Politika

Ümit Özdağ: Erdoğan düşündüğü kadar güçlü değil; "hayır" diyen vekillere bürokraside büyük baskılar yapılıyor

"AKP’li vekiller muazzam bir baskı altında açık oy kullanıyorlar"

19 Ocak 2017 16:46

Bağımsız Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ, TBMM’de oylanan anayasa değişikliği teklifi AKP’lilerin muazzam bir baskı altında açık oy kullandıklarını söyledi. Hukuk devleti ve demokrasinin işlemediğine vurgu yapan Özdağ, "Hayır deme potansiyeli alan veya hayır diyeceğini açıklayan milletvekillerinin bürokrasinin değişik organları aracılığı ile büyük baskılar yapılıyor" diye konuştu. Özdağ, T24’ün "Bunu biraz açabilir misiniz" sorusuna "Hayır açamam" yanıtı verdi. Özdağ "Erdoğan düşündüğü kadar güçlü değil. Çünkü devlet örgütü ordu, istihbarat, polis FETÖ tarafından delik deşik edilmiş durumda. Saray, sistemi kontrol edemiyor. Sisteme sızanlar da sistemi çok iyi istismar ettiklerini gösteriyorlar” diye konuştu.

TBMM Genel Kurulu'nda anayasa değişikliği konusunda düzenledikleri basın toplantıları ve açıklamalarıyla kamuoyunu önceden uyaran Ümit Özdağ, ikinci tur oylamaları ve Türkiye’nin bu süreçte içinde bulunduğu manzarayı T24’e değerlendirdi. "Süreç çok boyutlu gayrimeşruluk ile devam ediyor” diyen Özdağ, "Birinci gayrimeşruluk açık oy kullanımı, ikinci gayri meşruluk olağanüstü hâl de anayasa değişikliği, üçüncü gayrimeşruluk da MGK toplanmadan olağanüstü halin çıkarılması. Özetle, Türkiye bir hukuksuzluğun içinden geçiyor” diye konuştu.

Özdağ’ın T24’ün sorularına verdiği yanıtlar şöyle: 

"AKP’li vekiller muazzam bir baskı altında açık oy kullanıyorlar"

-İkinci tur başladı. Ne diyorsunuz? Referanduma gidecek gibi görünüyor.

Mesele sadece TBMM’de partiler ve milletvekilleri arasında kalsa size ikinci  turdu “Hayır” çıkacağını söyleyebilirim. Ancak süreç hiçbir şekilde demokrasinin temel kurallarına, hukuk devletine ve Anayasa’ya uygun işlemiyor.

- Biraz açar mısınız?

Sonuncudan başlayayım. Oyların Anayasa’ya göre gizli olmak. Oysa AKP’li vekillerin muazzam bir baskı altında açık oy kullanıyorlar.

"Süreç çok boyutlu gayrimeşruluk ile devam ediyor"

-Celal Adan oyunu AKP’li Bahçekapılı’ya gösterip kullandı.

Hukuk devleti ve demokrasi işlemiyor. Hayır deme potansiyeli alan veya hayır diyeceğini açıklayan milletvekillerinin bürokrasinin değişik organları aracılığı ile büyük baskılar yapılıyor.

- Biraz açabilir misiniz?

Hayır açamam. Zaten bu cevabı kamuoyuna yönelik değil, o baskıları yapanlara yönelik veriyorum. Bilsinler ki biliyoruz. Yaptıkları iş meşru değil ve bir gün bunun hesabını mutlaka verirler. Yunan tanrıları pozunda ortada dolaşıp, basına poz verene FETÖ’cü savcı ve polislerin bugün düştüğü durumu unutmasınlar. Devlet demek hukuk demektir. Hukukun olmadığı yerde devlet mekanizması sadece örgütlü suç mekanizmasına dönüşür.

"Süreç çok boyutlu gayrimeşruluk ile devam ediyor"

- Böyle bir süreçte gerçekleşecek referandum ve Anayasa değişikliği ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Süreç çok boyutlu gayrimeşruluk ile devam ediyor. Birinci gayrimeşruluk açık oy kullanımı, ikinci gayri meşruluk Olağanüstü Hal de Anayasa değişikliği, üçüncü gayrimeşruluk de MGK toplanmadan olağanüstü halin çıkarılması . Özetle, Türkiye bir hukuksuzluğun içinden geçiyor.

- Referandum süreci ile ilgili endişelerimiz var ilk günden itibaren. Referandum süreci bazı çatışmaların çıkabileceğini, tahriklerin olabileceğini söylediniz basın toplantılarınız da.

Sizce normal bir dönemden mi geçiyoruz. Rus Büyükelçisi bir polis tarafından öldürülüyor. Profesyonel bir katil, bir gece klubü 39 kişiyi öldürüyor ve kayboluyor, 17 gün sonra yakalanıyor. Beşiktaş da patlayan 400 kilo bomba 48 polisi şehit ediyor. Kayseri de 36 komandomuz şehit oluyor. Katillere kroki çizenler aynı birlikte görevli 5 askermiş. Bunlar dış-iç dinamik ortak saldırılar. Toplum her geçen gün biraz daha kültürel fay hatları boyunca ayrılıyor. Böyle bir ortamda referandum, bu milleti en fazla ayrıştıracak şey gündeme geliyor. Eğer TBMM’de Ukrayna Meclisi benzeri sahneler yaşanır ise yarın sokaklarda neler yaşanmaz.

"Erdoğan’ın baskılarına parlamenter sistem altında bile direnmiş bir Gezi gerçeği var"

- Ne bekliyorsunuz referandum sürecinde?

Öyle bir süreçten geçiyoruz ki, düşünülmeyeni düşünmek zorundayız. TBMM’nin Türk Hava Kuvvetlerine bağlı uçaklar tarafından vurulacağını kim düşünebilirdi? Bugün Türk-Yunan savaşı olsa iki ülkenin savaş uçakları bile birbirlerinin parlamentolarını bombalamaz. Referandum sürecinden 15 temmuz darbesinin arkasındaki iç ve dış dinamiklerin istifade etme ihtimalinin çok yüksek olduğunu düşünüyorum. Bir tarafta Erdoğan’ı taparcasına seven kitleler var. Bu kitleler, 15 Temmuz sonrasında sokaklarda haftalarca tutularak mobilize edildi. Diğer tarafta Gezi ile kendisini ortaya koymuş Erdoğan’ın baskılarına parlamenter sistem altında bile direnmiş bir Gezi gerçeği var. Bu iki grup referandum sürecinde böyle gergin bir ortamda karşı karşıya gelebilir. Böyle bir çatışmanın üzerine dış istihbarat servisleri ve iç odaklar binip yangını kontrol edilebilir olmaktan çıkarabilirler.

"Erdoğan düşündüğü kadar  güçlü değil"

Ben Erdoğan’ın ihtimali hesap ettiğini görüyorum. Bu çok büyük bir risk fakat Erdoğan bu riski alıyor. Muhtemelen bunu şu hesabı yaparak alıyor. Devleti kontrol ediyorum. Çok duyarlı ve iyi hazırlanmış bir destekçi kitlem var. Merkezi yönetiliyor. Karşıtlarım örgütlü değil. Hatta işin gerçek boyutları ile farkında değil. Bu tür bir gelişme olur ise ezer geçerim. Bu hesap çok yanlış bir hesap olabilir. Muhtemelen Esad 2011’de Suriye’de benzer bir hesap yapmıştı. Birincisi Erdoğan düşündüğü kadar güçlü değil. Çünkü devlet örgütü ordu, istihbarat, polis FETÖ tarafından delik deşik edilmiş durumda. Saray, sistemi kontrol edemiyor. Sisteme sızanlar da sistemi çok iyi istismar ettiklerini gösteriyorlar.

"Rus büyükelçisini Ankara’da neden bir polis vurdu"

- Nasıl?

Rus büyükelçisini Ankara’da neden bir polis vurdu sizce? Cevap çok açık. Sistem içindeki varlıklarını Rus büyükelçisini vuracak kadar güçlü olduklarını göstererek ortaya koyuyorlar. Beşiktaş’ta polislere yapılan saldırıdan sonra hastanelerde yaralı polisleri ziyaret ettim. Yaralı polislerden birisi 2 hafta önce bir spor müsabakasına saldırı olacağı ihbarı geldi. Bekliyorduk saldırıyı dedi. Bu ölçüde istihbaratın olduğu bir saldırıyı dahi engelleyemiyorsunuz. Veya Reina saldırısı gibi bir terör eylemi ülkenizin en bilinen gece klubünde gerçekleşiyor, engelleyemediğiniz gibi katili yakalamanız 17 gün sürüyor.

"Saray sistemi kontrol edemiyor"

Ana muhalefet partisi liderine saldırı istihbaratı geliyor. Bu listeyi uzatabilirim ancak özet şu Saray sistemi kontrol edemiyor. Onun için “biz muhalefetten daha örgütlüyüz bir çatışma çıkar ise ezer geçeriz. Muhalefeti de içeri alırız” şeklindeki bir analiz doğru olmayabilir. Sistemdeki boşluk ve eksikleri halk ile aşarız düşüncesi eğer var ise Allah korusun bu çok tehlikeli sonuçlar doğurur. Bu tür olaylar sadece iç dinamikler ile değil büyük dış dinamikler ile devam edebilir. Kontrol ettiğiniz güçler bu süreçte tamamen kontrol dışına çıkabilir. Bundan dolayı benim önerim Saray’ın çatışma ve ezme değil, toplumsal uzlaşma ve kucaklaşma zemininin oluşması için çalışmasıdır. Türk Milleti’nin vicdanını Saray’daki bir kişi değil, TBMM temsil edebilir. TBMM’nin etkisizleştirilmesi siyasetin etkisizleştirilmesi anlamına gelecektir.