Gündem

Temel Karamollaoğlu'ndan Cüneyt Özdemir'e: Bu konuyu sizinle 'saadet çayı' eşliğinde konuşmak isterdim

"Bunun dışında atılacak bir adımın ülkemize bedeli çok ağır olacaktır"

07 Mart 2018 17:33

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, gazeteci Cüneyt Özdemir'in Twitter üzerinden şeker fabrikaları hakkında sorduğu soruyu yanıtladı. "Cüneyt Bey, ülkemiz için çok önemli olan bu meseleyi sizinle 'saadet çayı' eşliğinde konuşmak isterdim" diyen Karamollaoğlu, "Türkiye bir çok üründe olduğu gibi şekerde de ithalatçı olmamalı ve şeker pancarı üretiminde süreklilik sağlanmalıdır" yanıtını verdi.

Özdemir, sosyal medya aracılığıyla Saadet lideri Karamollaoğlu'na "Şeker fabrikalarının kapatılması ile ilgili sizin görüşünüz nedir?" sorusunu yöneltti.

Karamollaoğlu'nun Özdemir'e verdiği yanıt şöyle:

Cüneyt Bey, ülkemiz için çok önemli olan bu meseleyi sizinle 'saadet çayı' eşliğinde konuşmak isterdim.

Ancak mevcut şartlarda bu çok mümkün gözükmüyor. O sebeple özetle kanaatlerimizi buradan ifade edelim.

Şeker fabrikaları, tarımdan hayvancılığa, doğadan sağlığa, sanayileşmeden bölgesel kalkınmaya birçok konuyu kapsayan milli meseledir.

Bütün boyutlarıyla düşünüldüğünde özelleştirilmeleri ciddi riskler barındırdığı gibi tüm toplumu da kaygılandırmaktadır.

Bu fabrikaların özelleştirilmesinde bizim en büyük kaygımız özelleştirilmenin ardından kapatılma ya da devre dışı bırakılmaları ihtimalidir.

Zira özelleştirildikten sonra beş yıl üretim yapacak diye madde olsa bile altıncı yılda özel sektör “zarar ediyorum ve artık şeker üretemiyorum” diyebilecektir.

Fabrikaların devre dışı kalmasının ardından pazar payını artıracak olan ve insan sağlığı açısından ciddi tehlike arz eden nişasta bazlı şeker de endişe duyduğumuz bir diğer husustur.

Ayrıca özelleştirmelerin gerekçesi olarak, şeker fabrikalarında maliyetlerin yüksek olması ve fabrikaların kamu eliyle yürütülemediği gösteriliyor.

Oysa birçok kamu raporuna da yansıdığı üzere sektöre 2000 yılından bu yana sürdürülebilir bir yapı oluşturması için gerekli yenileme, modernizasyon ve otomasyon yatırımları yapılmamıştır.

Bununla birlikte 25 fabrikanın gelir bilançoları konsolide edildiğinde büyük kârlar sağlamasa da bir bütün olarak zarar eden bir yapı söz konusu değildir.

Ayrıca Pankobirlik çatısı altında çok başarılı şekilde işleyen ve örnek modeller arasında gösterilen şeker fabrikaları, gerekli ilgi gösterildiği takdirde bir bütün olarak Türkşeker’in ekonomiye yük olmadan kamu mülkiyetinde verimli işletmeler olabileceğini gösteriyor.

Özetle ifade edecek okursak, Türkiye bir çok üründe olduğu gibi şekerde de ithalatçı olmamalı ve şeker pancarı üretiminde süreklilik sağlanmalıdır.

Bunun için şeker fabrikaları, Almanya, Fransa, Polonya vb. AB ülkelerinde olduğu gibi pancar üreticisi ve şeker işçisinin içinde bulunduğu ancak devletin de denetlediği bir şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.

Bunun dışında atılacak bir adımın ülkemize bedeli çok ağır olacaktır.