Gündem

'Kardeşin sokakta yaşar ise cezaevinden çıkabilirsin'

Gezi olaylarında bir fotoğraf sonrası 'sapanlı teyze' olarak tanınan Emine Cansever, 'ben sadece muhalif olduğum için içerideyim. Açlık, yoksulluk, taraflı tutum toplumu ayrıştırdı, direnişe geçirdi' dedi

02 Kasım 2013 12:56

Gezi Parkı olaylarında elinde sapanla polise karşı direnirken fotoğraf karelerine yansıyan ve toplumda "sapanlı teyze" olarak tanınan Emine Cansever, şizofren ve şeker hastası kardeşinin bakımını üstlendiği gerekçesiyle tutuksuz yargılanmayı talep etti ancak "kardeşin sokakta yaşar ise çıkabilirsin" denildiğini söyledi.

Radikal'den Miray Çimen'in haberine göre, CHP Kadın ve Çocuk Hakları İnceleme ve İzleme Komisyonu üyelerinin Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nu ziyaretleri çarpıcı iddiaları gündeme getirdi. CHP Kadın ve Çocuk Hakları İnceleme ve İzleme Komisyonu üyeleri Candan Yüceer, Sena Kaleli, Ayşe Eser Danışoğlu, Ayşe Nedret Akova, Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nu ziyaret ederek  mahkumlarla görüştü.

800 kadın ve 53 çocuğun kaldığı cezaevinde 9 kadını ziyaret eden CHP’liler hazırladıkları raporda, çocukların 6 yaşından sonra yetiştirme yurduna ya da bir yakınlarına gönderildikleri kaydedildi. Raporda cezaevinde çok sayıda yabancı mahkumun da bulunduğu belirtilerek, “Yabancılardan dolayı en fazla görülen suç türü uyuşturucu” denildi.

 

'Gereksiz kadınsı kaprisleri olsa da...'

 

Cezaevi Savcısı ve Müdürü ile yapılan görüşmelerin de yer aldığı raporda, “Yarın alt veya üst kat komşusu olabilecek olan insanların her ne kadar zaman zaman gereksiz kadınsı kaprisleri de olsa, önceliklerini dikkate alarak suçları ne olursa olsun insan olarak değerlendirdiklerini ifade ediyorlar. Hapse dönüşe özendirmeme ile hınçlı çıkışı sağlamama arasında dengeli davranmaya çalıştıkları anlaşılıyor” denildi.

 

'Şizofren kardeşime bakıyorum'


Rapora göre, kamuoyunda ‘Sapanlı Teyze’ olarak bilinen Emine Cansever şizofren ve şeker hastası kardeşi ile beraber yaşadığı ve kardeşinin bakımını üstlendiğini ifade etti. Kardeşine babasının maaşını bağlattığını belirten Cansever, kardeşinin tek başına ilaçlarını alamadığını vurguladı. Bütün bu sebeplerden dolayı tutuksuz yargılanmayı talep ettiğini ifade eden Cansever, kendisine kardeşinin sokakta yaşamadığının, bir evi ve maaşı olduğunun vurgulanarak, “Bana ‘Kardeşin sokakta yaşarsa çıkabilirsin’ denildi” dedi. Cansever şunları söyledi:

 

'Dayanamadım sapanı aldım'

 

“8 Ekim 2013’de evime düzenlenen operasyonla gözaltına alınarak, tutuklandım. Gülsuyu operasyonunda 70 kişi gözaltına alındı. Ben dahil bizim mahalleden 33 kişi tutuklandı. 12 Eylül’den sonra mahallede fuhuş, hırsızlık ve uyuşturucu patladı. Daha önce kardeşime de uyuşturucu satıldı ve bu uyuşturucu kardeşimin hastalığını tetikledi. Hasan Ferit Gedik’in öldürülmesinden sonra mahalle sakinlerinin tepkisi arttı. Ben de cenaze törenine giderek bu yaşananlara ‘artık yeter’ dedim. Başladığı andan beri Gezi protestolarının içinde değildim. Son günlerinde katıldım. Protestolar esnasında, çevremde birçok genç, gözünden, bacağından, plastik mermi ve gaz fişekleriyle yaralandı. Ben de dayanamadım, ortamın gerginliğiyle, oradaki çocuklardan birinin elinden sapanı aldım. Ben sadece muhalif olduğum için içerideyim. Açlık, yoksulluk, taraflı tutum toplumu ayrıştırdı, direnişe geçirdi. Konuşan, eylem yapan herkes hapse atılıyor. İçeride benim gibi bir sürü insan var.”

CHP’lilerin diğer mahkumlarla yaptıkları görüşmeler de raporda şöyle yer aldı:


'Zana ile yargılandık'

 

ÇİÇEK OTLU: ESP açılınca Genel Başkan Yardımcısı oldum. 2011 yılında milletvekili adayı oldum ancak YSK’dan iki kez veto yedim. Leyla Zana ile aynı dönemde, aynı mahkemelerde yargılandım ve aynı şekilde ceza aldım. Ona verilen siyaset hakkını bana vermediler, milletvekili aday adaylığım veto edildi. 18 Haziran 2013’te sabah 05.00’de evime düzenlenen operasyonla gözaltına alındım. Gözaltına alınmadan 2 gün önce İHD önünde bacağımdan plastik mermi ile vuruldum. Tedavi bile olmadan gözaltına alındım. Özgürlük için, onurum için, kadın olduğum için Gezi eylemlerine katıldım. İsyanın hep bir bedeli var. Kadın isyan edince bedeli ölüm oluyor ülkemizde.

 

'İnce arama'

 

GONCAGÜL TELEK: Bir harita var, ona göre insanları örgüte yerleştiriyorlar. Çalıştığımız yerlere, okuduğumuz dergilere, okuduğumuz gazetelere göre bize örgüt beğeniyorlar. Bana yöneltilen suçlar, bazı cenazelere, 1 Mayıs’a, Pir Sultan Abdal Mitingi’ne, Gezi eylemlerine katılmak. Son 1,5-2 yıldır, zorla tükürük örneği alıyorlar. Polisler küfürlerle, gözaltına alıyorlar. İnsanları küçültmeye, kimliksizleştirmeye yönelik, ‘ince arama’ yapıyorlar. 21 Haziran’da Gezi direnişi kapsamında ESP, Özgür Radyo ve Atılım Gazetesi’ne yönelik operasyonda gözaltına alınarak, tutuklandım.


'Sürüklenerek gözaltı'

 

BERNA YILMAZ: Ankara Üniversitesi Antropoloji Bölümü 4. sınıfta okurken, 14 Mart 2010’da Başbakan Erdoğan ’ın katıldığı Roman buluşmasında ‘Parasız eğitim istiyoruz, alacağız’ pankartı açtığım için tutuklandım. ‘Örgüt üyeliği’ gerekçesiyle 19 ay tutuklu yargılandıktan sonra tahliye edildim. Daha sonra, 8 yıl 5 ay hapis cezası aldım. İki buçuk senedir yargılanıyorum. Tayyip Erdoğan daha ne kadar bizi içeride tutunca rahatlayacak, intikamını almış olacak? 21 Ocak 2013 yılında otobüste yerlerde sürüklenerek gözaltına alındım. Aslında sadece çevreme duyarlı bir gençtim. Ama şimdi öfkeliyim. Sokakta yürümeyi özlüyorum.

 

'Sebep işkence deşifreleri'

 

NAZAN BETÜL VANGÖLÜ KOZAĞAÇLI (ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın eşi): 6-7 ay boyunca mesleğimize ilişkin sorular soruldu. ‘Neden avukatı olduğun şu sayıda kişiye susma hakkını kullandırdın’ diye sordular. Aldığımız davalar ve işkence deşifreleri ve gizli tanıklar tutuklanma sebebimiz oldu.


'Hep dışarda olmak istiyor'

 

Hapishanedeki çocuklu kadınlar ile yapılan görüşmelere ise raporda şu şekilde yer verildi:

GİULİMA MOLATİ: 28 yaşında. Gürcistan, Batumlu. Oğlu Luga 3 yaşında: “Oğlumu zor tutuyorum içeride. Birileri tahliye olduğunda 'biz ne zaman çıkacağız' diyor."

MÜRÜVVET NESRİN: 18 yaşında, 1 yaşında kızı var: “Kocam birini öldürdü. Ben de yanındaydım. Eşim 68 sene ceza aldı. Bana da 24 sene ceza verdiler. 6 yaşından sonra kızıma halası ya da babaannesi bakacak” diyor.

ÇİĞDEM ERBİL: 24 yaşında, 7 aylık Rüzgar adında bir oğlu var. “Rüzgar’ı bazen 10 günlüğüne, bazen de 1 aylığına gönderiyorum, sonra tekrar alıyorum. Çocuğum dönünce, hapishane ortamına alışması zor oluyor. Hep dışarıda olmak istiyor. Koğuşun kapısını açık gördüğünde bütün çocuklar dışarı kaçıyor” diyor.

GILODILI RESINI: Bolivyalı. Oğlu Ronaldo 5 yaşında. Cezaevinde temizlik yaparak para kazanıyor. 6 yaşından sonra oğlunu konsolosluk aracılığıyla kendi ülkesine gönderebilecek.

 

Haberin tamamı için tıklayın...

İlgili Haberler