Gündem
BBC Türkçe

Şimon Peres: Hem 'şahin' hem 'güvercin' siyasetçi...

1996'da 102 sivilin öldüğü Kana katliamı emrini veren de oydu, Oslo Barış Anlaşması'ndan dolayı 1994'te Nobel Barış Ödülü'nü kazanan da...

Filistin lideri Yaser Arafat (solda), Şimon Peres (ortada), İsrail Başbakanı İzak Rabin

28 Eylül 2016 10:12

Eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, 93 yaşında hayatını kaybetti. Peres, yarım yüzyılı aşan siyasi hayatına ‘şahin’ olarak başladı. 1993 Oslo anlaşmalarının mimarlarından olduğu için ‘güvercin’ muamelesi gördü. Ama, 1996’da Lübnan’da 102 sivilin öldüğü Kana katliamı emrini veren de oydu. Peres, 2009 yılındaki Davos Zirvesi'nde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ‘One Minute’ çıkışıyla da tarihe geçmişti.

Şimon Peres, İsrail'in kurulmasından bu yana ülkenin siyasi önde gelen siyasi figürlerinden biriydi.

Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı da dahil neredeyse bütün görevlerde bulunan Şimon Peres, buna karşın hiç bir partiyi seçim zaferine taşıyamadı.

Şu anda Belarus sınırlarında kalan, dönemin Polonya'sındaki Wiszniew'de, 2 Ağustos 1923'te bir kereste tüccarının oğlu olarak dünyaya geldi.

Anne ve babası dindar Yahudiler değildi ancak büyükbabası Şimon Peres'e din eğitimi verdi ve Peres dindar bir Yahudi olarak yetişti.

1934'te ailesiyle o dönem İngiliz yönetimi altında olan Filistin'e taşınıp, Tel Aviv'e yerleşti.

Peres ziraat okulundaki öğreniminden sonra, kibbutz adı verilen bir tarım komününde çalışmaya başladı.

İşçi Siyonist Hareket'in başkanı seçildiği 18 yaşında siyasete atıldı.

1947'de İsrail'in kurucu Başbakanı David Ben Gurion Peres'i İsrail Ordusu'nun selefi Haganah örgütünün personel işleri ve silah alımıyla görevlendirdi.

Bu dönemde Fransa'yla Mirage avcı uçaklarının alımı için bir anlaşma yaptı ve İsrail'in Dimona'daki gizli nükleer tesisinin kurulmasında yer aldı.

Peres, 1959'da günümüz İşçi Partisi'nin selefi olan Mapai Partisi'nden milletvekili seçildi ve savunma bakanlığı görevine atandı.

1954'te İngiltere'nin Sina Yarımadası'ndaki güçlerini çekmemesini sağlamak için İngiliz ve Amerikan hedeflerinin bombalanmasını öngören Sussanah Operasyonu'yla ilgili yeniden yapılan soruşturmada adı geçince, 1965'te istifa etti.

Peres bunun üzerine Ben Gurion'la birlikte Mapai Partisi'nden ayrılıp yeni bir parti kurdu.

1974'teki Yom Kippur Savaşı'nın ardından Golda Meir başbakanlıktan istifa edince, Peres bu göreve gelmek için İzak Rabin ile yarıştı ancak başarılı olamadı.

Eşinin de adının karıştığı döviz skandalından sonra 1977'de Uyum Partisi liderliğini bıraktı. Ancak anayasadaki bir boşluk sayesinde başbakanlıktan istifa etmedi.

Peres daha sonra yine parti lideri oldu ve Menachem Begin'in liderliğindeki Likud Partisine karşı seçimi kaymetti.

Daha sonra beş seçim yenilgisi yaşayan Peres, koalisyon görüşmelerinden sonra hep bakanlık görevlerine getirildi.

1992'de İşçi Partisi liderliği yarışını İzak Rabin'e kaybetti.

Süveyş Savaşı'nı planladı

İsrail’in kurucusu Ben Gurion tarafından, 1956 Süveyş Savaşı'nı planlamak üzere, Fransa ile gizli görüşmelere gönderildi. Yalnızca savaşa yönelik bir anlaşma yapmakla kalmadı, Fransa’nın yardımıyla İsrail’in nükleer güç olmak için ihtiyaç duyduğu adımları da attı.

Yaşıtı birçok İsrailli siyasetçinin aksine, askerlik değil de, askerliğin diplomatik yönüyle ilgili görevlerde bulunması, kendisine yönelik eleştirilerin konusu yapıldı.

Peres, İsrail Parlamentosu Knesset’e ilk kez 1959’da girdi ve tam 48 yıl orada kaldı. 12 kez bakanlık, iki kez Başbakanlık yaptı. İsrail siyasetinde sol, ya da ortanın solu olarak kabul edilen beş ayrı partide kimi zaman başkanlık, kimi zaman başkan yardımcılığı yaptı.

 

'Bay Güvenlik' yakıştırması

 

 

Peres, siyaset yaptığı ilk yıllarda İsrail’de ‘Bay Güvenlik’ olarak adlandırılmıştı. İsrail’in Batı Şeria, Gazze, Golan Tepeleri ve Sina yarımadasını işgal ettiği 1967 savaşından bir yıl sonra, işgal edilen topraklarda, Yahudi yerleşim birimlerinin kurulmasını destekledi. Ona göre Yahudi yerleşim birimleri İsrail’in gözleri ve kökleriydi. Bu dönemde yaptığı Ulaştırma, Göç ve Savunma Bakanlıkları görevlerinde de bu politikasını sürdürdü.

O yıllarda Peres, Filistin devleti kurulmasına da karşıydı. 1978 yılında yazdığı "Yarın Şimdidir’ kitabında şöyle diyordu:

"Üç yapı kurabiliriz, İsrail, Ürdün ve ikisinin birden yöneteceği yeni bir yapı."

Peres’in siyasi duruşundaki değişim 1978’de, İsrail ve Mısır arasında yapılan Camp David anlaşmasından sonra başladı. Sina Yarımadasındaki Yahudi yerleşim birimlerinin dağıtılmasını destekledi.

1981’de seçimlere girdiğinde İsrail sağcılarının tepkisiyle karşılaştı, seçim meydanlarında domates yağmuruna tutuldu, hatta planladığı bazı mitingleri gerçekleştiremedi. 1981 seçimlerinde ana muhalefet lideri oldu.

1984 yılında yapılan seçimlerde partisi en fazla oy alan parti olsa da hükümet kurmak için gerekli çoğunluğu sağlayamadı ama Likud ile kurulan koalisyon hükümetinin Başbakanı oldu. Likud ile yapılan koalisyon protokolü gereği iki yıl bu görevde kaldı, sonra başbakanlığı Likud lideri İzhak Şamir’e bırakıp Dışişleri Bakanı oldu.

Bu ilk başbakanlığı döneminde, Yahudi yerleşim birimlerinin sayısını sınırlandırdı, o tarihten sonra ‘güvercin olduğu’ imajı yerleşti.

 

Sürekli kaybetti

 

1988 seçimlerinde partisi birinci parti değildi ama koalisyon ortağı oldu. O dönemde İsrail ağır bir ekonomik krizden geçiyordu. Öyle ki, enflasyon yüzde 450 civarına ulaşmıştı. Peres, ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak kamu harcamalarını kısıtlamayı, ücretleri dondurmayı öngören piyasa merkezli liberal bir program uyguladı.

İsrail’de bilinen en yaygın siyasi şakalardan biri şuydu:

"-Peres’in kaybedeceğini ne zaman anlarsınız? -Seçimlere gireceğini ilan ettiği zaman."

Nitekim, Peres, ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcılığı yaptıktan sonra 1992’ye kadar muhalefet lideri olarak kaldı ama İşçi Partisi Genel Başkanlığını İzak Rabin’e kaptırdı, kendisi Dışişleri Bakanı oldu. O yıllarda İsrail sağcıları tarafından, ‘taviz vermeye yatkın kişi’ olarak nitelendirildi ama bu eleştiriler 1993 yılında İsrail ve Filistin arasında Oslo anlaşmalarının yapılmasına engel olmadı. Bu anlaşma, aşamalı olarak Filistin sorununun çözülmesini ve Filistin Devleti’nin kurulmasını öngörüyordu.

 

Arafat için İsviçre saati benzetmesi:
Garanti belgesi yok!

 

“Bir İsviçre saati değil, garanti belgesi yok” diye tanımladığı Filistin lideri Yaser Arafat ve İsrail Başbakanı İzak Rabin ile birlikte Nobel Barış Ödülünü Oslo Anlaşmasının yapılmasına katkıları nedeniyle aldı.

Peres, o dönemde yazdığı ‘Yeni Ortadoğu’ kitabında, barış anlaşmasından sonra bölgenin hızla kalkınacağını, artan ticaretle birlikte sınırların anlamsızlaşacağı bir Ortadoğu’dan söz ediyordu. “Filistinliler en yakın komşumuz, en yakın dostumuz da olabilir” diyordu o yıllarda.

Rabin 1995 yılında İsrailli aşırı sağcı bir militan tarafından Oslo Anlaşmasını yaptığı gerekçesiyle öldürüldü. Rabin’in öldürülmesinden sonra Peres, Başbakanlık görevini devraldı, aynı zamanda Savunma Bakanlığını da üstlendi.

 

Oslo Barış Anlaşması ile
Nobel Barış Ödülü kazandı

 

Peres, İzak Rabin'in hükümetinde dışişleri bakanlığı yaparken, Filistin lideri Yaser Arafat ve Filistin Kurtuluş Örgütü'yle gizli müzakerelere başladı. Bu müzakerelerin sonunda 1993'te tarihi Oslo Barış Anlaşması yapıldı.

Filistin lider kadrosu bu anlaşmayla ilk kez İsrail'in var olma hakkını tanımıştı.

Peres bir yıl sonra Rabin ve Arafat ile birlikte Nobel Barış Ödülü aldı.

Bir dönem Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimlerini savunan Peres, sonra önde gelen bir siyasi güvencin oldu. Sık sık Filistinlilerin toprak talepleri konusunda ödün verilmesi gerektiğini söylemişti.

Bir dönem Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimlerini savunan Peres, sonra önde gelen bir siyasi güvencin oldu. Sık sık Filistinlilerin toprak talepleri konusunda ödün verilmesi gerektiğini söylemişti.

İzak Rabin'in 1995'te suikaste kurban gitmesinin ardından Başbakan oldu. Ancak bu görevde bir yıl bile geçirmeden Benyamin Netanyahu liderliğindeki Likud'a karşı seçimi kaybetti.

2000 yılındaki cumhurbaşkanı olma mücadelesini Moşe Katsav'a kaybetti.

İşçi Partisi liderliğindeki halefi Ehud Barak, 2002 seçimlerinde Ariel Şaron'a yenilince, Peres Likud Partisi'yle yapılan koalisyona ön ayak oldu ve dışişleri bakanlığı görevini aldı.

Şimon Peres 2005'te İşçi Partisi'nden istifa edildiğini duyurdu ve Kadima adlı yeni bir parti kuran Şaron'a destek verdiğini açıkladı.

Şaron felç geçirdiğinden partinin başına Peres'in geçebileceği söyleniyordu, ancak partide çoğunluğu oluşturan eski Likud üyeleri bunu engelledi.

2007'de İsrail Cumhurbaşkanlığına seçildi ve en uzun süre hizmet veren parlamenter olduğu İsrail Parlamentosu Knesset'ten istifa etti.

 

Kana katliamı emrini verdi

 

1996 yılının ilkbahar aylarında ülke seçim yarışına girdi. Peres’in rakibi sağcı Likud Lideri Benyamin Netenyahu’ydu. Peres’e yöneltilen en büyük eleştiri de yine 'güvercin’ olmasıydı.

Seçim atmosferindeki İsrail, Peres’in Başbakanlığı altında o yıllarda hâlâ işgal altında tuttuğu Güney Lübnan’da Hizbullah’a karşı ‘Gazap Üzümleri” operasyonunu başlattı. Evlerini terk etmek zorunda kalan yaklaşık 400 bin Lübnanlının 800’ü BM’ye ait Kana kampına sığındı. İsrail 18 Nisan’da Kana yakınlarından kendisine roket atıldığını iddia ederek, kampa saldırı düzenledi, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 102 sivil saldırıda öldürüldü.

 2005 yılına kadar İşçi Partisi içinde kalan Peres, kimi zaman partinin başkanlığını yürüttü, kimi zaman da güçlü rakipleri karşısında başkanlığı kaybetti. 2005 yılındaysa İsrail’de ortanın sağı politikalar savunan Kadima partisi ile birlikte hareket etti.

Peres’in kaybettiği başka bir seçim de 2000 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. Ama 2007 yılında Cumhurbaşkanı seçilene kadar aralarında Dışişleri Bakanlığının da olduğu çeşitli görevlerde bulundu.

 

Erdoğan'ın 'One Minute' çıkışıyla da tarihe geçti

 

Peres, İsrail Cumhurbaşkanlığı görevini yaparken 2009 yılının Ocak ayında Davos'ta, dönemin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da konuşmacı olduğu Ortadoğu panelinde, İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonunu, başkalarına da konuşma fırsatı tanımadan, sinirli bir biçimde savundu. 27 Aralık’ta başlayan Gazze’ye yönelik saldırıda binden fazla Filistinli yaşamını yitirmişti. Peres’e göre, şehirlerine füze saldırısı yapılan bir ülkenin savunma hakkıydı bu operasyon. Peres’in bu ateşli savunmasına Erdoğan ‘one minute’ diyerek itiraz etmiş ve şunları söylemişti:

"Sayın Peres benden yaşlısın. Sesin çok yüksek çıkıyor. Biliyorum ki sesinin bu kadar çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Benim sesim bu kadar yüksek çıkmayacak; bunu da böyle bilesin. Öldürmeye gelince, siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz! Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum."

Erdoğan bu konuşmasından sonra salonu terk etti. Daha sonraki günlerde İsrail ve Türkiye arasındaki gerginlik, İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Dany Ayalon’un, dönemin Türkiye Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’u kendisinden daha alçak bir koltukta oturtmasıyla yeniden derinleşti. İki ülke ilişkileri uzun süre kökü gitti. Daha sonra, Cumhurbaşkanı Peres’in ikna etmesi ve ABD Başkanı Barak Obama’nın araya girmesiyle dönemin İsrail Başbakanı Netenyahu, özür mektubu gönderdi.

 

Mavi Marmara'da cumhurbaşkanıydı

 

Peres, Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda İsrail’in düzenlediği operasyonda on Türk öldürüldüğünde hâlâ İsrail Cumhurbaşkanıydı. Bu görevine 2014 yılına kadar devam etti.

Peres, evli ve üç çocuk babasıydı ama Cumhurbaşkanı seçildikten sonra eşi, onunla birlikte Kudüs’e gelmeyi reddetmiş, çift ayrı yaşamaya başlamıştı.

2014 yılında, cumhurbaşkanlığı görevi bitince, köşesine çekildi. Sağlığı gittikçe bozulmaya başladı. 13 Eylül 2016’de, 93 yaşında beyin kanaması geçiren Peres, 28 Eylül'de tedavi gördüğü Tel Aviv'deki hastanede hayatını kaybetti.


Kaynak: BBC, Al Jazeera

 

 

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir