Gündem

Soru sormaktan korkmayın

Ceyda Yılmazçetin'in yazısı...

21 Şubat 2017 03:00

Ceyda Yılmazçetin 

Bir uzman psikolog olarak 18. senemi bu yıl dolduracağım. Hem görüşme odamda hem de felaket durumlarında sahada gönüllü olarak görev yaparken, düşüncesi, geçmişi, etnik kökeni veya inancı ne olursa olsun, insanlara hayatı yeniden anlamlandırmalarında ve yollarına devam etmelerinde yardımcı oldum. İdeolojimi ve hayat duruşumu her zaman görüşmelerin dışında bırakarak.

Benim mesleğimde insanların yaşama hakkına saygı vardır, onların korunması vardır, inandıkları gibi özgürce yaşamalarına yardımcı olmak vardır. Zaten bir uzman aksini savunabilir mi? Birilerini üstte tutup diğerlerini görmezden gelebilir mi? Öyle olursa mesleğini etik değerlere bağlı olarak yapmıyor, işine siyaseti, ideolojiyi karıştırıyor denmez mi?

Üniversitedeki ilk yılımda uzmanlığı insan davranışları ve motivasyonu olan bir hocam dersin sonunda: "Kafanız karıştı değil mi? Bu kadar çok bilgiyle nasıl başa çıkacağım? Nasıl anlayacağım? diye kendinize soruyorsunuzdur" deyip, eklemişti: "Kafa karışıklığı iyi bir şeydir çocuklar; çünkü merak edersiniz, anlamak için daha çok soru sorarsınız ve cevabı bulmak için daha çok uğraşırsınız, okursunuz, düşünürsünüz, anlayana kadar..."

Referandum hazırlığının yapıldığı bu dönemde hocamı sıkça anıyorum. Çünkü şu ana kadar inandıkları ile şimdi sunulanlar arasında sıkışıp kalan vicdan sahibi insanların bazılarının kafası karışık. Liderlerin bütün gücü ellerinde tutmalarının olumsuz sonuçları olduğunu sadece deneyimlerden değil bu konudaki çalışmalardan da biliyoruz. Bu nedenle gelişmiş toplumlarda güçler ayrılığı ve denetim mekanizmaları dikkate alınmaktadır. Kafa karışıklığı için en iyisi soru sormaya devam etmek, anlayana kadar. Ben de en basit şekilde sorarak anlatmaya çalışacağım. 

Hakikatin konuşulmadığı bir hayatta gerçekten güvende olacak mısınız? 

“Güçlü Türkiye” için deniyor, soralım: Bağımsız olması gereken yargıyı bertaraf ederek, tüm güçlerin - hangi partiden olursa olsun- tek bir insana verilmesi mi Türkiye’yi güçlü kılacak?

“İstikrar için” deniyor, soralım: İstikrar yıllardır olmadı mı? Olmadıysa tek adam rejimi ile mi gelecek istikrar? Referandum bir parti seçimi değil; yasama, yürütme ve yargıyı tek bir insana teslim eden rejim oylaması ise neyin istikrarı oylanıyor? 

“Devlet” için deniyor, soralım: Neden bir ulusun tüm güçleri devlet adına tek bir kişiye bırakılmalı? Bu durumun memleketin insanlarına nasıl bir faydası olacak? Peki, bu memleketin yetiştirdiği, bu memleketin yararı için çalışan ve çalışacak olan akıllar ne olacak? Onların sesi neye göre kime göre kötü ilan ediliyor? 

Üniversitelerden KHK ile atılan öğretim üyeleri, hocalarım, arkadaşlarım, meslektaşlarım ve tanımadığım diğerleri, hangi gerekçe ile atılıyor? Bir yargı süreci işledi mi? Neye göre araştırılıp karar verildi? “Darbeci” diye başlayan süreçte bütün demokrat  insanlar ihraç edildi, neden? Üniversitelerde ders veren bu öğretim üyelerinin ülkemizde düşünen sorgulayan insanlar yetiştirmeleri mi kaygı yaratıyor? Neden bu ülkede hala yazarlar ve gazeteciler tutuklanıyor? Neden? Okumak, soru sormak ve düşünmek tehditse nasıl gelişir bu ülke? Sistemi tek kişinin eline teslim ederek değiştirince mi? 

Amerika'da Müslümanları havaalanında gözetim altında tutan sisteme karşı mücadele eden insanlar "Hepimiz Müslümanız" diyerek oraya koştu ve hakkı yenen insanları savundu, neden? Dünyada Müslümanlar ve inançları böylesine hedef gösterilirken onlar “kendi gibi olmayan” bu insanlara niye yardıma koştu? Farklılıkları tehdit gibi görmeyen, bir arada yaşamayı benimsemiş insanlar mı var? 

Bir başka önemli nokta: “Amerika başkanının imzaladığı bu kararı bağımsız yargı iptal etti.”  Nasıl? Kişilerden bağımsız, insan haklarına göre düzenlenen kanunlar olduğu için olabilir mi? Tek kişinin istediği gibi hareket etme hakkına sahip olmamasından kaynaklanabilir mi? Ülkemizdeki gibi bağımsızlığı sarsılmış ve tamamen ortadan kalkmak üzere olan bir yargı orada olsaydı ne olurdu sizce? "Ben Türküm ve Müslümanım, giriyorum Amerika'ya" diyen bazılarınıza soralım: Yarın ya da öbür gün sizi ülkeye alacaklarından emin misiniz? Bağımsız yargı olmazsa ve şimdi size dokunmayan bu durum sonra sizi de içine alacak şekilde genişletilirse ne yapacaksınız? 

Sormaya devam edelim: 

Şimdiki referandum oylamasında kafası karışık olanlara soralım: Oylaması yapılacak konunun ne olduğunu biliyor musunuz? Bir ismin değil, Türkiye'nin bundan sonraki yönetim şeklinin oylandığını biliyor musunuz? Hepimiz ölümlüyüz, misafiriz. Bu dünyadan bir gün hepimiz göçüp gideceğiz. Peki, bugün sadece hayranlık duyduğunuz için  “evet” derseniz yarın sizin çocuklarınızı yönetmeye kim gelecek diye merak etmez misiniz? İnsanın elindeki hemen hemen herşeyi değiştirebilme gücüyle neler yapabileceğini hayal edebiliyor musunuz? 

“Hayır” diyenleri ya da demek isteyenleri kötülemek ve susturmak için günümüzün “darbeci”, “terörist” ve “şeytan” gibi popüler sözcükleri ile  yaftalamaya çalışanlara soralım: Bugünkü gücün etrafında toplanmış kimlere yakınsınız? Bundan fayda sağlayacağınızı mı sanıyorsunuz? Kendinizi ve ailenizi korumak için mi? Alkış tutanlar zengin olur mu? Güç kazanır mı?  Belki bir süre parası olur, kendi çevresinde nüfuzu da artar belki, sonra? Artık alkışa ihtiyaç kalmadığında rolünüz ne olacak? Geriye ne kalacak? Bu bir parti seçimi değil unutmayınız. Biz şu an “ülkemizdeki yönetim şeklinin ne olacağı”nın oylamasından bahsediyoruz ve “evet” denildiğinde meclisin yetkisi kalmayacaksa, bağımsız yargı kalmayacaksa gelecekte oy vermenizin ne anlamı olacak? 

Adil olmayan bir dünyada var olan adaletsizliğin dengesini değiştirmek için ne yapabiliriz?

Çocuklarınızı nasıl büyütmek istiyorsunuz? Hangi haklara sahip olmalarını istiyorsunuz? Onları nasıl korumayı düşünüyorsunuz? 

Çocuğunuza iyi eğitim aldıramadığınız, çocuğunuzun sağlığını koruyamadığınız, fiziksel ya da cinsel saldırıya uğradığınızda hakkınızı arayamadığınız, kadın olarak yediğiniz dayağın hesabını soramadığınız, “aile içi mesele" diyerek susturulduğunuz, işsizlikle korkutulduğunuz, maaşınızı insanca koşullarda yaşamak için arttıramadığınız, iş yerinde yaralandığınızda veya birileri öldüğünde üstünün bir şekilde hep örtülmeye çalışıldığı sistemde mücadeleye devam etmek için tek şans bağımsız bir yargı sistemi değil mi? Bugünkü yargıyı iyileştirmek gerekirken yargının bağımsızlığını ortadan kaldıracak bir yönetim şekliyle sosyal adalet sağlanabilir mi? Mümkün mü? Bugünkü sistemi daha iyiye taşımak için fikrinizi söyleme hakkınızı korumanız gerekmiyor mu?

Soru sormaktan asla vazgeçmeyiniz. Aksi öğretilerek büyütülsek de artık biliyoruz ki, soru sormak bir ihtiyaç ve haktır. Şimdi görüntüde kalabalık ama işleyişte tek kişinin yönetimine bırakılan sisteme “hayır” demek de bir hak değil midir?

Bu memleketin insana dair tüm sorunları dert ediniyorsanız,
vicdanınıza ses veriyorsanız,
komşum aç yatarken ben de yatamam,
ayrı düşünsek de ADALET herkes için diyorsanız
kim olursa olsun, hangi görüşten olursa olsun, tek kişilik yönetim sistemini istemiyorsanız 
cevabınız “Hayır"dır, “Hayır"lıdır.