Politika

Yalçın Akdoğan: Erdoğan'ın medyayı sindirmek gibi bir derdi hiç olmadı; bu kumaştan diktatör çıkmaz

"Erdoğan'ın tavsiye­sine uyarak bıyık bıraktım; karım istemiyordu, kestim"

26 Mart 2017 15:22

AKP Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, son olarak tutuklu gazeteciler hakkında "Geçenlerde de 149 kişilik bir liste geldi. Bakıyorsunuz suçlarına, ülkemize Kuzey Irak'tan bomba düzeneği getirmek" diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında "O, 'Bunları sindirip baskı altına ala­lım' veya 'Birilerinin ekmeğiyle oynayalım' tavrı içine girmedi. Gazetecilik sebebiyle tutuk­lanan da yok. Ajanlık yapma, devlet sırlarını ifşa etme, terör yüzünden tutuklananlar var. Kısacası, Erdoğan’ın medyayı sindirmek gibi bir derdi hiç olmadı. Bu kumaş­tan diktatör çıkmaz. Erdoğan’ın hem demokratik hukuk sistemini kabullenmiş olması hem de Allah korkusu ve millete olan sevgisi, bunu engeller" dedi. 

Yalçın Akdoğan'ın yeni kitabı 'Lider-Siyasi Liderlik ve Erdoğan' hakkında Habertürk'ten Kübra Par'a verdiği söyleşi şöyle:

Bu kitabı neden yazdınız? Girişinde, “Dalkavukluk için yazdığımı düşünenler olabilir” demişsiniz. Son dönemde Cum­hurbaşkanı’yla aranızın açık olduğu söylentileri, “Acaba bu kitap arayı ısıtma çabası mı?” sorusunu getiriyor akla...

Tayyip Erdoğan’la olan ilişki­miz, bulunduğumuz pozisyonlar­dan kaynaklanan bir ilişki değil. Ben hangi makamda olursam olayım, o hangi makamda olursa olsun, aramızda bir gönül bağı var, bir dava arkadaşlığı var.

Aranızda bir soğukluk var mıydı peki gerçekten?

Hayır, yoktu. Bunu birilerine ispat etmek gibi bir zorunlulu­ğum yok. Siyasi açıdan bir yer­lerde yer alma gibi bir kaygım, hırsım ve beklentim de yok. Bu kitabı bir vebal duygusuyla, Tay­yip Erdoğan’ın nasıl bir yönetici olduğunu anlatmak ve gelecek kuşaklara siyasetin temel değer­leriyle ilgili bir çerçeve çizmek için hazırladım. Tayyip Erdo­ğan’ı anlatmaya çalıştım çünkü kendisiyle ilgili birkaç yıldır özellikle uluslararası zeminde devam eden bir karalama kam­panyası var. İsmi çok iyi bilini­yor, yabancı gazetelere, dergilere sık sık kapak oluyor ama bir­çok özelliği iyi bilinmiyor. Poli­tikalar, yapılanlar eleştirilebilir ama Tayyip Erdoğan’ı doğru bir şekilde anlamak lazım. Bir kişi girdiği bütün seçimleri kazanı­yorsa ve çok büyük badireler, saldırılar karşısında ayakta kala­biliyorsa bu gerçekten not edil­mesi gereken bir şeydir. 15 yıldır Avrupa’da ayakta olan kaç lider var? “Erdoğan gerçekte nasıl bir liderdir?” deyince akıllarda farklı bir profil canlanıyor. Oysa Tayyip Erdoğan insan­ları hiç itiraz etmeden saatlerce tahammülle, toleransla dinler. Ortak akılla ortaya çıkan fikir neyse ona göre amel eder.

Kitabı yazarken kendisin­den destek aldınız mı?

Cumhurbaşkanımız, geç­mişte yaşadıklarımızla ilgili bir kitap hazırlamamı istiyordu. Kendisi de önemli olaylarla ilgili günlük tutar. Daha önce çıkar­dığım birkaç kitap oldu. Tarihe Düşülen Notlar: AB Zirvesinin Perde Arkası, Cumhurbaşkan­lığı Seçim Sürecinde Yaşa­nanlar... Fakat bu, daha farklı bir kitap oldu. Cumhurbaşka­nımıza da “Sizin ne istediğinizi biliyorum ama bu daha iyi bir kitap olacak” dedim. Liderlerin hayat hikâyesini anlatan kitap­lar vardır. Ama bu daha farklı bir konsept. Hem teorik, fel­sefi bir çizgisi var hem de klasik siyasetnamelerden daha farklı.

"Çalıştığı isimlere bağırıp çağırmaz"

Birlikte çalışmak nasıldır? Zor biri midir? 

Zor değil. “Kimseye alan bırak­madan her şeye hükmediyor” gibi düşünülüyor, ama öyle değil. Tayyip Erdoğan, insanlara büyük alan açan birisi. Size görev verir, o işi siz yaparsınız ama konuyla ilgili siyasi bir karar vermek gerekiyorsa ortak bir karar veri­lir. Çok yoğun bir çalışma temposu var, elbette ekip yorulur, çünkü lider olmasının getir­diği bir zorluk var­dır ama kızmaz, bağırıp çağırmaz... Toleranslıdır. Cumhurbaşkan­lığı’nda da Başba­kanlık zamanında da danışman kadrosu çok genişti. Çoksesliliğe açık olan bir kişiyi farklı bir şekilde resmetmek haksızlık…

"Saldırılara karşı dik durmasa ayakta kalmazdı"

Kitapta, “Erdoğan biz ve diğerleri ayrımını kabul etmeyerek her kesimi kucaklamaya çalışan bir siyaset ortaya koydu” diyorsunuz ama bugün “biz ve diğerleri” ayrımı yaptığı yönünde yoğun eleştiriler var, ne dersiniz?

Türk siyasetinde son dönemde, tolerans, empati ve kucaklama bağlamında ortaya yeni bir şey koyan kimdir? Tayyip Erdoğan'dır. Balkon konuşması tabi­rini literatüre o soktu. O konuşmalarda kendisine oy vermeyen toplum kesimleriyle kucaklaştı, empati yaptı, onların da hükümeti olacağını söyledi. Erdo­ğan’ın hükümet ederken ayrımcılık yaptığı söylene­mez. 'Yenikapı ruhu’nu da o üretti. Yeni sayfa açma, helalleşme, kapıyı açık bırakma... Bütün bu kavramlar Tayyip Erdoğan siyasetiyle literatürde anlam kazandı. Böyle bir kişiye “Biz ve öteki ayrımı yapıyor” derseniz, bu haksızlık olur. Tayyip Erdoğan, ister oy alsın ister almasın, hiçbir zaman halka dönük haşin ve sinirli olmamıştır. Onun celallenmesi şer ve güç odakla­rına karşıdır. Halka göstereceğiniz şefkati, merhameti onlara gösterirseniz, bu, zillet olur. O odaklara göste­receğiniz şiddeti, celali halka gösterirseniz de zulüm olur. Tayyip Erdoğan bu ayrımı yapıyor. Bazen sinir­leniyor, kızıyor ama o kızdığı toplum kesimleri değil, kendisine saldıran, yok etmeye çalışan güç odakları... Onlara karşı dik durmasa zaten ayakta kalamazdı.

“Erdoğan’a göre kitle coşku ve heyecanla harekete geçirilebilir ancak kin ve nefret aşı­lamak siyasetin zeminini yok eder” diyorsunuz ancak toplumu kutuplaştırdığını düşünenler var.

15 yıldır sokakları harekete geçiren, toplum kesimlerini birbirine düşüren, tahrik eden bir yakla­şım sergiledi mi? Birtakım olaylara karşı demokratik direnç ortaya koydu. Bazı odakların kendisine sal­dırdığı durumlarda kendi kitlesini de sokağa çıkardı, demokratik gösteriler yapıldı. Ama herhangi bir kesime dönük kışkırtıcı bir dil kullanmadı. Kendi tabanını konsolide eden çıkış­ları olmuştur. Ama bunlar tepeden halka dönük değil, efendilik taslayan güç odaklarına karşıdır.

Ya Gezi olayları esnasındaki sözleri?

Gezi olaylarına karşı kendi kit­lesini canlandırmak için birtakım şeyler yaptı. Ama bu olayların hiçbirini Tayyip Erdoğan üretmedi, “Suni bir gerilim, bir kavga çıkarayım” diye uğraşmadı. Hep kendisine bir saldırı oldu.

"Bu kumaştan diktatör çıkmaz"

Erdoğan’ı bir halk kahramanı olarak gördüğünüzü yazmışsınız. Onu çok seven kemik bir kitle olduğu gibi hiç hoşlanmayan bir kitle de var. Bunu neye bağlamak lazım?

Dünyada hiçbir lider mutlak anlamda takdir toplamaz ki... Bir kere ideolojik farklılıklar var. Erdoğan yüzde 52 ile seçildi ama belki de onu başarılı bulan, “İstikrar için gereklidir” diye düşünen yüzde 60-70... Önemli olan budur. Ayrıca siyasi mücadele bazen sizin dışınızdaki sebeplerle sertleşebiliyor. Tayyip Erdoğan’ın başına gelenler kimin başına geldi? Gezi olayları, Kobani kalkışması, 17-25 Aralık, ailesiyle ilgili çıkarılan tapeler, cunta girişimi, terör saldırıları... Bu kadar çok saldırıya başka hangi lider maruz kaldı? Bu olaylar bir sertleşme yarattı ama dediğim gibi bu halka yönelik değil, bu odaklara dönüktü.

“Erdoğan’ın tesis ettiği otorite; zoru, baskıyı ve korkuyu değil, gönül birlikteliğini esas alır” diyor­sunuz. Son dönemde başkanlık gündemiyle birlikte otoriterleşme tartışmalarına ne diyorsunuz?

Thomas Hobbes’un Leviathan adlı kitabının kapağında, liderin bir elinde asa, bir elinde kılıç vardır. Bunların biri otoriteyi, diğeri gücü temsil eder. O otorite, halkın gönüllü olarak kanun­lara uyması ve gönüllü bağlılığın getir­diği bir otorite oluşumudur. O otoriteyi halk kabul ettiği için zaten devlet vardır. Bu açıdan baktığımızda halkın lidere sevgisi ve bağlılığı elbette bir otorite tesis eder, bu tüm liderler için geçerlidir. Ama ‘otori­ter’ olmak başka bir şeydir. Otoriter olmak tepeden birta­kım şeyleri dikte etmek, dayat­maktır. Erdoğan, kime karşı bir baskı, dayatma uygulamış ki otoriter olsun? Bir kere Tay­yip Erdoğan, hukuki meşruiyete son derece önem verir. Partisi kapa­tılmak istendiğinde dahi hukuk dışı bir yola tenezzül etmedi. Mahkeme karar­larını eleştirebilir ama ona rıza gösterir. Hukuki meşruiyete bağlı olmak, otoriterlikten ayrıştırır. Bu kumaş­tan diktatör çıkmaz. Erdoğan’ın hem demokratik hukuk sistemini kabullen­miş olması hem de Allah korkusu ve millete olan sevgisi, bunu engeller.

"İhanet edip bırakıp gidenler kimseye vefasızlık yapmadı"

“Kimse Tayyip Erdoğan’a vefa­sızlık suçlamasında bulunamaz. Kendisine yanlış yapan kişiler de dahil olmak üzere hepsini sineye çekmiştir ve son derece vefalı davranmıştır. Nefsine ağır gelse bile birtakım şeyleri yapması, siyasetin rasyonalitesi gereğidir. Yani siyasette başarılı olmak için bazı dengeleri gözetmeniz, bazı verileri kabul etmeniz gerekir. Kimse ‘Bana yanlış yapıldı’ diye­mez. Ama tabiri caizse, ihanet edip bırakıp gidenler olmuştur. Bunları da herkes biliyor. Onun dışında yaşından dolayı, sağlık durumundan veya özel durumundan dolayı biraz daha pasif kalmış olanlar olabilir.”

"Medyayı sindirmek gibi bir derdi hiç olmadı"

“Erdoğan’ın bir kısım haber­leri veya yazarları eleştirmesi, basına müdahale etme, hizaya getirme amacı taşımaz” diyorsunuz ama medyayı baskı altına aldığına ve kendi medyasını kur­duğuna dair eleştiriler dillendiriliyor...

Erdoğan, “Bunları sindirip baskı altına ala­lım” veya “Birilerinin ekmeğiyle oynayalım” tavrı içine girmedi. O sahici bir siyasetçi. İçin­deki, dışındaki bir. Medyadan bir saldırı olursa ya dava açıyor ya da çıkıp cevap veriyor. Her gün sabah kalkıp “Erdoğan’a nasıl sal­dırabilirim, nasıl yok edebilirim?” diye düşü­nen gazeteler, televizyonlar var. Otoriter ya da totaliter biri olsa bunlara izin verir miydi? Tay­yip Erdoğan’ın burada tek yaptığı, cevap ver­mek. Birileri işgüzârlık yapabilir, durumdan vazife çıkarabilir ama Tayyip Erdoğan’ın böyle bir beklentisi yok. Gazetecilik sebebiyle tutuk­lanan da yok. Ajanlık yapma, devlet sırlarını ifşa etme, terör yüzünden tutuklananlar var. Darbenin bir parçası olarak medyayı kullanan­lar oldu. Bu da basın özgürlüğü kapsamında ele alınamaz. Ama kısacası, Erdoğan’ın medyayı sindirmek gibi bir derdi hiç olmadı.

"Basketbol, yüzme gibi birçok spor yapıyor"

Cumhurbaşkanı’nın valizlerini kendi­sinin hazırladığı doğru mu gerçekten?

Bu konu ne kadar ilgi çekti! Bilsem başka özel bilgiler de koyardım kitaba. (Gülüyor.) Çok çalışkan ve tertipli, düzenli birisi. Her şeyi not eder, farklı defterleri ve çantaları vardır, her şeyin yeri bellidir. Kılık kıyafetini kendisi belirler ve bu konuda eleştiri getirirseniz pek ciddiye almaz! (Gülüyor.)

Stres atmak için yaptığı özel şeyler var mı?

Basketbol, yüzme gibi birçok sporu yapıyor. Stres karşısında dağılmaz. Çok can sıkıcı bir olay başına geldiğinde bile o, yaşlı bir teyzenin evine gidip çay içebilir. Sinirleri kuvvetlidir.

Başka ilginç yönleri var mı?

Yemek seçmez, ne olursa yer. Yurt­ dışı ziyaretlerde özellikle Uzak Doğu’da çok egzantrik sofralarla karşılaştık. Hiç tanıdık olmayan, suyun üzerinde yüzen bir şeyler var. Ev sahibi size güzel bir şey ikram etti­ğini düşünerek hazırlıyor, sizin de onu mutlu edecek şekilde karşılık vermeniz gerekir. O tür durumlarda bizim yemediğimiz olurdu ama Tayyip Erdoğan önüne ne konu­lursa konulsun geri çevirmez, afiyetle yerdi. Fakir evlerinde de hiç yüksünmez, bağdaş kurar, halk adamı olarak gereğini yapar.

"Bıyık yakışmıyordu, karım da istemiyordu, kestim"

Kitabı hazırlarken Erdo­ğan’ın yakın çevresiyle konu­şup destek aldığınız oldu mu?

Benden daha yakın bir çevresi olmadığı için yardım almadım! (Gülüyor.)

Kitapta hiç eleştiri yok. Hiç eleştirdiğiniz bir yönü yok mu?

Birçok konuda temel değerleri ortaya koyup olması gerekenleri anlattım. Zaten siyasetna­meler “Ey oğul” diye cümlelerle başlar. Ayrıca her şeyi ben yazacak değilim, onları da başkaları yazsın...

Hiç onu yüzüne karşı eleştirdiğiniz oldu mu?

Dediğim gibi, bir konu tartışmaya açıldıysa Tayyip Erdoğan herkesi saatlerce dinler. Bunlar eleştirel şeyler olabilir. Bunu herkes yapar, önemli olan usulüne uygun, kırıp dökmeden yapmaktır. Bunu yapmazsa­nız siyasette ilerleyemezsiniz. Zaten bu parti yüzde 34’ten yüzde 50’lere geldiyse bu rasyonalite sayesindedir.

Esprili bir soruyla kapatayım... Bıyıklarınızı neden kestiniz?

Bıyık yakışmıyordu, karım da istemiyordu, kestim. (Gülüyor.)

Bıyık bırakmak AK Parti’de Erdo­ğan’a sadakat anlamı taşıyor mu?

Cumhurbaşkanı’mızın bu konuda tavsiyesi olabilir. Ben de tavsiye­sine uyarak bıraktım ama tavsiyele­rin de bir geçerlilik süresi vardır! (Kahkahalar...)

İlgili Haberler