Söyleşi

"Türkiye'de kadınlar için güvenli hiçbir yer kalmadı"

"Laiklik için, Haklarımız için Direniyoruz"

17 Ekim 2016 12:36

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kurucusu Gülsüm Kav, Türkiye'de bireylerin yaşam mücadelesine ciddi müdahaleler olduğunu belirterek "Türkiye'de kadınlar için güvenlli hiçbir yer kalmadı" dedi. Uzun zamandır kadına karşı şiddettin mücadelesini verdiğini söyleyen Kav, her şeye rağmen "umutlu" olduğunu da ifade etti.

Platformu 2010 yılında "bir avuç insan ile"  kurduklarını belirten Kav, "Laiklik için, Haklarımız için Direniyoruz" eylemleri yaptıklarını da söyledi.

Sözcü'den Özlem Gürses'e söyleşi veren Kav'ın yanıtları şöyle: 

Gülsüm, sen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kurucususun. Nereden nereye geldi platform?

2010 yılında kurarken bir avuç insandık, en son Türkiye'nin 33 ilinde “Laiklik için, Haklarımız için Direniyoruz” eylemleri yaptık. Platform ilerledi ama kadın hakları geriledi. İkisi doğru orantılı zaten, kadınlara baskı artınca, buna direnen bir kadın örgütüne ilgi de artıyor. Çünkü Türkiye'de kadınlar direniyorlar. Bu iyi haber. Kötü haber ise şu, şimdiye kadar kazanılmış tüm haklarımıza hemen her gün bir saldırı, bir müdahale var. Kadınların günlük yaşamı bile tehdit altında artık. Ama bu son 1 yıldır toplumsal şiddet çok yükseldiği için kadın cinayeti de daha kolay işleniyor.

Laiklik için kadınlar sokakta dedin, ama bir yandan da Türkiye'de daha muhafazakar kadın örgütlerleri de yok mu?

Şimdiye kadar bildiğimizden çok daha farklı bir noktadayız bence laiklik meselesinde. Laiklik çok ciddi saldırı altında çünkü, özellikle eğitim alanında fiili uygulamalar yapılıyor. Yeni anayasada laiklik olmayacak diyen bir Meclis Başkanımız var mesela. Bizim platformda çok sayıda başörtülü temsilcimiz, üyemiz var. Bu arkadaşlarımız için de laikliğin korunması çok hayati. Başörtüsü ya da şort, nasıl giyiniyorlarsa o şekilde giyinmeye devam etmelerinin güvencesi laiklik. Bunun mücadelesini veren kadınlar da var muhafazakar cenahta.

Kendi varlığını koruma refleksi mi?

O da var, ama şu da var; diyelim ki bu olana bitene itiraz etmemiş, Cumhurbaşkanını da çok beğeniyor. 15 Temmuz gecesi sokağa da çıkıyor. Oysa ki onun siyasi olarak desteklediği tez ne diyor; kadın çocuk doğurur, evde oturur, fıtratı budur. Ama hayır, mevcut hükümetin destekçisi kadınlar bile, kendi siyasetlerinin dikte ettiği tezin tersine bir biçimde toplumsal hayata karışmak, önemli bir toplumsal olay varsa orada var olmak davranışını gösteriyorlar. Mesela 15 Temmuz'da cemaatler kadınlara evinize dönün dedi, takmadılar. Bu, büyük bir olayın içine kendisi olarak girerek, modern bir birey olma halidir aslında.

Neye inanırsa inansın, nasıl giyinirse giyinsin, temel olarak kadın mücadelesinde birleştiğimiz konu, kadının kendi kaderini kendi tayin ettiği iradeyi göstermesi…

Aynen bu! Kadın cinayetlerinin temelinde kadınların kendi hayatlarına karar verme mücadelesi var. Türkiye'de saldırının yönü laikliğe, laik kesime olduğu için eşit şiddete maruz kalıyoruz denemez.

Modern kadın daha mı baskı altında?

Modern kadınların bütün yaşam tarzlarına müdahale var. Üstelik bu çok yaygınlık kazandığı için, güvenli hiçbir yerin kalmadığı bir ortamda yaşıyoruz. Şehirlerarası otobüsler, metrobüsler, ana caddeler…

Kadın cinayetlerini önlemek için yürüttükleri çalışmaları anlatan Gülsüm Kav, “Hâlâ kadın cinayeti tanımı yasaya girmedi. Bu konuda Özgecan cinayeti döneminde büyük farkındalık yaratıldı. Ama gereği yapılmadı” dedi.

Platformun laiklik eylemi sürecek mi?

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü. Laiklik eylemlerini 33 ilde yaptık. Aralarında yeni kurulan iller var, bu bizim için umut verici. Böyle bir baskı döneminde, yaşadıklarımızın kadınlara fatura edildiğini anlayan kadınlar “Ben de bir şey yapmak istiyorum” diyor. Mersin, Erzincan katılıyor mesela. Laiklik sadece CHP'ye ait bir konu değil, bizim eylemimizde başörtülü kadınlar “Burası Türkiye Cumhuriyeti, IŞİD devleti değil” diye haykırıyorlar.

Kadınlar en çok hangi durumlarda şiddete maruz kalıyor?

Hâlâ boşanma, ayrılma ya da reddetme başta geliyor. Türkiye'de kadınlar bir boşanma mücadelesi veriyorlar. Bunun önünün açılması, kadınların elinin güçlendirilmesi gerekir derken, bir boşanma komisyonu çalışması oldu Meclis'te ve tam bunun tersine kararlar çıktı. Bütün bu gelişmeler erkek egemen şiddete cesaret kazandırıyor. Başbakan ne dedi zaten “İtaat et, peki de”. Çok ciddi bir politik hata bu, cinayetleri teşvik etmek neredeyse…

Tersini söylese siyasetçiler şiddet bitecek mi?

Çok şey değişirdi hem de. Kahkaha atan kadın mesela hedef gösteriliyor, aynı hafta Erzurum'da tayt indirimi diye, hukuk tarihinde bir garabet olan indirim uygulanıyor. Cumhurbaşkanı bir açıklama yapıyor, “Cumhurbaşkanına hakaret etti, karımı o yüzden öldürdüm” diye katil kendini savunmaya kalkıyor. Yani hem beyanlar, hem yargının uygulamaları doğrudan etkiliyor kadına şiddeti.

Nasıl bir örgütlenme şemanız var platformda?

Biz bir derneğiz, tüzel kişiliğimiz var, davalara bu şekilde müdahil oluyoruz. Davalarda şunu gördük, duruşmada sanık değil kadınların yargılandığı anlar yaşanıyor. Yasadaki indirimler nedeniyle, kendi elleriyle öldürdüğü, artık kendini savunamayacak durumda olan kadın kardeşimiz hakkında, fail istediği gibi atıp tutuyor!

O indirimler o yasada durduğu için bunu yapabiliyorlar. Fail, tasarlanmış yalanlarla indirim almak istiyor. Adaletsizliğin karekökü bu! Takım elbiseye bile indirim var bu ülkede, cezaevlerinde artık takım elbise kiralanıyor sırf bu nedenle.

Her şeye rağmen kadınlar kararlarından dönmüyor…

Kadınlar böcek değil, tabii ki direnecekler ve direniyorlar! Başörtülü, başörtüsüz, parası var, yok, fark etmez. Her eve televizyon girdi, internet girdi, kadınlar başka hayatlar olabildiğini görebiliyorlar. “Yeni Havvalar, eski Ademler” durumu. Kadınlar “Ben de yapabilirim” cesareti kazanıyor ve yapabiliyor da…

Eğer ölmezlerse bu uğurda! Devletin teşvik mekanizmalarına ihtiyaç yok mu?

Çok var hem de, çok sınırlı şu anda. Daha fazla kreş, daha fazla eğitim, daha fazla istihdam. Bu kadınlar yeni Havvalara dönüşürken, yanlarına baktıklarında eski Ademleri buluyorlar! Üstelik o erkekler bazı avantajlarını kaybettiklerini görüyor ve kadınların bu hak arayışını, şiddetle bastırmaya uğraşıyor. Bu toplumun bu gerçeğini gören bir siyasetle yönetiliyor olsak, durum tersi olurdu. Oysa bugünün siyaseti, erkek egemenliğinin sırtını sıvazlayıp, kadını hedef gösteriyor.

Yine de büyük başarılara imza atmış kadınlar da çıkabiliyor.

Bu zorlu şartlarda başarmanın önünde ciddi engeller var. Kadın işsizliğinde dünyada 3., Avrupa'da 1. sıradayız. 12 milyon kadın evde oturuyor, Yunanistan'ın nüfusu kadar. Bir ülke evde oturuyor yani! Her şeyden önce ekonomik şiddettir bu!

Bakanlıkla ve diğer kadın örgütleri ile nasıl çalışıyor platform?

Biz, sadece Fatma Şahin döneminde kadınlar lehine çalışabiliyorduk, o da fazla geldi hükümete, Gaziantep'e gönderdiler.

Bu platformda kurucu olmak işini etkiliyor mu, bir baskı görüyor musun?

Tam tersine, bu çok saygı uyandıran bir mücadele, kadınların yerden göğe kadar haklı oldukları ortada. Sonuçta iyilik de bulaşıcıdır, topluma iyi değerler anlatıldığında bunun da sahiplenildiğini görüyoruz. O kadar haklı ki kadınlar. Kimse dokunamaz masumiyetimize