Gündem

Tutuklanan insan hakları aktivistlerinin avukatı: En başından belliydi!

"Hukuka olan inanıcımızın her gün daha azaldığı, artık sona erdiği bir noktadayız"

19 Temmuz 2017 13:05

Büyükada’da 15 gün önce gözaltına alınan 10 hak savunucusundan, altısı "Silahlı Terör Örgütüne Yardım Etme" iddasıyla tutuklandı, dördü ise serbest kaldı. Hak savunucuların Avukatı Meriç Eyüboğlu tutuklanma kararını değerlendirdi. Gözaltına alındığından itibaren basında müvekkillerine yönelik olarak ağır bir linç kampanyasının başladığını belirten Eyüboğlu, "Aslında başından sonu belli olan bir hukuki sürece eşlik etmiş olduk" diyerek "Böylesi bir siyasal yargılama sürecinin sonrasında da altı arkadaşımız tutuklandı" ifadelerini kullandı.

İstanbul 10’uncu Sulh Ceza Hâkimliği, iki hafta önce Büyükada’daki toplantıları sonrası gözaltına alınan ve İstanbul’da adliyeye sevk edilen 10 insan hakları savunucusundan altısının tutuklanmasına karar verdi. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser’in yanı sıra İsveç vatandaşı eğitmen Ali Gharavi, Yurttaşlık Derneği’nden Özlem Dalkıran, Alman vatandaşı danışman Peter Steudtner ve İnsan Hakları Gündemi Derneği üyeleri Veli Acu ile Günal Kurşun, “silahlı terör örgütüne yardım etmek” suçlamasıyla tutuklandı. Yurttaşlık Derneği’nden Nalan Erkem, HAK İnisiyatifi’nden Şeyhmus Özbekli, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nden Nejat Taştan ile Kadın Koalisyonu’ndan İlknur Üstün ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Adli kontrol kapsamındaki dört kişiye yurtdışına çıkış yasağı konulurken, haftada üç gün de kolluk birimlerine giderek imza atmaları istendi.

Nöbetçi Hâkimliğin gerekçeli kararında, şu ifadelere yer verildi: “Şüpheliler İdil Eser, Veli Acu, Günal Kurşun, Özlem Dalkıran, Peter Steudtner ve Ali Gharavi’nin üzerine atılı ‘Silahlı Terör Örgütüne Yardım Etme’ suçundan tutuklanmaları talep edilmekle; tüm dosya kapsamından, gizli tanık ifadesi, yazışma içerikleri, HTS kayıtları, teşhis tutanakları nazara alınarak şüphelilerin üzerine atılı suçu işledikleri hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, atılı suçların vasıf ve mamahiyeti ile kanunda öngörülen cezası alt ve üst sınırı değerlendirildiğinde, kaçma ve saklanma ihtimali yüksek olduğu, bu nedenle bu aşamada adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı, bu doğrultuda tutuklanmanın ölçülü olduğu kanaatine varılarak CMK’nın 100 ve devamı maddeleri gereğince şüphelilerin tutuklanmasına... karar verilmiştir.”

Pazartesi günü, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ndeki sorgularının ardından hak savunucuları, Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na sevk edildi. 10 hak savunucusunun hâkimlik sorgusu, önceki gün sabah saatlerine kadar sürdü. Doğan Haber Ajansı (DHA), tutuklama kararında “dosyada bulunan gizli tanık ifadeleri, HTS kayıtları ve yazışma içeriklerinin” dikkate alındığını bildirdi. Tutuklama kararının ardından Eser ile Dalkıran, Bakırköy Kadın Cezaevi’ne götürüldü.

Hukuksuzluklarla dolu süreç

Hak savunucularının avukatı Meriç Eyüboğlu, yaşanan hukuksuz sürece dair şunları söyledi: “İlk andan itibaren aykırılıklarla dolu bir süreç yaşadık. 5 Temmuz’da alıkonuldular, çok uzun süre kendilerinden haber alınamadı. 30 saate yakın bir süre boyunca, kısıtlılık kararı nedeniyle biz bilgilere ulaşamadık. Biz suçlama konusunda ilişkin hiçbir bilgiye sahip olamazken daha ilk günden itibaren malum basın yayın organlarında müvekkillerime yönelik ağır bir saldırı ağır bir karalama kampanyası bir linç kampanyası başladı. Haritalardan ve ajanlık faaliyetlerinden bahsediliyordu. Bunlara ilişkin hiçbir şey olmadığı gibi iddia da yok, bunlarla ilgili bütün her şey uydurma. Zaten gözaltına alınma anında hepsinin bilgisayarları ve cep telefonlarına el konulmuştu. Bu toplantının hukuka aykırı olduğuna suç içerdiğine ilişkin hiçbir veri bulunamamış. Tutuklama kararından toplantı ile ilgili tek bir şey yok.” 

Av. Eyüboğlu, şöyle devam etti: “Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın yardım ve yataklık iddiası ile tutuklandılar. Fakat burada da örgütün hâlâ ne olduğu belli değil. Düşünün bu insanlar tutuklanmış ancak bahsedilen örgütün ne olduğunu bilmiyoruz. Böylesi bir siyasal yargılama sürecinin sonrasında da altı arkadaşımız tutuklandı.”

Sözün bittiği noktadayız

Av. Eyüboğlu, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Aslında başından sonu belli olan bir hukuki sürece eşlik etmiş olduk. Aslında tüm bu savunmaları yapamasaydık, müvekkiller bu ifadeleri vermeseydi de muhtemel ki aynı sonuçla karşı karşıya kalacaktık. Sözün bittiği noktadayız. Tabii ki biz yine tutuklama kararına itiraz edeceğiz. Ama hukuka olan inanıcımızın her gün daha azaldığı, artık sona erdiği bir noktadayız.”

İnsan haklarını savunmak suç

Öte yandan Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Salil Shetty, 6 hak savunucusunun tutuklanmasına dair açıklama yaptı. Shetty, şunları söyledi: “Bugün verilen tutuklama kararı ortaya koydu ki hakikat ve adalet kavramları Türkiye’ye tamamen yabancı hale gelmiştir. İnsan haklarını savunmak artık Türkiye’de bir suç kabul ediliyor. Dünya liderleri artık köşeye çekilip her şey olması gerektiği gibiymiş gibi davranmayı bırakmalı.”

Ne olmuştu?

10 insan hakları savunucusu, hak savunuculuğu çalışmalarını daha güvenilir ve etkin hale getirmek için bilgi ve tecrübe alışverişinde bulunmak üzere 2 Temmuz günü beş günlük bir çalışma için İstanbul Büyükada’da bir araya gelmişti. Polis, 5 Temmuz günü saat 10 sıralarında ‘ihbar olduğu iddiasıyla’ hak savunucularının toplantısına baskın yapmış ve çalışmaya katılan insan hakları savunucularını gözaltına almıştı. Dosyadaki gizlilik kararına rağmen, yandaş medya hak savunucularını ‘gizli toplantı yapmak’ ve ‘casusluk’ ile hedef almıştı. 11 Temmuz günü insan hakları savunucuları hakkında yedi gün daha ek gözaltı kararı çıkarılmıştı. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, insan hakları savunucularının ‘15 Temmuz’daki darbe girişiminin devamını getirmek’ için toplantı yaptıklarını söylemişti.