Gündem

Sarin gazı testini yapan laboratuvar 'saldırıda kullanılan rejimin sarini değil' dediğini yalanladı

İngiliz Savunma Bakanlığı’na bağlı Porton Down laboratuvarı saldırıda kullanılan sarin gazının Suriye rejimi stoklarındaki örneklerle uyuşmadığı sonucuna vardığını yalanladı

10 Nisan 2014 02:18

Pulitzer ödüllü gazeteci Seymour Hersh’in London Revıew of Books’ta yayımlanan, Türkiye’nin Suriye’de binden fazla kişinin ölümü ile sonuçlanan kimyasal saldırının düzenlenmesi için kimyasal madde ve eğitim desteği verdiği iddiasının yer aldığı haberde adı geçen laboratuvar, saldırıda kullanılan sarin maddesinin Suriye rejiminin stoklarında bulunan sarin gazıdan farklı olduğu sonucuna vardığı iddiasını yalanladı.

İngiliz Savunma Bakanlığı’na bağlı Porton Down laboratuvarının saldırıda kullanılan sarin gazından elde edilen örneği Suriye rejiminin elindeki stoklarla uyumlu bulmadığı iddiasını yalanladı. Bakanlık Sözcüsü laboratuvar adına yaptığı açıklamada, “Biz, kimyasal silah kullanımının Esad Rejimi tarafından onaylanıp emredildiğine inanıyoruz” dedi

Haberin yazarı Pulitzer ödüllü Seymour Hersh laboratuvarın açıklamasını “Bize neden tamamen farklı bir şey söyledikleriyle ilgili sizin bir açıklamanız var mı? Benim bir tahminim yok. Hiçbir Batı basını bu hikâyeyi yazmıyor” sözleri ile yorumladı.

Seymour Hersh, Hürriyet gazetesi Washington temsilcisi Tolga Tanış’ın sorularını yanıtladı. Hersh’in açıklamaları şöyle:

 

Laboratuvardan yalanlama

 

Bize neden tamamen farklı bir şey söyledikleriyle ilgili sizin bir açıklamanız var mı? Benim bir tahminim yok. Ama size aynı zamanda şunu söyleyebilirim. Hiçbir Batı basını bu hikâyeyi yazmıyor.

 

Amerikan askeri istihbaratı ne dedi

 

(Askeri istihbarat 21 Ağustos saldırısının muhalifler tarafından yapıldığını iddia etti mi sorusu üzerine) Hayır. Ben de demedim. Tek bildiğimiz, kullanılan sarin gazının, Suriye Ordusu’nun elindekilerle uyuşmadığı. Birleşmiş Milletler’in konuyu araştıran ekibinin başı Ake Sellström’ün 16 Eylül’de haberleştirilen basın toplantısına bakarsanız, kimin ne yaptığı konusunda öyle ya da böyle bir değerlendirmede bulunmadıklarını söylüyor. BM, kimin ne yaptığı konusunda bir sonuç üretme yetkisine sahip değil. BM raporunu yakından bilen birinin bana dediğine göre de ekibin içinde ‘muhalifler mi’ diye soran birçok fikir oluşmuş. Benim bahsettiğim Amerikan askeri istihbarat belgesi 2013 Haziran tarihli ve sarin gazıyla El Nusra konusunda çok endişeli.

 

Esad elindeki kimyasal örneklerini niye versin

 

(Esad rejiminin, Porton Down’daki testlere de konu olan elindeki kimyasal stok örneklerini 21 Ağustos’tan sonra Batı ülkelerine verdiği iddiası üzerine, eğer saldırıyı yapan Esad rejimiyse o saldırıda kullanılan kimyasal örneğini de vermesini beklemek makul mu, sorusu üzerine) Makul mu değil mi buna siz karar verin. Soru kesinlikle rasyonel. Tek bildiğim, olağanüstü bir işbirliğimiz vardı. Biz (ABD’yi kast ediyor) glasnosttan sonra birçok Rusla çalıştık. Ukrayna’da Kazakistan’da nükleer silahlardan kurtulmak için. Ortak, gizli operasyonlar bile oldu. Rusların da Suriye’de örneklere erişimi vardı. Unutmayın, Rusların Suriye ile özel bir ilişkisi vardı. Ve Rusların da Suriye konusunda bir güven sorunları vardı, onlar da bu stoklardan kurtulmak istiyorlardı. Ben Beşar’ın da bunu istediğine inanıyorum.

 

El Nusra’nın kimyasala erişim olasılığı

 

Size Haziran 2013’te hazırlanan ABD askeri istihbarat raporunun ilk cümlesini okuyabilir miyim? 5 temel bölüm var ve bu da ilk madde: ‘El Nusra Cephesi bağlantılı sarin gazı üretme hücresi, El Kaide’nin 11 Eylül öncesi çabalarından beri en ileri sarin gazı komplosu.” Bir sonrasi satır ise şöyle diyor, ki bunu daha önce görmediniz, daha önce hiç okumadım ama madem öyle söyleyeceğim: ‘Irak ve Türkiye’deki tutuklamalar, hücrenin faaliyetlerini bozdu. Ancak biz, ileri kimyasal silah üretimi için yapının devam ettiğini değerlendiriyoruz.’ Değerlendirme çok açık.

 

ABD 2012 sonu muhaliflere neden yardımı kesti

 

Bunun Bingazi’de yaşananlarla (11 Eylül 2012’de ABD Büyükelçisinin de öldürüldüğü, ABD Konsolosluğu’na yapılan saldırı) çok ilgisi var. Saldırı ABD Hükümeti için çok utanç vericiydi. Ana motivasyon buydu. Ama (silah ulaştırmak için) gizli hat devam etti. Ve biz (ABD) kontrolü kaybettik.

 

Bingazi raporunun yayınlanmayan eki

 

(Senato İsithbarat Komitesi’nin Bingazi raporundaki yayınlanmayan bir bölümde, Obama ve Erdoğan’ın Libya’dan Suriye’ye silah göndermek için anlaştıkları iddiası hakkında) Erdoğan ve Obama bu konuda doğrudan konuştular mı bilmiyorum. Ama bildiğim, Erdoğan’ın Türkiye için koyacağı bir para vardı. Suudi Arabistan ve Katar parası da sağlanmıştı. ABD bu silah sevkiyatı için bu ölçüde para koydu mu şüpheliyim. Biz örtülü bir şekilde ekipmanın gizli hat üzerinden yollanmasından sorumluyduk.

 

El Nusra’nın operasyonel özgürlüğü

 

Biz El Nusra’yı 2012 Aralık’ta terörist örgüt saydık ama Türkiye saymadı. Gizli hattan silah sevkiyatlarında Türkiye kontrol eden unsur olarak görüldü. Askeri istihbarat belgesindeki endişe de, kullandıkları dille söylüyorum: ‘Türkiye ve Suriye arasında operasyonel özgürlükten yararlandığı için El Nusra’ya ve sinir gazına erişimlerine engel olmak zor.” Bunun ne kadar önemli olduğunu anlatamam.

 

False flag başka radikallerle ilişki başka

 

(Radikallerle ilişkisi olsa bile eldeki kanıtlarla Türkiye’nin kimyasal saldırıda rolü olduğunu iddia etmek adil mi, sorusu üzerine) Ben hiçbir Türk yetkilinin dahil olduğunu söylemiyorum. Tüm söylediğim, Amerikan istihbaratının vardığı sonuç. Sonrasında (Türk tarafında) memnuniyet olduğunu biliyoruz. Özellikle El Nusra ve diğer gruplarla Türkiye’nin ilişkisinin çok yakın olduğunu biliyorduk. Yazıda 20 yıldan fazladır inanacağınızdan çok fazla doğru ve hiç yanlış bir şey söylememiş, saygın birinin (21 Ağustos saldırısı için “Kandırıldık” ve “Obama’yı kırmızı çizgiye itmek için Erdoğan’ın insanları tarafından planlanan bir örtülü eylem olduğunu şimdi biliyoruz” diyen eski Amerikan istihbarat yetkilisi) söylediğini tırnak içinde aktarıyorum. İçeride nasıl konuşulduğunu biliyorum.

 

Hikâyeyi neden Washington Post ve New Yorker kullanmadı

 

Benim Amerika’da bir kıskançlık sorunum var.

 

Laboratuvardan açıklama

 

Sy Hersh’ün yazısı üzerine başlayan tartışma sonrası, İngiltere’deki The Times gazetesi muhabiri Tom Coghlan, Hersh’ün yazısının dayandığı en güçlü somut kanıt, İngilitere’deki askeri Porton Down laboratuvarının 21 Ağustos saldırısı sonrası elde edilen örneklerin Suriye rejiminin elindeki kimyasal silah stoklarıyla örtüşmediği iddiasını yalanladığı savundu. Bunun üzerine Hürriyet’in temasa geçtiği İngiliz Savunma Bakanlığı’na bağlı Porton Down laboratuvarı, Hersh’ün makalesi üzerine bir açıklama yaptı. Bakanlık Sözcülüğü, muhabir Tom Coghlan’ın haber verdiği açıklamayla ilgili gönderdiği yazılı beyanatta şöyle dedi: “Sarin gazı dahil, Suriye’de kimyasal silah kullanılarak çok sayıda saldırı gerçekleştirildiğine dahil güvenilir kanıt var. Biz, kimyasal silah kullanımının Esad Rejimi tarafından onaylanıp emredildiğine inanıyoruz.”

 

Haberin analizi

 

Tolga Tanış’ın Seymour Hersh’in haberine ilişkin analizi şöyle:

 

•         Sy Hersh’ün son yayınlanan hikâyesinde de görülen, Amerikan Yönetimi’ndeki bazı yetkililer arasında bir süredir Türkiye’ye yönelik ağır suçlamalarda bulunma eğilimi sürüyor. En son Ekim ayında Wall Street Journal’da yayınlanan MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la ilgili portrede de, bir Amerikan istihbarat yetkilisi Fidan’ın İran’la ilişkilerine dair sarsıcı suçlamalar dile getirmişti.

•         Amerikan Yönetimi’nde Suriye’ye harekâta en çok karşı çıkan birimin Pentagon olduğu artık biliniyor. Nitekim Hersh’ün haberindeki kaynaklar da askeri istihbarat yetkilileri. Ancak bunun ötesinde Wall Street Journal’da yayınlanan Fidan portresindeki istihbarat yetkilisinin de askeri istihbarattan olabileceği düşünülüyor. Pentagon’da Türkiye’ye karşı hissedilen bu hayal kırıklığı ise Türkiye’nin Suriye’deki radikal unsurlara karşı gösterdiği müsamahadan füze savunma sistemi ihalesinde Çinlilere yönelmesine kadar çok çeşitli.

•         Hersh’ün elindeki belgeler, aslında Türkiye ve 21 Ağustos saldırısı arasında bir bağ kurmuyor. Türkiye tarafından bir “false flag” gerçekleştirildiği fikrini besleyen tek unsur, Hersh’ün “çok saygın” dediği Amerikan istihbarat yetkilisinin yaptığı açıklamalar. Habere konu tek belge ise saldırıdan iki ay önce Haziran 2013’te hazırlanmış askeri istihbarat raporu. Onun da içeriği Mayıs’ta Türkiye’de sarin gazı taşıdıkları iddiasıyla bazı El Nusra bağlantılı kişilere yönelik düzenlenen operasyonun analizi. İlginç olan, Amerikan Ulusal İstihbarat Sözcüsü Shawn Turner, böyle bir belgenin varlığını dahi kesin bir dille yalanladı. Hersh, Amerikan yetkililerine belgenin numaralarını verdiğini, neden yalanladıklarını anlamadığını söyledi.

•         Sonuçta Amerikan Yönetimi’nin dediğinin aksine Hersh’ün elindeki belge doğru olsa bile, İngiltere’deki askeri laboratuvarın yayınladığı yalanlama açıklamasını da düşünürseniz, eldekiler Türkiye’nin 21 Ağustos’ta bir “false flag” operasyonu yürütüğü türünden sansasyonel bir iddia için yeterli mi, gazetecilik açısından çok tartışmalı. Washington Post ve New Yorker gibi yayınların hikâyeyi kullanmak istememelerinin altında yatan saik de muhtemelen bu kaygı.

•         Ancak öyle görünüyor ki, My Lai Katliamı (1969) ve Ebu Garip işkenceleri (2004) gibi geçmişte ortaya çıkardığı dünya çapındaki haberlerle ne kadar büyük bir gazeteci olduğu yadsınamayacak Hersh için, herkesin üzerinde kalem oynattığı Türkiye-Suriye’deki radikaller bağlantısı yeterli olmamış. Ve her yaptığı işle ortalığı sallamak isteyen Hersh, bir adım ileri gitmiş. Ve gazetecilik açısından hayli sorunlu bir habere imza atmış. Halbuki telefon görüşmemizde söylediği, Amerikan istihbarat belgelerine göre Türkiye ve Suriye’deki radikal gruplar ilişkisine dair elinde birçok bilgi daha var. Ama bu Hersh için Amerika’da yeterince sansayon yaratmayacağından mesai vermiyor. Bunları da kimseyle paylaşmıyor.