Sağlık

TÜBİTAK da GDO geliştirebiliyor

TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Gıda Enstitüsü, genetik yapısı değiştirilmiş organizmaları saptıyor.

22 Kasım 2009 02:00

T24 - TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Gıda Enstitüsü (GE) genetik yapısı değiştirilmiş organizmaları (GDO) saptıyor. Bu amaçla MAM GE’de uluslararası standartlara uygun, DNA bazlı GDO analizlerinin sorunsuzca yapılabileceği bir laboratuvar var. Özellikle mısır ve soya kökenli gıda maddelerinde GDO’ya rastladıklarını belirten MAM yetkilileri, bazı Türk şirketlerinin politikaları gereği ürünlerinde GDO kullanmak istemediklerine dikkat çekiyor.

Cumhuriyet gazetesi Bilim ve Teknik ekinden Reyhan Oksay'ın habere göre TÜBİTAK MAM’daki Gıda Enstitüsü bünyesinde kurulmuş olan özel donanımlı laboratuvarda, ülkemize yurtdışından gelen veya yurtiçinde üretilen, gıda üretimi için kullanılacak gerek hammadde ve gerekse işlenmiş olan tarım ürünlerinin GDO içerip içermedikleri saptanabiliyor. GE’ye bağlı Gıda Mikrobiyolojisi ve Fermantasyon Teknolojisi Grubu’ndan Dr. İbrahim Yaman bu konuda bilgi verdi:

Türkiye’de sizden başka uluslararası akreditasyon almış başka GDO laboratuvarı var mı?

TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Gıda Enstitüsü (GE) bünyesinde yapılan GDO analizleri 2003 yılından beri Alman Akreditasyon Kurumu DAR-DAP tarafından akreditedir ve Türk sanayicisinin hizmetindedir. Yeni düzenlemelere göre Türkiye’de yapılan analiz akreditasyonlarının Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) tarafından yapılması gerektiği için bu süreç de paralel olarak devam etmekte. TÜBİTAK MAM GE’nin dışında böyle bir laboratuvar bulunmamaktadır.

Size ne sıklıkla analiz talebi geliyor? Bu süreç nasıl işliyor? Genellikle bu talep kimlerden geliyor?

GDO kapsamında TÜBİTAK MAM GE’ye yılda 100 kadar analiz başvurusu yapılmakta. Numuneler analiz yapılacak laboratuara uygun koşullarda sevk edildikten sonra, numunelerde var olan genetik materyal, yani DNA, izole edilip bu DNA içerisinde yabancı DNA (modifikasyonla aktarılan) var mı yok mu diye bakılır. Bazı durumlarda kantitatif olarak ne kadar olduğu belirlenir. Daha sonra bu sonuçlar müşteriye gizlilik çerçevesi içinde rapor edilir. Talepler genellikle gıda alanında faaliyet gösteren şirketlerden geliyor. Ayrıca, ithalat ve ihracat şirketleri de numune göndermekte.

Bir gıdanın modifiye gen içerip içermediğini anlamak için ne tür analizlerden yararlanıyorsunuz? Pahalı bir işlem mi?

Bir gıda ürününün GDO içerip içermediğini tespit etmek için DNA veya protein bazlı yöntemler var, en yaygın olanı DNA bazlı analizlerdir. Çünkü bu yöntemler, diğer yöntemlere göre çok daha hassastır; numuneler arası bulaşmanın, yani kontaminasyonun önüne geçilmesi gerekir. Bu nedenle özel olarak tasarlanmış temiz odalar kullanılmalı. TÜBİTAK MAM GE’de uluslararası standartlara uygun, DNA bazlı GDO analizlerinin sorunsuzca yapılabileceği bir laboratuvar kurulmuştur. DNA bazlı analizler, örnekten saflaştırılan DNA’nın uygun primerler kullanılarak “Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PCR)” yöntemi ile milyonlarca kez çoğaltılması esasına dayanır. Kalitatif analizlerde var veya yok şeklinde sonuç alınırken, kantitatif analizlerde yüzde oranı veya kopya sayısı olarak örnek içindeki GDO miktarı rakamsal olarak ifade edilir.

Bu analizler Enstitümüzde iş yoğunluğuna bağlı olarak 3 ile 8 gün arasında tamamlanabiliyor. Gerekli kit ve sarf malzemesinin yurtdışından temin edilmesinden dolayı diğer gıda analizlerine oranla biraz daha pahalıdır. Sıradan bir tüketici elindeki gıdanın GDO içerip içermediğini anlamak için bize başvurabilir.

Türkiye’de genellikle hangi besin maddelerinde GDO’lar bulunuyor?

Yapılan analizlerin sonuçları istatistiksel çıkarımlar yapmak için yeterli değil, fakat laboratuvarımıza gelen örneklerin bazılarında özellikle mısır ve soya kökenli gıda maddelerinde GDO’ya rastlamaktayız.

Dışarıdan ithal ettiğimiz GDO’lar nasıl geliyor? Herhangi bir gıda maddesinin içine önceden karıştırılmış olarak mı, yoksa katkı maddesi olarak mı? Veya tohum olarak mı?

Bu sorunun cevabını vermek zor. TÜBİTAK MAM GE’de çok farklı numunelerle karşılaşıyoruz ve bunların çoğu son ürün, yani tüketime hazır ürünlere ilişkin numuneler. Bunun yanı sıra mısır tanesi, soya fasulyesi, fındık, buğday, pirinç gibi hammadde olarak gelen numunelerimiz de var. Ürünün menşei ve nasıl ithal edildiği gibi konular sorumluluk alanımızda değil.

Cartagena Biyogüvenlik Protokolü’nden başka uymak zorunda olduğumuz ulusal bir yasal düzenleme var mı?

Ulusal Biyogüvenlik Kanun Taslağının yasalaşarak 2009’da yürürlüğe girmesi beklenmekte. Bu çerçevede GDO ve ürünlerinin, ithalatı, piyasaya sürülmesi, kapalı kullanımı, geçişi izne tabi olacak. Bu iznin verilmesi genel olarak aşağıdaki koşulların sağlanması durumunda verilecek;

a) İnsan, hayvan, bitki ve çevre sağlığı ile güvenliğinin tehdit edilmemesi,

b) Tüketicinin seçme özgürlüğünün ortadan kaldırılmaması,

c) Çevrenin materyal dengesinin ve ekosistem işleyişinin istenmeyen şekilde bozulmasına neden olunmaması,

d) GDO’nun kendisinin veya özelliklerinin istenmeyen şekilde çevreye yayılmaması,

e) Yerel çeşitlerin devamlılığının tehlikeye düşürülmemesi.

Ayrıca, yönetmelik ve tebliğlerle belirlenen eşik seviyelerinin üzerinde olan, gıda, yem ve işleme amaçlı GDO ve ürünlerin etiketlenmesi öngörülmekte.

TÜBİTAK'da GDO geliştirebiliyor

TÜBİTAK MAM Gıda Enstitüsü olarak GDO geliştirmek gibi bir misyonumuz yok. TÜBİTAK MAM Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü’nde (GMBE) ise, gıdalara yönelik olarak yürütülmekte olan GDO çalışması var olmakla birlikte, gıda hammaddesi olan çeşitli bitki türlerinde (tahıl, baklagil, meyve ve sebze gruplarında) istenilen tarımsal özellikler doğrultusunda ilgili genlerin bitki genomlarına transfer edilmesi ve GDO’lu bitki genomlarının analiz edilmesi yetkinliğine sahiptir.

Bu konuda  gerek nitelikli araştırmacılar gerekse cihaz/ekipman altyapısı var. TÜBİTAK MAM GMBE’de laboratuvar koşullarında  ve kontrollü ortamlarda çeşitli tahıl, baklagil ve hızlı büyüyen orman ağaçlarında transgen teknolojisinin kullanıldığı ARGE projeleri tamamlanmıştır.