Kültür-Sanat

Savaş ve Barış: Kaosun ortasında barışa nasıl ulaşırsınız?

Sıra dışı mezzosoprano Joyce DiDonato'nun, geniş yankı uyandıran projesi ‘Savaşta ve Barışta', Türkiye'de ilk kez 46.İstanbul Müzik Festivali'nde seyirciyle buluşacak

12 Mayıs 2018 03:47

Feyzi Erçin - Müzik Yazarı

Gerek insanlık tarihi, gerek insanın kişisel tarihi, herhalde en güzel Freud’un Eros ve Thanato, yani yaşam ve ölüm dürtüsü kavramlarıyla özetlediği, bir zıtlık/ikilik şeklinde geçer. Umutsuzluk ile umut, kaos ile bütünlük, doğum ile ölüm, birbirinden ayrılmaz ve birçok kez birlikte hissedilir, yaşanır, tıpkı savaş ve barış gibi. Mezzosoprano Joyce DiDonato’nun Savaş ve Barış başlıklı performansı da gücünü bu dualiteden alıyor.

Donato’nun temel başarısı, cazip fakat kısıtlayıcı bir imgeyi çağrıştıran bu ismin içerisini ufuk açıcı şekilde genişletmesi. Özellikle şancıların konsept CD’ler yapması, konserler vermesi çok normal. Ve söylemeye bile gerek yok, “savaş” ve “barış” birçok operanın temel konuları. Bu başlıklı bir projenin, pek rahatlıkla, Aida, Il Trovatore, Nabucco gibi operalardaki savaş temalı aryalardan örülmüş bir resital olduğunu varsayabiliriz. Oysa öyle değil.

 

Donato bu proje ile, aslında, söz konusu dualitenin insan ruhunu parçalamasına mani olmanın tek yolunu, yani bir iç huzura ulaşma yolunu arıyor. Korkularının üzerine giderek, eski zamanların müzikal ustalarının eserlerine sığınarak, dış dünyanın zorlayıcılığına karşı iç huzuru bulmanın yolunu arıyor.

49 yaşındaki Amerikalı mezzosoprano, lise yıllarında müzikallerde rol aldıktan sonra 29 yaşında konservatuara girmiş. 1990’lı yılların sonunda Amerika’da çeşitli opera sahnelerinde yer alan sanatçı, 2000 ile 2008 yılları arasında, La Scala’dan New York Metropolitan’a kadar tüm en büyük opera sahnelerinde yer almaya başladı. Bu sürenin sonunda artık kendisini 21. Yüzyılın en önemli mezzosopranolarından birisi olarak kabul ettirmiş olan DiDonato, son on yıldır opera sahnelerinin en çok aranan mezzosopranolarından birisi oldu. Bu süre boyunca ECHO ve Gramophone gibi sayısız ünlü klasik müzik ödülünün yanında, iki adet Grammy dahi kazandı.

 

Ödülleri bir yana, güzel örnekleri giderek nadideleşen “lirik koloratür mezzo” gibi aslında sınırları çok belirli bir sese sahip olan DiDonato, bu sınırların içerisinde tarih geçen bir kariyer yapmayı bildi. Bunu da daha ziyade, doğru stilde söylemeye dair çok disiplinli bir tavır ve özellikle de Barok müzikte tarifsiz bir uzmanlığa sahip olması ile birlikte çalışkanlığı ve yaptığı işe olan saygısıyla vermiş gibi duruyor. DiDonato’nun büyüleyici bir sesi yok belki de ama her söylediği eserdeki her nüans, nefes, cümle ve duygu, rol ve metnin o kadar kusursuz bir müzikal yansıması ki, entelektüel ve müzikal birikimiyle diğer tüm şancıların önünde kanımca.

Bu kadar çalışkan ve de akıllı bir müzisyenin, günümüzde vicdanı olan kimsenin bir gün bile aklından geçirmeden edemediği savaş ve barış gibi kavramlar üzerinden yaratılan bir proje, şüphesiz ki merak uyandırıyor. Yukarıda da yazdığım gibi, DiDonato burada, günümüz siyasetindeki hakim savaş ve barış eylemini hatırlatmıyor olamazsa da, esasen ruhsal bir çatışma ve bütünlüğe ulaşmak için verilen mücadeleye dair bir tavır koyuyor. Nitekim projede yer alan eserlerden bazıları bu fikre tamamen uygun. Handel’in Rinaldo operasının ünlü “Laschia ch’io pianga” aryası hem ağlamak hem iç çekmekten, hem kader hem özgürleşmekten bahsederken bu dualiteye o kadar güzel uyuyor ki… Nitekim gerek Farinelli gerekse Lars von Trier’in Antichrist gibi çok yoğun ruhsal çatışmaları dualite fikri üzerinden anlatan birbirinden tamamen farklı tarzda iki filmde de bu arya çok anlamlı ve güçlü yerlerde kullanılmıştı. Buna karşılık projede yer alan Purcell’ın gerek The Indian Queen gerekse Dido ve Aenas operalarında doğrudan savaş temasının olduğunu görüyoruz. Ancak burada da konu savaşa karşı barış değil. Operaların ilkindeki “Why should men quarrel” savaşın felsefi temelini sorgularken, diğerinin en ünlü aryası olan “When I am laid in earth”, Kartaca kraliçesi Dido’nun Truva savaşı sebebiyle vatanı ve aşkı arasında paramparça olup yok olmasını anlatır. Her iki operada da, fiziksel savaş ve sonuçlarından çok tarihsel ve içsel bir parçalanma tasvir edilmektedir. Nitekim yine projede yer alan Handel’in Jül Sezar’a dair operası, en azından sonu itibariyle, Kleopatra ile bir uzlaşma, bölüşme ve hem kişisel hem de politik barışa işaret eder.

 

Bu proje sadece müzikal bir proje olarak kalsaydı, tüm güzelliğine rağmen, konsept CD’lerden bir tanesi olur ve gidebilirdi. Oysa “inwarandpeace.com” websitesinden de görüleceği üzere, DiDonato bu projeyi değişik ülkelerden farklı kişilerin katkıda bulunarak sosyal medya üzerinden paylaşabileceği, kişisel başa çıkma yöntemlerinden tarihin bu dönemine ait bir dayanışma ve iz olarak tasarlamış. Neredeyse 50 ülkeden ve 500’den fazla hikâyeyi, fikri, duyguyu görmek mümkün sitedeki sürekli güncelleşen paylaşımlarda. DiDonato bu projesiyle Kanada’dan Almanya’ya kadar birçok ülkeyi gezen bu proje, İstanbul’a Hamburg’dan gelecek ve sonra Münih üzerinden gezmeye devam edecek.

Joyce DiDonato’nun proje bağlamında yaptıkları sosyal medya paylaşımları ile de sınırlı değil. Yunanistan’ın El Sisteması ile de ortak çalışarak zor durumda insanlara ve hapishanelere ulaşan mezzosoprano, bu fikirlerle dünya barışını sağlamadığının, ama dokunabildiği ve iç barışına katkıda bulunduğu her zor durumda insan için bir anlam ifade etmekten duyduğu mutluluğu dile getiriyor.

Bu bağlamda El Sistema (Yunanistan) ile yapmış olduğu çalışma özellikle anlamlı, zira dünyanın şu andaki en büyük trajedilerinden olan mülteci konusuna eğilmiş. Yunanistan’a son üç yılda gelen mültecilerin neredeyse 49%ı çocuklardan oluşuyor. Suriye, Afganistan, Irak gibi ülkelerden gelen bu çocukları her türlü şiddetten korumak için yapılan eğitim çalışmalarında başrol oynayanlardan birisi de Joyce DiDonato.

 

Konuları itibariyle ne kadar farklı çağrışımlar ve yorum imkânları sunan böyle bir proje, standart konser repertuarının ötesine giden ve ancak DiDonato gibi düşünen bir sanatçının vizyonuyla ortaya çıkabilen, tam bir şölene benziyor. Aya İrini Müzesi’nde sayısız konser izledikten sonra, ışık ve video tasarımı ile hem bildiğimiz bazı aryalara, hem de çok iyi bildiğimiz bir mekâna yepyeni bir bakış sağlayacak olan, müstesna ve heyecan verici bir proje bu.

Bu konseri daha da cazip kılan bir detayı atlamamalı, vurgulamalı. “Savaşta ve Barışta” konserinden önce Aya İrini Müzesi Bahçesi’nde Barış İçin Müzik Korosu da “Barış ve Kardeşlik” şarkıları söyleyecek. Yıllar önce, çok büyük fedakârlıklarla başlatılmış, yıllar içerisinde El Sistema ile birlikte işbirliği yapıp çok başarılı projelere imza atmış ve Türkiye’de zor durumdaki çok sayıda çocuğa dokunuş olan Barış için Müzik korosu, bu konserin anlamını katlıyor.

 

46. İstanbul Müzik Festivali : ‘SAVAŞTA VE BARIŞTA’
1 Haziran Cuma, Aya İrini Müzesi, 20.00
Konser öncesinde, 19.00-19.30 saatleri arasında,
Aya İrini İç Avlu’da
Barış İçin Müzik Korosu “Barış ve Kardeşlik” şarkıları söyleyecek.

Sıra dışı mezzosoprano Joyce DiDonato’nun, müzik üzerinden iç ve dış dünyamızdaki çatışmaları, savaşları ve barışı anlattığı, tüm dünyada geniş yankı uyandıran projesi ‘Savaşta ve Barışta’, Türkiye’de ilk kez 46.İstanbul Müzik Festivali kapsamında, Mercedes-Benz Türk A.Ş. sponsorluğunda 1 Haziran akşamı seyircilerle buluşacak.

Yaklaşık 1500 yıllık tarihinde birçok medeniyete, savaş ve barışa tanıklık etmiş Aya İrini Müzesi’nde daha da özel bir anlama kavuşacak olan bu projenin albümü ‘In War & Peace’, 2017 ECHO Klasik Ödülü sahibi.

New Yorker’ın “kendi neslinin en güçlü kadın şancısı” ilan ettiği Joyce DiDonato icracılığıyla olduğu kadar ateşli bir sanat savunucusu olarak da müzik dünyasının zirvesinde.  

İki Grammy ödüllü ve 2017’de dördüncü kez ECHO Klasik Yılın Kadın Sanatçısı seçilen DiDonato, Times gazetesinin “24 karat altından daha değerli” dediği sesiyle dünyanın bir ucundan diğerine dinleyicilerini büyülüyor.

‘Savaşta ve Barışta’ projesinin yaratıcısı Joyce DiDonato “Bir dünya vatandaşı olarak, bazen hayatlarımızın her köşesine sızan karışıklık ve karamsarlığın girdabına kapılmaya karşı koyamayacak gibi oluyorum. Fakat mücadeleci, gururlu, istekli bir iyimserim. Karşı koyuyorum.” diyor ve soruyor “Kaosun ortasında barış ve huzura nasıl ulaşılır?” Bu soruya cevaben “müzik yoluyla uyum” mottosunu benimseyen DiDonato, 1 Haziran akşamı Aya İrini Müzesi’nde olacak.

‘Savaşta ve Barışta’ konserinin biletleri

Biletix: http://www.biletix.com/etkinlik/V1MA8/ISTANBUL/tr) ile İKSV ana gişeden satın alınabilir.