Sağlık

TTB Başkanı Raşit Tükel: 4.5 milyon kişi primlerini ödemediği için sigorta kapsam dışında

"Hastalar, giderek cebinden daha fazla para ödüyor"

11 Mart 2018 12:18

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Merkez konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, Genel Sağlık sigortası'nın (GSS) çöktüğünü söyleyerek, aklaşık 4.5 milyon kişinin primlerini ödemediğini, bu yüzden sigorta kapsam dışında olduğunu belirtti. 

Cumhuriyet'ten Sibel Bahçetepe'nin haberine göre, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, ülkemizde sağlık çalışanları ve hekimler arasında tükenmişliğin önemli bir sorun olduğuna dikkat çekerek, 14 Mart Tıp Bayramı’nda bu yıl 15. yılını dolduran Sağlıkta Dönüşüm Programı ve beraberinde gelinen noktayı değerlendirdiklerini anlattı. Bu süreçte Genel Sağlık Sigortası’nın (GSS) çöktüğünü söyleyen Tükel, yaklaşık 4.5 milyon kişinin primlerini ödemediğini, bu yüzden sigorta kapsam dışında olduğunu söyledi. 14 farklı kalemden alınan katkı-katılım paylarına da dikkat çeken Tükel, hastaların giderek cebinden daha fazla para ödemek zorunda kaldığını anımsattı. Acil servislere, yılda 110 milyonu geçen başvurunun olduğunu da belirten Tükel “Biz her zaman tüm bireyleri kapsamı içine alan, kimsenin cebinden ek para ödemek zorunda kalmadığı, finansmanının primlerle değil genel bütçeden karşılandığı bir sağlık sistemini savunuyoruz” diye konuştu. Aile hekimliği sisteminde yaşanan sorunları da dile getiren Tükel, 2010 yılında tüm ülkede uygulamaya geçen birinci basamak aile hekimliği sisteminin de sorunlarla boğuştuğunu, performansa dayalı sözleşmeli çalışmanın, açık ceza puan sistemiyle sözleşme feshi baskısı altında olmanın ve ücret kesintileri uygulanması gibi durumların aile hekimlerini bıktırdığını belirtti.

"Emekli hekimlerin ücretleri açlık sınırının biraz üzerinde"

Sağlık çalışanlarının dört temel talebinin olduğunu anımsatan Tükel, şöyle konuştu: “Emekli hekim ve hekim ücretlerinin artırılması ve fiili hizmet zammı taleplerimizden ikisini oluşturuyor. Sağlıkta Dönüşüm Programı ‘verimlilik, kârlılık’ söylemleri ile ticari bir anlayışı hâkim kılarken, çalışan haklarını baskılamıştır. Bunun bir sonucu olarak, hekimler, uzun yıllardır düşük ve büyük bir kısmı emekliliğe yansımayan bir ücretlendirmeyle çalıştırılmaktadır. Hekimler emeklerinin karşılığı olan, güvenceli, görev tanımına ve liyakata uygun, tek işte çalışarak insanca yaşamaya yetecek bir ücret elde etmelidir. Kamudan emekli hekimlerin ücretleri açlık sınırının biraz üzerinde, yoksulluk sınırının ise oldukça altındadır. En düşük emekli hekim ücreti yoksulluk sınırının üzerinde, en düşük hekim ücreti ise yoksulluk sınırının iki mislinden fazla olmalıdır. İkinci önerimiz fiili hizmet zammı, yani yıpranma payımız. 2014’ten itibaren 11 kez, Cumhurbaşkanı, dönemin Başbakanı, Sağlık Bakanı, Sağlık Bakanı müsteşarı, fiili hizmet zammı üzerine ‘sağlık çalışanlarına müjde’ diyerek açıklama yapmış. O yüzden biz taleplerimizin başına şunu koyduk, ‘artık vaat istemiyoruz’ ”

‘Sağlıkta şiddet yasası şart’

TTB olarak önerdiğimiz Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı’nın yasalaşmasını istediklerini dile getiren Tükel, “Sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti artıran unsurlardan birini de, şiddeti uygulayan kişilerin cezalandırılmayacakları ya da ciddi bir yaptırımla karşılaşmayacakları düşüncesi oluşturuyor. Yasa tasarısı önerimizi, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete hoşgörü gösterilmeyeceği, şiddet suçlarının mutlak cezalandırılacağı düşüncesinin yerleştirilmesi açısından önemli görüyoruz” dedi.

"Mecburi hizmet yapmamış olmaları özel sağlık kuruluşlarında iş bulmalarını da zorlaştırıyor"

Hekimlere güvenlik soruşturması OHAL ile birlikte gündeme geldi. Çok sayıda hekimin, güvenlik soruşturmasının olumsuz gelmesi, maaş alamamaları, sosyal güvenlik ve sağlık güvencelerinden yoksun kalmaları, uzmanlık eğitimi hakkını kaybetmeleri nedeniyle giderilemez bir mağduriyet içinde olduğunu aktaran Tükel, “Tıp fakültelerini bitiren genç hekim arkadaşlarımız aylardır güvenlik soruşturması nedeniyle bekletiliyor. Bunların sayısı 300’ü geçmiş durumda. Bizzat Sağlık Bakanlığı’nın verdiği bilgilere göre 187 genç hekimin güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığını biliyoruz. Güvenlik soruşturmalarının herhangi bir hukuki zemini yok. Güvenlik soruşturması olumsuz gelen hekimler; kamu görevi yapamamalarının yanı sıra, uzmanlık eğitimi hakkını da kaybedebilmektedir. Mecburi hizmet yapmamış olmaları özel sağlık kuruluşlarında iş bulmalarını da zorlaştırıyor. Bu uygulama sürdükçe işsiz, ucuz ücretlerle özel sağlık kuruluşlarında çalışmak durumunda olan hekimlerin sayısı artacak. Güvenlik soruşturmaları ile muhalif olarak bilinen tıp öğrencilerinin hekimlik yapmaları engelleniyor. Tıp fakültesinde bir öğrenci kulübünün faaliyetlerine ya da öğrenci etkinliğine katılmak güvenlik soruşturmasının olumsuz gelmesi için yeterli olabiliyor” ifadelerini kullandı.

"İyi hekimlik yapmak için mücadelemizi sürdüreceğiz"

Tükel, TTB’ye yönelik operasyonu ise şöyle değerlendirdi: “TTB olarak kamu kurumu niteliğimizden gelen toplumsal görevlerimizi unutmuyoruz ve barış içerisinde bir araya yaşamayı savunmayı koşullara bağlı olmadan her durumda ifade ediyoruz. Daha önce bunu Erdal Atabekler, Nusret Fişekler, Füsun Sayekler yapmıştır. Mesela 1985’te idam cezasının kaldırılması için Fişek başkanlığındaki Merkez Konseyi Cumhurbaşkanı, Başbakan ve milletvekillerine mektup yazmıştır. Bunun sonucunda yargılanmışlardır. 2000’de 19 Aralık Hayata Dönüş operasyonları sonrasında açlık grevleri ile ilgili açıklama yapmış, insan yaşamının önemine işaret etmiştir. Gezi olayları sonrasında Sağlık Bakanlığı İstanbul, Ankara ve Hatay’daki tabip odalarının yönetim ve onur kurullarını görevden almak için soruşturma açmıştır. Yetkisiz biçimde revir kurarak sağlık hizmeti vermek suretiyle amaçları dışında faaliyet gösterdikleri iddiasıyla... Bu davaların hepsi beraatla sonuçlanmıştır. TTB olarak biz yaşam hakkını ifade eden açıklamalarda bulunduk ve yine bir soruşturmaya tabi olduk, bu kez gözaltı da gündeme geldi. Ülkemizde demokratik ve özgürlüklerin olduğu bir ortamda iyi hekimlik yapmak için mücadelemizi sürdüreceğiz.”

14 Mart Tıp Bayramı uzun yıllardır bayram havasında kutlanmıyor. Sağlıkta Dönüşüm Programı ve beraberinde getirilen performansa dayalı ödeme sistemi, kısa sürede çok sayıda hasta bakılması, acil servislerde aşırı yığılmalar, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, birinci basamak aile hekimliği sisteminde yaşanan sorunlar gibi daha birçok neden, sağlık çalışanında mutsuzluğa ve tükenmeye neden oluyor. TTB, 14 Mart Tıp Bayramı öncesi, 11 Mart’ta Ankara İnşaat Mühendisleri Odası’nda “Hekimler Buluşuyor” adlı bir etkinlik düzenleyerek, 14 Mart taleplerini dile getirecek ve hekimlik mesleğiyle değerlerine sahip çıktıkları mesajını verecek. İstanbul’da ise, 14 Mart Tıp Bayramı etkinlikleri kapsamında, 10-18 Mart tarihleri arasında bir dizi etkinlik yapılacak. 18 Mart pazar günü hekimler beyaz önlükleri ile saat 12.00’de Tünel’den Taksim’e yürüyecek.

"Meslek örgütleri, meslek etiğini belirliyor"

“Türk ve Türkiye isimlerinin kaldırılması, birden çok meslek kuruluşunun kurulması, serbest meslek icrasında üyelik koşulunun kaldırılması gibi değişiklikler planlanıyor. Bu müdahaleler bir mesleğin nasıl icra edileceğine bir otoritenin karar vermesini hedefliyor. Meslek örgütleri, meslek etiğini belirliyor, mesleki denetim yapıyor, o mesleğin toplum yararına uygulanıp sürdürülebilmesini sağlamak için çalışıyor. Kamu kurum niteliğinde olarak tarif edilmesi de bundan kaynaklı. TTB, 1953 yılında yasayla kuruldu. Kaynağını anayasadan alıyor, bütün organları seçimle işbaşına gelen, özerk, demokratik bir meslek kuruluşu. Meslek kuruluşlarının isimlerinden Türk ve Türkiye ibarelerinin kaldırılması yönündeki girişimler; bu kuruluşların toplumsal kapsayıcılığını ortadan kaldırmaya, meslek uygulama alanlarında toplum adına bilgi üretme, mesleği geliştirme ve toplumsal denetim işlevlerini yok etmeye yönelik. Zorunlu üyelik kaldırılırsa ve bir meslek alanında birden çok meslek kuruluşunun kurulmasına izin verilirse, o zaman şu sorular akla gelecek: Bu alana ilişkin ihtiyaçların belirlenmesi kim tarafından yapılacak, meslek disiplinini kim sağlayacak? Bir meslek alanı için çok başlılığın olduğu, kararların yukarıdan ve merkezi düzeyde alındığı bir sistem meslek kuruluşlarının kamu kurum niteliği üzerinde ciddi bir tahribata neden olacaktır. Bu durumda, hükümetin istemediği bir şekilde davrandığınızda, etkisizleştirme, işlevsizleştirme gibi bir uygulama ile karşılaşmış oluyorsunuz.”