Gündem

"Ya tecavüzcü erkekler için 'Erkektir yapar' diyen yargıçları ne yapalım?"

Prof. Murat Belge: Biz Ahmet’i asarken ötekiler, adını sanını bilmediklerimiz, biri laf atıyor, öbürü el atıyor, daha öbürü de kezzap atıyor

17 Şubat 2015 13:17

20 yaşındaki Özgecan Aslan’ın katledilmesinin ardından gündeme gelen idam cezası tartışmalarına değinene Taraf gazetesi yazarı, Prof. Murat Belge, “Bütün kadınlar benzer olayları anlatmaya başlasa nasıl bir koro oluşur? Kaç zaman sürer anlatması? Bunların hepsini yapan birileri var. Ne yapacağız onları? Hepsini hadım mı edelim, hepsini idam mı edelim? Ya bunlardan bazıları her nasılsa mahkemeye filan çıkmışsa, “erkektir, yapar” deyip neredeyse sırtlarını sıvazlayan yargıçları ne yapalım?” diye sordu.

Murat Belge yazısında “Yoksa böyle saçma düşünceleri bir yana bırakıp “Bizim toplumdaki bu hastalıklı cinsel ideolojinin, davranış kalıplarının temeli nedir? Bu hastalıklı zihinler nasıl tedavi edilir? Ne yapmalıyız?” diye kafa yormaya mı başlayalım” ifadelerine yer verdi.

Murat Belge’nin Taraf gazetesinin bugünkü (17 Şubat 2015) nüshasında yayımlanan, “Bir cinayet daha” başlıklı yazısı şöyle:

 

‘Bir cinayet daha’

 

Gene bir iğrenç cinayet olayı gündemin başına tırmanıp oturdu. Bir kadının, birkaç kadının öldürüldüğü cinayet olmadan gün geçmiyor memlekette. Ama bazı koşullar bir araya geliyor, bunlardan biri özellikle çarpıcı bir mahiyet ediniyor ve öne çıkıyor. Şimdi, Mersin’deki bir cinayette de böyle oldu ve Özgecan Aslan’ın öldürülmesi bütün ülkeyi şiddetle sarstı. Cinayetin ve sonrasının mide bulandırıcı ayrıntılarının da bunda payı var elbette.

Türkiye’yi en iyi özetleyen kelime herhalde “gecikmişlik”. Birbiriyle yarışan, dövüşen, ama “demokrasi” dendiğinde aynı baskıcı anlayışı paylaşan çeşitli ideolojiler kolundan, bacağından yakalamış bu toplumu, “Şöyle olacaksın, böyle olacaksın,” diye biçim vermeye çalışıyor. Onun için de toplum kendi organik değişim ya da gelişme sürecini yaşayamıyor.

Kadın- erkek eşitliği her toplumda en önemli sorundur. Burada da öyle ve bu “gecikmişlik” burada da etkili. Gecikmeli başlayan, kadınların eşitlik atılımı, olağanüstü bir “erkek” direnişiyle karşılaşıyor. Bir kısım erkeklerin bu talebe cevabı öldürmek.

Her gün medyaya birkaçı yansıyan bu şiddet olaylarında, cinayete yol açan kavgalarda, “eşitlik” gibi soyut kavramların telaffuz edildiğini bile sanmıyorum. Sözgelişi kadın “Boşanalım,” diyor; “Seninle olamayacağım, ayrılalım,” diyor. Adam öldürüyor. Ama tabii ki bütün bu olayların temelinde toplumun bu alandaki korkunç “terbiyesi” yatıyor. Geldiğimiz aşamada bundan sonra, bu “cendere”ler kadınlar için gün geçtikçe daha da dayanılmaz olacak. Ne olacak onlar direndikçe? Adamlar da öldürmeye devam mı edecek?

Bugünlerde bir tip İslâmî şiddet ve buna karşı sergilenen bir tip İslâmî tepkiden söz ediyorum. Pilotu diri diri yakanlar ve buna karşılık, böylelerinin kollarının, bacaklarının kesilmesini önerenler… Şimdi, bu yeni cinayet olayı da burada benzer tepkilere yol açtı, daha da açacaktır. Biri kalkıyor, “Bunları yapanlar hadım edilsin,” diyor; çoğu kalkıyor, “İdam geri gelsin,” diyor.

Şiddeti, vahşeti, şiddet ve vahşet uygulayarak yok edemezsiniz; ancak beslersiniz. İdam eden bir devlet, bu davranışıyla, “Bazı eylemlerin, durumların gerektirdiği çözüm öldürmektir” demiş oluyor. Öldürmek gibi eylemin şöyle ya da böyle bir meşruiyeti varsa, vatandaş X de kendi öldürmesinin mazeretini yaratır.

Cinsel suç işleyeni hadım edeceğiz. Niçin? İbret olsun diye. O halde bunu halka açık şekilde icra edelim, daha çok ibret olur. Adamı yatırıp, hazirûn önünde, bağırta çağırta buralım. Ölürse de ölsün.

“Bak, bir daha yapan çıkar mı?” Tipik, klişe cümle… “Sallandıracaksın yüzünü, iki yüzünü…” Var ya!

Amerika’da Texas idamdan vazgeçmeyen devletlerden. Sonuçta en çok idam Texas’ta uygulanıyor! Bu nasıl şey? İbret oluyorsa, niçin en çok idamlık suç Texas’ta işleniyor?

Bu son pis tecavüz girişimi ve cinayet, bütün toplumla birlikte, Beren Saat’in de sabrını taşırmış. Ama o, bunun yarattığı kötü duyguyu başka bir biçimde dile getirmiş. Çocukluk yaşlarından başlayarak, erkeklerden gördüğü saldırgan, tiksindirici tacizleri şöyle bir sıralamış. “Yetti artık” diyor.

Bütün kadınlar benzer olayları anlatmaya başlasa nasıl bir koro oluşur? Kaç zaman sürer anlatması?

Bunların hepsini yapan birileri var. Ne yapacağız onları?

Hepsini hadım mı edelim, hepsini idam mı edelim?

Ya bunlardan bazıları her nasılsa mahkemeye filan çıkmışsa, “erkektir, yapar” deyip neredeyse sırtlarını sıvazlayan yargıçları ne yapalım?

Yoksa böyle saçma düşünceleri bir yana bırakıp “Bizim toplumdaki bu hastalıklı cinsel ideolojinin, davranış kalıplarının temeli nedir? Bu hastalıklı zihinler nasıl tedavi edilir? Ne yapmalıyız?” diye kafa yormaya mı başlayalım.

Ahmet Ayşe’yi öldürmüş. Ahmet’i as, dava bitti. Bitmiyor işte. Biz Ahmet’i asarken ötekiler, adını sanını bilmediklerimiz, biri laf atıyor, öbürü el atıyor, daha öbürü de kezzap atıyor…

Hükümet konumunda da, henüz, erkeklerle kadınların eşit olduğunu tam olarak kabul edememiş bir ideolojinin mensupları var. “Kadınlar yüksek sesle gülmemeli” diyen zihniyet.