Kültür-Sanat

Şair-yazar Melisa Gürpınar öldü

İlk şiir kitabı 'Umut Pembeleri', 1962 yılında yayımlanan Gürpınar’ın çok sayıda şiir kitabı, roman ve öyküsü bulunuyor

25 Kasım 2014 12:16

Tiyatro Eleştirmenleri Birliği üyesi, şair ve yazar Melisa Gürpınar, 73 yaşında yaşamını yitirdi.

1941 yılında İstanbul doğumlu Melisa Gürpınar’ın ilk yazısı 1959 yılında Vatan gazetesinde yayınlandı. İlk şiir kitabı “Umut Pembeleri”, 1962 yılında yayımlanan Gürpınar’ın çok sayıda şiir kitabı, roman ve öyküsü bulunuyor.

Gürpınar, 2003 yılında “Ada Şiirleri” adlı kitabıyla Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nü kazandı.

Türkiye Yazarlar Sendikası ve PEN üyesi olan Gürpınar, 2011’de de Yunus Nadi Ödülleri’nin şiir dalında ödül kazandı.

 

Melisa Gürpınar kimdir?

 

Çamlıca Kız Lisesi ve Beyoğlu Ticaret Liselerini bitirdikten sonra bir süre İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde öğrenim gördü. Öğrenimini İstanbul Belediyesi Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nde sürdürdü. 1964 yılında konservatuardan mezun olduktan sonra tiyatro öğrenimine 1965-1967 yılları arasında Londra’da devam etti. Aynı dönemde, BBC Türkçe Servisi’nde kültür programları yaptı. İstanbul´da matbaa yöneticiliği, dergi yönetmenliği yaptı. Amatör ve profesyonel birçok tiyatronun kurucu üyesi oldu. Sonraları ise tiyatroyla ilişkisini eleştirmen olarak sürdürdü.

İlk yazısı 1959 yılında Vatan gazetesinde yayınlanan şairin ilk şiir kitabı "Umut Pembeleri", 1962 yılında yayımlandı. 1975 yılında "Yeni Bir Gün Şarkısı" adı altında üç şiir kitabını bir arada yayımladı. 1981’de "Geceyarısı Notları", 1983’te "Ara Beni Sevgilim Sözcüklerin" İçinde ve "Yalnızlık Mevsimi", 1985’te "Yaz Mektupları" adlı şiir kitapları yayımlandı.

1990’da yayımlanan "İstanbul’un Gözleri Mahmur" adlı şiirsel öyküleri, Halil Kocagöz Şiir Ödülü’nü aldı. "Bir İstanbul Üçlemesi" olan bu çalışmanın ikinci parçası, "Yeni Zaman Eski Hayat" adlı bir oyun olarak 1993’te basıldı ve o yıl sahneye konulup oyun yazarlığı dalında Avni Dilligil Ödülü’nü aldı.

1992’de "Çocukluğum ve Ölümüm" adlı şiir kitabıyla, "Uçup Giden Kent" adlı çocuk romanı yayımlandı. 1997’de "Okul Arkadaşım" adlı gençlik romanı ve 1998’de "Salkımsöğütlerin Gölgesinde" adlı düzyazı şiir kitabıyla, "Kitap Benim Kanadım" adlı çocuklar için yazılmış şiirsel bir anlatı kitabı da yayımlandı.

1999’da, "Her Harf Bir Melek" adlı şiir kitabı yayımlanan şair, 2003 yılında "Ada Şiirleri" adlı kitabıyla Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'nü kazandı. 2011'de Yunus Nadi Ödüllerinin şiir dalında ödül kazandı.

 

Edip Cansever'den mektup

 

Şair Edip Cansever'in Melisa Gürpınar'a yazdığı bir mektup şöyle: 

"Bence bir anlamı var yazmanın; dünyaya yazmak biçiminde çıkmak. Sanki bir yazı makinesi gibi. Gördüğün, duyduğun, düşündüğün, vb. durmadan harflerini oynatıyor senin. Kaçınamıyorsun. Ya doğal bir şey bu, ya da hastalık. Ne olursa olsun gerçeğin ta kendisi. Bir ıhlamur ağacı gerekir mi dünyaya? Ihlamur ağacı olmasaydı olmaz mıydı? Bilmem. Ama var ıhlamur ağacı. İnsanın bir “yazmak” olarak olması gibi. Akarsu da var, kayanın içine gömülmüş bir zümrüt de. Yazmak, insan olarak biçimlenmiş bir edim. O kadar ki –ve inan buna– sen yazmasan bir başkası yazacaktı yazılması gerekeni. Bir Dostoyevski olmasaydı bile, Karamazov Kardeşler yazılacaktı gene de. Ben böyle düşünüyorum. Böyle düşündüğüm için de kızmıyorum kendime, yapay bulmuyorum yaptıklarımı ve yazdıklarımı. Hatta yazmasam kötülük yaptığıma inanırdım. Bir ıhlamur ağacını kesmekle, kendimi yazmaktan alıkoymak aynı şey. Ya da ıhlamur ağacının olmasıyla benim olmam anlam bakımından farklı değil. Bundan sonrası ayrıntılar...

“Umutsuzluğumu büyütüyorum” diyorsun, yalan! Var olmak bir umudun sözcüsü olmaktır aynı zamanda. Yazar da olsa böyle, ıhlamur ağacı da. Elinden gelmez ki umutsuz olmak. Yazı makinesinin harfleri oynadığı sürece umut var senin içinde. Değişmez bir yazgı bu. Bilimsel düşünceye uygunluğu da caba. Sıkıntı var, boğuntu var, tedirginlik var, çirkinlik, yalan, her şey var. Ama hep umut var her şeyin içinde. Kısacası, yaşamanın gereği, umutlu olmak zorunda insan.

Şiirlerime “güzel” dedikleri zaman ilgilenmiyorum bile. İlgilendiğim tek şey, yazar olduğuma tanıklık yapmaları. Yani sen “yazmak”sın demeleri. O zaman “ha, sahi, demek kendim için düşündüklerim yanlış değilmiş” diyorum. Hepsi bu kadar. Ihlamur ağacı olsaydım, ıhlamurca konuşsaydık, “sen ıhlamur ağacısın” deselerdi, aynı şey olurdu. Böyle işte Meli ya da Lisa."