Gündem

Viranşehir'deki terör saldırısında hayatını kaybeden 11 yaşındaki Ahmet'ten geriye beslediği kedi kaldı

"Ahmet, patlamadan kısa süre önce, lojmanın önünde beslediği kedilerden birine yemek vermek için çıkmıştı"

23 Şubat 2017 11:41

17 Ocak Cuma gecesi PKK'nın Viranşehir'de düzenlediği bombalı araç saldırısında şehit olan 11 yaşındaki Ahmet Oktay Günak'tan geriye beslediği kedi kaldı. Ahmet'ten geriye kalan kedi şimdi patlamanın etkisiyle harap hale gelmiş olan lojmanın etrafında, moloz yığınlarının arasında geziyor.

 

Hürriyet'ten Gülden Aydın'ın izlenim haberi şöyle:

Saldırının üzerinden günler geçmesine rağmen, Yenişehir Mahallesi’ndeki hasarın izleri kolay silineceğe benzemiyor. Korkunç patlama nedeniyle 1 kilometrekarelik alanda tüm evlerin camları kırık. Birçok ev harabeye dönmüş.

Yıkılma tehlikesi olduğu için polis kordonuna alınan lojmanların cephesine dev Türk bayrakları asılmış. İşte bu lojmanın zemin katının arka tarafında, Viranşehir Adliyesi’nde zabıt kâtipliği yapan Mustafa Günak (36) ile eşi Mukaddes (27), üç çocukları Ahmet Oktay (11), Bünyamin Eren (6), İsmail (4) ile birlikte oturuyordu.

Küçük Ahmet, patlamadan kısa süre önce, lojmanın önünde beslediği kedilerden birine yemek vermek için çıktı. Patlama onu eve dönüşte yakaladı. Çöken kolonlardan birinin altında kalarak can verdi.

 

"Kediye pizza ve süt verecekti"

 

Acılı baba Mustafa Günak, küçük Ahmet’e hayvan sevgisinin kendisinden geçtiğini anlatıyor:

“Lojman çevresinde yaşayan sokak köpekleriyle kedileri birlikte beslerdik. Ahmet’in o gece hangi kediyi beslediğini bilmiyorum. Beslediği iki kediden biri beyaz, diğeri sarı ve göğsü beyazlıydı. O akşam pizza yemiştik. Ahmet, ‘Kediye pizza kırıntılarıyla süt vereceğim’ diyerek çıktı. Bir süre sonra kulakları sağır eden bir patlama oldu. Ev temelinden sarsıldı ve kıpkırmızı bir ateş sardı etrafı. Ahmet’ime, dışarıya koştum. Baktım, merdivende sırtüstü cansız yatıyordu Ahmet’im. Karnına kolon düşmüştü. Yüzünde bir şey yoktu. Melek oğlum... Eve 10 saniye kala... (sesi titriyor). O kocaman betonu kaldırmam imkânsızdı. İçeri koştum. Kurtarmam gereken iki yavrum vardı. Ahmet eve girmiş olsaydı, yaşayacaktı. Evimiz lojmanın arka tarafındaydı çünkü.”
Ahmet’in okulu Yenişehir Ortaokulu, lojmana 200 metre uzaklıktaydı.

Patlamanın şiddetiyle kırılan tüm camları hemen değiştirilmiş ve öğretime hiç ara verilmemiş. Ana giriş kapısı üstünde led pano kırmızı harfler akıyor: “Vurulup tertemiz alnından/Uzanmış yatıyor/ Bir hilal uğruna ya Rab/ Ne güneşler batıyor/ Şehidimiz Ahmet Oktay Gürak’ı rahmetle anıyoruz.”

 

İki gül de soldu

 

Ahmet’in sınıfına giriyoruz. Sırası karanfillerle süslü. Öğretmeni, sırasının üstündeki, kırıkları bantlarla sarılmış saksıyı işaret ediyor. “Ahmet, birkaç gün önce bu gülü getirip pencerenin kenarına koydu. Her gün ilgilenip suluyordu. O geceki patlamanın şiddetiyle saksı düşüp parçalandı. O bomba, iki gülü aynı anda soldurdu.”

Baba Mustafa Günak, Ahmet’in yaşatmaya çalıştığı bu gülün hikayesini de şöyle anlatıyor:

“Lojmandaki hâkime hanımlardan biri, kurumak üzere bu bir saksı gülü kapının önüne bırakmıştı. Ahmet, ‘ben bunu yaşatırım’ deyip okula götürdü. Nasıl yardımsever, dost canlısıydı oğlum. Annesine ev işlerinde yardım ederdi. Sofrayı kurar, toplar, alışverişe giderdi. Oğlumuza sevgimizi gösterirdik. Her gün öperdik. Bisiklet ustasıydı, ön tekerleği kaldırarak sürerdi. Tuttuğunu koparırdı, sempatikti. Lojman kapısındaki polislerle çok iyi diyaloğu vardı. Sohbet eder, birlikte yemek pişirirlerdi. Ahmet de polis olacaktı.”

 

"İki evladım feda olsun"

 

Baba Mustafa Günak: “Gerçek olan, oğlumun artık yaşamadığı. Elimden aldılar. Devlet, millet yanımızda. Yalnız kalınca ne yapacağız, ileride nasıl olacağız bilemiyorum. İki evladımız daha var. Vatana millete feda olsun. Küçük oğlum İsmail, Ahmet’in ikizi gibi. Ağabeyine ne olduğunun farkında değil ama Eren farkında. Soruyor hep. O geceki o ses kulağımdan çıkmıyor. Viranşehirliyim, 12 yıldır Viranşehir Adliyesi’ndeyim. Dönüp dönmeyeceğimi bilmiyorum. Gidip oğlumun anılarını yaşamak istiyorum ama eşim ne yapar bilmiyorum.”