Yaşam

"Son sözleri 'Henüz ölemem, 3.5 yaşında kızım var' olmuştu; o magandayı bulun!"

"Sevinçlerimizi, mutluluğumuzu her şeyimizi alıp götürdüler"

Oğuz Kıllı ile kızı Esra Kıllı

23 Temmuz 2017 10:15

İstanbul'un Esenyurt ilçesinde perdecilikle geçimini sağlayan 31 yaşındaki Oğuz Kıllı, "maganda kurşununun" kendisine isabet etmesi nedeniyle hayatını kaybetti. Eşi Esra Kıllı, Oğuz Kıllı'nın son sözlerinin  “Henüz ölemem, kızım Ezgi daha çok küçük!” olduğunu aktararak eşinin katilinin bulunmasını istedi. 

Umut Vakfı’nın hazırladığı ‘Türkiye’nin Silahlı Şiddet Raporu’na göre, Türkiye’de 2016’da 2 bin 720 bireysel silahlı olay medyaya yansıdı. Bu olaylarda 2 bin 56 kişi öldü. 1961 kişi yaralandı. İstatistiklere göre 2016 yılında şiddet olaylarında ateşli silahların kullanımında önceki yıla göre yüzde 7’lik bir artış dikkat çekiyor. 2016 yılında olayların yüzde 78’inde ateşli silahlar kullanılmış. 

Hürriyet'ten Zeynep Bilgehan'ın, Esra Kıllı'nın açıklamalarına da yer verdiği haberi şöyle:

Esenyurt’ta perdecilikle geçimini sağlayan 31 yaşındaki Oğuz Kıllı ve eşi Esra Kıllı hem Anneler Günü hem de beşinci evlilik yıldönümleri vesilesiyle ailelerini evlerine davet etti. 

Kıllı çiftinin 3.5 yaşındaki kızları Ezgi’yle güzel bir hayatı vardı. O akşam da mutluluklarını aileleriyle paylaşmak istemişlerdi. Çift, gün boyu birlikte yemek hazırladı. Akşam, misafirleriyle güzel vakit geçirdiler. Gecenin sonunda Oğuz Kıllı, eniştesiyle arabayla dolaşmak üzere dışarı çıkmaya karar verdi. Kapıda eşine sarıldı, “Eline sağlık, her şey çok güzeldi” dedi. Kızını kucakladı. Oğuz Kıllı ve eniştesi çıktılar. 

Haramidere’de arabada durdukları sırada beş, altı el silah sesi duydular. Bir de hızla uzaklaşan beyaz araç gördüler. Kıllı, “Bacaklarımda bir uyuşma var” diyerek yüzünü bedenine döndürdüğünde üstünün kanlar içinde olduğunu fark etti. Beyaz araçtan rastgele sıkılan mermiler içinde bulunduğu aracın kapısını delip Oğuz Kıllı’nın kalçasına isabet etmişti. Kıllı, derhal hastaneye kaldırıldı. Son sözleri, “Henüz ölemem, kızım Ezgi daha çok küçük!” oldu. Atardamarı ve bağırsakları parçalanan Kıllı, iki ameliyat ve verilen 120 ünite kana rağmen üç hafta sonunda hayatını kaybetti. 

"Hepimizi öldürdüler"

Esra Kıllı, “Oğuz’u öldürmekle kalmadılar. Biz hepimiz öldük. Bir ölüden farksızım artık. Sevinçlerimizi, mutluluğumuzu her şeyimizi alıp götürdüler. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. En özel günler olmayacak. Anneler Günü vardı, evlilik yıldönümü vardı. Bu günler olmayacak bir daha” diye başlıyor söze ve o akşamı anlatıyor: “Telefonlarıma cevap vermiyordu. Amcası arayıp ‘Oğuz vurulmuş ama endişelenme. Kalçasından vurulmuş, ameliyata alıyorlar’ dedi. Hastaneye gittiğimde büyük bir kalabalık gördüm. Herkes ağlıyordu. O zaman anladım olayın ciddiyetini. Doktorlar yüzde 1 yaşama ihtimali olduğunu söylediler ama biz hep ümit ettik. Kızımız için direndi. Hep o inançla gittim yanına. Oğuz çok sevilen biriydi. Herkes yardımına koştu. Hastanede kapısının önü bir gün boş kalmadı. Esnaf arkadaşları ‘Evladımız gibiydi. Gerekirse kanımızı, organlarımızı verelim, yeter ki yaşasın’ dediler Ancak 20 günün sonunda hayata veda etti. Çok zor bir süreçti.”

Her canı isteyen silah almasın

Oğuz Kıllı’yı öldürenler bugüne kadar bulunamadı. Esra Kıllı, bir saat sonra eve dönmesini bekleyerek yolladığı eşini bir serseri kurşunla kaybetmeyi kabullenemediğini söylüyor: “Haberlerde duyardık. Kendi başımıza gelmez diye düşünürdük. Keyif için gencecik bir insanı hayattan koparmaya ne hakları vardı? Oğuz sakin, kendi halinde bir insandı. Kimseyle husumeti yoktu. Bu kadar iyi bir insan bu şekilde hayatını kaybetmeyi hak etmiyordu. Bir yasa getirilsin ve silah kolay erişilebilir bir şey olmaktan çıksın. Her canı isteyen silah almasın. Oğuz, kızına çok düşkündü. Ezgi de fiziksel olarak babasına çok benziyor. Babasının anılarıyla büyüteceğim. Evlilik yıldönümümüz için Oğuz’a iki pantolon almıştım. Biri, üstündeyken vurulduğu pantolon. Diğerini kızıma saklıyorum. İleride ‘Babanın giyemediği pantolon’ diye vereceğim. Bizim canımız yandı, başkalarınınki yanmasın...”

1 yılda 2056 kişi öldürüldü

İçişleri Bakanlığı’nın resmi verileriyle birlikte bir de yıllardır bireysel silahlanmaya karşı mücadele eden Umut Vakfı’nın hazırladığı ‘Türkiye’nin Silahlı Şiddet Raporu’ var. Tüm ulusal ve yerel gazetelerin taranması ve bireysel silahlı olayların değerlendirilmesiyle hazırlanan son rapora göre, Türkiye’de 2016’da 2 bin 720 bireysel silahlı olay medyaya yansıdı. Bu olaylarda 2 bin 56 kişi öldü. 1961 kişi yaralandı. İstatistiklere göre 2016 yılında şiddet olaylarında ateşli silahların kullanımında önceki yıla göre yüzde 7’lik bir artış dikkat çekiyor. 2016 yılında olayların yüzde 78’inde ateşli silahlar kullanılmış. 

Dünya onlara kalmasın

‘Lord of War’ (Savaş Tanrısı) filmi silah tüccarı Yuri Orlov’un şu sözleriyle başlar: “Dünyada dolaşımda 550 milyon ateşli silah var. Bu da gezegendeki her 12 kişiden 1’inde silah var anlamına geliyor. Şimdi sorulması gereken, kalan 11’i nasıl silahlandıracağız...” 

Ardından bir merminin fabrikadan başlayan ve Afrikalı bir çocuğun alnına isabet etmesiyle son bulan yolculuğu gelir ekrana... 

Ve film Yuri Orlov’un şu sözleriyle biter: Dünya kime miras kalacak biliyor musunuz? Silah tacirlerine... Geri kalan herkes birbirini öldürmekle meşgul olacak...”

2005 yapımı filmde izleyicinin gözünün içine bakarak böyle diyordu Yuri Orlov. 12 yıl geçti aradan. Dünyanın her yerinde insanlar silahlanıyor. Ülkeler silaha daha fazla yatırım yapıyor. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) yayınladığı rapora göre, silah satışları, Soğuk Savaş’tan bu yana ilk kez rekor kırdı. Dünyada 2012 - 2016 yılları arasındaki beş yıllık dönemde, bir önceki beş yıla oranla silah satışının yüzde 8.4 oranında arttığı tespit edildi. Bu artışın Soğuk Savaş döneminin sona ermesinden bu yana yaşanan en büyük sıçrama olduğu kaydedildi. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bireysel silahlanma istatistikleri katlanarak artıyor. İçişleri Bakanlığı’na göre bu yılın ilk 3 ayındaki silahlanmada yüzde 10’luk artış var. 

Fabrikadan çıkan merminin uzun yolculuğunun sonundaki kurbanları ise hiç değişmiyor: Parkta oynayan 2.5 yaşındaki bir bebek, eşiyle yıldönümü yemeğine yetişmek isteyen genç adam, köy düğününde halay çeken genç kadın... ‘Can güvenliği’ gerekçe gösterilerek alınan silahlar binlerce canı solduruyor. / Demet BİLGE

Kusur değil, kasıt 

Türkiye’de maganda cinayetlerine ilişkin emsal karar 2.5 yaşındaki Alistair’in davasında çıktı. Özlem ile David Grimason’un 2.5 yaşındaki oğulları Alistair, 7 Temmuz 2003’te Foça’da bir çay bahçesinde bebek arabasında otururken iki grup arasındaki silahlı çatışmadan seken kurşunla hayatını kaybetti. 


O dönem gündemin ilk sıralarına yerleşti Alistair’in öldürülmesi ve maganda cinayetleri. Kurşunun çıktığı silahı kullanan Daimi Akyüz tutuklandı. Alistair’in hukukçu dedesi Tuncer Eşsihan, davanın peşini hiç bırakmadı. 2011’de sanık Akyüz, ‘cinayeti olası kastla’ işlediği gerekçesiyle 36 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay da onadı. Bu ceza bir rekor ve emsal oldu. 

Üst sınırdan

Dede Eşsizhan o dönem şunları söylemişti: “Bu sonuç suçu günahı olmayan insanların silahlardan çıkan kurşunlara kurban gitmesine verilecek cezaların üst sınırdan olacağının göstergesi.” TCK’da ‘olası kast’la ilgili düzenleme şöyle: “Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Ağırlaştırılmış müebbet hapis gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda 20 yıldan 25 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.”

İlk 3 ayda yüzde 10 artış

Oğuz Kıllı’nın rastgele vurulmasından yalnızca bir hafta önce, 6 Mayıs tarihinde İçişleri Bakanlığı bireysel silahlanmaya ilişkin bağımsız milletvekili Aylin Nazlıaka’nın soru önergesini yanıtlamıştı. Sonuçlar şöyleydi:

- 2016 yılında polis sorumluluk alanında yenilenen, yeni verilen ve devir olan silahlara ait ruhsat sayısı 692 bin 921.
- Kamu görevlisi taşıma; 159 bin 343, emekli kamu görevlisi taşıma; 116 bin 90, can güvenliği taşıma; 27 bin 528, meslek mensubu taşıma; 81 bin 664, bulundurma; 297 bin 67, av tüfeği; 11 bin 229 adet. Bu tabloya göre sivil vatandaşa ait 308 bin 296 silah vardı. 
- 2017 yılının ilk üç ayında sivil vatandaş tarafından kullanılan silah sayısıysa 338 bin 52. Yani 2017’nin ilk üç ayında bireysel silahlanmada yüzde 10’luk bir artış söz konusu. Ruhsatlı silahların illere göre dağılımıysa şöyle: İstanbul 71 bin 202, Ankara 50 bin 84, İzmir 12 bin 574, Trabzon 10 bin 273, Gaziantep 10 bin 63, Antalya 8 bin 171, Kocaeli 7 bin 918, Konya 7 bin 462, Diyarbakır 6 bin 119. 
- 2017 yılının ilk 3 ayı için can güvenliği için alınan silah ruhsat verileri ise şöyle: Trabzon 2 bin 947, İstanbul 2 bin 527, Diyarbakır 2 bin 202 ve Ankara 929.

Yasal düzenleme gerek

Umut Vakfı’nın raporunda şu değerlendirme yer alıyor: “Türkiye’de yaşanan şiddet ve cinayet olaylarının çok azının basına yansıdığı, ancak yaşanan bireysel şiddetin her yıl katlanarak arttığı görülüyor. Son zamanlarda hak aramak için insanların mahkemelere başvurmak yerine alacak verecek konularında bile tartıştıkları arkadaşlarını, ortaklarını, borçlularını öldürdükleri, sokak çatışmalarının yaşandığı dikkat çekiyor. Yaşanan şiddetin, olayların azaltılabilmesi için insanların silaha ulaşmalarının zorlaştırılmasını, bunun için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz.”

1 yıldan 3 yıla

‘Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’da şöyle deniliyor:

“Bu kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silahlarla bunlara ait mermileri satın alan veya taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 30 günden 100 güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Silâh veya mermilerin sayı veya nitelik bakımından vahim olması halinde 5 yıldan 8 yıla kadar hapis ve 500 günden 5 bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ateşli silahın bir adet olması ve mutat sayıdaki mermilerinin ev veya işyerinde bulundurulması halinde verilecek ceza 1 yıldan 2 yıla kadar hapis ve 100 güne kadar adlî para cezasıdır.”