Gündem

The Guardian'dan tutuklu gazeteciler dosyası: Bazen bu saçmalığa gülüyorum!

The Guardian gazetesi, Türkiye'deki tutuklu gazeteciler hakkında yayımladığı haberde Ahmet Altan'ın, anılarını kitaplaştıracağı bilgisini verdi

23 Mart 2017 22:24

İngiliz gazetesi The Guardian, Türkiye gazetecilerin tutuklanması hakkında kapsamlı bir dosya-haber yayımladı. Haberde, tutuklanan gazetecilerin ‘gülünç’ suçlamalarla karşı karşıya bulunduğu ve kötü muameleye maruz bırakıldığı belirtildi.

Guardian, hapiste bulunan gazeteci Ahmet Şık, gazeteci-yazar Ahmet Altan ve akademisyen Mehmet Altan’ın yanı sıra 15 Temmuz sonrası tutuklanıp serbest bırakılan yazar Aslı Erdoğan, dilbilimci, yazar ve çevirmen Necmiye Alpay ile Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi, gazeteci Erol Önderoğlu’nun tanıklıklarına yer verdi.

 

Ahmet Şık: Ait olmadığımız bir geçmiş, öngöremediğimiz bir gelecek

 

Gazete Duvar’da yer alan habere göre, dört ayı aşkın süredir cezaevinde olan Ahmet Şık, eşi Yonca Verdioğlu Şık aracılığıyla “Cezaevinde olmak zor. Gazetecilik faaliyetleriniz suç sayıldığında daha da zor. Bir boşlukla çevriliyiz: Ait olmadığımız bir geçmişle, öngöremediğimiz bir gelecek arasında sıkışmış durumdayız” dedi.

Şık, “Her şeyi duyuyor olsanız bile sağır, her şeyi görüyor olsanız bile kör, her şeyi açıklayabiliyor olsanız bile dilsiz hissediyorsunuz. Şu an böyle bir noktadayım” diye konuştu.

 

Ahmet Altan: Robınson Crusoe gibi hissediyorum

 

Beş ayı aşkın süredir cezaevinde olan Ahmet Altan, avukatlar aracılığıyla verdiği demeçte cezaevindeki anılarını kitaplaştıracağını açıkladı. Altan, “Bize yöneltilen suçlamaların gülünç olduğu doğru. Hiçbir anlam ifade etmiyorlar fakat sorun şu ki, bugün bu anlamsızlık Türkiye’de yaşam tarzı haline gelmiş durumda. Sanki terk edilmiş bir adada yaşıyor gibiyim. Robinson Crusoe gibi hissediyorum ama gemimin ne zaman geleceğini bilmiyorum” dedi.

 

Mehmet Altan: Bütün hislerimi erteliyorum

 

Ahmet Altan’la aynı süredir cezaevinde olan akademisyen kardeşi Mehmet Altan, “Hiç fiziksel tehdit hissetmemiş olsam da, bütün varoluşsal his ve fikirlerini ertelemem gerekti. Olgun bir zihnin hiçbir ihtiyacının karşılanmadığı bir ortamda tutuluyoruz. Çizgili pijama giymek gibi. Hiçbir neşe veya his içermeyen, çok dar bir hayat” diye konuştu. Eski Star gazetesi yazarı, “Türkiye’de bir gün hukukun üstünlüğü yeniden tesis edilirse, bir saniyeliğine bile şüpheli sayılmayacağımdan eminim. Şu an şüpheli olmamın tek nedeni demokrasi talep etmiş olmam” dedi.

 

Necmiye Alpay: En kötüsü, bilmemekti

 

Kapatılan Özgür Gündem gazetesinin yayın danışma kurulu üyesi olarak dört ay cezaevinde tutulan Necmiye Alpay, o günler hakkında şu yorumu yaptı: “Belki de en kötüsü bilmemekti. Yakında özgür kalacak mıyız yoksa burada mı kalacağız? Bugün Türkiye’nin hali de böyle. Ülkemizi neyin beklediğini bilemiyoruz.” Alpay, sorgusunda basın ve ifade özgürlüğünü desteklediğini, Kürt sorununda demokratik ve barışçıl çözüme inandığını söylediğini aktararak “Dayanışma içinde olduğunuzu söylediğiniz anda bittiniz demektir” ifadelerini kullandı.

 

Aslı Erdoğan: Tecavüze uğramış gibi hissettim

 

Kapatılan Özgür Gündem gazetesinin yayın danışma kurulu üyesi olarak dört ay cezaevinde tutulan bir diğer yazar olarak Aslı Erdoğan da, “Çok öfkeliydiö çünkü hukuksuz olduğu açıktı. Bir gazete terör örgütü olamaz ve ben 2013’ten bu yana köşe yazısı yazmamıştım” dedi. Cezaevinde yasak olmasına rağmen tuvalette çiçek yetiştirmeye çalışan kadınların kendisini çok etkilediğini anlatan Erdoğan, “Yakalanınca çiçeklerin kendilerinde kalması için yalvardılar. Bu beni ağlattı” diye konuştu. Bir süredir annesiyle kalan Erdoğan, kısa süre önce kendi evine gittiğinde tüm eşyalarının polis araması sırasında darmadağın olduğunu anlatarak, “Tecavüze uğramış gibi hissettim. Yazarlara bunu yapıyorlar çünkü ne kadar acı verdiğini biliyorlar” dedi.

 

Erol Önderoğlu: En zoru, ailemle camın arkasından konuşmaktı

 

Özgür Gündem gazetesinin ‘Nöbetçi Eş Genel Yayın Yönetmenliği’ kampanyasına katıldığı için 10 gün tutuklu kalan gazeteci Önderoğlu “En zoru, eşim ve oğlumla ziyarete geldiklerinde camın arkasından konuşmaktı “ dedi. Önderoğlu, “Cezaevinde fiziksel hasar görmedim ama mesleğimin artık hükümet tarafından hoş karşılanmadığını ve tehdit addedildiğini hissettim” diye konuştu. 

Haberin İngilizce orjinalini görmek için tıklayın...