Kültür-Sanat

Vardiya Venedik'te devam ediyor: Nereye kaçtığı bilinmeyen bir kadının peşinden bir şehri keşfetmek…

Keşfin ardından geriye kalanları '3. Vardiya' anlatıyor...

07 Temmuz 2018 04:47

T24 & İKSV

26 Mayıs-25 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen 'Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi'nin teması 'serbest mekân'. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) koordinasyonunu yürüttüğü Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğünü Kerem Piker yapıyor. Piker'in küratörlüğündeki 'Vardiya' kapsamında dünyanın dört bir yanından mimarlık öğrencileri Venedik'i ziyaret edecek, paylaşacak, üretecek ve bienali deneyimlemenin yanı sıra onun bir parçası haline gelecek. 10’ar kişilik gruplar halinde Venedik’e gelen her bir 'vardiya', ayrı bir konuda atölyeler gerçekleştirecek. Vardiya’ya katılan öğrencilerin yaptıkları işleri, öğrenciler, küratör ve atölye yürütücüleriyle gerçekleştirilen söyleşileri ve Vardiya’dan haberleri her cumartesi T24’te okuyabilirsiniz…

Venedik Bienali Türkiye Pavyonu resmi açılışını yaptığında ziyaretçilerini Vardiya’ya katılacak öğrencilerin çektikleri videoların yansıtıldığı bez çadırlar ve çadırların içinde yer alan, gelecek günlerde gerçekleşecek atölyelerin her birinin kendine ait hikayesine dair hazırlanmış kısa filmlerle karşılıyordu. Vardiya devam ettikçe, Haftalar geçtikte video sanatçısı Can Tanyeli tarafından hazırlanan bu videolar, yerlerini öğrencilerin işlerine bırakacak. İlk iki 'vardiya' bienaldeki yerini şimdiden aldı bile...

Vardiya projesi kapsamında bienali ziyaret eden üçüncü grup, geçtiğimiz günlerde Venedik'teydi. Saitali Köknar ve Sinem Serap Duran yürütücülüğündeki üçüncü 'vardiya'nın atölye konusu “Serbest Mekân olarak Film Mekân: B-Tipi Korku Filmi”di.

B tipi korku filmlerinin yapım tekniklerini kullanarak kentsel ve mimari mekânı anlamayı ve yeniden yorumlamayı amaçlayan atölye kapsamında gerçekleştirilen çekimlerin odağında neden, kimden ya da nereden uzaklaşmaya çalıştığını bilmediğimiz kırmızı elbiseli bir kadın yer aldı ve kaçısının sebebini bilemesek de bizi Venedik sokaklarında bir keşfe çıkardı. 

Bu keşifin ardından geriye kalan bir diğer şey ise '3. vardiya'nın deneyimleri oldu. '3. Vardiya’nın atölye yürütücüleri Saitali Köknar ve Sinem Serap Duran ve katılımcı öğrencileri anlatıyor...

Vardiya nasıl gidiyor?

Saitali Köknar: Oldukça iyi gidiyor. Üçüncü vardiya olarak atölye öncesinde çevrim içi zaten buluşmaya başlamıştık. Venedik'te olduğumuz süre çok kısıtlı yapmak istediklerimiz de çok çeşitli olduğu için süreci atölye öncesine doğru sarkıtmak bizim için kaçınılmazdı. Vardiyamızın amacı B tipi korku filmlerinin klişelerini inceleyerek fiziksel mekan ile sinematik mekan arasındaki imkanları keşfetmek. Filmi mimari bir temsil aracı olarak kullanmak. Şu an elimizde kaçış sahnelerinden oluşan iki yüzün üstünde video parçası var. Venedik'te bütün fikirleri bir araya getirmeyi planlıyoruz.

Sinem Serap Duran: Vardiya süreci alışık olduğumuz üretim biçimlerinin dışında bir yöntem sunuyor. Bu hepimizin sınırlarını zorluyor ve yeni repertuarlar katıyor. Farklı karşılaşma biçimleri örgütlüyor. 

Hale Alp: Çok keyifli gidiyor. Başlarda gerek teknik sorunlar gerekse atölye ürünüyle ilgili kafa karışıklıkları olmasına rağmen zamanla alıştık ve her şey yoluna girdi. Ortaya çıkacak sonuç için çok heyecanlı ve sabırsızız.

Beyza Emir: Vardiya gayet güzel gidiyor. Eğlenceli ve üretici bir ortamda iyi bir atölye geçiriyoruz. Yoğun bir hafta boyunca hem bienali doyasıya gezdik hem de çekimler yapıp filmspace’i tasarladık.

Bünyamin Atan: 3. Vardiya gayet keyifli ve üretken gidiyor. İyi bir ekibe katıldığım için mutlu hissediyorum. 

Arda Ertan Yıldız: Yoğun bir çalışma temposu içerisinde geçiyor. Sabah saat 9.30 gibi Türkiye pavyonunun bulunduğu Arsenale bölgesine gelip pavilyonu açıyoruz ve çalışmaya başlıyoruz. Çekimler ve düzenlemeler için ara ara küçük gruplar halinde şehirde çekimlerimizi sürdürüyoruz. Kısacası paylaşımın ve temponun yüksek olduğu bir süreçteyiz.

Barışcan Avcı: Birbiri ardına eklemlenerek.

Nida Ekenel: Aslında buraya gelmeden önce, bir sürü fotoğraf gördük, önceki vardiyaların dedikodularını dinledik ve blogları takip ettik. Dolayısıyla buranın nasıl bir atmosferi olduğuna dair bir fikrimiz oluştu. Ona rağmen düşüncelerimizi tekrardan inşa ettik ve bu inşa sürecinin iyi gitmekte olduğunu söyleyebilirim.

Hiç tanımadığınız insanlarla birlikte üretmek nasıl bir deneyimdi?

Saitali Köknar: Uzun yıllardır işim gereği tanımadığım insanlarla çalışıyorum. Üniversitede mimarlık eğitimine başlayan birinci sınıf öğrencileri ile çalışmak bunu getiriyor. Öğrencileri tam tanımaya başladığınızda dönem bitiyor, tanımadığınız öğrencilerle sil baştan yeniden başlıyorsunuz.

Sinem Serap Duran: Online olarak ilişki kurmak, fiziksel ortamın getirdiği paylaşımlar açısından bir eksiklik hissi veriyor. Ancak bu eksiklik hissini tamamlama ihtiyacı, oldukça deneysel bir çalışma süreci doğuruyor. An içinde yaşanan karşılaşmaların dinamizmi, tesadüflere açıklık, yaratıcılığı tetikleyecek yöntemler tasarlamak ve keşfetmek zorunda kalıyorsunuz.

Hale Alp: Gelmeden önceden kimseyi tanımıyor olmak sorun olabilir diye düşünüyordum fakat herkesle bir araya geldikten sonra bunun bir sıkıntı yaratmadığını anladım. Zaten atölye öncesindeki çalışma sürecimizde internet üzerinden yaptığımız toplantılardan tanışıyorduk.

Beyza Emir: Zor ama insanı çok geliştiren bir durum bu. Zaman geçtikçe herkes birbirinin çalışma prensiplerine alışıyor ve süreç daha iyiye doğru ilerliyor.

Bünyamin Atan: Daha önce de hiç tanımadığım insanlarla bir araya gelip çalışma süresi yönetmiştim. Ancak bu bir araya gelişin dünya ölçeğinde olması ve diğer kültürlerinde ne yaptığını görerek ilerlemesi farklı ve keyifli bir deneyim oluyor. 

Arda Ertan Yıldız: Aslında o süreç beklediğimden çok daha rahat ve uyumlu oldu. Bunun üzerinde atölye süreci baslamadan önce internet uzerinden ön çalışmalarımıza başlamamızın büyük etkisi olduğuna inanıyorum. Böylece buraya geldiğimizde elimizdeki zamanı en verimli şekilde değerlendirip çalışmalarımıza gelir gelmez başladık.

Barışcan Avcı: Aslında hiç tanışmıyor değildik, pre-workshop süreci 3. Vardiya’nın belkemiğini oluşturuyordu çünkü video çekmeye, mimarlık sinema ilişkisi üzerine düşünmeye  başlamıştık. Bu süreçte de birbirimizle fiilen olmasa da online meeting ve çektiğimiz videolar aracılığıyla iletişimdeydik.

Nida Ekenel: Tanımadığımızı nereden çıkardınız, atölye öncesinde birçok çalışma yaptığımızdan, birbirimizin işlerini görüyor, online olarak görüşmeler yapıyorduk. Her ne kadar fiziksel bir platformda görüşmesek de havaalanında herkes birbirine adıyla hitap ediyor, yazın yapacağı stajlardan bahsediyordu. Kısacası birbirimizi tanımıyor değildik ve durumun absürd bir komikliği vardı.

Vardiya sürecinde öğrendiğiniz en önemli şey ne oldu?

Saitali Köknar: Çevrim içi video toplantılardan çok rahatsız olduğu öğrenmiş oldum. Fiziksel olarak aynı mekanda olamamak, karşındaki kişinin mimiklerini ve vücut dilini görememek ortak çalışmayı iletişim kurmamı zora sokuyor.

Sinem Serap Duran: Daha önce karşılaştığım üretim koşullarından farklı bir süreç olduğu için her noktasında kendimi yeniden konumlandırdım. Eğitsel açıdan anlamlı bir süreç geçirmek amacı ile pedagojik etkileri öngörmek önemliydi.

Hale Alp: Bu kadar kısıtlı bir sürede dünya çapında önei olacak bir sonuç cıkarmanın imkansız olmadığını öğrendim.

Beyza Emir: Sürecin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım. Gerek öncesinde geçirdiğimiz uzun bir pre-workshop süreci gerekse bu haftaki uğraş ve üretimlerimiz bana son üründen ziyade sürecin insanı nasıl geliştirdiğini tekrar hatırladım.

Bünyamin Atan: Her yere çalışarak gidilmesi gerektiğini öğrendim.  

Arda Ertan Yıldız: Sürecin öneminin en az son ürün kadar önemli olduğunun farkına vardım.

Barışcan Avcı: Her kaçış bir keşif değildir ancak tüm sahipsiz ruhlar kaçık kaşiflere aittir.

Vardiya’nın mimarlığı 'yapı yapmanın' ötesine taşıdığı yorumuna katılıyor musunuz? Mimarların, yapı tasarlamanın ötesinde bir konumları var mı, olmalı mı?

Saitali Köknar: Mimarlık bir uğraş alanı olarak çok geniş bir evren. Sadece bir kısmı, evet bu önemli bir kısmı, bina yapmakla tarif edilebilir. Geniş anlamıyla insanın yaşama alanını şekillendiren tüm konularla ilişkili mimarlık. Vardiya'nın  bir ayağını eğitime saplayarak çerçevesini yapı pratiğinin dışına doğru genişletmesi bu anlamda anlamlı. Vardiya benzeri eğitim süreçlerinden geçen mimar adaylarının günün sonunda insan hayatına daha incelikle dokunan yapılar üretebileceklerini düşünüyorum.

Sinem Serap Duran: Mimarlığı, ürettiği nesneden bağımsız bir üretme yöntemi olarak görüyorum. Bir sanat eserinin, bir eğitim modelinin de mimarlığı yapılabilir, mimari düşünce bu aralıklara sızabilir. Vardiya süreci, bu potansiyellerin açığa çıkarılabileceği pek çok olanak içeriyor. 

Hale Alp: Kesinlikle katılıyorum. Bence mimarlığın sanatsal ve birleştirici gücünü çok kuvvetli bir biçimde yansıtıyor ve bienalin ortaya bir yapı çıkartması gerekmediğini tüm dünyaya kanıtlıyor. Mimarların yapı tasarlama dışında çok farklı medyumlar üzerinden çalışarak düşüncelerini yansıtabileceklerini gösteriyor.

Beyza Emir: Ben mimarlığın yazarak, çizerek, film çekerek ve daha pek çok şekilde yapılabileceğini düşünüyorum. Bu yüzden bu projenin de gerçek bir mimarlık ürünü olduğuna inanıyorum.

Bünyamin Atan: Mimarlığın yapı yapmanın ötesine taşınması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü; bina yapma kültürüne eleştirel bakışları ekleyince yapılan işin biraz daha kendine çeki düzen vereceğine inanıyorum. 

Arda Ertan Yıldız: Kesinlikle ! Mimarlık sadece yapı tasarlamak-inşa etmek olarak görülmemeli. Hele ki gunümüzde bu durum daha da belirgin bir hal aldı. Venedik Mimarlık Bienali, bu alanda küresel bir söylem alanı oluşturuyor. Bienal şu an gündemdeki konuların, dönüşümlerin ve yeni fikirlerin ortaya çıktığı bir alan. Dolayısıyla bu ilişki sadece mimarlık-yapı kapsamında kısıtlı kalmamalı.

Barışcan Avcı: Vardiya projesinin hem başlı başına hem de bünyesindeki atölyelerle alternatif bir üretim sergilediğini düşünüyorum. Biz öğrenciler ise burada hem tasarlanan hem de tasarlayan olarak sürecin ilginç bir kısmındayız. Ortaya çıkan ürünün kimseye tam olarak ait olmayışı, süreç içinde yavaş yavaş var olması serbestmekanla ilişkilendirilebilecek farklı bir yaklaşım bence: buradaki üretim, pavyonun yavaş yavaş büründüğü hal, arasında gezilen hayaletlerin içinin doluyor oluşu kollektif hafızanın bir sembolü gibi. Böyle bir üretim için mimar olmak gerekmese de bu sıfatın altından kalkabilen zihinlerin bu tarz üretimleri üstlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Süreçteki deneysellik, mimarlığa dair algınızı etkiledi mi, nasıl etkiledi?

Saitali Köknar: Tüm süreçler eğer hassas çözümler hedefleniyorsa zorunlu olarak deneyseldir. Deneysel olmayan süreçler evet hızlıdır ama geçmişin çözümlerinin bugüne zorlanmasından ve yapılan hataların tekrarlanmasından başka bir işe yaramaz.

Sinem Serap Duran: Deneysel süreçlerin algımızı zenginleştiren ve repertuar katan bağımsız yapılarını olumlu buluyorum.

Hale Alp: Mimarlıkla ilgili görüşlerimin yanlış olmadığını anlamamı sağladı.

Beyza Emir: Süreçteki deneysellik bana mimarlığın başka bir türlü de yapılabileceğine dair umut verdi.

Bünyamin Atan: Deneysel çalışmalara sık sık dahil oldum. Ancak bu tarz çalışmaların bienale oranla daha yüzeysel kaldığını fark ettim. 

Arda Ertan Yıldız: Zaten algım bu yöndeydi. Bienal ortamında böyle deneysel çalışmalar görmek beni mutlu etti.

Barışcan Avcı: Gerek vardiyanın kendisinde kullandığımız metodlarla gerekse boş zamanlarımızda neyin mimarlık olduğuna dair yaptığımız diyaloglarla mimarlıkta kullanılan yöntem ve medyumlar konusunda algımın açıldığını düşünüyorum.

Nida Ekenel: Atölye sürecimiz hoşuma gidiyor, çünkü bize aşama aşama buraya gelince nasıl bir çalışma yapacağımızın pratiğini yaptık. Bu yapma sürecinde her zaman bize yaratıcılığımızı kullanmaya, denemeye, yanılmaya teşvik edildik. Böylece Venedik'e geldiğimizde herkes belli bir bilinç seviyesinde, neyle uğraşmak istediğini biliyordu ama yeni bir şeyler üretmeye de istekliydik. Bu anlamda süreç, deneyselliğini hiç kaybetmedi diyebilirim.

Bienalin bu seneki küratörü siz olsaydınız hangi temayı seçerdiniz?

Saitali Köknar: O bende saklı kalsın :) 

Sinem Serap Duran: Eğitim bazlı bir konunun etik, estetik, politik ve güncel açılardan seçilmesini oldukça önemli buluyorum. Her daim öncelikli ve gündemde olması gereken bir konu. Ayrıca, Türk öğrencilerin, kendi habitatlarının dışına çıkarak uluslararası bir perspektif kazanması, önemli bir fark yaratıyor.

Hale Alp: Anti-Nation. Çünkü bienalin ülkelere ayrılmasındansa işbirliğini teşvik etmesi ve globalleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu sebepten de mimarların kendi ülkelerinin buyruğundan çıkıp birbirleriyle ortak bir çalışma ortaya çıkarmasını sağlayacak bir tema seçerdim.

Beyza Emir: Bu seneki küratör ben olsam temayı Entropi seçerdim.

Bünyamin Atan: Çok net bir şekilde şunu yapardım diyeceğim bişey yok ama biraz daha yerellik konularını işleme taraftarı olurdum

Arda Ertan Yıldız: Bu soruyu kendime birkaç kez sordum aslında. Mimarlık alanının diğer bütün disiplinlerle kurduğu ve kurmak istediği bir süreçteyiz ve bu ilişkinin değerli olduğuna inanıyorum. Aslında bu bir transformasyon üstelik güncel bir konu da değil; Rönesansla beraber bu ilişki iteratif bir değişim sürecinde. Toplum mimarlık kültürünü köseye sıkıştırdığı için bir anlamda ‘’vazıfsızlaştı’’. Günümüzde ise mimarlık  algısı her zaman olduğundan daha çok dışarıya, farklı disiplinlere donuk bir durumda. Bu dönüşümün etkilerini görmemiz zaman alacak ancak uzun vadede mimarlık adına bütünleştirici değerler ortamının yaratılacağına inanıyorum. Bu farklılaşma ve dönüşüm üzerine bir tema islerdim.

Barışcan Avcı: Anarchitecture

Döndüğünde ilk olarak ne yapmayı planlıyorsun?

Sinem Serap Duran: Venedik`te plaja giden insanları çok kıskandık. Ama bizim plajlarımız da güzel. 

Hale Alp: Vardiya’nın bana kattıklarını hayatıma ve çalışmalarıma entegre etmeyi planlıyorum.

Beyza Emir: Döndüğümde diğer vardiyaları çok yakından takip etmeye devam edeceğim.

Bünyamin Atan: Bu yıl mezun oldum. Mimarlığın pratiği başta olmak üzere mimarlığın her alanına biraz daha verilip odaklanmak istiyorum. Tabi bunu nitelikli işler üreten bir ofiste bulunarak gerçekleştirebileceğimi düşünüyorum. Daha sonra ki süreçte ise yüksek lisans yaparak eğitim hayatına devam etmeye niyetim var. 

Arda Ertan Yıldız: Öğrendiklerim ile yaşantımı kesiştirmeye çalışacağım.

İlgili Haberler