kuruluyor.

Sistem değişikliğini istemeyen yurttaşlarımız, parlamenter sistemde ısrar eden siyasi yapılarımız, ellerinden gelen çalışmayı yapsınlar, anayasal düzen çerçevesinde ne söylemek istiyorlarsa söylesinler.

Fakat köhne darbe yıllarını anımsatan kahvehane baskınları, sokak eylemlerine çağrı, mahalle çatışmaları gibi vatanı kana bulayacak sorumsuzluklara prim vermesinler.

Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi'ne ve Sayın Kılıçdaroğlu'na büyük görevler düşüyor.

Madem laikliğin kalesisiniz, madem Cumhuriyet'i kuran iradeyi temsil ediyorsunuz, o halde gereğini yapacaksınız.

Milleti sokak çatışmalarına çağıran karanlık yüzlü katilleri, demokrasi ve laiklik havarisi olarak koruyup kollamayacaksınız.

Sonradan hesabını veremeyeceğiniz açıklamalar yapmayacaksınız.

Tayyip Erdoğan'ı, siyasi hayatının en milliyetçi dönemine eviren küresel gelişmeleri doğru okuyacaksınız, değişime/dönüşüme çelişki demeyeceksiniz, siyasi ikbal peşinde koşmayacaksınız.



Alçakça bir istila hareketiyle karşı karşıyayız, şehir şehir, köy köy nasıl bir çelik halka oluşturmamız gerekiyorsa oluşturacağız ve bu kuşatmayı da yaracağız.

Terörü bahane edip, ki bahanenin çok çok ötesindedir, sivil ya da askeri kanattan darbeye yeltenenler olursa, bunları asla affetmeyeceğiz.

Türkiye, CIA'nın, 10 yıllık dizilerine konu olmayacak kadar büyük, köklü ve şanlı bir ülkedir.

Herkesten daha cesur, herkesten daha keskin, herkesten daha kararlıyız.

Herkes diyorum ama herkes…