Gündem

Yeni Şafak yazarı: Mesut Yılmaz'ın çevresi, devlette FETÖ'den oluşan boşluğu doldurmak istiyor olabilir mi?

"Sütten ağzımız yanınca bize düşen yoğurdu üfleyerek yemektir"

04 Ekim 2016 13:32

Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni ve Yeni Şafak yazarı Hasan Öztürk15 Temmuz’dan bu yana Fethullah Gülen cemaati ve darbe girişimini dünyaya anlatmak için gönüllü roller üstlenen eski Başbakan Mesut Yılmaz'ı eleştirerek, "Sanki 28 Şubat'ta onunla kol kala giren kendisi değilmiş gibi. 'Karanlıktan korkanlar yarasalardır' cümlesini kuran ve 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim yasasını geçiren; böylece İmam Hatiplerin köküne kibrit suyu döken o değilmiş gibi" yorumunu yaptı. “Mesut Yılmaz'ın temsil ettiği çevre, devlette oluşan boşluğu doldurmak istiyor olabilir mi?” diye soran Öztürk, "Sahi siz ne dersiniz? Sütten ağzımız yanınca bize düşen yoğurdu üfleyerek yemektir" ifadesini kullandı.

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) alçaklarının 15 Temmuzdarbe teşebbüsünden sonra devlet içindeki kadrolar birbiriyle kıyasıya mücadele ediyor.

“FETÖ'cülerden temizlenen kadroları kimler dolduracak”sorusuna cevap ararken açık kaynakları takip etmek ve orada verilen mesajları görmek yeterli.

Aydınlık çevresinin nasıl aba altından sopa gösterdiğini biliyoruz.“Türkiye'yi en çok biz seviyor, en iyi biz koruruz” edasındalar. Aynı zamanda “Din ve dindarlığı FETÖ'cü alçaklığa indirgeme”çabasındalar.

Aydınlıkçıları biliyorduk şimdi başkaları da “kafa gösterdi!”

Bu kez eski başbakan Mesut Yılmaz konuşmuş Fetullah Gülen (Feto) ve örgütü FETÖ konusunda.

Röportajı okurken açıkçası “öz eleştirisini nasıl verecek” diye merak ettim. Lakin en azından röportajın ilk bölümünde bırakın öz eleştiriyi, kendisi dışındaki siyasetçilerin tamamını FETÖ ile ilişkilendirmeyi tercih etmiş.

“Ben zaten kendisinden (Feto) hiç etkilenmedim” demiş.

Oysa 28 Şubat'ın başbakanı, başbakan yardımcısı olarak attığı imzaların FETÖ'ye nasıl hizmet ettiğini en iyi bilecek olan Yılmaz'dı. Hatta o imzaları atarken motivasyonunun kaynağını da bilecek olan…

“FETÖ uluslararası bir proje” demiş arkadaş! Daha neler neler. Sanki 28 Şubat'ta onunla kol kala giren kendisi değilmiş gibi.“Karanlıktan korkanlar yarasalardır” cümlesini kuran ve 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim yasasını geçiren; böylece İmam Hatiplerin köküne kibrit suyu döken o değilmiş gibi.

Kur'an Kurslarını kapatan hükümetin başbakanı ya da o dönemin koalisyonlarında başbakan yardımcısı kendisi değilmiş gibi…

Üniversitelerdeki başörtüsü yasağının, kendi dönemiyle ilgisi yokmuş gibi…

Böylece gençleri FETÖ'nün okullarına yönlendiren kendisi değilmiş gibi.

REFAH –YOL hükümetini düşürmek için giriştikleri gayri nizami savaşta Feto'yla kol kola giren kendisi değilmiş gibi.

(Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit'in iktidara gelmesi için çalışan Feto'nun o dönemde MGK'nın 28 Şubat kararları için “İçtihattır, hata yapılsa bile sevap kazanmışlardır” demesini... Başörtüsü konusunda “furuattır”, REFAH-YOL hükümeti için “Beceremediniz artık bırakın” demesini hatırlayın yeter!)

Mesut Yılmaz bugün FETÖ'yü yeni keşfediyormuş edasında. “Uluslararası bir proje” diyor.

Röportajı okuyup bitirdiğimde, aklıma gelen ilk soru şu oldu:

“Mesut Yılmaz'ın temsil ettiği çevre, devlette oluşan boşluğu doldurmak istiyor olabilir mi?”

Sahi siz ne dersiniz?

Sütten ağzımız yanınca bize düşen yoğurdu üfleyerek yemektir!

Balkanlardaki FETÖ'cüler için ne yapılıyor

“FETÖ'nün Balkanlardaki yapılanmasına yönelik bir rapor”Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a sunulmuş. Raporun sayısal verileri medyaya yansıdı.

Görebildiğimiz kadarıyla Balkan ülkelerinde ne kadar okulları, o okullarda ne kadar öğrencileri var sayısal olarak rapora girmiş. STK'lar da öyle…

Oysa sayısal verilerden daha önemlisi bu örgütün Türkiye'nin gönül coğrafyalarında özellikle Balkanlarda Türkiye aleyhtarı propaganda dilini nasıl kullandığına ilişkin verilerdir.

Yakından takip etmeye çalıştığım Bosna Hersek, Makedonya ve Kosova'da olanlar gerçekten içler acısı.

15 Temmuz gecesi Türkiye ateş yerine dönmüşken…

Türkiye'nin büyük özveriyle oralara taşıdığı kamu bankalarının yöneticileri acaba ne yapıyordu? Cumhurbaşkanımıza sunulan raporda bunlar var mı?

Yine büyükelçiliklerde, konsolosluklarda, Yunus Emre gibi TİKA gibi kuruluşlarda çalışıp da 15 Temmuz ve sonrasındaki süreçte söylemlerinin arasına “iyi de…” diye başlayan “ama ve fakat” ile devam edenler var mı raporda?

Türkiye'nin ekmeğini yiyip oralarda Türkiye karşıtlığı yapanlarla ile ilgili bir madde var mı bu raporda?

Ya da “fırsat bu fırsat” deyip, ticari rakipleri hakkında “Şunlar FETÖ'cüdür” diye ihbar mektubu yazanların aslında FETÖ'cü olduğunu anlatan bölüm var mı bu raporda?

17/25 Aralık darbe teşebbüsünden sonra dahi çocuklarını FETÖ'nün okullarından almayan… Kamu imkanlarıyla yurt dışında caka satanlar var mı bu raporda?

Hem devlet imkanlarını kullanıp hem FETÖ ile ticari işlerde gizli ortaklık yapan kamu görevlileri var mı bu raporda?

Ve nihayet, gönül coğrafyamız, Evlad-ı Fatihan bildiğimiz Balkanlardakikamu görevlilerinin liyakatları ve devlete sadakatleri konusunda bir bilgi var mı bu raporda?

FETÖ'nün Balkanlardaki yapılanmasının üzerine gitmek, gönül coğrafyamızdaki milletlerle kurduğumuz ilişkinin seyrini etkileyecektir.

Ben söyleyeyim de…