Gündem

TBMM Aladağ Komisyonu yarın toplanıyor; çalışmalara referandum arası verilecek mi?

Aladağ Yurt Yangını Araştırma Komisyonu’nun CHP ve MHP’li üyeleri komisyona ara verilmemesinden yana

21 Şubat 2017 21:43

TBMM’de Başkanlık Divanı üyelerinin tümünün AKP’den oluştuğu Aladağ Yurt Yangını Araştırma  Komisyonu görev dağılımından sonra ilk toplantısını yapıyor. Komisyonunun çalışma usullerini ve yol haritasını belirlemesi bekleniyor. 16 Nisan’da yapılacak referanduma giden süreçte komisyonun çalışıp çalışmayacağı merak ediliyor.  Komisyon Üyesi CHP’ İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın komisyon çalışmalarının geç başladığına dikkat çekerek referandum arası verilmeden toplantıların devam edebileceğini söyledi. MHP’nin Komisyon üyesi Aydın Milletvekili Deniz Depboylu da, komisyonun  referandum arası  vermeden  çalışmasından yana  olduğunu söyledi.

Meclis Aladağ Komisyonu, Adana Barosu İHD gibi çok sayıda sivil kitle örgütlerince yakından  izlenecek.   

 

“Süleymancılar cemaati yurdu iddiaları”

 

Adana’nın Aladağ İlçesi’nde 29 Kasım 2016 tarihinde 11’i çocuk 12 insanın hayatın kaybettiği yurtla ilgili çeşitli iddialar ortaya atılmıştı.  Yatılı kız öğrenci yurdunun Süleymancılar cemaatine ait  olduğu basında yer almıştı.

Adana Barosu itirazıyla serbest bırakılan 4 dernek yönetici tutuklandı

 Yurt yangını olayında soruşturma henüz tamamlanmadan, iddianame hazırlanarak kamu davası açılmadan, 4 dernek yöneticisi tahliye edilerek serbest bırakılınca Adana Barosu’nun itirazı sonucu yeniden tutuklandı. Aladağ Sulh Ceza Mahkemesi itirazları tekrar değerlendirerek tahliye edilen 4 kişi hakkında tutuklama kararı verdi.

 

İHD:  Konya’da 17 çocuğun öldüğü olayla ilgili soruşturma 8 yıldır sürüyor

 

Aladağ olayının ardından İnsan Hakları Derneği (İHD)  Genel Merkezi yazılı açıklamasında 2008 yılında yaşanan Konya’nın Taşkent  İlçesinde 17 çocuk ve bir eğitmenin  dini eğitim veren bir kursta  çıkan yangında hayatını kaybettiği olayı hatırlatarak şunları  söyledi:

2008 yılında Konya ili Taşkent ilçesinde sonradan ruhsatsız olduğu anlaşılan ve çocuklara yatılı dini eğitim veren bir kurs merkezinde çıkan yangında 17 çocuk ve bir eğitmen hayatını kaybetmiş, 29 kişi de yaralanmıştı. 8 yıldır süren soruşturmada ne yazık ki halen sorumlular bulunup yargı önüne çıkarılmamıştır. Benzer bir olay 2015 yılında Diyarbakır ili Kulp ilçesinde meydana gelmiş ve burada kalan 12 çocuktan 6’sı çıkan yangında hayatını kaybetmiş, sorumlular halen bulunamamıştır.

 Son olarak, 29 Kasım 2016 günü Adana ili Aladağ ilçesinde yine ilkokul çağında olan çocukların kaldığı ve dini bir cemaate yakın olduğu iddia edilen öğrenci yurdunda çıkan yangında 11’i çocuk olmak üzere toplam 12 kişi yanarak hayatını kaybetmiş ve 24 çocuk da yaralanmıştır.

Yaşanan bu toplu çocuk ölümlerinin makul şüphelisinin; faillerin basiretsiz ve sorumsuz yönetim anlayışı, bu anlayıştan güç ve cesaret alarak derme çatma mekânlarda zorunlu eğitim çağındaki çocukların ve ailelerinin ekonomik yoksunlukları ile dini inançlarını sömürü ve  istismara konu eden, buna göz yuman anlayış olduğunu belirtmek gerekir. Şüpheli ve faillerin; derme çatma mekânlara ruhsat veren, denetim sorumluluğunu ve denetim raporlarının gereğini yerine getirmeyen kamu yönetimi anlayışı olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Kuşkusuz ki her ebeveyn, kendi inançsal öğretilerini çocuklarına öğretme hakkına sahiptir. Ancak her yurttaşa kamusal, nitelikli ve  ulaşılabilir eğitim ve barınma hizmetini sunması gereken devlet yönetiminin bu sorumluluğunu yerine getirmemesi, yoksul vatandaşları böylesi denetimsiz yerlere muhtaç bırakmakta ve bu tür facialara davetiye çıkarmaktadır. Ayrıca, geçmiş yıllarda benzer şekilde yaşanan faciaların faillerinin halen bulunup cezalandırılmamış olması da yeni faciaların yaşanmasına zemin hazırlamaktadır.

Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası çocuk hakları sözleşmelerinde ifadeleri bulunan tüm hakların çocuklarımız için kullanılabilir olmasını sağlamaya yönelik gerekli adımlar hızla atılmalıdır. Eğitime, sağlığa, sosyal güvenliğe, barışa ve özgür yaşama ulaşamayan tek bir çocuğumuz kalmamalıdır.