Medya

"Sistit neden sık tekrarlar?"

"Bunun nedeni de kadınların idrar kanalının son noktasının çok kısa olmasıdır"

18 Şubat 2017 14:32

Hürriyet yazarı Osman Müftüoğlu, sistit hastalığının kadınlarda, erkeklere göre daha fazla rastlandığına dikkati çekerek "Bunun sebebi, kadınların idrar kanalının son noktasının çok kısa olmasıdır. Cinsel bölgede biriken mikropların idrar kesesine ulaşmaları kadınlarda erkeklerden daha kolaydır. Böyle olduğu için de kadınlarda sistit atakları sık sık tekrarlanır" dedi. 
 
"Sistit idrar kesesi iltihabının tıbbi adıdır. Erkekler de, kadınlar da sistite yakalanabilir ama problem daha ziyade bir “kadın sağlığı” sorunu da sayılır" diyen Müftüoğlu, "Bunun nedeni de kadınların idrar kanalının son noktasının çok kısa olmasıdır. Cinsel bölgede biriken mikropların idrar kesesine ulaşmaları kadınlarda erkeklerden daha kolaydır. Böyle olduğu için de kadınlarda sistit atakları birbirini izlemekte, sık sık tekrarlamaktadır" diye yazdı.
 
Osman Müftüoğlu'nun "Sistit neden sık tekrarlar?" başlığıyla yayımlanan (18 Şubat 2017) yazısı şöyle:
 
Sistit kadınlarda, erkeklere göre daha fazla olur. Bunun sebebi, kadınların idrar kanalının son noktasının çok kısa olmasıdır. Cinsel bölgede biriken mikropların idrar kesesine ulaşmaları kadınlarda erkeklerden daha kolaydır. Böyle olduğu için de kadınlarda sistit atakları sık sık tekrarlanır.

Sistit idrar kesesi iltihabının tıbbi adıdır. Erkekler de, kadınlar da sistite yakalanabilir ama problem daha ziyade bir “kadın sağlığı” sorunu da sayılır. 
Bunun nedeni de kadınların idrar kanalının son noktasının çok kısa olmasıdır. Cinsel bölgede biriken mikropların idrar kesesine ulaşmaları kadınlarda erkeklerden daha kolaydır. Böyle olduğu için de kadınlarda sistit atakları birbirini izlemekte, sık sık tekrarlamaktadır. 
Ve yine aynı nedenle kadınlardaki sistitlerin en az 7-8’i o bölgenin mikrobu olan E.coli kaynaklıdır. Sık ve acil idrar yapma ihtiyacı, idrar boşaltırken yanma ve kasık ağrısı en sık görülen şikâyetlerdir. Ayrıca sistite yakalanan birinin idrarının daha bulanık ya da kanlı olabileceği bilinir. 
İsterseniz bu gibi detayları bir kenara bırakalım, pek çok kadının yakındığı şu sistit ataklarının nasıl azaltılabileceğini konuşalım. Buyurun...

Nar suyu cinsel takviye de olabilir mi

Nar suyunun damar dostu ve kanser düşmanı olduğu kesin. Bu yeteneklerini de içindeki olağanüstü antioksidan maddeler ve omega-5 yağ asitlerine borçlu. 

Peki “Cinselliğe de faydası var mı?” sorusunun yanıtına gelince. İyi haber şu: Yakın bir tarihte Edinburgh’taki Queen Margaret Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma nar suyunun yukarıdaki marifetlerine ilave olarak cinsel arzuları da artırdığını göstermiş. 
Yaşları 21 ila 64 arasında değişen 58 erkek üzerinde yapılan bu araştırmada düzenli olarak günde bir bardak meyve suyu içen erkeklerin testosteron düzeylerinin yükseldiği saptanmış. Aynı araştırmada nar suyunun kan basıncını azalttığı, korku, üzüntü, utangaçlık gibi psikolojik durumlar üzerinde de olumlu faydalar sağladığı görülmüş.

Keten tohumu mu, chia mı? 

Sadece insanların değil, bazı bitkilerin de yaşamlarını sürdürebilmeleri için östrojene ihtiyacı var. Bitkisel östrojen ailesinin farklı üyeleri ise şunlar: İzoflavonlar, stilbenler, kumestanlar ve lignanlar. 
Bunların hepsi insan bedenindeki östrojene yapısal olarak çok benziyorlar. Lignanların bence ayrı bir önemi olmalı. Keten tohumu en zengin lignan kaynağı. Aynı miktardaki susamdan 8 kat fazla lignan içeriyor. İkinci sırada omega-3 zengini chia tohumu yer alıyor.
Önemli bilgi şu: Sağlıklı bir kadının beslenme planında lignan miktarı ne kadar fazlaysa meme kanserine yakalanma riski o oranda azalıyor. 
Nasıl faydalanabilirsiniz? 
Keten tohumu müm-künse taze ve bütün olarak tüketilmelidir. Bağırsak fonksiyonlarını hızlandırabileceğinden miktar bir yemek kaşığını geçmemelidir. 
Chia tohumunun ishal yapıcı bir etkisi yok. 2-3 çorba kaşığı kadar tüketilebiliyor. 
Susam tohumu için ise ciddi bir yok. Başlıktaki sorunun yanıtına gelince: Daha çok omega-3 ve kabızlık sorununa destek için keten tohumunu, daha çok lezzet içinse chia’yı tercih ediyoruz.

Sistit atakları nasıl önlenecek?

◊ Her şeyden önce mevcut bir sistit probleminin tam ve kesin bir şekilde tedavi edildiğinden, sistite yol açan bakterinin o bölgeden iyice temizlendiğinden emin olun. 

◊ Sık ve bol su için.
◊ Düzenli kızılcık suyu içmenizin de faydası olabilir. Bir Harvard tıp çalışmasında uzun süre kızılcık suyu içirilen kadınlarda idrar kesesi enfeksiyonlarının önlenebileceği gösterilmiş. Bu amaçla üretilen güvenli kızılcık özlerinden de (cranberry ekstrat) faydalanabilirsiniz. 
◊ Cinsel ilişki sonrasında tekrarlayan sistitlerden yakınıyorsanız ilişkiyi takiben büyükçe bir bardak su için ve mesanenizi hemen boşaltmayı ihmal etmeyin. Koruyucu antibiyotik kullanımını sadece doktorunuz gerekli görürse düşünün. 
◊ Tuvalet sonrası temizliği de çok önemlidir. O bölgeyi önden arkaya doğru silerek temizleyin ve o alanın sürekli temiz kalmasına özen gösterin.
◊ İdrarınızı tutmayın. Sıkıştığınız zaman idrarınızı bekletmeden yapın.
◊ Her seferinde de idrar kesenizin tamamen boşaldığından emin olun.

Aminoasit takviyesi işe yarıyor mu?

Kas kaybı, tıbbi adıyla “sarkopeni”, çağımızın en önemli problemlerinden biri. Özellikle 60 yaş sonrasının en sık karşılaşılan sağlık tehdidi. Sarkopeni de tıpkı kemik kaybı osteoporoz/osteopeni gibi gücü, kuvveti, dengeyi, enerji üretimini ve daha pek çok şeyi olumsuz yönde etkiliyor. 
Sarkopeniyi önlemenin en etkin yolunun ise düzenli egzersiz alışkanlığı, özellikle de yürüme ve ağırlık çalışmaları/direnç egzersizleri olduğu biliniyor. 
İyi haber şu: Yeni bir çalışmada proteinlerin yapıtaşı aminoasitlerin özellikle de argininin kas kaybını engellemede ciddi bir görev üstlenebileceğini gösteren bulgular var. 
Arginin ve leucin içeren besin desteklerini kaslarınıza güç vermek için deneyebilirsiniz.

Genç kalmanın sırrı DHEA’da mı?

DHEA uzun adıyla dihidroepiandrostenedion, uzun yaşam düşkünlerinin de anti aging ile uğraşan hekimlerin de pek sevdiği doğal desteklerden biri. Mühim bir doğal molekül. Onu vücudumuzda düzenli olarak zaten üretiyoruz. Ne var ki ürettiğimiz miktar yaşla beraber düşmeye başlıyor. 
Anti aging uzmanlarına göre yeterli ve güçlü DHEA seviyeleri uzun yaşamın da göstergelerinden biri. Böyle olduğu için de bazıları onu “gençlik hapı” niyetine kontrolsüzce de yutabiliyor. 
Ne var ki güvenliği, yan etkileri, etkin dozları açık ve net olarak henüz bilinmiyor. Takviye olarak kullanmaksa özel bilgi ve deneyim gerektiriyor. Diğer taraftan şekerli, unlu, rafine karbonhidratların tüketimi arttıkça DHEA seviyeleri düşmeye başlıyor. 
Ayrıca vejetaryen beslenenlerde ise DHEA seviyeleri beklenenden biraz daha yüksek bulunuyor. Aralıklı şifa orucu uygulamalarını takiben de kanda DHEA seviyelerinin arttığı gözlenmiş. 
Özeti şu: DHEA, gıda takviyesi olarak rastgele kullanılabilecek bir ürün değil. Onu kontrolsüz kullandığınızda ise başınıza ciddi işler açabilirsiniz. 
Nasıl kullanılacağına sadece doktorlar karar vermeli.