Gündem

Sözcü yazarı: AKP yatsın kalksın, Devlet Bey'le birlikte Baykal Bey'e dua etsin

"Baykal Bey ilginç bir adam; kendini giderek yok eden bir siyasetçi"

22 Ekim 2016 17:50

Sözcü yazarı Emin ÇölaşanEski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın başkanlık sistemine dair sözleri üzerinden başlayan tartışmaya ilişkin olarak, "AKP yatsın kalksın, kendisini her fırsatta kurtaran, arka çıkan, destek veren Devlet Bey'le birlikte, şu ortamda bile tepkisizliğini sürdüren, bazılarına göre partisinin biraz daha yıpranmasını bekleyen Baykal Bey'e dua etsin" görüşünü dile getirdi. "Şimdi bu ikili başkanlık sistemine destek verip iktidar partisinin ekmeğine bir kez daha yağ sürüyor" diyen Çölaşan, "Gerçi Baykal Bey başkanlık konusuna destek verdiği iddialarını dün yuvarlak laflarla yalanladı ama… Sonrasını göreceğiz bakalım" ifadesini kullandı.

Baykal, başkanlık sisteminin tartışılması gerektiğini söylediğine dair haberler üzerine bir açıklama yaparak, bu sözleri söylemediğini ve başkanlık sistemine sonuna kadar direnilmesi gerektiğini söylemişti.

Çölaşan'ın Sözcü'de "Devlet Bey, Baykal Bey" başlığıyla yayımlanan (22 Ekim 2016) yazısı şöyle:

Sevgili okuyucularım sevsek de sevmesek de, beğensek de beğenmesek de Türk siyasetinde bir Deniz Baykal var.
Baykal Bey ilginç bir adam!
Kendini giderek yok eden bir siyasetçi.
Ağırlığı sadece kendi seçim bölgesi olan Antalya'da var.
Partisinin Antalya örgütünü doğrusu sağlam düzenlemiş, her seçimde ilk sırada çıkıp seçiliyor. Gelin görün ki, böylesine ağırlığı olan bir kentte CHP, Büyükşehir Belediye Başkanlığını son seçimde AKP'ye kaptırdı.

*  *  *

Baykal Bey şov yapmayı iyi bilir. Belli zamanlarda medyaya fotoğraflı haberler uçurur…
“Dün denize girdi, dört saat suda kalıp 3 bin kulaç attı…”
Dünya liderimiz Recep Bey'le arasından su sızmaz. İkisi de birbirini sever, birbirine sonsuz güven duyar.
Daha önce de AKP ile işbirliğine girişip Recep Bey'i Türk siyasetine kazandırmıştı.

*  *  *

Şimdi biraz geçmişe gidelim… MHP'nin başındaki Devlet Bey 2002 yılında durup dururken koalisyon hükümetini bozdu ve erken seçim istedi.
Öyle mi, sen erken seçim mi istiyorsun, haydi gidelim demek zorunda kalındı ve seçim yapıldı.
Kaderin cilvesine bakın ki, o kritik seçimde yüzde 10 barajını sadece iki parti aşabildi.
AKP ve CHP.
AKP sadece yüzde 34 oy alabilmişti…
Ve seçim sisteminin gülünçlüğü nedeniyle milletvekilliklerinin yüzde 66'sını ele geçirmeyi başardı.
MHP Meclis'e giremedi.
Günümüze kadar devam eden tek parti iktidarı işte böyle kuruldu.
Devlet Bey'in mızıkçılığı ve yanlış hesapları sayesinde…
Partisini Meclis dışında bırakmayı başarmıştı. Ancak bu ilk yanlışı değildi. Sonra nice yanlış hesaplar ve hatalar yaptı, nice hezimetler yaşadı ama kendisine bir şey olmadı.
Seçmenine hesap da vermedi.

*  *  *

Dünya liderimiz Recep Tayyip Erdoğan 2002 seçiminde Meclis'e giremedi çünkü yargı kararlarıyla yasaklı idi…
Buna bir çözüm bulunmalıydı.
Bu beyefendiyi mutlaka Meclis'e sokmak gerekirdi!
İşte o zaman, CHP'nin başındaki Baykal Bey bütün gücüyle devreye girdi…
İki parti anlaştı, bazı anayasa değişiklikleri yapıldı ve Recep Bey'in önü yasal açıdan açılmış oldu.
Ancak onu Meclis'e sokmak için şimdi başka bir çözüm bulunması gerekiyordu!
2002 seçimi yeni bitmişti, bu formül ne olabilirdi acaba!

*  *  *

Bu kez Yüksek Seçim Kurulu devreye sokuldu…
Siirt seçiminde birkaç sandıkta hile olduğu, seçimin bu ilde yenilenmesi gerektiği kararına varıldı…
Ve 2003 yılında Siirt'te seçim yenilendi…
Seçimi kazanan dünya liderimiz böylece Meclis'e ilk adımını Siirt milletvekili olarak attı…
Partisinin genel başkanı seçildi, başbakanlık görevini Abdullah Gül'den devraldı.
Baykal Bey'in yardımları ve desteği sayesinde!..

*  *  *

Bu soruyu o zamanlarda Baykal Bey'e sorduk…
“Efendim Recep Tayyip'in önünü niçin açtınız, amacınız neydi?”
Tutarlı bir şey demesi mümkün olmuyor, her seferinde sinirlendiğini belli ediyor ve aynı lafları söylüyordu:
“Demokrasinin gereği budur kardeşim!.. Bir partinin lideri Meclis dışında olabilir mi! Elbette seçilmesi gerekirdi…”
Ülkemizin yaşadığı şu acı olaylar ve kurulan dikta rejimi sonrasında her halde aynı doğrultuda düşünüyordur!
Belki de “Demokrasinin (!)” ne olduğunu ve ödenen bedelin ne kadar yüksek olduğunu artık anlamıştır.

*  *  *

Ancak Baykal-Erdoğan ikilisi arasındaki dostluk ve karşılıklı güven ilişkisi her zaman sürüp gitti.
Yıl 2015… 7 Haziran seçimleri yapıldı… Sonuç AKP için hüsrandı. Parti yenilgiye uğramıştı.
Sonuçlar açıklandığı anda Recep Bey, Baykal Bey'i Antalya'dan arayıp yanına çağırdı…
Baykal Bey uçtu geldi…
Ve ikisi arasında saatlerce süren bir görüşme yapıldı.
Esrarengiz bir görüşme…
Orada ne oldu, ikisi arasında nasıl konuşmalar geçti, bilinmiyor.
Tahminlere göre, bu ikili belli konularda uzlaşmıştı ama o konular acaba neydi?..

*  *  *

Meclis toplandı… Ancak Meclis'te çoğunluğu ele geçiren muhalefet partileri arasında uzlaşma sağlanamayınca, Meclis Başkanı seçilemedi.
Sonuçta AKP adayı göz göre göre kazandı!
Devlet Bahçeli'nin mızıkçılığı ve kaprisleri AKP'yi bir kez daha kurtarmış oldu.
Zaten beş ay sonra yapılan 1 Kasım seçimlerinde AKP yine çoğunluğu sağladı ve defter böylece kapatıldı…

*  *  *

AKP yatsın kalksın, kendisini her fırsatta kurtaran, arka çıkan, destek veren Devlet Bey'le birlikte, şu ortamda bile tepkisizliğini sürdüren, bazılarına göre partisinin biraz daha yıpranmasını bekleyen Baykal Bey'e dua etsin!
Şimdi bu ikili başkanlık sistemine destek verip iktidar partisinin ekmeğine bir kez daha yağ sürüyor.
Gerçi Baykal Bey başkanlık konusuna destek verdiği iddialarını dün yuvarlak laflarla yalanladı ama…
Sonrasını göreceğiz bakalım!

İlgili Haberler