Yaşam

"'Şükret Özgecan gibi olmadı' diyen var, ama şu an cehennemi yaşıyorum; hak ettiği cezayı alacağına inanmıyorum!"

Otobüs şoförünün tecavüz ettiği kadın: Hepimiz tehdit altındayız

12 Ocak 2017 11:32

Ankara'da otobüs şoförünün tecavüz ettiği İngilizce öğretmeni S., kendisine "Şükret! Sonun Özgecan gibi olabilirdi!" diyenler olduğunu belirterek "Şu anda cehennemi yaşıyorum ben. Böyle cinsel istismar ve tecavüz haberleri okur, üzülür ama benim başıma gelmez zannederdim. Yanılmışım. Gelirmiş. Hepimizin  başına gelebilirmiş. Bu ülkede hepimiz tehdit altındayız. Böylesine insanlık dışı zihniyetlerin olduğu bir ülkede o insan müsveddesinin hak ettiği cezayı alacağına inanmıyorum..." diye konuştu.


"Keşke bu adam bana tecavüz ederken ölseydim de bu acıları çekmeseydim!"


Ayşe Arman'ın Hürriyet gazetesinin bugünkü (12 Ocak 2016) nsühasında yayımlanan 'Sonun Özgecan gibi olabilirdi diyorlar ama ben hayatta kaldığıma sevinemiyorum' başlıklı yazısı şöyle:

Ankara'da bir özel halk otobüsünde tecavüze uğrayan S.’nin yaşadıklarını gelin kendi ağzından dinleyelim. Dün başlayan röportaj bugün de devam ediyor. Tecavüzcüsünün en ağır cezayı alması dileğiyle. Hepimiz bu davanın takipçisi olalım...

Sizce hayatta kalmanız bir mucize mi?

- Keşke kalmasaydım! Herkes, “Şükret! Sonun Özgecan gibi olabilirdi!” diyor ama hayatta olduğuma sevinemiyorum. Çünkü hâlâ onu koruyanlar var. Böyle bir vahşeti ve bir tecavüzcüyü savunanlar var. Bu nasıl bir şey, anlamak mümkün değil! İsyan etmemek ve delirmemek de...

Siz hep o güzergâhı mı kullanıyorsunuz?

- Evet, son durak o AVM’nin önü. Orada iniyorum 200-300 metre yürüyorum. Çünkü benim oturduğum caddeye araç gitmiyor. O gün de yürüyeyim mi, yürümeyeyim mi diye düşünürken, baktım bir otobüs duruyor. Hava da çok soğuktu, “O tarafa mı gidiyorsunuz?” dedim. “Evet” dedi. Bindim. Boş olduğunu bile fark etmedim. Otobüsün içine geçmedim. Kapıya yakın bir yerde ayakta dikildim. Nasıl olsa hemen ineceğim. Aracı kullananın da suratına bakmadım...

"Ölüm bu, ben ölüyorum"

Tedirginlik hissettiniz mi?

- Hayır. Çünkü binerken iki kişinin indiğini görmüştüm. Arka tarafa bile bakmadım, hemen ineceğim ya. Şoföre de arkam dönüktü. İneceğim noktaya gelince, “Burada inebilir miyim?” dedim. Durmadı. Şaşırdım. Duymadı zannettim, “İnecek var, kapıyı açar mısın!” dedim. Açmadı kapıyı. “Ben dönüşte sizi bırakacağım!” dedi. Anlamadım. Hangi dönüşte, ne dönüşü? “Burada inmek istiyorum!” diye bağırdım, “Açsanıza kapıyı!” Ne olduğunu anlamadım, hâlâ kapıyı açacak diye bekliyorum. İnsan şoka giriyor. İhtimal de vermiyorsunuz. Yüzünü bile görmedim adamın, çok daha sonra, tecavüz ederken gördüm. Sonra araç birden durdu. Karanlıkta. Arsa gibi bir yerde. Bir okulun yanındaki boş bir araziymiş. Aracı stop etti. Bu sefer endişelendim. Ama halen kapıyı açacak diye bekliyorum. Birden koşarak üzerime doğru geldi, boğazıma sarıldı. İki eliyle gırtlağımı sıkmaya başladı. Daha sıkı, daha sıkı... “Söyle evli misin?” dedi, “İsmin ne?” dedi. Ben cevap veremedim, sıkıyor da sıkıyor. O arada da kendimi korumaya çalışıyorum, onunla mücadele ediyorum. Aramızda bir arbede yaşanıyor...

Aklınızdan neler geçiyor?

- “Bu adam beni öldürecek!” dedim. “Ölüm bu, ölüyorum ben... İyi de çocuklarıma ne olacak?” Bütün bunları aklımdan geçirdiğimi hatırlıyorum. “Bir arsada, karanlıkta, bir otobüsün içinde, tanımadığım bir adam öldürüyor beni. Niye? Bilmiyorum. Benim aklımda bir tek soru: Çocuklarıma kim bakacak? Ben neden bu saate kadar çalıştım. Bak, şu anda ölüyorum. Onlara gelecek sağlamak için öğretmenlik yapıyordum, başıma gelene bak... Ölüyorum şu anda... Daha 37 yaşındayım... Saçma bir ölüm!” Ve tuhaf, kendime kızdım...  Taksiye binsen olmayacaktı. Ya da yürüsen... Ama bir noktada daha sıktığı için boğazımı, düşünemez hale geldim. Ellerini itmeye çalışıyordum, mücadele ediyordum, edemez oldum. Bir an geliyor senden çok daha güçlü olduğu için bir şey yapamıyorsun. Zaten o kadar arbede yaşanmıştı ki aramızda, ağzım yüzüm morarmıştı, suratım tırnak izleri içindeydi, kulağımdaki küpeler kopmuş, kulak deliklerim yırtılmıştı. Ama ben bunları hep sonradan fark edebildim...

Sonra?

- Sonra beynimde sanki bir şey patladı. Ve ben, idrarımın boşaldığını fark ettim. Altıma yaptım yani. Sonra bayılmışım...

Yere mi düştünüz sonra?

- Öyle olması gerekiyor. Hatırlamıyorum. En son beni boğazladığını hatırlıyorum. Sonra kendime geldiğimde üzerimdeydi, bana tecavüz ediyordu...

Peki nasıl kurtuldunuz?

- Gözlerimi açınca, o da şaşırdı! Yüzünü işte o zaman gördüm. Kendime geldiğimi fark edince, tekrar boğazıma yapıştı. Dedi ki, “Uslu duracak mısın, yoksa öldüreyim mi seni?”, “Duracağım!” dedim. İnanır mısınız, kendi sesimi tanıyamıyordum. Sanki ben vücudumun içinde değilim de dışarıdan bir yerden kendimi izliyormuşum gibi, durumu toparlamaya, adamı sakinleştirip, hayatta kalmaya çalışıyordum. Dedim ki, “Ben n’aptım size? Niye böyle şeyler yapıyorsunuz? Sizin anneniz, kardeşiniz, kızınız yok mu?”

Seni tekrar görebilecek miyim?

O ne dedi? Cevap verdi mi?

- Hayır. Sadece “Neden?” deyince, “Sen güzelsin. Dikkatimi çektin, o yüzden...” dedi.

Sonra peki?

- Ben bu arada durmadan dua ediyorum, yalvarıyorum, aklıma Özgecan cinayeti geliyor, “Lütfen beni öldürmeyin!” diyorum. Sonra şöyle dedi, “Beni gündüz görsen tanır mısın?”  “Tanımam!” dedim. Orada beynim çalışmaya başladı. Kurtulmak için her yalanı söylemeye hazırdım. Bir taraftan da kapıyı kolluyorum. Ama nasıl ağrım var. Ben çocuk doğurdum, ama bu ağrı öyle böyle değildi. Kanamam da vardı. Her tarafım yara bere içindeydi. “Eve gidince ne diyeceksin?” dedi. “Karda kaydım, düştüm diyeceğim! Kimseye söylemeyeceğim, yemin ederim!” dedim. “Sana inanacaklar mı?” dedi. “Evet” dedim. Bir sürü soru sordu. “Evde kim var?”, “Çocukların kaç yaşında?” “Cep telefonun ne?” “Numaranı ver”, “Seni tekrar görecek miyim?” Hepsini cevapladım. Ama yalan söyledim. Kurtulmak için yalan söyledim. Çünkü tehdit etti, “Olanları birine anlatırsan, gelir seni bulur, önce tecavüz eder, sonra boğazını keserim!” dedi.

Hepimiz tehdit altındayız

Onu bir şekilde kimseye söylemeyeceğinize ikna ettiniz, öyle mi?

- Evet. “Paran var mı?” dedi. “Yok” dedim. Sadece 20 liram vardı. “Parmağındaki yüzük altın mı?” dedi. “Evet” dedim. Yalan söyledim. Onu aldı. Sonra çıktık otobüsten. Ben yürüyemedim önce. Çok ağrım vardı, kanamam da vardı. Her tarafım kan içindeydi. O bana bakarken, ben yürümeye devam ettim ve arsanın yanındaki ilk binadan içeri daldım. Şans eseri, apartman bloğunun kapısı açıktı, arkamdan hemen kapattım. Ve polisi aradım...

Nasıl aradınız?

- Cep telefonumla. Üzerimde, yakası suni kürkten bir mont vardı. Onun yakasının altında da bir iç cep var. Cep telefonum oradaydı. Onu fark etmedi. Polisi aradım, geldi, ambulans da...

Ne kadar korkuyorsunuz şu anda?

- Çok. Normal hayatıma devam edemiyorum. Herkese çantalarında göz yaşartıcı sprey ya da şok cihazları taşımalarını tavsiye ediyorum. Şu anda cehennemi yaşıyorum ben. Böyle cinsel istismar ve tecavüz haberleri okur, üzülür ama benim başıma gelmez zannederdim. Yanılmışım. Gelirmiş. Hepimizin  başına gelebilirmiş. Bu ülkede hepimiz tehdit altındayız.

Hak ettiği cezayı alacağına umudunuz var mı?

- Hayır, ne yazık ki yok. “Eskiden tanışıyorlardı” diyecek kadar alçalabilen insanlar olduğu için yok. Kendilerini aklayabilmek için, bir tecavüzcüyü bile savunabiliyorlar. Böylesine insanlık dışı zihniyetlerin olduğu bir ülkede o insan müsveddesinin hak ettiği cezayı alacağına inanmıyorum...