Gündem

Star yazarı: AK Parti bir erdemliler hareketiydi, ama o erdemliler tek tek tüydü

"Metal yorgunluğu' sözünden alınganlık çıkarmak gerekmiyor"

16 Ağustos 2017 14:01

Star yazarı Ahmet Kekeç, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Bu yıl sonuna kadar il teşkilatlarımız, ilçe teşkilatlarımız, belde teşkilatlarımızın tamamını güncelleyeceğiz. Yeniden gözden geçireceğiz; çünkü ortada bir metal yorgunluğu var" ifadesiyle ilgili olarak  "Sair nedenlerle harekete intibak etmekte zorlanan bıkkınlara ve yorgunlara yönelik bir mesaj olarak görmek lazım" dedi.

Kekeç, sözlerinin devamında "Evet, AK Parti bir erdemliler hareketiydi ama süreç içinde, o erdemlilerin 'sorumluluk' almadıklarını, usulünce tek tek tüydüklerini gördük" ifadesini kullandı.

Ahmet Kekeç'in köşe komşusu Ahmet Taşgetiren de dün (15 Ağustos 2017) Erdoğan'ın "metal yorgunluğu" söylemini değerlendirmişti.  "Metal yorgunluğu kohezyon kaybı iledir, denir. Kohezyon, malzemeyi oluşturan birimlerin birbirini çekme gücüdür" diyen Taşgetiren "AK Parti'de metal yorgunluğuna bu açıdan bakılırsa partide ne eksilmiş olabilir ki, her birim kendi oyununu oynamaya başlamış olsun? Erdem. Erdem'e bakmak lazım" ifadesini kullanmıştı. 

Ahmet Kekeç'in "Metal yorgunluğu mu, erdem eksikliği mi?" başlığıyla yayımlanan (16 Ağustos 2017) yazısı şöyle:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “metal yorgunluğu” sözü, belli ki, birtakım alınganlar üretmiş.

Hangi anlamda kullanıldı bilmiyorum ama bu sözün belli bir kesimi, hele AK Parti içinde “ayrıksı” duran bazı siyasetçileri hedef aldığını düşünmüyorum.

Girdiği ilk seçimde iktidarı oluşturacak çoğunluğu yakalayan ve türlü engellemelere rağmen bu konumunu (üstelik oylarını artırarak) sürdüren bir partiden söz ediyoruz.

Nereden bakarsanız bakın, bir “başarı hikâyesi”dir bu.

Süreç içinde farklılıklar, görüş ayrılıkları, kopmalar, küskünlükler ve elbette “yorgunluklar”çıkacaktır ortaya. Bunu da doğal karşılamak lazım...

Bununla birlikte parti de değişecektir.

Siyaset etme tarzı da değişecektir.

Değişmelidir de.

Dolayısıyla, “bıkkınlar” ve “yorgunlar” kenara çekilmeli, yola elini taşın altına koyma iradesi gösterenlerle devam edilmelidir.

Erdoğan’ın “metal yorgunluğu” sözünü, öncelikle bu çerçevede okumak lazım... Yani, sair nedenlerle harekete intibak etmekte zorlanan bıkkınlara ve yorgunlara yönelik bir mesaj olarak görmek lazım... Aynı zamanda, “zorunlu değişim”in işareti olarak görmek lazım...

İç ve dış meseleler, özellikle Erdoğan’ın tek başına göğüslemek zorunda kaldığı saldırılar, bu değişimi zorunlu hale getirmiştir.

Dolayısıyla, “nerede o eski AK Parti, nerede erdemliler?” demenin bir anlamı yok.

Bir karşılığı da yok.

O eski AK Parti’nin “meşruiyet” diye bir sorunu vardı. Öncelikleri farklıydı ve ona göre bir siyaset izlemek, ona göre ittifaklar oluşturmak zorundaydı.

İktidar olmuş ve iktidarını “eskitmiş” AK Parti, bugün başka mecburiyetlerle sınanıyor. Daha doğrusu, uluslararası boyutu da olan ağır ve yıkıcı saldırıların “gerekçesi” olarak gösteriliyor. Yani, AK Parti’nin ontolojisine yönelik bir saldırı söz konusu.

Bu saldırıların durması için de, AK Parti’den eski reflekslerine dönmesi, “meşruiyet”le sınandığı yıllarda olduğu gibi “dar alan siyaseti” içinde kalması ve “büyük Türkiye”idealinden vazgeçmesi bekleniyor.

Bu, Türkiye’nin kaldırabileceği bir yük değil...

Evet, AK Parti bir erdemliler hareketiydi ama süreç içinde (iç ve dış saldırıların dozu arttıkça), o erdemlilerin “sorumluluk” almadıklarını, usulünce tek tek tüydüklerini gördük.

Gezi kalkışmasında göremedik o erdemlileri...

Mesajı alıp oturdular...

FETÖ saldırılarında da göremedik. Kendi korunaklı alanlarını tahkimle meşguldüler...

Mesela, en erdemlilerinden biri, ortalık dinleme skandalıyla çalkalanırken, tuhaf bir savunma psikolojisine girdi ve “Benim korkacak bir şeyim yok” diyerek, arkadaşlarının korkacak çok şeyi olduğunu ima etme basiretsizliğini gösterdi.

Bununla kalmadı...

Partisinin hiçbir davetine icabet etmedi.

Hiçbir AK Parti etkinliğinde boy göstermedi.

Erdoğan’ın hiçbir özel çağrısına “olumlu” cevap vermedi.

Hep kaçtı, hep uzak durdu... “Arkadaşlarıyla” aynı karede görünmemeye özen gösterdi.

Bir diğeri, bir an önce kendisini bir koalisyona atma telaşıyla tuhaf ve kabul edilemez cümleler kurmaya başladı; “Bakanlar Yüce Divan’a gönderilmelidir, çözüm süreci kaldığı yerden devam etmelidir” gibi...

İlaveten, partisinin öncülük ettiği “anayasa değişikliğine” muhalefet ettiğini Cumhurbaşkanlığı sistemini ötelemek için her yolu denediğini ve bir kez bile ağzından “evet” sözü çıkmadığını hatırlatalım.

Olsun...

Erdoğan yine de partinin kapısını açık tutuyor. “Bu yürüyüşte bizimle beraber olanlara kapımız her zaman açıktır” diyor.

Dolayısıyla, “metal yorgunluğu” sözünden alınganlık çıkarmak, konuyu bağlamından koparıp farklı noktalara çekmek gerekmiyor.

Mesaj son derece net!