Gündem

Tunceli Ticaret Odası Başkanı: Baraj değil, yatırım bekliyoruz

“Pakete iki itirazımız var”

25 Şubat 2017 18:13

Tunceli Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Yusuf Cengiz, çatışmaların yeniden başlamasıyla yatırımların askıya alındığını, işverenin batıya göç ettiğini söyledi ve ekledi:

"Baraj yapımları bu kentin gelişimini olumsuz yönde etkiler."

Doğasıyla bir turizmi cenneti olan Tunceli, çözüm sürecinde tarihinin en olumlu dönemini yaşadı. Sanayinin olmadığı kentte ilk kez OSB’de yatırımcılar yer tahsisi için sıraya girdi, turizm patlama yaptı ve ekonomi altın çağını yaşadı. Ancak son iki yılda çatışmaların yeniden başlaması olumlu giden her şeyi tersine çevirdi. Tunceli yine kaderine terk edildi. En büyük getirisi olan turizm ağır darbe aldı, bazı yatırımcılar iflas etti bazıları da batıya göç etti. T24’ü makamında ağırlayan Tunceli Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Yusuf Cengiz, kent ekonomisini değerlendirirken önemli açıklamalar yaptı. Cengiz’e yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

Tunceli’nin ekonomik durumunu özetleyebilir misiniz?

Öncelikle önemli bir süreç yaşadık. Ondan başlamak istiyorum. Barış süreci ile birlikte birçok insan Tunceli’ye, köylerine döndü. Köylerinde evler inşa etti. Hayvancılık, arıcılık ve tarımla uğraşmaya başladılar. Köylerde ufak tefek üretimler başladı. Tabi bu iki yıllık süreçte hem ekonomik canlanma oldu hem de uzun zaman boyunca memleketlerinde uzak kalan insanlar özellikle yaz tatillerini burada geçirmeye başladılar.

Nasıl bir değişim oldu, anlatır mısınız?

Örneğin Organize Sanayi Bölgemiz atıl durumdaydı. İl Valiliği, Belediye, İl Özel İdare ve yönetime geldiğimizden beri TSO olarak Organize Sanayi’nin faaliyete geçmesi için çaba sarf ettik. 43 parselimiz vardı. Barış sürecinde insanlar burada yatırım yapmak için geldi. 43 firma bize başvuru yaptı. Ama şu an 16 firmamız yatırım yaptı çoğuda üretime devam ediyor.

Çatışmalar başlayınca her şey tersine döndü. 1975’te Tunceli’nin nüfusu 165 bin iken 2016’da ise bu rakam 86 bine düşmüş durumda. 1980’ler ve 1990’larda köy boşaltmaların ve çatışmaların ilimizi getirdiği nokta bu. O dönemden günümüze kadar en olumlu dönem barış sürecinin olduğu dönemdi. İlimizde ciddi bir turizm potansiyeli var. Kışın kayak, yazın doğa ve inanç turizmi var. Munzur gözeleri, Alevilik inancının mekanları olan Kırklar Dağı, Düzgün Baba, Munzur Baba ziyaretinin yanı sıra birçok inanç mekanın bulunduğu turizme elverişli iki vadimiz var. Dışardan birçok insan inanç mekanlarını görmek ve Tunceli’nin muhteşem doğasını görmek ve ziyaret etmek için geliyor. Bu iki vadide baraj yapılması projesi var. Bu baraj projeleri son zamanda hızlandı. Tunceli’deki sivil toplum kuruluşları ve halkın tümü geçmişten beri çeşitli etkinlikler yaparak bu iki vadide barajların yapılmasını doğru bulmuyor. Biz oda olarak bu konuda gerekli tavrı koyuyoruz.

Barajların yapılması durumunda ziyaretler sular altında mı kalacak?

Tabi bu barajlar yapılırsa ziyaretlerin çoğu su altında kalacak. Aynı zamanda turizm yapma şansı kalmıyor. Halkın bu barajlara karşı çıkmasının iki temel nedeni var. Bir ziyaretlerin o vadilerde bulunması, ikincisi de 60 km Pülümür 60 Ovacık olmak üzere 120 kmlik sahil yolu diyebileceğimiz insanların su kenarında yürüyüş, piknik yaptığı bir alanın yok olmasıdır. İnsanlar burada hem doğa hem de inanç turizmi için geliyor. Barajların yapılması durumunda memleketimize hem ekolojik hem de ekonomik olarak ciddi zararlar verecektir. Barajlar yapılırsa merkezin Ovacık ve Pülümür’le bağlantısı kesilmiş olacak. Bu ciddi bir sıkıntı.

Girişimleriniz sonuç vermezse kent nasıl etkilenir?

Hükümetten talebimiz baraj projelerinden derhal vazgeçilmesidir. Barajların yapılması durumunda Tunceli, siyasi, turizm, kültürel ve ekonomik bakımdan çok ciddi olarak etkilenir. Özetle baraj projelerinin Tunceli’ye faydası olmayacağını söylüyoruz. Baraj yapılması planlanan vadilerimizde botanik anlamında Türkiye’nin hiçbir yerinde olmayan bitikler bulunuyor. Birçok yerde olmayan hayvanlar var. Keklik, dağkeçileri, dünyanın en çok bilinen ve Türkiye’nin çok az yerinde bulunan kırmızı pullu Munzur Alabalığı var. Canlılar açısından böylesi zengin vadilerimizde baraj yapılırsa, hem hayvanlar hem de organik bitkiler yok olacak. Barajlar yerine ülkenin ihtiyacı olan enerji üretimi için güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilebilir enerji yatırımları yapılmalıdır. 

“Doğamız en büyük zenginlik”

Tunceli’yi ekonomik olarak kalkındıracak yerel ürünler nelerdir?

Çatışmalı ortam öncesi burada ciddi bir hayvancılık yapılıyordu. Hayvancılıkla uğraşan aileler, Nazimiye, Pülümür ve Ovacık’ta yaylalara çıkıyorlardı. Çemişgezek, Pertek’te de ciddi bir hayvancılık yapılıyordu. Bundan 30 yıl önce her ailenin 500 baş hayvanı vardı. Güvenlik sorunları olmadığı zamanlar, mera yasakları gelmeden çok ciddi bir potansiyel vardı. Hala hayvancılık yapan insanlar var. Fakat bu oran yüzde 50’ye düştü. Şuanda eskisi kadar olmazsa da belli yerlerde mera yasağı var. Geçmişte üretilen tulum peyniri ve tereyağı ilin ekonomisine çok ciddi bir katkısı oluyordu. Tunceli arıcılık konusunda çok ciddi bir potansiyele sahiptir. Valilik ve İl Tarım Müdürlüğü ile yaptığımız görüşmelerle bu arıcılığı geliştirmeye çalışıyoruz. Bu yerel kurumların arıcılığa teşvikle ilgili yeni yeni çalışmalar yapıyor. İnsanlar Ordu’dan Karadeniz’den arılarını buraya getiriyorlar. Burada yaptıkları balı “Tunceli balı” diye satıyorlar. Yörede bulunan zengin bitkilerden dolayı balımız çok kıymetlidir. Dışardan gelenlere karşı değiliz ancak biz organik bal üretmek istiyoruz. Dışardan gelenler ve yerel yöneticiler şeker kullanıyor. Ovacık bölgesinde organik nohut, fasulye barbunya yetiştiriliyor. Bir de Ovacık’ta tek başlı bir sarımsağımız var. Türkiye’nin hiçbir yerinde yok bu sarımsak çeşidi. Kendiliğinden doğal bir şekilde yetişen bir sarımsak türüdür. Bu sarımsak eskiye oranla pek bulunmuyor. Fiyatı da çok yüksek. Olduğu zaman 50 TL’den alıcı buluyor. İlimizde tulum peyniri, dut, çiftlik alabalığı, süt ürünlerinden peynir, tereyağı, ayran ve yoğurt üreten/satan firmalarımız mevcuttur. Organik tarım ve hayvancılık için ilimiz ciddi bir potansiyele sahiptir. 

Bu ürünlerin geliştirilmesi ve pazarının açılması için ne gibi girişimleriniz var?

Girişimlerimiz mevcut. Mesela burada arıcılar birliği var. Esas olarak onların işidir. Fakat biz de katkı sunuyoruz. Toplantılarına katılıyoruz. İl Tarım Müdürlüğü’nün yapması gereken işler var. Arıcılar Birliği’nin organik bal üretmeyle ilgili bir çalışması var. Birlik analizlerden sonra organik bal etiketini alıyor ve balı ona göre üretiyor.

İşverenlere Tunceli’de hangi alanda yatırım yapmasını önerirsiniz?

Geçen hafta Ankara’daydık Başbakan Binali Yıldırım’la bir toplantımız oldu. Bildiğiniz gibi son iki yıllık çatışmalı ortamdan dolayı bölgeye yatırımcı gelmiyor. Hükümette yeni bir proje kapsamında buraya yatırımcı getirmeye çalışıyor. Son teşvik programında tüm Güneydoğu Anadolu Bölgesi altıncı bölgede yer alırken bizi beşinci bölgeye almışlar. Altıncı bölgeye alınmamız için defalarca buradaki STK’larla toplantı yaptık. Bakanlar, Başbakan ve Cumhurbaşkanı nezdinde görüşmeler yaptık ama bu konuda bir değişiklik olmadı.

İtirazınızın sebebi nedir?

Burada kişi başına düşen milli gelirin yüksek olduğu söyleniyor. Ancak bize göre bu doğru değil. Niye? Çünkü barajlar yapıldı. Onlardan gelen bir para var. İkincisi zarar ziyandan dolayı gelen bir para var. Üçüncüsü güvenlik nedeniyle askeriyeye, emniyete devletin yolladığı bir para var. Bunların hepsini kişi başına düşen milli geliri yüksek gösteriyorlar. Ancak bunun kente bir faydası yok. Örneğin asker ve polis çarşıya çıkmıyor. Zarar ziyan parası geldiği zaman yine aileden bazıları il dışında olduğu için paranın büyük bir kısmı Tunceli’de kalmıyor. Barajlar yapıldığı zamanda teknik elamanın büyük bir kısmı dışardan geliyor. Bundan dolayı bizi beşinci teşvik bölgesine koydular. Şimdi cazibe merkezi programında Elazığ, Malatya ve Adıyaman ile aynı bölgedeyiz.

“Pakete iki itirazımız var”

Biz paketteki iki noktaya karşı çıktık. Birincisi Tunceli, Hakkari, Bingöl ve Şırnak gibi illere özel bir teşvik yasasının ve özel bir cazibe il programının yapılmasını istedik. Çünkü pakette en düşük yaptırımı yapan yatırımcıya 2 milyon katkı sunacağını ve 30 işçi çalıştırması şartı koşuyor. Biz diyoruz ki bizim gibi illere 2 milyon değil 500 bin TL’lik destekler verilirse, insanlar organize sanayide veya kendi arazisinde bir fabrika yapar ve 30 işçi yerine 10 işçi şartı konulsun. En azından böyle olunca insanlar gelip burada yatırım yapar. 2 milyonluk yatırım adımları Adıyaman’a, Malatya’ya ve Elazığ’a uyar. Çünkü orada potansiyel var. Herhangi bir çatışma ortamı yok. Bu illerde yapılacak yatırımlara bir itirazımız yok. İtirazımız, bizim gibi göç almış, sanayisi olmayan, bölgedeki çatışmalardan en çok zarar gören, nüfusu çoğalmayan iller içindir. Bizim gibi iller için hükümetin özel bir teşvik program yapmasını istiyoruz. Hükümetten cazibe iller programında bir değişiklik yapılmasını talep ettik. İkinci itiraz noktamız ise teşvik paketinde yeni yatırımcılar faydalanabiliyor. Talebimiz hala yatırımı devam eden eski yatırımcıların da bu teşvik paketinden yararlanmasıdır.

“Önceliğimiz barış ve huzur”

Yani?

Tabi ben her zaman söylüyorum. Bölgede bu çatışma ortamı bitmez ve barış süreci olmazsa insanların gelip burada yatırım yapma şansı yok. İnsanlar yatırım yaparken güvenli bir ortam arar. İkincisi pazar lazım. Bizde en büyük işletme Munzur Su’dur. Onun dışında pek bir işletmemiz yok neredeyse. Bu işletmemiz için bile ciddi bir ulaşım ve nakliye sorunu yaşıyoruz. İlimizde havayolu ve demiryolu yok. Yolların çoğu da 50 yıl önce yapılmış. Yapılması gereken köprüler var. Karayollarının yapması gereken çok ciddi çalışmalar var. İlçe yollarında ciddi sıkıntılar var. Şehrimizde sanayileşme yok gibi. Büyük bir tekstil veya mobilya fabrikası yok. 30 yıl önce büyük birkaç fabrika vardı kapandı. Barış sürecinde yatırım için yer tahsis edilen 43 yatırımcı geri gitti. Barış süreci bozulunca sadece 16 küçük işletme kaldı. Organizede tahsis ettiğimiz yerler var. Ama hala gelip başlamadılar. Altyapı sorunu da yok. 625 aktif üyemiz var.

Esnaf ve yatırımcıların talepleri nelerdir?

Bölgenin sıkıntılarından dolayı göçler yaşanıyor sürekli. Göç nedeniyle potansiyel olmadığı için esnaf doğal olarak bu çatışma ortamından etkileniyor. İstediği alışverişi yapmıyor. İkincisi bankalar gerekli krediyi vermiyor. Burada insanlar evini ipotek ediyor. Güvenlikten dolayı ekstra bir takım şeyler talep ediliyor. Bankalar bizim esnafımıza kredi vermiyor. Son dönemde bir nefes kredisi vardı. Bunu da ilimizde sadece 15 kişi alabildi. Beklentimiz KOBİ ve nefes kredisinden cazibe iller projesi kapsamında esnafımıza kredi verilmesidir.