Gündem

Sözcüsü, "Erdoğan'ın 'Eyy' diye başlayan çıkışları sonra sizi zorlamıyor mu?" sorusunu yanıtladı

"Bizim kültürümüzde yönetim anlayışı bakımından örnek teşkil edecek güzel uygulamalar vardır"

17 Ocak 2018 03:27

Yeniçağ yazarı Ahmet Sevgi, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın kendisine yöneltilen "Çok konuşulan ve Cumhurbaşkanının 'Eyyy' diye başlayan çıkışlarını sormak istiyorum yeri gelmişken. Sonrası diplomasiyi yürüten sizler açısından zor olmuyor mu?" sorusuna "Bunun ayarını belirleyen de kendisinin siyasi sezgileri, birikimi ve cesaretidir. Ben kendi adıma hiçbir zaman 'eyvah, burada neden böyle dedi' diye düşünmem" diye yanıt verdiğini aktardı.

Ahmet Sevgi'nin "Nereye gidiyoruz?.." başlığıyla (17 Ocak 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Tarafsız bir gözle ülkenin gidişatına baktığımızda, "Totaliter bir düzene mi sürükleniyoruz?" sorusu beliriyor zihnimizde. Şayet endişemizi abartılı buluyorsanız gelin "totaliter" kelimesinin anlamına sözlükten bakalım ve yapılan tanımla ülkemizin bugünkü genel manzarasının örtüşüp örtüşmediğine birlikte karar verelim.

"Türk Dil Kurumu"nun "Türkçe Sözlük"ünde "totaliter" kelimesi şöyle açıklanıyor: "Demokratik hak ve özgürlüklerin baskı altında tutulduğu, bütün yetkilerin bir elde veya küçük bir yönetici grubunun elinde toplandığı demokratik olmayan devlet düzeni."

Biliyorsunuz hâlihazırda parlamenter sistem yürürlükte. Yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine 2019'dan sonra geçilecek. Gelin görün ki gazeteciler kabinede değişiklik olup olmayacağını Başbakan Binali Yıldırım'a değil de, Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın'a soruyor. İbrahim Kalın da sorunun muhatabı kendisiymiş gibi davranıyor ve "Şu anda gündemde bir kabine değişikliği söz konusu değil. İyi işleyen bir hükümet var" diyor.

Diğer taraftan, OHAL'in uzatılacağını hükümet sözcüsü Bekir Bozdağ'ın ağzından duyuyoruz. Yasama ve yürütmenin esamisi yok ortada... Bu ve benzeri davranışlar "totalitarizm"in tanımında geçen "...yetkilerin bir elde veya küçük bir yönetici grubun elinde toplandığı" ifadesini hatırlatmıyor mu size?

Hazır İbrahim Kalın'dan söz açılmışken onun geçenlerde bir gazetede yayınlanan röportajına da değinmek isterim.

"Çok konuşulan ve Cumhurbaşkanının 'Eyyy' diye başlayan çıkışlarını sormak istiyorum yeri gelmişken. Sonrası diplomasiyi yürüten sizler açısından zor olmuyor mu?" şeklindeki soruya bakın İbrahim Kalın nasıl cevap veriyor:

"Hayır, bakın Cumhurbaşkanımız bir diplomat değil, bir siyasi liderdir. Siyasi lider olarak da bütün bu verileri toplar, zihninde analizini yapar ve siyasi çizgiyi belirler. Siyasi liderlik de bunu gerektirir. Bu yeri geldiğinde yumuşak diplomasi, yeri geldiğinde sert çıkışlardır. Bunun ayarını belirleyen de kendisinin siyasi sezgileri, birikimi ve cesaretidir. Ben kendi adıma hiçbir zaman 'eyvah, burada neden böyle dedi' diye düşünmem."

Sizleri bilmem ama bu ifadeler, Sultan İbrahim (1640-1648) ile Sultanzade Mehmet Paşa (ö. 1646) arasında geçen bir konuşmayı hatırlattı bana. Tarih kitaplarında yazıldığına göre bir gün Sultan İbrahim, Sultanzade Mehmet Paşa'ya: "Mehmet, senden önceki sadrazamlar, bana bazen itiraz ederler, bu iş doğru değildir, derlerdi. Senden hiç böyle bir itiraz işitmedim, bunun sebebi nedir?" diye sorar. Mehmet Paşa'nın verdiği cevap şöyledir:

"Siz yeryüzünün halifesisiniz, zıllu'llâhsınız. Kalbinize gelen her şey ilhâm-ı Rabbânî'dir. Kavlen ve fiilen sizden hata sadır olmaz ki itiraz edeyim."

Oysa bizim kültürümüzde yönetim anlayışı bakımından örnek teşkil edecek nice güzel uygulamalar vardır. Söz gelimi Hz. Ömer, halife seçildiği zaman "Ey insanlar, ben haktan, adaletten ayrılırsam ne yaparsınız" diye sorduğunda, ahali "Ya Ömer sen haktan, adaletten ayrılmazsın ki" dememiş, "Sen eğrilir, haktan, adaletten ayrılırsan kılıcımızla doğrulturuz" demişti. Ne yazık ki bugün -halktan geçtik- danışmanlar bile "Liderimiz yanlış yaparsa itiraz ederiz" diyemiyorlar. Dedikleri tek şey "O hata yapmaz ki" oluyor.

Yukarıdan beri işaret etmeye çalıştığımız demokratik teamüllere uymayan davranışlara diktatörlüklerde, totaliter rejimlerde rastlandığı içindir ki yarınlarımızdan endişe duyuyoruz. Kaddafi'nin Libya'sı, Saddam'ın Irak'ı geliyor gözümüzün önüne. Feryadımız bundandır...