Kültür-Sanat

Taner Ceylan: Osman Hamdi kötü bir ressam…

"Galerim New York'ta, 'Gel burada yaşa' diyor, ama ben burayı seviyorum"

07 Haziran 2017 10:08

Nilay Örnek*

Evet bunu dedi! Ressam Taner Ceylan, İstanbul Modern’de Cem Adrian’la birlikte konuştukları ‘Sanat İyileştirir’ konulu panelde “Osman Hamdi kötü bir ressam” deyiverdi. Ve biz, bir koca grup insan, şoktan mı, Ceylan’a o anki sevgiden mi, onun ‘olumluyu görelim’ söyleminden midir nedir, bilemedim “Neden?” diye soramadık… İki sanatçının da baya açık olduğu, çok keyifli baya ‘yoğun akıcı’ bir paneldi… Anlatayım…

Özetle…

Osman Hamdi kötü bir ressam mı? (Bu yazıda yanıtı bulunamacak sanırım).

Yaşar Kemal’in ilk gülen fotoğrafını Mehmet Turgut mu çekti?

Cem Adrian, niye Twitter’a giremiyor, niye okumuyor, Türkiye’de dinlediği pek çok müzisyeni beğenmiyor? İlişkileri niye kısa sürüyor? Niye 3-4 ayda bir telefon değiştiriyor?

Taner Ceylan, kimi neden kıskandı da bir aydır uyuyamıyor?

Cem Adrian, Taner Ceylan ve Levent Çalıkoğlu

Mastercard, malum uzunca bir süredir kullanıcılarına ‘Paha Biçilemez İstanbul’ hizmetleri sunuyor. Bunlar arasında ilginç yemekler de, gezi ve söyleşiler de olabiliyor. İste bu kapsamda ‘Paha Biçilemez İstanbul’ projesi ve ‘Genç Modern’ iş birliğiyle dün akşam (6 Haziran Salı) İstanbul Modern’de bir panel vardı.

‘Sanat İyileştirir’ başlıklı panelde, benim gördüğüm metindeki ifadeyle “kariyerinin en parlak dönemini yaşayan ‘duygusal realist’ ressam” Taner Ceylan’ı ve “standartların çok üstündeki yeteneğiyle hayranlık uyandıran müzisyen” Cem Adrian’ı, Levent Çalıkoğlu moderatörlüğünde dinledik.

Ama ne paneldi!

Şöyle söyleyeyim, son dönemde katıldığım en ‘gerçek’ şeylerden biriydi.

Her sözün sakınılmasından, her şeyin ince ince hesaplanmasından, bir kelimenin yüz kere tartılmasından, sansüründen, sıkıcılıktan, yapaylıktan o kadar sıkılmışım ki, gerçekten ‘dan dun’, samimiyetle konuşan, kendini açan iki sanatçıyı dinlemek bana çok keyifli geldi.

Ve bir gazeteci olarak da baya ‘seksi’ idi durum.

Hayatım böyle söyleşilerde geçti, bu kadar çok ‘başlık’ vereni azdır:)

"3-4 ayda bir telefonu değiştiriyorum"

Tıklık tıklım dolu olan salondaki konuşmaya Cem Adrian başladı. Adrian, kendini nasıl koruduğuna, üretimini nasıl devam ettiğine dair soruya karşılık şu özeti yaptı diyebiliriz.

“ * En önemlisi telefonumu mutlaka 3-4 ayda bir değiştiriyorum. Sadece önem verdiğim 10-15 kişinin telefonu kalıyor, gerisi gidiyor.

* Bu yüzden şifrelerimi de unutuyorum. Twitter’a en son girdiğim tarihten anlaşılır, şifresini bilmiyorum çünkü… Ama Instagram’da aktifim.

* Klasik, “Albüm çıkardım şunları yapmalıyım”lardan uzak duruyorum, birkaç ay önce Ayşe Arman ile konuştum ama gazetelere röportaj vermiyorum.

* Ankara’da yaşıyorum zaten.

* Gazete, tv, radyo, haber izlemiyorum. Çok şeyi birkaç gün sonra öğrenebiliyorum.”

"Resimlerde hatalar arıyorum, buluyorum da"

Taner Ceylan ise “Ben bilinçli bir kopuş yaşayamıyorum. Bıçak kemiğe dayandığında ‘Niye? Bu nasıl oldu ki?’ demek istemiyorum” diye konuştu. Ve şöyle cümlelerle devam etti:

“Sanatın önce beni iyileştirmesi gerekiyor. Yaptığım işi en iyi şekilde yapabilmeyi en önemli şey olarak görüyorum. Benim şöyle bir şansım var, galerim New York’ta, “Gel burada yaşa” diyor. Ama 2-3 hafta orada kalıyorum, sonra olmuyor. Ben burayı seviyorum. Bir saat boyunca ABD’li konuşmanın ne kadar sıkıcı olduğunu bilemezsiniz. Biz Türkler çok katmanlıyız, öyle düşünüyoruz. Çok daha fazla şeye hakimiz. Kendi içindeki yöntemi kaybetmemek için çalışıyorum. Müzelerde çok vakit geçiriyorum, resimlerde hatalar arıyorum. Buluyorum da… Peyzajlardan başladım. Klasik resimlere tekrar yöneldim. Fotoğrafla klasik resmi iç içe geçiriyorum.”

Taner Ceylan, otoportre

"Ben de bilmiyorum... Onlar da…"

Olimpos Çıralı’da bir atölye kurmuş Taner Ceylan; Çalıkoğlu’nun “Peki eleştiren oluyor mu şu dönem yaptıklarınızı?” sorusuna da “Kimse bir şey söylemeye cesaret edemiyor, sanırım çok ara bir dönemdeyim. İyi mi, kötü mü iş yaptığımı bilmiyorum, onlar da bilmiyor” yanıtını verdi.

"Resimleri kendim yapıyorum, asistanlar değil"

“Neredeyse her büyük galerinin bir Taner Ceylan’ı var” dedi, Ceylan, senede 5-6 resim yapıyormuş. Asistanlarına yaptırsa resmi ya da destek alsa resim sayısı 20’nin üzerine çıkarmış ancak bunu istemiyormuş. Sanatçının bir şeylerinin tuvale geçtiğini bu nedenle asla asistanlara yaptırmayı sevmediğini söyledi sanatçı.

"Osman Hamdi kötü bir ressam" ve sessizlik…

Akademi’den sonra çok savaş verdiğini söyleyen, “Bu ülkede benim başıma gelen pişmiş tavuğun başına gelmemiştir” diyen, “Resim resimden öğreniliyor” ifadesini kullanan Taner Ceylan, Levent Çalıkoğlu “Sanat tarihiyle hesaplasan bir sanatçımız yok herhalde” falan derken, bir şekilde ‘bomba’ bir cümle etti.

“Söylüyorum işte Osman Hamdi kötü bir ressam…”

Sonra “Uçak kaplumbağalar” falan dedi ama bu dev iddia arada kaynadı, gitti.

Osman Hamdi Bey, Kur’an Okuyan Adam…

Kopya eserleri boş verelim, olumluyu görelim

Bu arada ben Mamut Art’taki sahne eser skandalıyla ilgili bir soru sordum ki, Ceylan ile frekansı tutturamadık. Ama soru gecenin ana konularından biri oldu, o net!

Ben Mamut Art’a ve jüriye gereğinden çok yüklenildiği, yapılan tüm iyi şeylerin, emeğin bir kenara itildiği konusunda çok netim. Ama bu olay ve sonrasındaki tüm ‘benzer işler’, benzer bile değil kopya işler bende rahatsızlık konusu…

Ceylan’a göre ise bu, olumsuzu görmek, zaten ülkede ‘iyiye iyi denmiyorken’. “Görmezden gelin” diyor, “Olumluya odaklanın”… Açıkçası bu benlik bir durum değil. Cem Adrian’ın hiçbir haber okumaması nasıl ki bence ülkeyi düzeltmeye yetmiyorsa, benim sahte sanat yapan birinin yüceltilmesine bakmamam da maalesef sanatı kurtarmaz sanki.

"Yaşar Kemal'in Gülen fotoğrafı yoktur"

Ama Ceylan, “Bakmayın, olumluyu görün” derken o kadar naif ve içtendi ki kanımca ve salondakilerin de ona karşı benzer hislerle olduğu kanısındayım, ben davamı boşverdim. Ama tabii başka bir gazeteci arkadaşım (Kadir Kaymakçı, Habertürk) benim soruya geri geldi, ama muhteşem bir örnek ile…

“Tuhaf Dergisi’nin mayıs sayısında fotoğrafçı Mehmet Turgut, ‘Yaşar Kemal’in Kahkahası’ başlıklı bir yazı yazmış. Turgut yazıda, ‘Biraz araştıran görecektir ki Yaşar Kemal’in gülerken hiç fotoğrafı yoktur. Ben de gitmeden önce kafama takmıştım; n’olursa olsun Yaşar abiyi gülerken çekecektim…’ diyor.

Mehmet Turgut kendi araştırsa imiş! ya da gugıllasa yetermiş!

Oysa yazmadan önce keşke kendisi araştırsa imiş. Google’da bu iddiayı yalanlamak 10-15 saniye alıyor. Gugılımız Yaşar Kemal’in gülen fotoğrafları dolu. (Kadir yazısını da yazmış, valla cillop)

Tabii Cem Adrian, ‘isim verilince’ her işte ‘bilen biliyor’ dedi ama… Bu yeterli mi, zaten ülkenin sorunu kifayetsiz muhterisler değil mi? (Ben de burada çok çalınan bir yazımı paylaşayım.

"1 aydır uyku uyuyammıyorum, kıskançlıktan"

Bu arada Ceylan, başka bir paralelden ilerliyordu; “İyiler görülmüyor ama” diyerek, eserlerini benim de pek beğendiğim, Ahmet Doğu İpek’ten bahsetti. İpek’in, Galata Rum İlkokulu’ndaki sergisinden, başarısından, bunun az konuşulmasından söz ederken “MoMa’ya falan gitmeli eserleri. O kadar güzel ki… Son 1 aydır uyku uyuyamıyorum kıskançlıktan" da dedi.

“Güncel sanattan çok da haz etmiyorum” da dedi bu arada Ceylan, nedenlerini açıklayarak.

Altında birinin imzası olmadan da değeri var mı bir işin?

Önemli bir soru bence…

Çok beğendiği bestesini Piyanist'ten aldığını fark edince

Cem Adrian ise bir keresinde çok muhteşem bir müzik yazdığını, yaptığına bayıldığını ama ardından, tesadüfen yeniden Piyanist filmini seyredince, bilinçsizce filmin soundrack’ini almış olduğunu fark ettiğini anlattı, “İnsan bazen hata yapabilirdi, ya o şarkıyı albüme koysaydı”.

Bu arada Adrian, annesiyle neredeyse 6 ayda bir görüşebildiğini, başkasının müziklerini dinlemekten hoşlanmadığını, kitap okumadığını, neredeyse film  de izleyemediğini de söyledi. İlişkilerin de kısa sürüyormuş maalesef.

O huzursuzluk veriyor, insanlar huzur buluyor

“‘Bazı insanlar müziğinle huzur buluyoruz’ diyor. Ben müziğimde huzur bulmuyorum, hatta huzursuzluğumu depoluyorum. İyileştirici icerikler verdiğimi düşünmüyorum. Diğer müzisyenlerin çoğunu da dinleyemiyorum. Zaten festivallere katılmama nedenim biraz da bu. Bu ülkede sahnede şarkı söyleyenleri izlediğimde inanamıyorum. Bu salondaki herkesin yapabilecegi şeyleri yapıyorlar. Alternatif diye adlandırılanlar da öyle. Başka, daha edebi bir yolda ilerlemek istiyorum.”

Çok şey konuşuldu. Katılımcılar da çok şey kattı.

Dedim ya; çok gerçek bir sohbetti.

“Sanat iyileştirir” meselesi tartışılırken, seyircilerin arasında bulunan Ceylan’la da çalışan Saliha Yavuz “İyileşmenin tüm duygulara izin vermekle ilgisi var bence” dedi. Bence çok güzeldi…


*Bu yazı ilk olarak nilayornek.com'da yaımlanmıştır