Gündem

'Davutoğlu emanetçi değil; AK Parti aşkımı ve kavgamı önce Allah'a, sonra size emanet ediyorum'

AKP'ye veda eden Erdoğan, paralel yapıyla mücadeleye devam vurgusu yaptı

27 Ağustos 2014 13:44

10 Ağustos'ta yapılan halkoylamasında 12. Cumhurbaşkanı seçilen Başbakan Tayyip Erdoğan, yeni konumu nedeniyle katılması tartışma konusu olan AKP'nin 1. olağanüstü kongresinde kurucusu olduğu partisine "Sizinle birlikte yol yürümeye devam edeceğim" diyerek veda etti. AKP Genel Başkanı ve Başbakan adayı olarak ilan ettikleri Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun "paralel yapıyla mücadele kararlılığı ve Türkiye ve dünya meselelerine vukufiyeti" nedeniyle seçildiğini vurgulayan Erdoğan, "Birçok gazeteler yazıyor çiziyor. Bu bizim değerlerimizde kültürümüzde yok. Sayın Davutoğlu bir emanetçi değildir. Bunun böyle bilinmesini istiyorum" dedi. Erdoğan veda konuşmasında "paralel yapı" olarak adlandırdığı Fethullah Gülen cemaati ile mücadeleye özel bir yer ayıran Erdoğan, "Kimse Cumhurbaşkanlığı'nda paralel yapı hakkında sessiz kalmamı beklemesin. Hükümetimiz de kararlılıkla paralel yapıya karşı mücadeleyi sürdürecektir" dedi. Paradan altı sıfır atılması durumunda "anıracaklarını"  öne sürdüğü köşe yazarlarının "anırmasını beklediğini" belirten Erdoğan, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nu, kişisel itirazını açıklamasına rağmen Adli Yıl açılış törenine davet eden Yargıtay Başkanlar Kurulu'na tepki gösterirken "Hukuk sistemi bir avuç haşhaşinin şantajına bırakılamaz” dedi.

12. Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan, Ankara Arena'dadelegeler ve binlerce davetlinin katılımyla yapılan AKP'nin 1. Olağanüstü Kongresi'nde partisine veda etti. Erdoğan, "Adalet ve Kalkınma Partisi'ni, yani aşkımı, sevdamı, tutkumu, kavgamı da önce Allah’a, sonra sizlere emanet ediyorum" diye konuştu. "Eski küslükleri, dargınlıkları, gerilimleri, kamplaşma ve kutuplaşmaları bir kenara bırakalım diyoruz" görüşünü dile getiren Erdoğan, "Ama bakıyorsunuz ana muhalefetin başındaki zat, yarın halkın seçtiği yemin törenine katılmayacağını söylüyor. Yani oraya katılmamakla bize ne kaybettirir? Hiçbir şey. Ama kendisinin çok şey kaybedeceğini tekrar hatırlamak isterim. Çünkü biz bu yolda birileriyle yürümedik, milletimizle yürüdük, milletimizle de buralara geldik" dedi.

Erdoğan konuşmasına, kürsüye  çıkarken yanına gelen genç bir partilinin kendisine söylediklerini aktararak başladı.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

Geçmişte malum partimizin kuruluşunda bir küçük yavru bir altın bize göndermişti. Kızımız diyor ki “benim altınım yok ama sevgim var kabul eder misiniz” diyor.

Saygıdeğer divan, çok değerli kardeşlerim, kıymetli misafirler, sevgili yol arkadaşlarım, sevgili kader arkadaşlarım, sevgili genç kardeşlerim, değerli hanım kardeşlerim, değerli beyefendiler, sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum.

Allah’ın selamı, rahmeti,  bereketi hepimize olsun diyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 1. Olağanüstü Büyük Kongresi’nin ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz, yeryüzündeki tüm dost ve kardeşlerimiz için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.

Tüm delegelerimize, teşkilatımızın tüm mensuplarına, 81 vilayetten gelen her bir kardeşime hoş geldiniz diyorum.

13 yaşındaki AK Parti teşkilatı kuşkusuz her türlü övgüyü ziyadesiyle hak ediyor. 14 Ağustos 2001’den bugüne kadar AK Parti teşkilatında görev almış, kurucularımızdan MKYK üyelerimize, genel başkan yardımcılarımızdan bakanlarımıza, vekillerimizden il ilçe başkanlarımıza, belde ve köy temsilcilerimizden sandık müşahitlerimize kadar tüm gönüldaşlarımızı selamlıyorum.

Teşkilatımızda görev yapmış, kendileriyle yol yürüdüğümüz, bugün aramızda bulunmayan, ahirete intikal etmiş kardeşlerimin mekânlarının cennet olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Elbette ki kadın kollarımızı bir kez daha özellikle selamlıyorum.

 

'Hareket hanım kardeşlerimizin sayesinde bugünlere ulaştı'

 

Bu hareket hanım kardeşlerimizle güç kazandı, onların yüreklerini ortaya koymaları sayesinde bugünlere ulaştı. Bu kutsal davayı bir anne şefkatiyle, hanım zerafetiyle adeta bir oya gibi, nakış gibi işleyen hanım kardeşlerimize bugün bir kez daha şükranlarımızı sunuyorum.

Sevgili gençler, AK Parti’nin bu AK teşkilatın, alnı ak, yüreği ak, bahtı ak gençleri, sizleri bir kez daha gönülden selamlıyorum.

Sizlere her zaman inandım, her zaman güvendim. Gençler, sizler bu milletin umudusunuz. Sizler, yeryüzündeki tüm mazlumların umudusunuz.

İstikbalin siyasetçileri, yarının idarecileri, bugün sizleri çok farklı, çok daha samimiyetle, muhabbetle selamlıyorum. Buradan sınır karakollarında gözünü değil, gönlünü namlunun ucuna koyarak vatanının nöbetini tutan genç Mehmetleri, Mehmetçikleri, askerimizi, polisimizi özellikle selamlıyorum.

Saraybosna’da, Kosova’da, Somali’de, Lübnan’da, Afganistan’da Türkiye’nin mertliğinin, yiğitliğinin, kadirşinaslığının, barışa olan sevdamızın neferleri olan Mehmetlerimizi selamlıyorum. Allah hepsinin yar ve yardımcısı olsun.

Dün yani 26 Ağustos’ta, Malazgirt Zaferimizin 943. yıldönümünü idrak ettik. 23 Ağustos’ta Çaldıran Zaferi’nin 500. yıldönümünü idrak ettik.

100. yıldönümünü idrak ettiğimiz 1. Dünya Savaşı’nda şehit ve gazi olan ecdadımızı hürmetle yad ediyorum. Şehadetinin 100. yılına eriştiğimiz Sarıkamış şehitlerine, Çanakkale şehitlerine Rabbimden rahmet niyaz ediyorum.

3 gün sonra 30 Ağustos’ta büyük zaferin 92. Yıldönümünü idrak edeceğiz.

Kıbrıs ve Kore şehitlerimizin, terörle mücadelede şehit olan polis, asker ve şehitlerimizi aynı şekilde rahmetle anıyor, vefat etmiş gazilerimize Allah’tan rahmet, hayattaki gazilerimize uzun ve hayırlı ömürler niyaz ediyorum.

10 Ağustos’ta bu teşkilat tarih yazdı. Sizlerin Allah’ına kurban. Siz dağ taş demediniz, siz kar kış demediniz. Durmak yok yola devam dediniz. Ve bütün zorluklara göğüs gererek çalıştınız. Her bir vilayetimizde, ilçe, belde ve köyümüzde aşkla, şevkle, gayretle çalıştı.

Bunun neticesinde sizler, sadece Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesine şahitlik etmediniz, bu tarihi hadiseyi bizzat sizler kendi ellerinizle inşa ettiniz.

Sizlere sonsuz teşekkür ediyorum. Gayretleriniz, emekleriniz, alın teriniz, dualarınız için sizlere teşekkür ediyorum.

Şahsımı Cumhurbaşkanı adayı olarak gösteren grubumuza, 10 Ağustos’a kadar gece gündüz çalışan teşkilatımızda her bir arkadaşımıza teşekkür ediyorum.

Artık bir tur, iki tur, üç, dört yok. Hemen ilk turda, sizler bu kardeşinizi cumhurbaşkanı seçtiniz.

Adaylık, seçilme ve sonrasındaki süreç Anayasa ve yasalar çerçevesinde icra ettirildi. AK Parti, unutmayın, her zaman ilklerin partisi olmuştur.

Bugün bu olağanüstü kongrede 13 yıldır gururla taşıdığım AK Parti’nin Genel Başkanlık vazifesini artık sizlere teslim ediyorum.

Genel Başkanlık vazifem 13 yıl 13 gün sonra nihayete erdi. Yarın inşallah saat 14’te mazbatamızı teslim alacak, 11,5 yıl boyunca üstlendiğimiz Başbakanlık vazifesini bırakacak, Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmiş olacağız.

1 Temmuz’da adaylığımın açıklandığı toplantıda bunun bir nihayet olmadığını, bir son, bir bitiş olmadığını, yeni bir başlangıç olduğunu ifade etmiştim.

Sonrasında yaptığımız tüm toplantılarda, mitinglerimizde, balkonda da aynı şekilde bu hususun altını kalın çizgilerle çizmiştim.

Kardeşlerim bugün değişen sadece şekildir. Bugün, öz değişmiyor, bugün partimizin yüklendiği misyon, davamızın ruhu, hedef ve ideallerimiz değişmiyor. Bugün sadece ve sadece isimler değişiyor. Her zaman ifade ettim.

Kudüs’e doğru yürüyen, Kudüs’ü bir barış yeri yapmak için ilerleyen Selahaddin Eyyübi’nin askerlerinin duyguları neyse, bizim duygularımız da aynen odur.

Gençler, şunu unutmayın, “ben yoksam dava da yok” diyenler, daha en başta kaybetmiş olanlardır. Gençler, şunu unutmayın, “ben olmazsam dava ilerleyemez” diyen, davanın ruhunu, özünü anlayamamıştır.

 

'İlk Meclis' vurgusu

 

“Bu dava ancak benim ismimle ayakta kalabilir” diyen, kibir tuzağına düşmüştür. İstişareyi, danışmayı, ortak aklı dışlayan, ortak kararı şahsi beklentileriyle uyuşmadığı için beğenmeyen, haksızlık etmiştir. Bu dava hiçbir zaman koltuk davası olmamıştır.

Bu dava hiçbir zaman tarihin hiçbir döneminde, makam davası, rütbe paye davası olmamıştır. Bu dava şahsi hırsları kibri fitneyi ve nifakı kıskançlığı çelme takmayı başkasının kuyusunu kazmayı her zaman dışlamış bir davadır. Tarih davasına ihanet edenlerin nasıl onursuzca yok olup gittiğinin örnekleriyle doludur. Bizim dahi yakın tarihimiz davasına ihanet eden, kendisini seçen millete ihanet edip zillete düşen isimlere şahit olmuştur. İşte onları hiç kimse hatırlamıyor ve hatırlayamayacak. Onların iftiralarını kimse hatırlamıyor, hatırlamayacak. Okyanus ötesinden gelen telefonla istifa edenler, darbecilerin haberlerini inanları bugün kimse hatırlamıyor ve hatırlamayacak bunu böyle biliniz.

Safını cesaretten yana belirleyenler bugün şerefleriyle buradalar. Başkalarının oyuncağı olanlar ise çoktan unutuldular. Unutulmayan namzet adaylar da yok değil ha. Var. onlar da vakti saati geldiğinde o çöplüğün içerisinde yerlerini alacaklardır. Bu büyük dava nice isimler gördü. O isimlerin hepsi geldi geçti, ama dava burada. İsimler değişecek, hepimiz faniyiz. 

Rabbimden duam odur ki, şahsımı da yol arkadaşlarımı da bu davanın neferleri olarak her zaman hayırla hatırlanmamızı bize nasip etsin. Bizleri şu anda ekranları başında izleyen aziz milletim, şunu ifade etmek isterim ki, bizim sancaktarlığını yaptığımız dava 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin davasının ta kendisidir. Bizim davamız Türkiye davasından ayrı bir dava değildir. Biz Türkiye için de farklı bir istikamete bakan, farklı hedefler peşinde yürüyen bir hareket değiliz. 91 yıllık cumhuriyet tarihimiz boyunca özü ve ruhu değiştirmeye, Türkiye’yi bu dava yürüyüşünden koparmaya yönelik girişimler olmuştur. Millet izin vermemiştir.

Buraları unutmayın gençler. Meclis kürsüsünün arkasına hangi emri ilahi konmuştu biliyor musunuz? Onlar işlerini istişareyle yaparlar mealindeki şura suresinin 38’nci ayeti yazılmıştı. İlk Meclis’teki muhteva tam anlamıyla bir Türkiye manzarasıydı. Orada Türkler vardı, Kürtler vardı, Araplar vardı, Çerkezler vardı, Arnavut vardı, Boşnak vardı, Sünniler vardı, Aleviler de vardı. Milletin bütün unsurları, kurtuluş savaşını sevk etmek için gönül birliği yapmışlardı. Türkiye Cumhuriyeti’nin mayası işte orada atılmıştı.

 

‘Birbirine benzeyen fertler imal edilmek istendi’

 

Farklılıklar bir zenginlik olarak görülecek, Osmanlı coğrafyasındaki bir arada yaşama kültürü Türkiye Cumhuriyeti’nde de devam edecektir. Sonraki yıllarda buna devam edilemedi. Devlet milletine istikamet çizmek istedi. Devlet vatandaşına her şeyine karışmaya, kılık kıyafetine müziğin dahi şekillendirmeye çalıştı. Adeta tornadan çıkmış gibi şeklen fikren birbirine benzeyen fertler imal edilmek istendi. Tüm farklılıklar reddedildi. Etnik kökenler diller değerler reddedildi. Farklı kıyafete tahammül edilemedi. Bu neyi getirdi? Devlet ile millet arasındaki mesafe açıldı. Devlet milletinden uzaklaştı. Ret, inkar, asimilasyon bu tür politikalar geliştirildi.

 

'Biz geldiğimizde karamsar bir Türkiye vardı'

 

AK Parti’yi kurduğumuz, iki büyük mücadeleyi vermeye azmetmiştik kuruluşunda. Birincisi asırlardır yürüyüşüne devam eden davamızı yıpratmaya yönelik girişimlere karşı verdiğimiz mücadeleydi. Biz buna adalet mücadelesi dedik. İkincisi, davamızı yaşatmak ve büyütmek mücadelesiydi. 29 Ekim 1923’te kurulan cumhuriyetimizi ileri seviyeye taşıyacak güçlendirecek, 23 Nisan 1920 ruhunu da Türkiye’ye yeniden kazandıracaktık. Allah’a hamdolsun bu iki mücadeleyi başarıyla bugünlere getirdik. 12 yıl boyunca çok çalıştık gayret ettik. Mücadele ettik. Türkiye’yi belli bir noktaya taşıdık. Kasım 2002’de iktidar görevini devraldığımızda üzerinde kara bulutlar dolaşan yorulmuş karamsar bir Türkiye vardı. Ekonomi çok ağır bir krizin içindeydi. Türkiye bütün umutlarını Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) gelecek borçlara bağlamıştı. Borç verenler her ay gönderdikleri müfettişleri eliyle sadece ekonomiyi değil, siyaseti de kontrol etmek istiyorlardı.

 

'Söylemek istemediğim sebepten dolayı IMF'nin başından ayrılan zat'

 

Bir gün ilgili zata şunu söyledim “Siz bize borç verdiniz. Verdiğiniz borcu ne zaman alacağınızı takip edin. Ama siz bize siyasette yol çizmeye kalkarsanız, kusura bakmayın biz buna evet diyemeyiz.” Bu görüşmeyi onların en tepesindeki zat ile yaptım. Sayın Babacan da vardı. O zat da, söylemek istemediğim bir sebepten oranın başından ayrıldı. Çarklar durmuştu, esnaf kepenklerini indirmişti. İşsizlik büyüyor, enflasyon bir canavar olarak milletin ekmeğini azaltıyordu. Türkiye ekonomisi inim inim inliyordu. Yatırımcı önünü göremiyordu. Esnaf siftahsız dükkanını kapatırken, çiftçinin tarladaki ürünü para etmiyordu.

 

'Anırırım diyen yazarların anırmasını bekliyoruz'

 

''Altı sıfır atılırsa Taksim meydanında anırırım'' diyen köşe yazarları vardı. Hâlâ bekliyoruz. Bütün bunlarla beraber uluslararası para fonuna Türkiye’nin 23,5 milyar dolar borcu vardı. İktidarda MHP DSP ANAP vardı. 14 Mayıs’ta geçen yıl 29 yıl aradan sonra Türkiye’nin IMF’ye borcunu tamamen biz sıfırladık.

 

'Ne oldu, baş örtüsüyle devlet yıkıldı mı?'

 

Siyasetin üzerindeki vesayetleri tüm direnişlere rağmen teker teker ortadan kaldırdık. Anlamsız tüm baskılara yasaklara son verdik. Devlet ile milletin istikametini örtüştürmenin gayreti içinde olduk. Diller, inançlar yaşam tarzları üzerindeki kısıtlamaları nihayete erdirdik. Başı örtülü, başı açık üniversitelerimizde bir arada okuyor. Ülke bölündü mü? Kavga gürültü arttı mı? Tam aksine artık başı açığıyla başı örtülüsüyle bütün kızlarımız üniversitesinde birlik içinde tahsillerini yapıyorlar. Ne zulümdü bu ya. Bu ülkenin evlatlarına reva mıydı? Devlet dairesine sadece başı açık girebilirdi. Şimdi başı örtülü kardeşim devlet dairelerinde görev alabiliyor mu? Ne oldu devlet yıkıldı mı? Eğer özgürlük diyorsak özgürlük buydu. İşte bu da sağlandı. TBMM’de artık başörtülü olarak milletini temsil edebilmenin önünü hamd olsun biz açtık.

 

'Küslükleri, dargınlıkları bırakalım'

 

Terörün sona ermesi kanın durması için en cesur adımları, Türkiye’de şunu bilelim 77 milyonun kardeşliğini tesis etmek için kararlı mücadele verdik. AB üyelik yolunda en kararlı adımları atan kadro biz olduk. Demokratik reformları biz gerçekleştirdik. İnsan hak ve hürriyetlerini daha yüksek standartlara kavuşturduk.

Son günümde, son dakikalarımda, buradan 77 milyonun her bir ferdine bir kez daha ben musafaha için elimi uzatıyorum. Partim adına hükümetin adına elimi tekrar uzatıyorum. Diyorum ki biz sizi çok iyi anlıyoruz. Sizin yaşam tarzlarınızı değerlerinizi anlıyoruz. Sizin taleplerinizi arzularınızı biliyoruz. Ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum. Sizin de bizim anlamanızı istiyoruz. Hangi yasakları aşarak bugünlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Nasıl dışlandığımızı görmenizi anlamanızı istiyoruz.

Hatta bir başbakan olarak bile aldığımız hakaretleri vesaire bilmenizi istiyoruz. Biz sizlere her zaman gönlümüzü açtık anlamadınız. Ama bugün diyorum ki, sizin de bizlere gönlünüzü samimi olarak açmanızı bekliyoruz. Biz bizim yaşadıklarımızı hiç kimse yaşamasın istedik. Eski küslükleri, dargınlıkları, gerilimleri, kamplaşma ve kutuplaşmaları bir kenara bırakalım diyoruz.

 

'CHP törene katılmamakla bize ne kaybettirir?'

 

Ama bakıyorsunuz ana muhalefetin başındaki zat, yarın halkın seçtiği yemin törenine katılmayacağını söylüyor. Yani oraya katılmamakla bize ne kaybettirir? Hiçbir şey. Ama kendisinin çok şey kaybedeceğini tekrar hatırlamak isterim. Çünkü biz bu yolda birileriyle yürümedik, milletimizle yürüdük, milletimizle de buralara geldik.

Her türlü gerilim, kamplaşma ve kutuplaşma Türkiye’ye zarardan başka bir şey vermedi. Üsluplarımız yöntemlerimiz farklı olabilir. Hepimiz bu vatanın evlatlarıyız. Şunu unutmayın, milletimiz bir, bayrağımız bir, vatanımız bir, devletimiz bir. Mücadele eden emek veren millete projelerini anlatan herkes için sandıktan çıkmak mümkündür. Bu ülkede seçimler 1950’den bu yana şeffaf şekilde yapılıyor. Hiç kimse kendisini umutsuz hissetmesin. Seçimler ve sandıklar da millet için her zaman takdirini kullanacağı bir vasıtasıdır. Muhalefetin kendisini yenileme ihtiyacı çok açıktır. Kutuplaşma ile muhalefet yapılamayacağı görülmüştür. Sokaktan medet umarak, Türkiye düşmanlarıyla muhalefet yapılamayacağı görülmüştür.

 

'CHP kendini sorgulamalı'

 

Cumhuriyet Halk Partisi kendisini sorgulamalı. Tarihiyle yüzleşmelidir. Statükoyla savunan bir CHP fayda sağlayamaz. Çözüm sürecinin karşısına duvar gibi dikilen bir CHP milletle barışamaz. İşte şu anda milletin seçtiği cumhurbaşkanının yemin törenine katılmayacağız diye açıklama yapıyor. Bu muhalefet tarzının tarihi geçmiştir.

 

'MHP şehit cenazelerini istismar etti,

HDP sırtını teröre dayadı'

 

Milliyetçi Hareket Partisi, terör meselesinin beslediği bir parti olmayı ne yazık ki tercih etmiştir. 2007’de Meclis’e yeniden girdiği günden bugüne kadar MHP yönetimi Türkiye’nin hiçbir meselesine eğilmemiş, şehit cenazelerini istismar etmiştir.  Çözüm süreciyle de varlık zeminini kaybedecektir. MHP yönetiminin çözüm sürecine karşı çıkmasının sebebi de budur. Bu muhalefet tarzının da Türkiye’ye hiçbir faydası olmadığı açıktır.

HDP de teröre sırtını dayayarak varlık gösteren bir parti olmuştur. HDP bağımsız hür demokrat siyaset yerine, silahların gölgesinde siyaseti tercih etmiştir. Elinde taş olan çocukların arkasına saklanarak, Diyarbakır’da feryat eden çocukları dağa kaçırılmış annelere kulak tıkayarak sadece kan siyaseti yapılır başka bir şey değildir. HDP de yeni Türkiye’de istismardan vazgeçip kan üzerinden yürüttüğü siyaset tarzını terk edip Türkiye partisi olma yolunda ilerlemelidir.

10 Ağustos sadece AK Partililer değil CHP, MHP, HDP ve diğer partilere gönül veren kardeşlerim de bize oy verdiler. Kendi parti yönetimlerine de bir ders verdiler diye düşünüyorum.

 

'Yeni Türkiye'nin doğum günü'

 

Bugün yeni bir gün. Bugün Türkiye’nin özüne döndüğü gün. Bugün Türkiye’nin istikbalinin her zamankinden daha açık olduğu bir gün. Bugün Yeni Türkiye’nin doğum günü. Yeni Türkiye siyasetin vesayetten kurtularak özerkleştiği bir Türkiye’dir. Her sorunun çözüm aracı siyasettir. Her meselenin çözüm zemini TBMM’dir. Artık bunların dışında bir yol yöntem Türkiye için söz konusu olamaz. Bugün siyaset artık mecrasını bulmuş vaziyettir.

 

'Barış süreci topluma emanet'

 

Türkiye bugün çözüm sürecine girmişse, toplumsal barışa doğru ilerliyorsak bunun temelinde yeni Türkiye’nin yeni siyaseti vardır. Yeni Türkiye çok güçlü bir temele dayanmaktadır. Dayatmacılığın sonunu getiren, çoğulculuğun önünü açan yeni sosyolojik dinamikleri herkesin iyi okuması gerekiyor. Türkiye’de millete rağmenciliğin sonu gelmiştir. Toplumsal meşruiyet siyasetin ana dayanağıdır. Türkiye ancak çoğulculukta uzlaşabilir.

Bugün yeni Türkiye kurulurken, eski Türkiye’ye özlemin olduğunu görüyoruz. Eski Türkiye’nin aktörleri çatışmayı sürdürmek istiyorlar. Barış umudu çoğaldıkça bunu tersine çevirmek isteyenler harekete geçiyorlar. Terör meselesi eski Türkiye’nin meselesidir. Yeni Türkiye’de siyaset dışı araçlarla iş görme imkanı kalmamıştır. Şiddet araçlarına prim veren bir siyasetin yeni Türkiye’de karşılık bulması mümkün değildir. Barış süreci topluma emanettir.

Eski Türkiye’nin bir başka aktörü daha var. paralel devlet yapılanması. Siyasi temsil yetkisine, siyasi meşruiyete sahip olmadan, meşru demokratik siyaseti tahrip etmek istemektedir. Devlet kurumlarında elde ettiği yetkiyle siyaseti şekillendirmek arzudundadır. CHP ve MHP’nin paralel yapıyla iş birliği yapmaları, bürokratik vesayette aynı istikamete bakıyor olmalarının sonucudur. Siyaset bu girişime taviz veremez. 17 – 25 Aralık operasyonları darbe girişiminden başka bir şey değildir. AK Parti bu darbe girişimi karşısında cesaretle durmuştur.

Devlet içindeki paralel yapı siyaseten mahkum olmuştur. Türkiye’nin yaşadığı son iki seçim, paralel yapının ve destekçilerinin siyaseten tasfiyesi olmuştur. Güvenlik kurumlarının ve yargının demokratik meşruiyet temelinde yeniden yapılandırılması son derece önemlidir. HSYK’da bakıyorsunuz, üçüncü derecede böyle bir farklı uygulama var. Bu ülkenin başbakanını kalkıp tweetlerle tahkir eden, hakaretler eden yargının savcısına dava açmamak suretiyle güya kendisi farklı bir korumacılığın içine giren sorumlu değildir, sorumsuzdur. Bu kadar sorumsuz olan bir kişiden siz adalet bekleyebilir misiniz? İşte bunların hesabının sorulacağı günler de yakındır.

 

'Hukuk bir avuç Haşhaşinin
şantajına mahkûm bırakılamaz'

 

Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun düşünebiliyor musunuz, bu ülkede, kalkıp da hem siyasete, hem de halkın doğrudan seçtiği cumhurbaşkanına karşı son derece nezaketsiz tavırları, eski Türkiye’nin bir alışkanlığıdır. Hukuk sistemi bir avuç haşhaşinin şantajına mahkûm bırakılamaz.  Kime çalıştığı belli olduğu Pensilvanya hukuk sistemine emir veremez, talimat veremez. Hasan Sabbah benzeri meczupların oyuncağı asla olamaz. Vatansever hakim ve savcılar aralarındaki haşhaşileri temizleyecek hukuk sistemi üzerindeki gölgeleri de kaldıracaktır.

 

'Ey Pensilvanya'daki zat
Türkiye'yi seviyor musun?'

 

Yeni Türkiye’de devlet içinde paralel devlet yapılanmasına, çetelere, mafyatik örgütlere asla izin verilmeyecektir. Paralel yapının tabanındaki mensuplarına sesleniyorum. Lütfen kendilerini sorgulasınlar. Ey Pensilvanya’daki zat, sen bu Türkiye’yi seviyor musun? Türkiye’yi seviyorsan neden Türkiye’de değil de Pensilvanya’dasın. Gel o zaman Türkiye’ye deyin. Gel Erzurum’a, gel Ankara’ya, gel Konya’ya. Niçin buralar değil de Pensilvanya? İnzivaya çekilmekse buralar da oralardan çok daha anlamlı olacaktır.

 

'Paralel yapıyı sorgularsanız AKP'nin kendi partileri olduğunu tekrar fark edecekler'

 

Hizmet diyerek yola çıkan bir yapının MİT’e neden kast ettiğini, CHP ile MHP ile HDP ile neden işbirliği yaptığını sorgulasınlar. Bu yapının uluslararası bağlantılarını sorgulasınlar. Eğer bu sorgulamayı yapıyorlarsa inanıyorum ki yanlışı görecekler, AK Parti’nin kendi partileri olduğunu tekrar fark edecektir. Allah zihinlerini açsın, gönüllerini açsın. Kardeşliğimizi yeniden tesis etsin diye dua ediyorum.

 

'Davutoğlu'nun seçilişinde paralel yapıya

karşı duruşu da etkili oldu'

 

Şunu da açık açık söylüyorum, yeni Başbakan'ın paralel devlet yapısıyla mücadelede son derece azimli ve cesur olacağına yürekten inanıyorum. Esasen yeni genel başkanımızın ve başbakanımızın seçilmesinde birçok kriterin yanında, paralel yapıya karşı duruşu da etkili olmuştur. Milletimiz bize yetki verdi, aziz milletimize karşı haince duruş sergileyenler bunun hesabını verecekler vermeye başladılar. İhanet cezasını alacaktır. Cumhurbaşkanlığı makamında bu ihanetin hesabını sormak benim de boynumun borcudur. Bu konuda kimse cumhurbaşkanlığı makamında benim sessiz kalmamı beklemesin.

Hâkim ve savcılarımızın da milletimizle aynı istikamete bakarak bu süreçte Türkiye’nin yanında durduklarını biliyorum. AK Parti’nin genel başkanlığı ve başbakanlıkta son saatlerime girmiş bulunmaktayım. O genel başkan inşallah yarın akşam şahsım tarafından yeni hükümeti kurmakla görevlendirilecek başbakandır da aynı zamanda. Birlikte değerlendireceğiz onayımızın ardından cuma günü bunu bitireceğiz. Güvenoyu alındığı takdirde 62’nci hükümet, 5’nci AK Parti hükümeti göreve başlamış olacağız.

 

'Hükümete desteğe devam edeceğim'

 

Dışişleri Bakanımız Konya milletvekilimiz Ahmet Davutoğlu kardeşimizi imzalarınızla siz değerli delegelerimize sunuyorum. Bu ismi çok uzun istişarelerin ardından hep birlikte belirledik. MYK’da, MKYK’da, il başkanları toplantımızda, belediye başkanları toplantımızda, istişarelerimizi yaptık. Davutoğlu kardeşimin yanında çok sayıda isim öne çıktı.

Şunu altını çizerek ifade ediyorum. şahsım bu partinin kurucu genel başkanı olarak, bir nefer olarak her daim sizlerle birlikte olacağım. Anayasal ve yasal yetkiler dairesinde şüphesiz ki tarafsızlığımızı zedelemeden, destek ve katkılarımı sunmaya devam edeceğim. Hükümetin başarılı olması için de her aşamada katkı vereceğim. Bir cumhurbaşkanının görevi hükümetin önünü kesmek değildir, açmaktır. Nasıl Abdullah Bey döneminde yaşamadıysak bundan sonra da yaşamadan ve yaşatmadan devam edeceğiz. Şahsım da bu yeni süreçte Davutoğlu kardeşime her aşamada katkı sunacağım.

 

‘Sayın Davutoğlu bir emanetçi değildir’

 

Şunu ifade ediyorum. Birçok gazeteler yazıyor çiziyor. Bu bizim değerlerimizde kültürümüzde yok. Sayın Davutoğlu bir emanetçi değildir. Bunun böyle bilinmesini istiyorum. AK Parti bir tek adam partisi olmadı ve olmayacak. Kurulduğu günden itibaren, AK Parti istişareyle ortak akılla kararlar alan bir parti oldu. Başarıda başarısızlık da tek tek isimlere değil kadroya yazılacaktır. Biz ilkelerin partisiyiz. İstisnasız, her birinizin bu partinin genel başkanına ve başbakanına yardımcı olacağınızı biliyorum.

Yeni genel başkanımızdan, teşkilatımızın da Türkiye’den beklentileri var. Teşkilatı derhal kucaklayacak, yarından itibaren ilk hedef 2015 seçimleri. İkinci hedef 2019 seçimleri. Üçüncü hedef 2023 seçimleri. Ve böylece 2023 hedefimizi inşallah yakalayacağız. 2015 seçimleri bizim için önemli. Yeni bir anayasayı yapacak çoğunluk 2015 seçimlerinde hedef olmalı. Ekonomide güven devam edecek. Aktif barışçı dış politikamız devam edecek. Paralel yapıyla mücadele devam edecek.

 

Neşet Ertaş'la veda

 

Artık vedanın ve ayrılığın vaktidir. Merhum Neşet Ertaş üstadın o muhteşem sesi ve yorumuyla dillendirdiği gibi “hasret etti bizi kavim kardaşa, bir ayrılık, bir yoksulluk bir de ölüm”

 

‘AK Parti 5. çocuğum, aşkımı, sevdamı ve kavgamı Allah'a ve size emanet ediyorum'

 

Allah’a hamdolsun bu veda bu ayrılık sadece yeni bir başlangıç içindir. Belki eskisi kadar olmayacak ama yine görüşeceğiz. Meydanlarda görüşeceğiz, belediyelerimizi ziyaret ederken görüşeceğiz. Yine muhabbet edeceğiz, sizleri yine Cumhurbaşkanlığı makamında, milletimizin makamı olduğu için sizleri oralarda da ağırlayacağız. Bu vedanın bu ayrılığın benim için ne kadar zor olduğunu eminim ki her biriniz hissediyorsunuz. Dolaşırken kardeşlerimin gözünde gözyaşı gördüm. AK Parti adeta benim bir çocuğumdu. Bu son kongremde, özellikle bir annenin çocuğuyla olan ilgisi, ki benim AK PArti beşinci çocuğumdu. AK Parti nedeniyle zaman zaman ben dört çocuğumu ihmal ettim.

Çocuklarımdan helallik diliyorum. Eşimden de helallik diliyorum. Onlar beni her zaman anladılar. Beni bu noktada hiçbir zaman yalnız bırakmadılar. Bu mücadelenin de bizzat içinde oldular. Hüzünlendiğimde onlar da hüzünlendiler. Sevinçli olduğum anda onlar da paylaştılar. Kendilerine sonsuz teşekkür ediyorum.

Kadroların kurulmasından şu logonun belirlenmesine balkon konuşmalarına şarkılarından ezgilerine kadar her aşamada partimle teşkilatımla oldum. Her zorluğa sizlerle birlikte göğüs gerdik. Milletin teveccühüne de ümmetin duasına da birlikte mazhar olduk.

Tek tek her birinizden helallik diliyorum. Hakkınızı helal ediyor musunuz? Ben de her birinize hakkımı helal ediyorum. Hazreti Mevlana ne güzel söylemiş “Her gün bir yerden göçmek ne iyi / Her gün bir yere konmak ne güzel / Bulanmadan donmadan akmak ne hoş / Dünle beraber gitti cancağızım / Ne kadar söz varsa düne ait / Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

Evet her bitiş yeni bir başlangıçtır, unutmayın güneşin batışı doğacağına dalalettir. Karanlığın sonu hep aydınlık, gecenin sonu şafaktır. İnanıyorum ki her ayrılıkta bir vuslattır. Bugün milletimizle birlikteyiz. Yarın da Allah ömür verirse yine milletimizle birlikte milletimizin içinde olacağız. Rabbim bizi doğru yoldan ayırmasın.

Allah yar ve yardımcımız olsun. yolumuz açık olsun. AK Parti’nin birinci olağanüstü kongresine başarılar diliyorum. Her birinizi, teşkilatımızın her bir mensubunu özellikle değerli kardeşlerim şimdiden tebrik ediyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi'ni, yani aşkımı, sevdamı, tutkumu, kavgamı da önce Allah’a sonra sizlere emanet ediyorum.